Geçen hafta Duvar’da Nuray Almaç imzasıyla yayımlanan Yrd. Doç. Dr. Zafer Fehmi Yörük röportajı oldukça
kafa açıcıydı. Yörük’ün Türkiye’de 2017 yılında yaşanması
muhtemel siyasal gelişmelere dair öngörüleri, yaşadığımız kimi
gelişmelerin nedenleri hakkında da ipucu vermesi açısından
anlamlıydı. Yörük, ‘cumhuriyet rejiminin fiziki omurgası’ olarak
tanımladığı orduda yaşanan dönüşümleri aktardıktan sonra, “Bundan
sonra, ordunun Kemalizm yerine İslami tonu ağır basan bir
Türk-İslam sentezi ideolojisi temelinde yeniden yapılandırılmasına
tanık olacağız” tespitinde bulunuyordu. Yörük, siyasal ve hukuksal
alandaki dönüşümlerin ardından 2017 için öngörüsünü şu sözlerle
ifade etmişti: “Öncelikle eğitim sisteminin, basın ve medyanın,
kültür endüstrilerinin, sendika ve meslek kuruluşlarının
dönüştürülmeye çalışılacağını öngörüyorum.”
Hali hazırda eğitim sistemi, medya ve sendikalarda önemli
değişimler olduğunu biliyoruz. Eğitim sistemi İslamcı bir hatta
oturtulmaya çalışılıyor ve bir hayli de mesafe kat edilmiş durumda.
Medyanın durumunu uzun uzun anlatmaya gerek yok. Dünyada cezaevinde
en fazla gazeteci bulunan ülke olduğunu söylememiz bile yetecektir.
Sendikaların ele geçirilmesi süreci ise çok daha önce başlamıştı ve
belli ki önümüzdeki dönem iktidara yakın olmayan sendikalar
üzerinde de yoğun bir baskı kurulacak.
Peki, Yörük’ün ‘kültür endüstrileri’ olarak kastettiği alanda
nasıl gelişmeler yaşanıyor. Ülke her gün yeni bir davaya, gözaltına
ve sürgüne uyandığı için bunların arasında fazla önemli gibi
görünmese de 433 sinemacı hakkında soruşturma başlatıldı.
Soruşturmanın gerekçesi akademisyenlerin ‘barış bildirisine’ destek
vermek. 433 sinema insanı akademisyenlerin barış talep eden
bildirisini ‘kayıtsız ve şartsız’ desteklediklerini ifade etmiş ve
bu metin de basında yer almıştı. Avukatlardan edindiğimiz bilgiye
göre, geçen yıl mart ayında bir ‘ihbar’ üzerine soruşturma yazısı
yazılıyor emniyete, ancak artık hangi gerekçeyle bilinmez emniyet
ilgilenmiyor. Kasım ayında savcılık tarafından yeni bir yazı
gönderilerek soruşturmanın başlatılması isteniyor. Emniyette
sinemacıların örgütlü oldukları sendika, dernek vb. kurumlardan
üyelerinin bilgilerini vermelerini istiyor. Emniyetin isnat ettiği
suç ‘suçu ve suçluyu övmek’. Tabii akademisyenlerin mahkemesi
sonuçlanmadığı için ortada bir suç yok ama gerekçe bu.
Yörük’ün röportajını okuduğumda bu davanın tam da tanımladığı
gibi ‘kültür endüstrisinin dönüştürülmesine’ yönelik bir adım
olduğunu düşündüm. Toplumsal hayatı dönüştürmenin biricik yolu
toplumu şekillendiren belirli kurumları da dönüştürmekten geçiyor.
Bu yalnızca ordu, siyaset, eğitim ve hukukla sınırlı da değil
üstelik. Üniversite ve kültür alanı da oldukça önemli bir parçası
bu işin. Mesele kültür alanı olduğunda sinema gibi, toplumun en
geniş kesimleri tarafından takip edilen, kabul gören ve görsel
etkileyiciliğiyle kendisini ayıran alandan başlamak isabetli
olacaktır. Akademisyenlerin imza süreciyle başlayan ve sonrasında
onlara destek için meslek birlikleri tarafından yayımlanan
imzaların toplamının 11 bin civarında olduğu belirtiliyor ve
sıranın diğerlerine de geleceği ifade ediliyor. Ancak,
sinemacıların ilk sıraya konulmasında kültür alanına yönelik
düzenleme çabasının payı olduğu yadsınmamalı.
Biliyoruz ki, bu soruşturma ve davalar hukuki olmaktan çok
siyasi amaçlar taşıyor. Nasıl ki akademisyenlere açılan davada asıl
amaç üniversiteyi yeniden dizayn etmek, imzacı ya da değil
akademisyenleri belirli bir vasata çekmek, buraya gelmeyenleri ise
dışarıda bırakmak ise sinemacılara yönelik bu soruşturmanın da
siyasi bir amacı var. İmzacı sinemacıların önemli bir kısmı
belgesel/kısa/ uzun metraj filmlerini hayata geçirebilmek için
Kültür Bakanlığı desteklerine ihtiyaç duyuyor. Destekleme kurulunun
bu ay içinde gerçekleşmesi beklenen toplantısı öncesinde, üstelik
aradan neredeyse bir yıl geçmiş olmasına rağmen, böylesi bir
soruşturma açılmasının ‘manidar’ olduğu çok açık. Üstelik
soruşturma haberlerinin hemen öncesinde ve sonrasında iş bilir kimi
köşe yazarlarının “Kültür bakanlığı gişe yapmayan filmlere neden
destek veriyor. Halkın parasını neden bu filmlere dağıtıyor”
minvalinden yazılar yazmaya başlaması da bir o kadar ‘manidar’.
Burada bir komplo aramıyoruz ama bir iklim yarattığınızda en serin
yeri kapmak isteyenler bunu hemen sezer ve harekete geçer.
Bu soruşturmanın hukuki bir tutarlılığı olmadığını, iddialı
olmamakla birlikte hukuki bir sonuç doğurmayacağını rahatlıkla
söyleyebiliriz. Ama siyasal sonuçlar elde etmek için kullanılacağı
çok açık. Sinema biletlerinden toplanan ve yine sinema üretimine
yatırılması öngörülen bakanlık destekleri için elde bir ‘kara
liste’ olması, destek verilmemesi için oldukça iyi bir gerekçe olur
hiç kuşku yok ki. Bu soruşturmadan murat, söz konusu imzacıların
sinema endüstrisinin dışına itilmesi, üretemez duruma getirilmesi,
hasbelkader filmini çekebilse bile gösteriminin önüne geçilmesi.
Hayatlarını sürdürebilmek için sektöre (dizi, TV filmi, reklam vb)
iş üreten senarist, set işçisi, görüntü yönetmeni, yönetmen, sanat
yönetmeni vb. alanlarda çalışanların da bu ‘kara liste’ye alınarak
işsiz bırakılması, yapımcılara bu insanlarla çalışılmaması
konusunda baskı yapılması gibi uygulamaların ilerleyen süreçlerde
karşımıza çıkacağını ön görmek için çok fazla kötümser olmaya bile
gerek yok artık bu ülkede.
Metinde imzası olmayanların ise bakanlık destekleri, gösterim
süreçleri, sektörde iş bulma olanakları konusunda şapkalarını
önlerine koyup düşünmeleri, bu tür sakıncalı ‘girişimlerden’ uzak
durmaları ve tabii ki meslektaşlarına sahip çıkmamaları bekleniyor.
433 sinemacı hakkında soruşturma devam ederken, mesleğin ‘büyük
abi’lerinin şimdilik iki çift laf etme ihtiyacı duymamış olmalarını
ise doğru zamanı beklediklerine yormak istiyoruz.
Yörük’ün röportajına dönersek. Bunun burada kalmayacağını,
yayınevlerinin, tiyatroların ve başka başka kültür sanat
alanlarının da benzer süreçler yaşayacağını öngörmek kâhinlik
olmasa gerek. Kaldı ki, Kürtçe ya da Kürt’e üretim yapan
yayınevlerinin, tiyatroların, derneklerin kapısına kilit vuruldu
bile. Ve artık biliyoruz ki, ‘ora’ ile ‘bura’ arasındaki mesafe çok
kısaldı.