Sinem Kocamaz: Rusya ciddi kazanım elde etmeden savaş bitmeyecektir

Doç. Dr. Sinem Kocamaz, Rusya’nın, kendisine uygulanan yaptırımların 'somut karşılığını elde etmek durumunda' olduğunu söyledi. Kocamaz, Rusya-Ukrayna geriliminin uzayabileceğine işaret etti.

Abone ol

Namık Alkan

DUVAR - Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan savaş iki aydan fazla bir zamandır devam ederken diğer ülkelerin Ukrayna’ya yaptığı askeri ve ekonomik yardımlar ise giderek artıyor. Ülkeye saldırılar sürerken yüzbinlerce Ukraynalı da evlerini terk etmek zorunda kaldı. Rusya-Ukrayna geriliminde yaşananları değerlendiren Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinem Kocamaz, savaşta gelinen noktayı ve tarafların pozisyonlarını ele aldı.

Gelinen noktada Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan savaş nereye doğru seyrediyor?

Rusya, işgalin başlangıcında oldukça kolay bir zafer beklentisi içinde olmasına rağmen Ukrayna’nın başarılı direnişi, uluslararası kamuoyunun desteğini almak konusundaki başarısı ve Batı ittifakının Ukrayna’ya sağladığı destek, savaşın beklenilen seyrinden farklı biçimde gelişmesine neden oldu. İşgal süresince gerçekleşen müzakereler barış için geçici umutlar yaratmasına rağmen tarafların anlaşma zemininden uzak bakış açıları ve Rusya’nın Ukrayna’nın ülke bütünlüğüne zarar verebilecek nitelikteki talepleri savaşın devam etmesini beraberinde getirdi. Gelinen noktada işgal devam etmekle birlikte Rusya’nın Donetsk ve Luhansk bölgelerinin toprakları üzerinde tam kontrol sağlamaya odaklandığı ve Doğu bölgesindeki baskıları arttıracağı yönünde beklentiler hâkim. Müzakere sürecinin beklenilen sonucu getirememesi ve Rusya’nın Kiev üzerindeki saldırılarda istediği sonucu elde edememiş olması, Rusya’nın topyekün savaş ilan ederek saldırıların dozunu arttıracağı değerlendirmesini beraberinde getiriyor. Özellikle Rusya'nın Buça, Mariupol’de gerçekleştirdiği saldırıların sertliği de bu öngörüyü destekler nitelikte. Bununla birlikte Rusya’nın şiddetli saldırılarına rağmen Zelensky yine de Putin ile görüşmeye hazır olduğunun altını çiziyor. Her ne kadar Türkiye’nin de aktif biçimde katkı sağladığı müzakere süreci için beklentiler yoğunlaşsa da kısa vadede bir çözüm beklentisi umudu için henüz erken. Müzakerelerin başarıya ulaşması Rusya’nın taleplerinin büyük oranda karşılanmasını gerektirecek ki bu oldukça zorlu bir müzakere süreci anlamına geliyor. Zira Rusya’nın talepleri; Kırım’ın bağımsızlığının tanınmasını ve Donbas bölgesinin gelecek statüsü ile ilgili istekleri kapsıyor. Bu anlaşmazlıkların giderilmesi de oldukça güç. Dolayısıyla savaşın sonuna gelmekten uzak bir noktada olunduğunun söylenmesi yanlış olmayacaktır.

 Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinem Kocamaz

'SAVAŞ BATI DÜNYASINI BİR TUTKAL ETKİSİYLE BİRLEŞTİRDİ'

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin Batı’yı birleştirdiği görülüyor. Ancak buna karşılık Rusya’nın da hamleleri var. Rusya Batı ittifakını bölebilir mi? Batı'nın yumuşak karnı neresidir?

Batı ittifakı, Ukrayna savaşı öncesinde dağılmış, ortak tehdit tanımı yapmakta zorlanan ve kendi ruhunu kaybetmiş bir profil ortaya koymaktaydı. Özellikle Trump dönemi politikalarının hataları oldukça köklü olan ABD ve AB ilişkileri açısından yıkıcı oldu, tarafları birbirlerinden uzaklaştırıp hem NATO ittifakı içerisinde hem de ikili ilişkilerde pek çok sorunu beraberinde getirdi. Bununla birlikte Biden, iktidara geldiğinde bu hataları düzeltmeye çalışarak “Amerika geri döndü” sloganı çerçevesinde Batı ittifakını yeniden bir araya getirmeye çalıştı. Ancak ABD’nin İngiltere ve Avustralya ile yaptığı AUKUS Anlaşması ve Avustralya’ya sattığı nükleer denizaltılar ile Fransa’nın yaptığı anlaşmanın iptaline neden olması, Biden yönetiminin Fransa tarafından ciddi bir şekilde eleştirilerek bir kez daha ittifakın sorgulanmasına neden oldu. Bu çerçevede Batı ittifakında anlaşmazlıklar ve kaos söz konusuyken Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Batı dünyasını bir tutkal etkisiyle birleştirdi, uzun süredir aktif politikalar üretmekten uzak olan AB’nin harekete geçmesini sağladı hatta savunma harcamalarını yükseltmek konusunda direnen Almanya’nın bile savunma harcamalarını hızlı biçimde yükseltmesini sağladı. 2014 Ukrayna krizi de o dönem telekulak skandalı nedeniyle yara almış transatlantik ilişkiler üzerinde olumlu bir etki yaratmıştı ancak Ukrayna savaşı, müttefiklerin hiçbir çatlak ses ve fikir ayrılığı olmadan birlikte hareket etmelerini sağladı. Gelecekte yaşanacak tehdidin büyüklüğü açısından ortaya koyduğu tablo ile savaş, tarafların bir kez daha ortak bir tehdit karşısında dayanışma ruhunu ortaya koymalarını beraberinde getirdi.

'BATI’NIN YUMUŞAK KARNI ENERJİ BAĞIMLILIĞI'

Rusya karşısında Batı’nın yumuşak karnı ise enerjiye olan bağımlılıkları. Örneğin Almanya’nın enerji konusunda uyguladığı yaptırımlar, kendi ekonomisinin küçülmesine neden olarak ülke ekonomisi üzerinde resesyon yaratma etkisine sahip. Bu tür ekonomik zorluklar ve NATO içerisinde üyeler açısından beklenilen sorumlulukların artması gelecek günlerdeki dayanışma ruhu üzerinde zorluklar yaratabilir. Yine de Rusya’nın yarattığı ortak tehdidin Batı ittifakı açısından yıllardır aranan birleştirici olduğu söylenebilir. Batı ittifakı özellikle haziran ayında açıklayacağı yeni stratejisi çerçevesinde dayanışma ruhunu daha fazla ön plana çıkaracaktır.

'RUSYA KENDİ BLOKUNU OLUŞTURMA ÇABASININ İÇERİSİNDE'

Batı ittifakı karşısında Rusya’nın oluşturduğu ittifakın durumu nedir? Bu bağlamda Çin’in tutumunu ve Türkiye’nin yerini değerlendirebilir misiniz?

Rusya, Batı ittifakı karşısında uzun yıllardır süren bir bölgeselleşme ve kendi blokunu oluşturma çabasının içerisinde. Avrasya Ekonomik Birliği, Kolektif Güvenlik ve İşbirliği Anlaşması Örgütü ve Şangay İşbirliği Örgütü gibi bölgeselleşme modelleri Rusya tarafından Batı İttifakı’na ve onun kurumlarına bir alternatif olarak da inşa edilmekte. Dolayısıyla Rusya-Ukrayna savaşının çok öncesinde bir bloklaşmadan söz etmek mümkün. Özellikle Şangay İşbirliği Örgütü çerçevesinde Çin, İran Hindistan ve Pakistan gibi ülkelerin aynı çatı altında bir örgütlenmenin içerisinde yer alması bu açıdan düşündürücü. Dolayısıyla Rusya’nın kendi bloğunu oluşturma çabaları savaşın çok öncesine dayanıyor. Çin ve Rusya’nın Batı ittifakına karşı alternatif oluşturma çabaları, Ukrayna Savaşı’nın hemen öncesinde 4 Şubat 2022 tarihinde “Yeni Bir Döneme Giren Uluslararası İlişkiler ve Sürdürülebilir Küresel Kalkınma Hakkında Rusya Federasyonu'nun ve Çin Halk Cumhuriyeti'nin Ortak Bildirisi” gibi ortak açıklamalarda da göze çarpar nitelikte. Rusya ile Çin bu bildiri ile aralarındaki yeni tür ilişkilerin, Soğuk Savaş döneminin askeri-politik ittifaklarından daha üstün olduğunu da teyit ettiler. 2014 Ukrayna krizinde de Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımlara karşı Çin’in ekonomik desteği ve finansmanı Rusya için oldukça önemli bir rol oynadı.

Bununla birlikte Çin’in, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ndeki Rusya’nın kınanması oylanmasında çekimser kaldığını da belirtmek gerekir. Çin, her ne kadar Ukrayna’da olanları işgal olarak değerlendirmese de Batı ittifakını da tamamen karşısına almayacak şekilde bir tutum sergilemeye çalışıyor. Çin ve Rusya kısa vadede mevcut sistemi değiştirmek adına işbirliği içerisinde hareket ediyorlar. Ancak uzun vadede Çin ve Rusya’nın müttefiklik ilişkisinin süreceğini öngörmek güç. Zira Çin’in artan ekonomik gücü ve Orta ve Merkez Asya gibi Rusya’nın arka bahçesi olan bölgelerde de etkinliğinin artması, Rusya açısından rahatsız edici bir etkiye de sahip. Şimdilik ortak hareket ediyor olsalar da iki gücün müttefiklik ilişkisinin dayanıklılığını zaman gösterecek.

'TÜRKİYE EN ÇOK ZORLANAN AKTÖR'

Türkiye’ye gelince; Türkiye, Rusya-Ukrayna savaşının belki de en çok zorlanan aktörü oldu. NATO ittifakı içerisinde yer alıyor olması ancak Rusya ve Ukrayna ile de iyi ikili ilişkilere sahip olması savaşın başında zorlayıcı bir faktördü. Ancak hem Antalya Diplomasi Forumu’nda hem de daha sonra İstanbul’daki müzakerelerde Türkiye’nin arabulucu rolünü öne çıkararak denge bulma çabaları ülke dış politikası açısından başarılı bir profilin ortaya konulmasını sağladı. İki tarafla da konuşuyor olmak ve ilişkilere ciddi bir hasar vermeden sürecin devamlılığını sağlamak, uluslararası barışa katkı sağladığı gibi ülkenin çıkarları açısından da önemli. Bununla birlikte Batı ittifakı ile Türkiye arasındaki sorunlar uzun süredir ilişkiler üzerinde negatif bir etki yaratmaktaydı. Ukrayna savaşı bu açıdan tarafların birbirlerine olan ihtiyaç ve bağımlılıklarını görmeleri ve ilişkilerini yeniden gözden geçirmeleri açısından da bir fırsat sundu. Türkiye, NATO üyesi bir ülke olarak gerektiği takdirde sorumluklarını yerine getirmeye çalışmakta bununla birlikte Rusya’yı da karşısına alacak adımlardan kaçınmakta. Gelecek dönemde de bu denge çizgisinde ilerleyeceğini öngörmek yanlış olmayacaktır. Ayrıca arabuluculuk ve müzakerelere aktif olarak katılım devam ettirilmesi gereken bir profile işaret ediyor.

'UKRAYNA SAVAŞI ALMANYA’YI ZORLUYOR'

Almanya'nın Ukrayna'ya tank gönderme kararı Olaf Scholz hükümetinin Ukrayna'ya ağır silah göndermeme tutumundan geri adım atması olarak yorumlandı ve tepki çekti. Almanya'nın Rusya ve Batı arasında bir sıkışma durumumu var?

Almanya’nın silah gönderme konusundaki hassasiyeti kendi dış politikası ile yakından ilişkili. Almanya 2. Dünya Savaşı sonrasında sivil güç olarak kalmayı tercih eden bir ülke. Genel olarak askeri operasyonlara destek vermek Almanya için her zaman zor bir karar olmuştur. Örneğin daha önce de Kosova ve Afganistan gibi NATO müdahalelerine destek vermek ülke çerisinde tartışmalara neden olan konulardı. Bununla birlikte Ukrayna Savaşı’nda kendi politik duruşundan fedakârlık yaptığını söylemek mümkün. Silah sevkiyatı yapması bile önemli bir adım sayılabilecekken "Avrupa'da Barış ve Özgürlüğü Savunmak, Ukrayna'ya Kapsamlı Destek" adlı önergeyi kabul ederek Ukrayna’ya ağır silah sevkiyatı yapmayı da kabul etmiş durumda. Bu çerçevede Almanya açık biçimde üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyor demek yanlış olmayacaktır. Almanya’nın uyguladığı enerji yaptırımları kendi ekonomisinin küçülmesine neden olurken ağır silahların gönderilmesi kararı da kendi politik duruşu açısından önemli bir karar. Dolayısıyla Ukrayna savaşı açık biçimde Almanya’yı da zorlarken Almanya’nın doğru adımlar attığını düşünmekteyim. Zira gelmekte olan tehdidin büyüklüğü ekonomik kaygıları aşmış durumda.

'NÜKLEER SİLAHLAR CAYDIRICI DİPLOMASİNİN BİR PARÇASI'

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna savaşına dışarıdan müdahale etmeye çalışan ülkelere "yıldırım hızıyla yanıt vereceklerini" söyledi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, üçüncü dünya savaşı çıkması olasılığının "gerçek bir risk" olduğunu söyledi. Sizce çatışmalar böylesi ürpertici bir olasılığı düşündürüyor mu?

Putin, savaşın başından beri olası bir Batı müdahalesine yönelik karşı tarafı uyarmakta. Bununla birlikte üçüncü dünya savaşının çıkma olasılığı daha önce Biden tarafından da dile getirildi. İşgalin başlamasından bu yana geçen zaman süresince Batı ittifakının fiilen savaşa müdahil olmamasının nedenleri de bu felaketin önüne geçme çabasından ibarettir. ABD’nin savaş konusunda gerekeni yapmadığı eleştirilerine karşı Ukrayna’nın NATO üyesi olmadığını bir kez daha hatırlatmak gerekiyor. Dolayısıyla ABD’nin vereceği karşı cevap dünyayı önlenemez bir felakete sürükleyebilir hakeza Rusya tarafından zaman zaman dile getirilen nükleer silahların kullanılması seçeneği de bu tehlikeyi içeriyor. Dolayısıyla Batı ittifakı, Rusya’ya bugüne kadar uygulanmış en kapsamlı yaptırımlar olarak isimlendirilen yaptırım paketleri, Ukrayna ordusunun desteklenmesi ve silah sevkiyatlarıyla dolaylı olarak verebileceği desteği sağlamakta. Açık bir karşı saldırı, dünyayı üçüncü bir savaşın eşiğine sürükler. Bu açıdan Batı ittifakının Lavrov’un açıklamalarında belirttiği “yıldırım karşılığı” verecek adımlar atmayacağı söylenebilir. Nükleer silahların kullanılması için ise “caydırıcılık, caydırıcılık içindir” sözüyle yanıt vermek doğru olacaktır. Nükleer silahlar caydırıcı diplomasinin bir parçasıdır ve kolay kolay başvurulabilecek bir seçenek değildir. Zira ikinci vuruş kapasitesinin hesaplanmasını, nükleeri kullanan ülkenin karşı saldırıyı da düşünmesini ve kendi popülasyonu üzerinde bir kıyıma neden olabilecek böyle bir seçeneğin bedelini hesaplaması gerekir. Dolayısıyla bu konudaki açıklamaları caydırıcılığın bir unsuru olarak görmek daha doğru olacaktır.

'BARIŞ ORTAMININ SAĞLANMASI TÜM TARAFLARIN KAZANCINA OLACAKTIR'

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ne zaman sona erer? Pek çok yorum diyor ki, 'Batı, Rusya’nın yıpranması için bu savaşın bitmesini istemiyor.' Ne dersiniz bu savaş uzun mu sürecek?

Rusya ciddi bir kazanım elde etmeden savaş bitmeyecektir. Rusya, kendisine uygulanan bu ciddi yaptırımların, ekonomik maliyetin, kaybedilen prestijin somut karşılığını elde etmek durumunda. Bu da bize savaşın uzayabileceğini gösteriyor. Çünkü Rusya’nın talepleri Ukrayna’nın ülkesel bütünlüğünü bozacak, kabul edilmesi kolay olmayan talepler. Bununla birlikte Batı ittifakının Rusya’nın yıpranması için savaşın sürmesini istediği yorumlarına katılmıyorum. Savaş tüm dünya için ekonomik yorgunluk, güvenlik tehdidi ve mevcut uluslararası sistemin sarsılması demek. Dolayısıyla bağımlılıkların yüksek olduğu uluslararası ilişkilerin dinamiklerinde yaptırımı uygulayan taraf bile ekonomik açıdan ciddi fedakarlıklara katlanıyor. Ülkelerin yeşil ekonomi, işsizlik, dijitalleşme, Çin ile artan ekonomik rekabet gibi daha pek çok çözülmeyi bekleyen sorunları var. Dolayısıyla Avrupa’nın yanı başında büyüyen bu tehdidin uzamasından kazanç sağladığını pek düşünmüyorum. Müzakerelerin bir an önce sonlandırılıp barış ortamının sağlanması tüm tarafların kazancına olacaktır. Toz duman içerisinde kaotik bir uluslararası ilişkiler ve ekonomik daralma hiçbir aktör için kazanç anlamına gelmez.