Sinan Ateş davası: Ayşe Ateş mahkemeye 4 MHP'linin ismini verdi

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin 22 sanıklı davanın ilk duruşmasının 4'üncü celsesi görüldü.

Abone ol

ANKARA - Sinan Ateş Davasının ilk duruşmasının dördüncü celsesi Sincan’da görüldü.

Duruşmaya CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Sercan Hamşıoğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile milletvekilleri Metin Ergun ve Yavuz Aydın, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, CHP Genel Başkan Yardımcıları Gül Çiftçi ve Murat Bakan, CHP Milletvekili Sibel Suiçmez katıldı.

Duruşmanın başlangıcında Mahkeme Başkanı, cinayeti azmettirmekle suçlanan tutuklu sanık Doğukan Çep’in duruşmanın önceki celselerinde jandarma nezaretinde tuvalet ihtiyacı için dışarı çıkarıldığında müştekilerin bulunduğu tarafta oturan izleyicilere dönerek tehdit anlamına gelecek şekilde başını salladığını, bu sebeple Çep’in uyarıldığını söyledi.

Duruşma tasarlayarak, kasten öldürmeye yardım suçlamasıyla yargılanan, Doğukan Çep’in kaldığı oteli ayarladığı iddia edilen Alper Atay’ın avukatının savunmasıyla başladı. Müvekkilinin olaya dahil olmadığını belirten Avukat Engin Çelebi, müvekkilinin yılbaşı gecesini Doğukan’ın bulunduğu otelde geçirdiğini ve sonra hayatına olağan biçimde devam ettiğini anlattı. Otelin sahibi Gökhan Türkmen’in gerçek dışı beyanda bulunduğunu, müvekkilinin Doğukan Çep için oda istediğini, ve parasını ödediğini iddia ettiğini söyleyen Çelebi, Türkmen’in bu beyanlarının tanıklar tarafından yalanladığını anlattı.

Sinan Ateş’in adres bilgilerini iletmekle suçlanan eski cinayet büro amiri, tutuklu sanık Mustafa Ensar Aykal’ın avukatı Aziz Bingöl, tüm iddiaları reddetti ve müvekkilinin cinayete ilişkin hiçbir eylemi olmadığını, görevde olduğu dönemde cinayetin açıklığa kavuşması için elinden geleni yaptığını söyledi.

'DEMİRTAŞ’IN, İMAMOĞLU’NUN İPİ ÇEKİLDİ Mİ?'

Bingöl, bilirkişi raporunda Ülkü Ocakları eski yöneticisi Tolgahan Demirbaş’ın, müvekkili Aykal’dan Sinan Ateş’e ait olduğu iddia edilen telefon numarasının kime ait olmasını öğrenmesini istediğini hatırlattı. Bu süreçte gerçekleşen yazışmalarda Ateş’e atfen "Onun ipini çekmişler" dediğinin yazıldığını söyleyen Bingöl, "ipini çekmek" deyiminin sözlük anlamını araştırdığını hatırlattıktan sonra bu deyimin geçmişte siyasette çok fazla kullanıldığını belirterek “Sayın Demirtaş’ın ipini çektiler mi?, Nagehan Alçı’nın ipini çektiler mi? ‘Kılıçdaroğlu İmamoğlu’nun ipini çekti’ diyenler dönüp daha sonrasında ‘Kılıçdaroğlu’nun da ipi çekildi’ diyor” dedi.

'O ZAMANIN SAMANYOLU ŞİMDİ OLMUŞ T24'

İddianamede geçen 06 AT 5021 plakalı aracın kamuoyunda duyulmasının iddianameden sonra olduğunu belirten Bingöl, “Bu dava kamu görevlilerinin işini uygun yapmamasından dolayı bu hale gelmiştir. Zamanında Ergenekon Davası vardı; orada manşet atılmıştı ‘Erdoğan’ın ipi çekildi’ diye. O zamanın Samanyolu olmuş şimdi T24. T24 şimdi ‘FETÖvari’ olmuş. Tüm ihtimaller konuşuluyor, Can Dündar soruyor ‘Erdoğan Bahçeli’nin ipini çekebilir mi?’ deniyor" dedi.

'T24’ÜN HABERİNE ÖDÜL VERDİLER, NESİNE ÖDÜL VERDİNİZ?'

Aykal’ın Cinayet Büro Amiri olduğu dönemde tutuklanmasından 24 dakika sonra
T24 tarafından ‘ipini çekmişler’ başlığı atıldığını belirten Bingöl, “Çağdaş Gazeteciler Derneği, Uğur Mumcu bilmem ne derneği bu habere ödül verdiler. Bu haberin neyine ödül verdiler. Bir araştırmadınız. Bu adamın nesi var ki cezaevinde. Neden tek ünvânı olan bizim müvekkilimiz ve neden sadece bizim mesajlarımız getiriliyor” diye konuştu.

ERGENEKON DAVASI BENZETMESİ

Ergenekon davasını hatırlatan Bingöl, “Noldu, hepsi kumpas davasına döndü. Hakimleri ceza aldı. Zekeriya Öz firar. Bu iddianamenin de bu amaçla hazırlandığını düşünüyoruz. Hangi haberin önceden yapıldığını, hangi evrakın sonradan dosyaya girdiğini biliyoruz” ifadelerini kullandı.

Bingöl, “Gerçek suçlu var ise onun yerine başka birini cezalandırmaktan korkmuyor musunuz?” diye sorarak savunmasını sonlandırdı.

'OĞLUM DEDİ Kİ, ‘ANA BENİM İPİMİ ÇEKTİLER, BANA SUİKAST DÜZENLEYECEKLER’'

Avukat savunmalarının ardından müşteki ifadelerinin alınmasına başlandı. Sağlık durumu sebebiyle ilk sözü alan Sinan Ateş’in annesi Saniye Ateş şöyle konuştu:

“18 aydır bugünü bekliyorum. Ben yaşayan bir ölüyüm. Benim oğlum bana dedi ki, 'Ana bana suikast düzenleyecekler, benim ipimi çektiler.' Bizim gizlimiz saklımız yoktu. Bir gün beni ziyarete geldi. Sordum ne oldu diye “Benim ipimi çektiler” dedi. Benim oğlum İsmet Büyükataman’ın 12 yıl danışmanlığını yaptı. 'Belki izin vermezler' dedi. Benim oğlum dünyanın en iyi insanıydı. 'Babam duymasın, kalbi var babamın' dedi. Benim eşimin damarları parçalandı. Ben ne kadar dayanabilirim bilmiyorum. Avukatlar diyor ki buradakilerin çocukları onları göremiyormuş. Benim torunlarım hiç göremeyecek babasını. Fizanda olaydı benim oğlumu göreydi torunlarım.”

‘SENİN KANIN BENİM ELİMDE DEĞİL, SEMİH YALÇIN, İZZET ULVİ YÖNTER’E SORACAKSIN’

Mersin’deki Çağrı Ünel olayından sonra ölen çocuğun ağabeyinin oğlunu aradığını, o esnada oğlu Sinan Ateş’in yanında olduğunu belirten Saniye Ateş şunları anlattı: “Arayan kişi benim oğlumu tehdit etti telefonda. O da dedi ki ‘Senin kanın benim elimde değil, Olcay Kılavuz, İzzet Ulvi Yönter, Semih Yalçın, Ahmet Yiğit Yıldırım’a soracaksın’ dedi. Arayan galiba polisti, oğlum dedi ki, ‘Kardeşim senin kanın benim elimde değil’ dedi.”

'DEDİM Kİ ‘GİT DEVLET BAHÇELİ’YE ANLAT, İZİN VERMEDİLER’

Saniye Ateş, oğlu Sinan Ateş’le diyaloğunun devamını şöyle aktardı: “Bana döndü dedi ki, ‘Ana ben ne yapayım şimdi’ dedi. Dedim ki ‘Git Devlet Bahçeli’ye ulaş, her şeyi anlat.’ Defalarca aradı, ulaşamadı, ulaştırmadılar oğlumu.”

'DEVLET BAHÇELİ’DEN HABERSİZ ÇAY İÇİLMEZDİ'

Ateş, sözlerini şöyle sürdürdü: “O bahsi geçen araç Ülkü Ocakları'na ait. Devlet Bahçeli’den habersiz bir çay içilmiyordu. Sadece makam aracı olarak kullanılıyordu. Bu kadar basit mi insan öldürmek, bu devletin üstünde başka bir devlet mi var? Babası dayanamadığı için vefat etti. Ben 18 ayda iki cenaze kaldırdım. Benim torunlarım kapıları pencereleri kapatıyorlar bir şey olur diye. Benim gelinimin ne suçu vardı. İnsan öldürmek bu kadar basitse ben de kısasa kısas isterim.”

'BU DEVLETİN ÜZERİNDE BAŞKA DEVLET Mİ VAR?'

Avukat Bingöl’ün ‘İpini çekmek’ deyimine ilişkin savunmasına dair de Ateş, “Avukat bey diyor ki ‘ipini çektiler’e Google’dan bakmış. Benim oğlum bana ana ‘ipimi çektiler’ dedi. Oğluma pusu kurdular, benim oğlumu öldürmeye defalarca teşebbüs ettiler. Hala benim kapıma geliyorlar. Bizi öldürmekle mi korkutacaklar. Ben ölüyüm zaten. Bugünü ben 18 ay bekledim. Ankara’nın göbeğinde kime gözdağı veriyorlar. Biz zengin değiliz. Ben çocuğuma bir lokma haram yedirmedim. Bunu yapanlar bir kere çocuğunun, bir kere de anasının yüzüne baksın. Vicdanları kabul ediyorsa ben onların vicdanına bırakıyorum. Daha kaç tane Sinan ölecek. Biliyorlar mı oğlumu neden öldürdüklerini. Bir tanesi diyor ki para. Benim olum kendisine gelen bir kutu lokumu eve sokmaz, dışarıda insanlara dağıtır öyle gelirdi. Ben öyle bir evlat yetiştirdim ama zalimlere yem oldu çocuğum. Benim gelinim çelik yelekle dolaşıyor, koruma ile dolaşıyor. Öldüren öldürdüğü yerde kalsın mı? Bu devletin üzerinde devlet mi var? Kime halimi anlatayım? Ben Türk’üm, Müslümanım, ülkücüyüm. Ama bunların inandığı ülkücü değilim ben. Benim yavrumun kimseye zararı olmadı.”

'BUNLAR MAŞA, SEVK EDENLER HESAP VERECEK'

Oğlunu öldürme sebeplerini soran Ateş, “Neydi oğlumu öldürme sebepleri? Makam sevdası için mi? Benim oğlumun makam sevdası yoktu. Benim evladımdan da kendimden de en ufak bir tereddüdüm yok. Ben oğlumu öldürenlerden hesap istiyorum. Benim oğlumu öldürmeye sevk edenler çıkacak. Bunlar maşa, sevk edenler hesap verecek. Yarına çıkar mıyım bilmiyorum. Kısmi felç geçirdim. 45 senedir böbrek hastasıyım, o halimle çalıştım, pamuklarda büyütmedim oğlumu. İyi diye yardımsever diye bir insan öldürülür mü? Benim oğlum kuruş haram yemez. Ben abdestsiz süt vermedim oğluma” diye konuştu.

SANİYE ATEŞ FENALAŞTI, DURUŞMAYA ARA VERİLDİ

Beyanı sırasında fenalaşan Ateş, duruşma salonundan çıkarıldı. Bunun üzerine Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş, “ Bu kadın burada ölürse hesabını vereceksiniz" diye bağırdı.

Mahkeme başkanı sağlık görevlilerini çağırdı ve duruşmaya 20 dakika ara verildi. Duruşmaya verilen aranın ardından yeniden başlaması sonrası Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in beyanları alındı.

'SİZDEN MERHAMET DİLEMİYORUM'

Ateş ifadelerine, “Sizden merhamet ya da rahmet dilenmiyorum. Sizden yalanlarınızı, kumpaslarınızı dinledik. Birazdan da mahkeme gerçekleri dinlesin. Bakalım; bir baba, kardeş, arkadaş nasıl katledildi. Onları dinleyin sayın hakim” sözleriyle başladı.

'SİNAN İÇİN CANINI FEDA EDECEK ADAMDAN KATİL ÇIKARDINIZ, SİZ NE ANLATIYORSUNUZ?'

Kendisinden önce verilen ifadeler için Ateş, şunları söyledi: “İşlerine geldiği kısmı alıp, işlerine gelmediği kısımları almayıp aymazca savunmalar yaptılar. O kadar ileri gittiler ki ‘Sinan’ı Selman vurdu’ dediler. Sinan’ı kimin vurduğunu çok iyi bilmelerine rağmen, yanından ayrılmayan, canını önünde feda eden adamı katil çıkarmaya çalıştılar. Kamera kaydını anlatmak istiyorum. Kamera kaydında katil Eray Özyağcı geliyor ve silahı Sinan’ın üst kısmına doğrultarak ateş ediyor. Ve Sinan yere düşerek hareket etmiyor. Sinan bilinci kapalı bir şekilde yere düşüyor. İnsanların aklıyla alay etmeyin. Selman’a da sıkıyor Eray, Selman arabanın arkasına geçiyor. Siz ne anlatıyorsunuz? Kime anlatıyorsunuz? Yeter be yeter. Üç gündür burada tiyatro oynuyorsunuz. Devletin namusuna leke sürüyorsunuz. Yattığınız suçlardan kahramanlık uyduruyorsunuz. Selman, katil değildir. Sinan’ın katilleri bellidir. Sinan’ı öldürmesi için azmettirenler ve saldırıların merkezinde bulunanlar, saldırıyı yönetenler.”

Şubat 2022’den itibaren eşinin kendisine defalarca tehdit edildiğini söyleyen Ateş, “Bu süreçte, Sinan görevi bıraktıktan sonra önce bot hesaplardan tehditler ve hakaretler iletildiğini Orhun Haber sitesindeki ‘Bir ihanet ateşi’ haberiyle Ateş’in ‘FETÖ’cü ilan edildiğini anlattı.

'EMRULLAH KAPLAN’IN KATİLİ DE AHMET YİĞİT YILDIRIM VE DAHLİ OLANLARDIR'

Ülkü Ocakları'ndaki hiyerarşiyi ‘Tabiri yerindeyse habersiz tuvalete bile gitmezler’ diyerek anlatan Ateş, “Ahmet Yiğit Yıldırım’ın talimatıyla eşim hakkında bir iftara kampanyası başlatıldı ve eşimin katliyle sonuçlandı. Sinan’ın yanında olan tüm arkadaşları da bu iftiralara ve tehditlere maruz kaldı. Bu işin fitil Mersin’de ateşlendi. Çağrı Önel eşimin yakın arkadaşıdır, dostudur. Akşam bir telefon görüşmesi yaptı. Eşim Çağrı’ya ‘Çağrı bunlar iyice azıttı, kendine dikkat et' dedi. O da dedi ki ‘Reis biz senin yanındayız, onlar istiyor diye yolumuzdan dönmeyiz.’ Ertesi gün 11 kişi Çağrı Ünel’e arkasından haince saldırdı, sopalarla ve bıçaklarla. Çağrı Ünel de refleksle ateş etti, bunun sonucunda Emrullah Kaplan isimli gencecik bir çocuk vefat etti. O çocuğun katili de Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Yiğit Yıldırım ve bu işte dahil olanlardır” diye konuştu.

'CUMHURBAŞKANI’NIN İRADESİNE MEYDAN OKUYAN KARANLIK BİR SUÇ ÖRGÜTÜ VAR'

Ülkü Ocakları ve MHP’yi değil, bu kurumların içine sızmış suç çetesini hedef aldığını söyleyen Ateş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sinan’a dedim ki ‘lanet olsun, bırak bu işleri gidelim’ dedim. Sinan kabul etmedi, ‘Devletim beni korur, ben yanlış bir şey yapmadım’ dedi. Bunu Sayın Cumhurbaşkanına da söyledim bunu. Aynen ifade ettim. Cumuhrbaşkanı, kendisiyle yaptığımız görüşmede ‘Kızım sana söz kocanın katilleri yakalanacak” dedi. Benim karşımda Sayın Cumhurbaşkanı’nın da iradesine meydan okuyan bir karanlık suç örgütü var.”

'CUMHURBAŞKANINA ‘FETÖCÜ OLUP OLMADIĞIMIZI ARAŞTIRIN LÜTFEN’ DEDİM'

Kendisinin ve eşinin ‘FETÖ'cü ilan edildiğini kaydeden Ateş, “Ben FETÖ’cü isem Sinan 'FETÖ'cü ise gidip suç duyurusunda bulunun. Ben bunu Sayın Cumhurbaşkanı'na da ifade ettim. Lütfen araştırın. Sinan hırsızmış, milyon dolarlık saatleri varmış, o saatlerle ev alınırmış. Çarşaf çarşaf paylaştınız. Bakın bu saatleri kime istiyorsa hediye ediyorum. Alsın kendine ev mi alınıyor araba mı alınıyor? Saat saat dediniz paraladınız kendinizi” dedi.

''EŞİME BIRAK' DEDİM, ‘MHP VE ÜLKÜ OCAKLARININ TALİMATIYLA YAPIYORUM, BIRAKAMAM’ DEDİ'

Süreci anlatmaya devam eden Ateş, Ahmet Yiğit Yıldırım talimatıyla eşine tehditlerin kesilmediğini söyledi ve “Ben çok iyi biliyorum, Ülkü Ocakları'nda, MHP’de süreç nasıl ilerler, aradaki ast üst nasıldır bilirim. O dönemde Ülkü Ocakları etiketiyle ‘Sinan Ateş kimleri dövdürdü, şu paylaşımı yaptı’ diye paylaşımlar yaptırdı. Evet Sinan Ateş bunları yaptı, yaptırdı. Aldım karşıma Sinan’ı ‘Sen akademisyensin, sana yakışıyor mu? Senin iki kızın var' dedim. O da dedi ki 'Ben MHP Genel Merkezi’nden gelen talimatları uyguluyorum. Eğer yapmazsam bana da dokunurlar.' Sonrasında eşim apar topar görevden alındı, hiçbir gerekçe gösterilmeden. Kim bilir belki bir bildiği vardı” ifadelerini kullandı.

Bugüne kadar öldürülme korkusuyla ve çocukları annesiz kalır diye söylemediği bazı şeyleri anlatacağını belirten Ateş, “Arkadaşlarım da dedi ki ‘Devlet gerekeni yapar’. Ama biz bekledik bekledik, buradaki tabloyu izledik. Görüyoruz ki buradaki çoğu kişi tahliye olup gidecek. Ben korksam da korkmasam da bildiklerimin benimle mezara gidecek. O yüzden anlatıyorum” dedi.

İZZET ULVİ YÖNTER, SEMİH YALÇIN, AHMET YİĞİT YILDIRIM VE OLCAY KILAVUZ'UN İSMİNİ VERDİ

Ateş devamında şunları söyledi: “Eşim bana, ‘İzzet Ulvi Yönter, Semih Yalçın, Ahmet Yiğit Yıldırım’a ve Olcay Kılavuz’a beni öldürmesi için talimat verilmiş. Onlar da kapı kapı gezip katil arıyorlarmış’ dedi. Eşimin bana söylediği aynen bu. Katline ferman verdiler.”

'‘DEVLETİN ÜZERİNDEYİZ BİZ’ DİYORLAR'

Ateş, devamında şunları söyledi: “Karşımıza geçip şimdi ahlak dersi veriyorlar. Ama ben size bu hayatı dar etmeye devam edeceğim. Suçu olmayan kimse ceza almasın. Ama benim kocamı öldürüp sonra tesadüfen karşılaşmış gibi bir senaryo anlatıp devam demezler. Ben kocamın katilkini nerede arayacağım. CHP’liler mi DEVA Partililer mi Ümit Özdağ mı gönderdi benim kocamın katilini. Ne istiyorsunuz kafamızı kuma gömüp evde oturup ağlayalım mı? 'Devletin üzerindeyiz biz' diyorlar. Devletin namusuna dil uzatıyorlar. Delil karartıyorlar. Ben sadece suçluları, kiralık katilleri hedef alıyorum. Ama torbacılar, gaspçılar burada ayak ayak üstüne oturmuş.”

'DEVLET BANA KORUMA VERDİ, DEMEK Kİ ASIL KATİLLER DIŞARIDA'

Ateş kendisine neden koruma verildiğini de sorarak, “Devlet bana niye koruma veriyor? Demek ki asıl katiller dışarıda ki devlet beni koruyor. Ne masal anlatıyorsunuz siz? Ama bu devletin bana borcu var. Borcunu öder. Bu devlet kimsenin babasının malı değil. Burası sizin babanızın çiftliği değil” ifadelerini kullandı.

Ateş, ifadelerinin sonunda delillerin dosyaya eklenmesini, ayrılan 17 kişilik dosyanın mevcut dosyayla birleştirilmesini, ismini verdiği tüm şüphelilerin ifadelerinin alınmasını, eksik ifadelerin dosyaya eklenmesini, iki dosya birleştikten sonra iddianamedeki eksikliklerin doldurularak yeniden yazılmasını talep ederek tamamladı.

'BİZ ALPARSLAN TÜRKEŞ TİTİZLİĞİ İLE YETİŞMİŞ ÇOCUKLARIZ'

Ateş’in ablası Selma Kazancı da, “Biz kardeşimi okutmak için kendi hayatımızdan vazgeçtik. Kardeşimizi okuttuk, kenar mahalleden Doçent Doktor Sinan Ateş çıktı ve Ülkü Ocakları Başkanı oldu. Biz bir ülkücü aileye doymak zorunda kaldık. Biz mecburen ülkücü olduk. Bize sorulmadı solcu olmak ister misiniz diye. Sinan da ben de MHP’de, Ülkü Ocakları'nda görev aldık. Bundan da gurur duyuyorum. Ama içine bugün sızmış olanların bizim dönemimizle ilgisi yok. Ben Ülkü Ocakları'na da MHP’ye de laf atmam. Bizler Alparslan Türkeş titizliğinde yetiştirilmiş çocuklarız” diyerek beyanına başladı.

'DEVLET BEY BİR ŞEY SÖYLEDİ, KARDEŞİM İSTİFA ETTİ; NE SÖYLEDİĞİNİ DEVLET BEY SÖYLESİN'

Ailesinde her şeyin konuşulduğunu, Sinan Ateş’in kendilerine her şeyi anlattığını ifade eden Kazancı, “Bir gün Devlet Bey aradı, Sinan’a ‘Oğlum seninle konuşmak istiyorum’ dedi. Bunu da Devlet Bey kendisi söylesin. Ben bu sözün ne olduğunu biliyorum. Sonra Sinan istifa etti. Sinan Ülkü Ocakları'na gelmiş en üst düzey yönetici, bir doçent. Aldığı tapuların hepsini ocak mülkiyetine aldı. Hiçbiri kendi üstüne değil. Bu paraların nereden geldiğini sorarsanız, yazdığı kitaplarla kazandı” ifadelerini kullandı.

Sinan Ateş, görevden ayrıldıktan sonra itibar suikasti ve tehditlerin başladığını söyleyen Kazancı, konuyu İsmet Büyükataman’a taşıdıklarını, Büyükataman’ın “Bir şey yapamazlar” dediğini anlattı.

'YÖNTER, YALÇIN, YILDIRIM, KILAVUZ'UN ADINI SÖYLEDİ'

Iğdır’da, İstanbul’da ve pek çok başka yerde Sinan Ateş’in öldürülmek istendiğini söyleyen Kazancı, “Babam 'Bırak' dedi, ‘Ben bırakıyorum da bunlar peşimi bırakmıyor’ dedi Sinan da. O zaman da söyledi. İzzet Ulvi Yönter, Semih Yalçın, Ahmet Yiğit Yıldırım, Olcay Kılavuz’un adını söyledi. Benim kardeşimin tek amacı vatanına, milletine hizmet etmekti. Benim kardeşimin yanına yaklaşmayacak adamlar. Cebinde 500 lira para yok kardeşime 600 bin lira para vermiş. Bakın kıyafetlerine, ayakkabılarına. Hepsi marka. Bunları kim finanse ediyor. Sanki biz suçluyuz, üstüne hepimize her gün tehdit. 3 gündür buradayım. Karşı tarafın yakınları arabamı çizdiler. Bırakın arabamı çizmeyi arabamı yaksanız, evim yaksanız beni öldürseniz umurumda değil. Benim burada olan 22 kişiyle derdim yok. Benim derdim yukarıdakilerle, kardeşimi öldürmeyi planlayanlarla. Kardeşimin çocuklarının hayatını zehir edenlerle” diye konuştu.

'KARDEŞİMİN KATİLLERİ MHP’NİN İÇİNDE'

Sinan Ateş’in ablası Sevda Yörükoğlu da kardeşine Ülkü Ocakları Başkanlığı'ndan ayrıldıktan sonra neden hala tehditlerin devam ettiğini sorduğunu ve “Hâlâ Olcay ve Ahmet benimle uğraşıyorlar” cevabını aldığını söyledi.

Yörükoğlu, “‘Silah Eray’ın elindeydi ama kardeşimin katilleri MHP’nin içinde. MHP’nin bu insanlardan arınmasını istiyorum. Bu insanlar arasında suçsuzlar da vardır. Olaya karışmadılarsa suçsuz olduklarını kanıtlayacaklardır. Benim kardeşimin azmettiricileri MHP’ye sızan insanlardır. Şikayetçiyim” dedi.

Duruşmaya verilen aranın ardından bir önceki oturumda rahatsızlandığı için beyanları yarım kalan Sinan Ateş’in annesi Saniye Ateş’le devam edildi.

'HÂLÂ DOĞUKAN ÇEP TEHDİTKAR BAKIŞLAR YAPABİLİYOR'

Ateş, “Kusura bakmayın, ben burada kendimi kaybettim. Hâlâ Doğukan Çep, kızıma bakıp oradan işaretler yapıyor. Kızımı mı öldürmek istiyor? Bunları kim koruyor? O kadar rahat tavırları var ki bize tehditkâr bakışlar yapabiliyor. Bizi ölümle mi korkutacaklar? Benim oğlum geri gelmeyecek” dedi.

'YÖNTER, YALÇIN, KILAVUZ VE YILDIRIM’DAN DAVACIYIM, BAHÇELİ KATİLLERİ BULMALI'

İzzet Ulvi Yönter, Semih Yalçın, Olcay Kılavuz, Ahmet Yiğit Yıldırım’dan davacı olduğunu söyleyen Ateş, “Devlet Bahçeli benim oğlumun katilini bulmalı. Telefonda konuşurken önünü ilikliyordu. Benim oğlumu öldürmek için mi Ülkü Ocakları Başkanı atadılar. Bir kumpasları vardı. Benim çocuğum kimseye bir şey yapmadı. Bunlardan davacıyım, hakkımı helal etmiyorum. Çağrı Ünel’in çocuğu yok muydu? Onun çocuğu da yalnız kaldı. Bu davayla bağlantılıdır” diye konuştu.

'SELMAN BOZKURT, SİNAN’IN ONU ÖLDÜRECEĞİNİ BİLSE ‘TAMAM ABİ’ DERDİ'

Suçu cinayet günü Sinan Ateş’in yanında olan dayısının oğlu Selman Boızkurt’un üzerine atmak istediklerini belirten Ateş, “Selman Bozkurt bilseydi ki ağabeyi onu öldürecek asla dönüp ona kurşun sıkmazdı. Bilseydi ki ağabeyi onu kesip doğrayacak, ‘tamam ağabey’ derdi. Onları ben büyüttüm, yapacağını da yapmayacağını da biliyorum. Kim iplerini kırdıysa, kalemlerini kim kırdıysa ortaya çıksın. Devletten büyük mü bunlar kalem kırıyorlar. O zaman idam gelsin. Kaç tane kalem kırdılar. Ne yaptı Sinan? Bana neden oğlumu öldürdüklerini açıklayacaklar. Yalandan yere uyduruk şeyleri anlatmayacaklar. Bana hikaye anlatmayacaklar. Benim ciğerim delik hakim Bey, benim yüreğim yanık. Benim oğlumun kaç sefer çelik yelekle geldiğini bilemezsiniz” ifadelerini kullandı.

'MEĞER HERKES NE KADAR MASUM, HERKES BEŞ VAKİT NAMAZINDA'

Ateş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir gece umreden gelirken pusu attılar oğluma. Gecenin üçünde yazdım, ben üzülmeyeyim diye bana söylemedi. O üç yaşındayken evime vekil yaptım, öyle akıllı bir çocuktu. Her şey onun kararıyla olurdu. Ne istediler? Benim çocuğumu ne sebeple öldürdüler. Bu kadar masum insan nasıl bir araya gelmiş. Meğer hepsi ne kadar masummuş. Herkes beş vakit namazındaymış, Allah yolundaymış. O zaman kendi Müslümanlığımızdan şüphe ederim. Kimin zerre miktar bunda dahli varsa Allah bin beterini yaşatsın. Benim 38 yaşındaki gelinim niye çelik yelekle dolaşıyor. Kadınlara da mı musallat olmaya başladınız? Benim kızımı neden takip ediyorsunuz? Demek ki arkanızda bir güç var. İstediğimi yaparım, istediğim gibi asarım keserim’ diyorsunuz. O zaman kısasa kısas istiyorum, kanıma kan istiyorum. Benim bir oğlum vardı. Zengin değildi ki parasına göz dikesiniz. Kimsenin namusuna göz dikmez benim çocuğum. Bir de utanmadan yanındakilerin üzerine yıkmaya çalışıyorlar.”

'ÜZERİMDE ATEŞ’İN SİLAHI VARDI'

Sanıklardan bazılarının cinayet günü Sinan Ateş’in yanında bulunan ve yaralanan Ateş’in dayısının oğlu ve bacanağı Selman Bozkurt, Ateş’le çok yakın ilişkileri olduğunu, oğlunun adının Sinan olduğunu söyledi.

Olay günü Ateş’in belindeki silahtan rahatsız olacağı için silahı namaz sırasında kendisine verdiğini anlatan Bozkurt, saldırıdan sonra yaralandığını, yaralı olarak yanlarında bulunan aracın arkasına geçip, ateş eden saldırganı görüp havaya ateş açtığını anlattı.

'SALDIRGAN HEDEF GÖZETMEDEN EN AZ 10 KEZ ATEŞ ETTİ'

Saldırganın uzaklaşmasının ardından iki ambulansla hastaneye götürüldüklerini ifade eden Bozkurt, “Ben yaralandım. Şahıs hedef göstermenden abime de bana da atışta bulundu. En az 10 sefer ateş etmiştir. 1 haftaya yakın yoğun bakımda kaldım. Eve gittiğimde hiçbirimiz bir şey söyleyemedik. Kabullenemedik. Rahmetli Abimin küçük kızı Banu Çiçek bana ‘Babam melek mi oldu?’ Diye sordu. Cevap veremedim” dedi.

Bozkurt, sözlerini “Kendisine yalan haberlerle hakarette bulunuyordu. Bir senedir saldırıya uğruyordu yoğun bir şekilde. Çok muzdaribti” diyerek bitirdi.

Sinan Ateş’in ailesinin ifadelerinin tamamlanmasının ardından sanık avukatları Ateş’in aile üyelerine ve olay günü yanında bulunan kuzeni ve bacanağı olan Bozkurt’a soru sormayı talep etti. Mahkeme başkanı, Bozkurt’un aynı zamanda görgü tanığı olması sebebiyle sadece Bozkurt’a soru sorulmasına karar verdi.

BOZKURT, AVUKATLARIN SORULARINI YANITLADI

Doğukan Çep’in avukatı Emine Tosun’un tetikçinin ateş ederken bel altını mı, bel üstünü mü hedef aldığını ve Ateş’in nerelerinden yaralandığını sorması üzerine Bozkurt, “Olay çok hızlı gelişti. Birden bire arabanın arkasından çıktı. Eğilerek ateş ettiğini gördüm. Hedef gözettiğini düşünmüyorum, peş peşe ateş etti. Ortaya doğru, dümdüz ateş etti. Silahın mermilerinin markalarını bilmem mümkün değil” cevabını verdi.“

'KURŞUNUN BENİM SİLAHIMDAN ÇIKMASI MÜMKÜN DEĞİL'

Bozkurt, Sinan Ateş’e isabet eden kurşunlardan birinin sizin silahınızdan çıkması mümkün mü?” Sorusuna da, “Böyle bir şey mümkün değil” cevabını verdi. Sinan Ateş’in ikinci bir telefonu var mıydı sorusuna da Bozkurt, “Bir tane telefonu vardı” diyerek cevap verdi.

Cinayetin azmettiricisi olduğu iddia edilen Doğukan Çep, Bozkurt’a “Sinan Ateş’in koruması, şoförü, yakını olduğunuzu biliyoruz. Sinan, hırsızlık, oto hırsızlığı, kasten yaralama suçlarından sabıkalı olduğunuzu biliyor muydu? ‘Pizzacı kılığında 4 kişi gönderdim, vurdurdum’ şeklinde bir mesajlaşmanız var. Bu şahıslarla ilgili bilginiz var mı? Olayda kullanılan ruhsatsız silahla ilgili bilginiz var mı? İfadenizde dosya takibi, iş takibi yaptığınızı söylediniz. Ne yapıyordunuz?“ sorularını yöneltti.

Mahkeme başkanı, soruların esasla ilgisi olmadığını söyleyerek cevaplanmasına izin vermedi.

'SİNAN’IN ÜZERİNDEN GEÇEN KUŞ BİLE BAŞINA BİR ŞEY GELECEĞİNİ BİLİRDİ'

Daha sonra söz alan Sinan Ateş’in 20 yıllık arkadaşı ve avukatı Kürşat Erkul, “Sinan’a 6 ay-1yıl boyunca ‘Buralardan uzaklaş. Tehditler ortadan kalksın’ diye telkinde bulundum. Ancak Sinan kardeşim emin adımlarla ölümüne doğru yürüdü. Gözlerimizin önünde gerçekleşti. Olay öncesi bizlerin gözleri önünde gerçekleşen şeyler olayın oluş anından itibaren tüm Türkiye’nin gözü önünde gerçekleşti” dedi.

"O dönemde Sinan Ateş’in üzerinden geçen bir kuş dahi Sinan Ateş’in başına bir şey geleceğini biliyordu. Bu durum gün gibi ortadaydı” diyen Erkul, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz bugün herhangi bir kurumu yargılamak için bulunmuyoruz. Bu olaya iştirak etmiş olan her kim varsa makamına, mevkiisine bakılmaksızın yargı önünde hesap vermesini sağlamak için buradayız.”

'BİR DOSYA İÇİNDE İKİ AYRI YARGILAMA YAPAMAZSINIZ'

17 kişinin ayrıldığı ikinci bir dosya olduğunu hatırlatan Ergül, “Ceza yargılamasının tekniği gereğince bir dosya içinde iki ayrı yargılama yapamazsınız. Biz dosya içindeki delillerden hareketle ki her türlü delil yargılamanın her aşamasında sonradan öne sürme hakkımız var, bizler sormamız gereken bir takım soruları soramıyoruz” dedi.

Ergül, iki ayrı dosya bulunmasının sonuçlarını şu örneklerle anlattı: “Bir araçtan bahsediliyor ama eskort eden araçlar var. Eskort halinde gittikleri araçların kime ait olduğunu dahi soramıyoruz. Bir takım konum bilgileri talep ediliyor, gerekçe pankart asmak. Bu amaçla kişinin konumu sürdürülüyor bir takım kişilere. Bu sordukları kişi emniyette hali hazırda görevli olan ve MİT mensubu olduğu söylenen bir kişi. Evini öğrenmek isteyen insan MERNİS kaydını ister. Ama konumunu istiyorlar. Yani buradaki mesele Sinan’ın nerede olduğu. Biz bu bilgilerin gönderildiği kişiye bu bilgileri neden talep ettiğini soramıyoruz. Çünkü başka dosyanın konusu. Bunun gibi dosyayı aydınlatacak bir dolgu bilgi var ama biz bu soruları soramıyoruz çünkü başka dosyanın konusu.”

'HAYATINI KAYBEDEN SİNAN ATEŞ’İN BABASI BU DOSYADA DİNLENEMEDİ'

“İftiralar, itibarsızlaştırma girişimleri katran girişimleri bazı isimlere yetmemiş olacak ki karanlık planlarla öldürülmüştür. Sinan Ateş elbette ki siyasi bir kişiliktir ve bu dosyanın da adli bir suç olacağını kabul etmek mümkün değildir'' diyerek sözlerine başlayan Sinan Ateş ailesinin avukatlarından Şeyda Şahin, ''Soruşturmada ifadesine başvurulmayan Sinan Ateş’in babası Musa Ateş bu dosyada dinlenmemiş ve bu süreçte hayatını kaybettiği için davada telafisi giderilmeyecek bir sonuç doğmuştur'' dedi. Şahin, şöyle konuştu:

''Çubukları tutanların gölgede kaldığı bir gölge oyunu var, oyunun adı ‘Kanlı Cuma’ Biz de bu işin asıl faillerinin bulunmasının amacı içindeyiz. Çubukları ellerinde tutanları, gölgedeki karanlık adamların ortaya çıkarılmasını ve asıl faillerin sanık koltuklarında oturtulmasını istiyoruz. Milyonda bir tesadüfle telefon görüşmelerinin art arda yapıldığı, 600 km’lik yolun bagajda gidilmesi gibi konular tesadüfi değildir. Kimse aklımızla oynamasın."

'MUTLAK ŞÜPHE NOKTALARIMIZDAN BİRİ'

Soruşturmanın etkili yürütülmediğini söyleyen Şahin, "Eski Cinayet Büro Amiri bu soruşturmanın başındaki isim ve bugünse sanık koltuğunda oturmaktadır. Dün bize ‘GB’nin ne anlama geldiğini anlatmıştır. Bu beyhude çabaları tebessümle yine de fikirlerine saygı duyarak dinledik. Sanığın sıfatının şu an zaten hiçbirimiz açısından hükmü yok. Ancak 8 aydır yaptığı ya da yapmadığı, eklediği ya da eklemediği, gizlediği ya da gizlemediği belgelerin ne olduğunu öğrenmemizin çok önemi vardır. Sanık yaptığı tüm işlemlere şüphe düşürmüştür. Sanık zaten dün bilgi aktarımı yaptığını ikrar etmiştir. Kendisi ‘GB’nin ne olduğunu önceden bilmediğini söylemiştir. Bu soruşturmadan çekilmemiş olması mutlak şüphe noktalarımızdan biridir" dedi.

'MAHKEME TARAFINDAN APPLE’A YAZI YAZILARAK ŞİFRELERİN ÇÖZÜLMESİNİ İSTİYORUZ'

Şahin, "Serdar Öktem ve Mustafa Ensar Aykal her ne kadar şifrelerini vermek istemeseler de vermesinler. Ama biz Pınar Gültekin vakasındaki kararı emsal olarak sayın heyete sunacağız. Ancak biz bu konuda kilit isimler olmaları nedeniyle sanık telefonlarının mahkemenin Apple’a yazılacak yazıyla şifrelerinin çözülmesini istiyorum tabi atı alan Üsküdar’ı geçmediyse. Biz öte yandan Doğukan Çep ile birlikte hareket ettiklerinin örgütsel olarak hareket ettiklerini düşünmekteyiz" ifadelerini kullandı.

Şahin 17 ismin ayrıldığı dosyada yer alan isimlerin de bazılarını açıkladı ve şunları söyledi:

''Bizler ana amiral dosyayı inceleyemiyoruz. Oysa dosyanın içerisinde yer alan isimleri teker teker sıralayacağım. Olcay Kılavuz bu dosyanın şüphelileri arasındadır, Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, Talha Atalay, Burak Kılıç, Gürsel Horat, Suat Yılmaz Zobu. Bu isimler hakkında adli kontrol işlemleri uygulanmıştır. Bu kişiler ana dosyada yer alan isimlerdir. Diğer isimleri de sıralayamıyoruz kısıtlılık kararı olduğu için. Bu isimleri açıkladık çünkü önümüzde bu isimlerle alakalı yapılan işlemlerin belgesi var.

Olcay Kılavuz bu dosyanın içinde yer almalıydı. Mehmet Akgül’e ait olduğu evraklarda kayıtlı olan plakayı sormamıza neden izin verilmedi. Zaten dosyada bu isim vardı. Bizim sorularımız adeta ablukaya alındı. Dosya içine giren 2 tane araç var. Korkmayalım biz korkmuyoruz. Sinan Ateş’in yazışmalarını basında çarşaf çarşaf paylaşıyorsunuz. Bu araçlar MHP adına Ülkü Ocakları'na tahsis edildi. Makamlarla, partilerle bizim bir husumetimiz yok. Bizler bu partiye yıllarca hizmet verdik. Partiler ya da Ülkü Ocakları ile bir derdimiz yok. Bu eylemi yapan, yaptıran her kimse onlar gelsin ve sanık kürsüsünde yargılanmaları yapılsın.”

'15 MART’TA GERÇEKLEŞMİŞ OLAYA TEPKİ İÇİN 10 MART’TA MI KONUM İSTEDİ?'

Sinan Ateş ailesinin avukatlarından Onur Altuntaş, ''Belli yerler tarafından hazırlanan ve ellerine verilen bir oyunu oynadıklarını düşünüyoruz sanıkların'' diyerek, şunları kaydetti:

''Tolgahan Demirbaş ile alakalı en önemli husus Mersin olayı. Rapora göre, Mersin olayı 15 Mart 2022’de gerçekleşiyor. 15 Mart’ta gerçekleşmiş bir olayda Mustafa Ensar Aykal’a Tolgahan Demirbaş’ın konum sorduğu ilk tarih 10 Mart’ta. Yani gerçekleşmemiş olayla alakalı pankart asma olayının konumunu mu istedi. Bunlar bilirkişi raporunda sabit. Bu beyanları gerçek değil. Tolgahan Demirbaş’ın düşerek kendi aracının lastiğinin altında kaldığını iddia ettiği konum hususu ve belki kim bilir daha neler vardır bilerek ve istenerek parçalanan telefonu incelenmedi."

Sinan Ateş Davasının dördüncü gün oturumu sona erdi. Duruşma yarın sabah 09.00’da tanıkların ifadeleriyle devam edecek.