Sinemacının el kitabı: Sinemada Göstergeler ve Anlam

Peter Wollen’ın Metis Yayınları’ndan çıkan, 1968’te kaleme aldığı "Sinemada Göstergeler ve Anlam" kitabı hala güncelliğini koruyor. Bugün sinema estetiği ve göstergeler farklı anlamlar taşısa ve barındırsa da, sinema ve hayat üzerine tartışma yaratmaya çalışan bu kitabın değeri aynı kaldı. 

Abone ol

Film kuramcısı, senarist ve yönetmen Peter Wollen’ın Metis Yayınları’ndan çıkan "Sinemada Göstergeler ve Anlam" kitabı her daim geçerliliğini koruyan, sinemacının el kitabı olma özelliği taşıyor. Zafer Aracagök ve Bülent Doğan’ın çevirisini yaptığı kitap, bir dönemi, bir kavramı ve bir bilimi ele alırken, dönemin geçiciliğinin ve kavramların anlamlarının değişebileceğinin sık sık altını çiziyor. Bağlayıcı olan şey’in, sinema olduğunun, bu sanat dalının ise özü itibariyle yenilikçi ve devrimci olduğunu işaret ediyor. Yenilenen, değişen, dönüşen ve devrilen her eski şey için sonrakinin anlamı, onu yeni baştan inşa etmek ve yeniden anlamlandırmak oluyor. Wollen, bu tanımlama biçiminin üzerinde sıkça duruyor.

Üç bölümden oluşuyor kitap: Sovyet sinema kuramcısı ve yönetmeni Sergey Eisenstein’ın estetik anlayışını konu alan ilk bölümden sonra, Auteur kuramının tartışması ve bir sanatsal ve kültürel bilim dalı olarak göstergebilim açıklamaları… Bölümlerin değerlendirmelerini kaleme almadan önce, Wollen’ın durduğu yeri ve yorumlama biçimine dair şu sözlerin faydası olacağı kanaatindeyim. Wollen, her koşulda diyalektiğin önemine değiniyor. Diyalektiğin özünde yatan şey ise ona göre ideoloji ile karşılık buluyor. Sinemanın, sadece sinema üzerinden tahayyül edilerek anlaşılamayacağını, estetiğin ideolojik karşılığının önemini belirtiyor.

Peter Wollen, Sinemada Göstergeler ve Anlam, çev. Bülent Doğan, Zafer Aracagök, syf. 240, Metis Yayınları.

Bir güzellik anlayışı olarak estetiği değerlendirirken sadece sanatı baz almıyor Wollen bu bağlamıyla akademinin gerici yönünün de üzerinde duruyor ve üretime niteliksel bir katkı yapmamalarından dolayı eleştiriyor: “Üniversiteler gerçeklikten yoksun, enerjisini tüketmiş, ortaya atılan iddiaların büyüklüğü altında felce uğramış ve kokuşmuş bir estetik hayaletini sahnelerde gösteriye çıkarmaya devam ediyorlar.”

'EISENSTEIN SİNEMANIN EN ÖNEMLİ KURAMCISI'

Wollen üniversiteler, kamu ve özel kurumların, kültürel ve sanatsal sermayeyi elinde tutanların eleştirisini, sözleriyle uyumlu bir şekilde, ideoloji üzerinden yapıyor. İdeoloji, topyekûn bir algılayış ve değerlendirme biçiminin altyapısını oluştururken, felsefenin başlangıç sorusuna geri döner: Gerçek nedir?

Wollen meseleyi, kitabın da ilk bölümünü oluşturan Eisenstein’ı, bu bakış açısıyla yorumlar. Bolşevik devrimi neticesinde ortaya çıkan koşulları, sanat ortamı üzerinden değerlendirmeye çalışırken, Eisenstein’in estetik anlayışını, sinemada anlam yaratma dürtüsünü ve başarısını döneminin, ideolojisinin ve gerçekliğinin içinde inceler. Ona göre, “Eisenstein sinemanın ilk ve muhtemelen hala en önemli kuramcısıdır.” Henüz yeni olarak görünen sinema sanatına, işin teorisini de önemseyerek, montaj ve yönetim hususunda ilk önemli yenilikleri, daha ötesi devrimi, o yapar. Mizanseni ve sinemanın özünü oluşturan uzamı, ki uzam gerçekliğin dönüştürülme halidir ve yanılsamanın çekirdeğini oluşturur, estetiği ele alış biçimini, karşıtıyla birlikte ele alır.

Eisenstein’in filmlerinin Amerikalı izleyici için ne ifade ettiğini, Hollywood’un estetik anlayışını da işin içine katarak yorumlar. Bu nokta önemlidir, zira Wollen Auteur kuramına Hollywood yönetmenleri açısından bakar.

Wollen, yukarıda bahsini ettiğim ikinci bölümde, bu kuramın incelemesini yaparken, Amerikan sinemasında karşılığını arar. Fransız Yeni Dalgası’nı meydana getirmeden önce Cahiers du Cinêma yazarlarının ortaya attığı ve üzerine tartıştığı bu kavram, filmin yönetmeninin filmin ana yazarı ve tek yaratıcısı olduğu fikri üzerine biçimlenir. Wollen bu noktaya şerh düşer, çünkü ona göre auteur kuramı bundan çok daha fazlasıdır. Ona göre, Avrupa sinemacıları, bu kuramı sanat sinemasının değerini arttırmak için kullanmıştır. Avrupa sinemacılarının estetik anlayışını ve sinema başarısını reddetmese de, meseleye Amerika’da film üreten sinemacılar üzerinden bakar ve Hawks ve Ford gibi yönetmenlerin filmlerini değerlendirmeye alır.

Sinema Göstergebilimi adını verdiğini üçüncü bölümde Wollen, evvela toplumun tamamını ilgilendiren yaşam alanlarında göstergelerin bilimsel karşılığını ele alarak incelemeye başlar. Yasalara ve nesnel doğrulara ihtiyacı olan bu bilimsel biçimlenişin, sinemada anlam yaratmak için –geçmiş dönemde çalışma yapanları da odağına alarak- kullanılış şeklini, toplumsal karşılığını da hesaba katarak, öznel olandan soyutlamaya çalışır. İtalyan Yeni Gerçekçiliği ve Fransız Yeni Dalgası üzerinde durarak, sanatsal eleştirinin ve tanımlama ereğinin nesnel noktaları üzerinde durur. Anlam taşıyana ve yan yana geldiğinde yeni bir anlam çıkarana odaklanır.

Wollen’ın, 1968’te kaleme aldığı bu kitap, hala güncelliğini koruyor. Geçen elli senede sinema değişti, toplumlar değişti, insan değişti. Bugün sinema estetiği ve göstergeler farklı anlamlar taşısa ve barındırsa da, sinema ve hayat üzerine tartışma yaratmaya çalışan bu kitabın değeri aynı kaldı.