Sinemada emekçileri konuşturdu
Vedat Türkali takma ismi aslında film senaryoları yazabilmek için uydurulmuştu. Başta ‘Karanlıkta Uyananlar’ olmak üzere kaleme aldığı birçok senaryoda Türkiye sinema izleyecisi perdede baş role çıkan emekçilerle tanıştı.
Şenay Aydemir sinesenay@gmail.com
DUVAR - Vedat Türkali, Türkiye edebiyatının en önemli isimlerinden birisi olmasının yanı sıra aynı zamanda ülke sinemasının da kilometre taşlarından birisiydi. Senaryosunu kaleme aldığı ve Ertem Göreç tarafından yönetilen 1964 tarihli “Karanlıkta Uyananlar”, Türkiye’nin ilk işçi/grev filmi olarak tarihe geçti. Film yalnızca sınıf dayanışmasını değil aynı zamanda Türkiye’de yaşayan halklar arasındaki dayanışmayı da öne çıkarıyordu. Aralarında “Otobüs Yolcuları”, “Bedrana”, “Kara Çarşaflı Gelin”, “Güneşli Bataklık” ve “Fatmagül’ün Suçu Ne?”nin de dahil olduğu 27 filmin filmin senaryosuna imza attı. Üçünü kendi yönetti. İlki Yılmaz Güney’i başrole taşıdığı 1965 tarihli “Sokakta Kan Vardı”, diğer iki filmi ise 1972 yılında çekti: “Kopuk” ve “Korkusuz Aşıklar,”
ABDÜLKADİR DEMİRKAN, NASIL VEDAT TÜRKALİ OLDU?
Sinema kariyerindeki önemli isimlerden birisi Yılmaz Güney’dir. Ahmet Soner’in 46. Altın Portakal Film Festivali için hazırladığı özel kitapta anlattıklarına kulak verelim: “Hapishaneden çıkınca (1958’de tahliye edilir) hiçbir işim yoktu. Ne yapacağımı da bilemiyordum. Yayınevi açtık. Bir gün delikanlı, böyle dal gibi bir çocuk geldi. ‘Ben Yılmaz Güney’ dedi. On yedi on sekiz yaşlarında filan. İktisat fakültesinde okuyormuş… Adanalı’ymış… Çok kısa sürede kaynaştık. Yani baba oğul gibi olduk. Ben o zaman 38-40 yaşlarındayım.”
Sinemaya girmesindeki bir diğer önemli isim ise “Karanlıkta Uyananlar”ı çeken Ertem Göreç’tir; “Ertem Göreç o zamanlar bir numaralı montajcı sayılıyordu. Sinemayı biliyordu. Bizim sinemayı mekanizmayı biliyordu. Ertem’le uzun süre beraber olduk. BE-YA Film’de ‘Otobüs Yolcuları’nı yaptık. ‘Kardeşler’ diye biraz talihsiz bir film denedik. Sonra başarılı bir film olan ‘Kızgın Delikanlı’yı yaptık. En son zirve ‘Karanlıkta Uyananlar’ oldu. (…) Bana ‘Deli misin seni sinemaya sokarlar mı’ diyorlardı. Ben de bir umut hayal içindeydim. Suphi’ye söyledim. O da ‘Hiç önemli değil’ dedi. ‘Ben geçiririm sen merak etme’. ‘Ne yaparız’ dedim. ‘Bir takma ad kullanırız’ dedi. ‘Anında öğrenirler’ dedim. ‘Bir daha değiştiririz’ dedi.
Tabii bu güzel ama bana bir isim de lazım. Hadi bir isim bulalım dedik. Vedat Türkali ismi oradan oldu.”
Bu takma adı daha sonra edebiyatta da kullanacaktı. Vedat Türkali’nin senaryoları Atıf Yılmaz, Lütfi Akad, Memduh Ün, Halit Refiğ, Ertem Göreç ve Süreyla Duru gibi Türkiye sinemasının en önemli isimleri tarafından sinemaya aktarılmıştır.
'BEN BİR KAPİTALİSTİM'
Dönemin zorlu koşulları içinde bazı piyasa filmleri kaleme almış olsa da Vedat Türkali senaryolarının ayırt edici bir özelliği vardır. Türkiye sinemasında o güne kadar olmayan bir şeyi yapmış ve emekçileri, emekçi kimlikleriyle başrole taşımıştır. “Karanlıkta Uyananlar”da grevi anlatmadan üç yıl önce 1961’de “Otobüs Yolcuları”nda bir belediye otobüsü şoförünü başrole taşımıştı. Bir yıl sonra “Şehirdeki Yabancı”da maden işçileri bu kez başroldeydi. Yıl 1977 olduğunda ise bu kez “Güneşli Bataklık”ta fabrikadaki sendikalaşma çalışmalarını görürüz.
Tabii ülkede emekçi filmi çekmenin bedelleri ve hoş anıları da var. Ahmet Soner’in kitabında şöyle bir anı anlatıyor. Türkali. Memduh Ün, bir gün kendisini arayıp “Hoca, artık bizim de işçi konusunda bir film yapmamızın vakti geldi” diyor. Türkali’de tamam deyip “Karanlıkta Uyananlar” için altı sayfalık bir sinopsis hazırlıyor. Ün eve geliyor, okuyor ve şöyle cevap veriyor: “Ben bu filmi yapmam hocam. Ben niye işçi filmi yapayım. Ben bir kapitalistim” deyip gidiyor. Meğerse Memduh Ün Türkali’nen evinde çalışan görevli kadını çok şık eli yüzü düzgün buluyor ve işçi bulma kurumunun Türkali’nin evine polis gönderdiğini düşünüyor. O yüzden hizmetlinin yanında durumu açık etmiyor kendince.
İşte o sinopsis Ertem Göreç’e gider ve Vedat Türkali tarafından senaryolaştırılır. Film yalnızca Türkiye’nin ilk işçi filmi, ilk grev filmi gibi ‘sembolik’ değerler taşımaz. Aynı zamanda ülke sinemasının en iyileri arasındadır. Ülkede sendikal hareketin yükseldiği, sokağın giderek hareketlendiği bir dönemde Vedat Türkali yükselmekte olan sınıf hareketini görüp, bir tür saygı duruşunda bulunmuştur aynı zamanda. Tabii film yasaklanır, işletmeciler göstermek istemez, gösteren salonlar tehdit edilir hatta bombalar patlar. Tabii sansür kurulu Vedat Türkali’ye uyandığı için filmin jeneriğinde Ertem Göreç’in adı aynı zamanda senarist olarak da geçer. İkili “Ayrılan Yollar”, “Kızgın Bataklık” ve “Otobüs Yolcuları” gibi filmlere de imza atmıştır.
Türkali’nin sinema evreninde iki önemli isim daha ona eşlik eder. Bekir Yıldız ve Süreyla Duru. “Kara Çarşaflı Gelin” ve “Bedrana” filmleri için Bekir Yıldız’ın öykülerini baz almış ve bu öykülerin evrenine sadık kalarak hikayeyi genişletmiştir. Ertem Göreç’in sinemadan uzaklaşmasının ardından yönetmen olarak yol arkadaşı seçtiği isim ise Süreyla Duru’dur. Bu iki filmin haricinde, “Kara Bataklık” ve “Fatmagül’ün Suçu Ne?” gibi projelerde birlikte çalıştılar.
SANSÜRE KARŞI BÜYÜK YÜRÜYÜŞ
Yalnızca sinema üretiminde değil, sorunlarının çözümü için yapılan girişimlerde de rol alır Türkali. 1977’deki dönemin en önemli oyuncuları ve yönetmenlerinin de katıldığı “Ankara’ya büyük sansür yürüyüşü”nün örgütleyicileri arasındadır. İçişleri bakanı ile görüşecek heyette de yer alır. Onun heyette olması bakanlık bürokratlarını biraz rahatsız eder ama yapılan mücadele sonrasında sansür bir nebze olsun hafifleyecektir.
Türkali, özgür bir sinemanın ‘özgür ve mutlu’ sinema çalışanlarıyla gerçekleşebileceğini biliyordu. O yüzden yalnızca sinemayı değil, sinemayı yaratanları da unutmamak gerektiğini düşünür ve şöyle anlatır o eylemi örgütleme gerekçesini: “… Türkiye sinema emekçilerinin tarihsel yürüyüşü olayının temeldeki itici güçlerinden birisi de sinema emekçilerimizin yürekler acısı durumuydu. Derdini anlatmakta talihsizdir sinema emekçisi. Bugünkü kaçış sinemasının seyirci yığınlarında yarattığı düş, sinema emekçilerinin sömürülerini de perdeler. Yığınlar beyaz perdenin ünlülerine öylesine koşullanmıştır ki, onların parlak yaşamıyla sinema emekçilerinin korkunç sömürülerini birbirlerinden ayırt ettirmek kolay iş değildir.”
Vedat Türkali, yalnızca beyaz perdede değil. Setlerde de emeğin değerinin bilinmesi ve yüceltilmesi için verdi bütün çabasını.