Türkiye’nin en mutlu, trafik lambaları olmayan en sakin, kadınların sokaklarda rahatça dolaşabildiği özgür kenti Sinop... Hâlen yeşilini ve doğasını korumayı başarmış, birçok ilin aksine “Nerede o eski günler” lafını çok fazla duymadığınız, kültürünü ve sosyal yapısını korumayı başarabilen şehir...
Bir şehrin tarihini araştırıp da Zeus’un çapkınlık hikâyelerinden biriyle karşılaşmamak neredeyse mümkün değil. Günlerden bir gün Zeus, Irmak Tanrısı Osopos’un güzeller güzeli kızı Sinope’yi görür. Çirkin olacak hâli yok tabii... Bu güzellik karşısında eli ayağına dolaşan Zeus, ne yapsa kızın gönlünü elde edemez. Denemediği üçkâğıtçılık kalmaz... Tanrılar Tanrısı, Sinope’ye aşkına karşılık vermesi durumunda her istediğini yapacağını söyler. Karşısındaki Tanrı olunca kız korkar... Ama “Amazonların Kraliçesi” olarak da anılan Sinope’nin aklına Zeus’un kurnazlıklarından daha kurnazca bir fikir gelir; “Bana dokunma ve bakire kalayım” der. Zeus, çapkın, üçkâğıtçı ama sözüne de sadık bir Tanrı’dır. Sinope’yi alır ve en sevdiği yerlerden Karadeniz’in cennete benzeyen yemyeşil kıyılarına bırakır. İşte burası, şimdiki Sinop’un bulunduğu yerdir.
EN MUTLU KENT
218 bin 408 nüfusuyla Türkiye’nin en az nüfusa sahip onuncu ili olan Sinop, gerçekten enteresan bir şehir... Türkiye’nin en mutlu, trafik lambaları olmayan en sakin, kadınların sokaklarda özgürce yaşayabildiği kenti... Her ne kadar kent merkezinde betonlaşma artsa da hâlen yeşilini ve doğasını korumayı başarmış, birçok ilin aksine “Nerede o eski günler” lafını çok fazla duymadığınız, kültürünü ve sosyal yapısını korumayı başarabilen şehir... Bunun sebebi; belki sadece dar bir yoldan ulaşılan yarımada şehri olması, belki “Amazonların Kraliçesi” Sinope’nin ruhunun topraklarda hâlâ dolaşıyor olması, belki de 1992 yılına kadar faaliyetlerini sürdüren Amerikan Üssü’nün şehrin kültürüne kazandırdığı Batılılaşma etkileri; bilemiyorum…
Türkiye’nin en kuzey ucuna İstanbul’dan aktarmasız uçuşlar bulunuyor. Bir saat on beş dakikada bambaşka bir yaşamın içinde kendinizi bulabilirsiniz. Havaalanı, merkeze sekiz kilometre uzaklıkta... Biz bir arkadaşımla birlikte Sinop’a, koronanın daha k’sini bilmediğimiz 2019 yılının yazında gittik. Sabahın köründe ulaştığımız Sinop Havaalanı’ndan bindiğimiz servisin şoförünün sıcak yaklaşımıyla biz de en az Sinoplular kadar mutlu olmaya başlamıştık. “Az para harcayarak daha çok yer görme” peşinde olduğum için benim masraf olarak en çok kıstığım konaklama ücreti oluyor. Konaklama mekânlarının listesinde kendimce “fakir sıralaması” dediğim ucuzdan pahalıya sıralama yapıyorum ve en ucuzunda değil de (o kadar da fakir değiliz) bir üst sıradaki yerde kalıyorum. Genelde bu tercihimden dolayı hayal kırıklığına uğramadım çünkü sadece uyumak için otele gidiyorum.
İlk günümüzü böyle bir otelde geçirdikten sonra “para yerine dost biriktirme”nin avantajından, normalde İstanbul’da yaşayan arkadaşım Sevecen Tunç da Sinop’a gelerek bize katıldı ve ailesinin evinde bizi misafir etti. İşte asıl Sinop güzellikleri bizim için o andan itibaren başladı. Bir şehri tanımanın en iyi yolunun, oranın kültürünü, hikayelerini bilen lokal biriyle gezmekten geçtiğine inanıyorum. Kaldı ki Sevecen’de de hikâye boldur zaten. Boşuna “Sana Hikâye Geliyor” diye kitap yazmamış. Sevecen’in babası şair-yazar İlyas Tunç’un da Sinoplu filozof “Tarzan Kemal”i şehir anlatısıyla birlikte konu edindiği “Herkes İşinde Gücündeydi” isimli kitabı bulunuyor. Sinop’a gitmeden bu kitabı edinip okumanız, belki de şehre daha farklı bir gözle bakmanızı sağlayabilir. Sinoplu filozof demişken tabii Tarzan Kemal’den daha ünlü biri var bu topraklarda: Diyojen...
GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEM
Büyük İskender, bir gün Diyojen’i ziyaret eder. Herkesin korkuyla kaçındığı İskender’i gören Diyojen hiç istifini bozmaz. İskender hiddetlenir:
- Sen benim kim olduğumu biliyor musun?
- Sen benim kölemin kölesisin çünkü dünya benim kölemdir, sen de dünyanın kölesisin.
Bu cevap ise İskender’in hiddetini artırmaktan ziyade hoşuna gider:
- Dile benden ne dilersen!
- Gölge etme başka ihsan istemem.
Bu sözü duymayan yoktur herhalde. Kentin girişinde sizi antik çağların ünlü filozofu Diyojen’in heykeli karşılıyor. 2017’de bir grup Diyojen “Yunanlı” diye heykelin kaldırılmasını istemiş ama neyse ki başarılı olamamışlar. MÖ 412 yılında Sinop’ta doğan, mutluluğun en basit biçimde yaşanarak bile elde edilebileceğini savunan, kinik düşünceyi benimseyen filozofa dair Sinop’ta birçok şeyle karşılaşabilirsiniz. Adam hayatını bir fıçıda geçirmiş ve yıllarını bunun felsefesini anlatmaya vermiş ama birçok mekânın isminin hele de otellerin adının “Diyojen”li olması beni hafiften gülümsetmişti. Gerçi Frida ya da Che kadar kemikleri sızamıyor olabilir.
ALDIRMA GÖNÜL ALDIRMA
“Dışarıda deli dalgalar Gelip duvarları yalar Seni bu sesler oyalar Aldırma gönül aldırma”
Sabahattin Ali’nin “Aldırma Gönül” şiirini, 1933 yılında, hükümlü bulunduğu Sinop Cezaevi’nde yazdığını biliyor muydunuz? “Giren çıkamaz” denilen bu cezaeviyle ilgili Evliya Çelebi’nin “Seyahatname” kitabındaki şu anlatısı insanı ürkütmüyor değil:
“Büyük ve korkunç bir kaledir. 300 demir kapısı, dev gibi gardiyanları, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından on adam asılır nice azılı mahkûmları vardır.”
1214 yılında Anadolu Selçuklu Hükümdarı İzzeddin Keykavus tarafından ele geçirilen Sinop Kalesi’nde daha sonra savunmayı güçlendirmek için İçkale oluşturulmuş. Aynı zamanda tersane olarak da kullanılan İçkale burçları, 1560 yılından itibaren zindan olarak da kullanılmış. Daha sonra güney kısmına Mutasarrıf Veysel Paşa zamanında cezaevi binası yapılmış. 1996 yılında tamamen boşaltılan yirmi sekiz koğuşlu Eski Cezaevi, günümüzde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ziyarete açık durumda. Ne ironiktir ki cezaevini gezerken kâh “Aldırma Gönül” kâh Ahmet Kaya şarkılarının yayını yapılıyor hoparlörden. “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz”, “Tatar Ramazan”, “Parmaklıklar Ardında” gibi film ya da dizi setlerine de zaman zaman ev sahipliği yapan tarihî Cezaevi’nin duvarlarında, “Ulusun ve yuvan seni bekliyor. Buradan onlara yararlı olarak dön”, “Hatasız insan yoktur. İnsanlık hatasını kabul ve tamir etmekle ölçülür”, “Kan öçle değil, suyla temizlenir” gibi yazılar bulunuyor. Koğuşları, görüş yerleri ve temsili darağacıyla iç ürpertici olan bu hüzünlü yerde mahkûmların naklinde kullanılan BMC marka nakil aracı da sergileniyor.
HAMSİLOS YA DA SİNOPÇA HAMSAROZ
Kent merkezindeyken Arkeoloji Müzesi’ni, tipik bir on sekizinci yüzyıl sonu konağı olan Etnografya Müzesi’ni, Sinop Kalesi’ni, Balatlar Yapı Topluluğu’nu, Paşa Tabyaları’nı, bazı cami ve medreseleri fazla uzaklaşmadan gezmeniz mümkün. Ama sarp kayalıkların üzerindeki Boyabat Kalesi ile Terelek, Ambarkaya ve Salar Köyü kaya mezarlarını ya da Hamsilos Tabiat Parkı’nı görmek için araca ihtiyacınız var. Gerçi Hamsilos’a özel tekneler de tur düzenliyor.
Sinop’un en meşhur yerlerinden ve İnceburun uzantısında yer alan Hamsilos Tabiat Parkı, şehir merkezine on dört kilometre uzaklıkta. Hamsilos’a gidip Sinop halkının buraya “Hamsaroz” dediğini duyarsanız şaşırmayın, doğru yerdesiniz.
Denizin bir nehir gibi kara içine girdiği Hamsilos Fiyordu, eşsiz güzellikteki iki doğal limanı, bataklık-kumul-deniz ve ormanlık alanları, zengin biyoçeşitliliği ile gerçekten bir doğa harikası... Amazon kadınlarının yıkandığına inanılan Kadınlar Hamamının da bulunduğu koy, ayrıca 150 civarında kuş türünün barınmak, konaklamak ya da göç amaçlı tercih ettiği bir alan...
TÜRKİYE’NİN EN KUZEYİ: İNCEBURUN
Karadeniz’in yarımada şehri Sinop kıyılarında Köşk, Kayser, Karakum, Selamet, Boztepe, Sinop, Feryat, Bozburun, İnce, Güllüsu, Usta adlarında birçok önemli burun yer alıyor. İnce ve Boztepe burunları kendi adlarını taşıyan iki yarımadanın ucunda... İnceburun aynı zamanda Anadolu’nun en kuzeyindeki uç noktası. Hem Türkiye’nin en kuzeyine gitme isteği hem de İnceburun Feneri, ziyaretçileri kendine çekiyor.
SARIKUM’UN KUMU GERÇEKTEN SARI
Kuşlar deyince Sarıkum Tabiatı Koruma Alanı’ndan bahsetmemek olmaz. Deniz seviyesindeki alan, lagün gölü, ormanlar, yalancı maki toplulukları, kıyı kumulları, deniz kıyısı kayalıkları, sulak çayırlar, ağaçlandırma sahaları, tarım alanları ve yerleşim birimlerinden oluşuyor. Ben denize yakınlığını bilmediğim ve baştan fark etmediğim için, gölün kenarında kumsal olmasına bir türlü anlam verememiştim. Ortalama 102 hektarlık alanı kaplayan Sarıkum Gölü, çok sayıda kışı geçiren su kuşunu barındırması sebebiyle Önemli Kuş Alanı (ÖKA) olarak da belirlenen bir alan. Alanda 233 adet kuş türü ile bitki olarak da doksan yedi familya, 328 cins, 522 tür ve altı takson tespit edilmiş.
TATLI MI TATLI TATLICA ŞELALELERİ
Erfelek ilçesi Tatlıca köyündeki bu doğa harikası, bir vadi içinde sıralanmış yirmi sekiz irili ufaklı şelaleden oluşuyor. Dünyada bir benzerinin olmadığı söyleniyor. Dar ve iki kilometre uzunluktaki bir vadi içinde, şelaleler kenarında, kayın ormanları içindeki parkurdan yapılacak iki saatlik yürüyüşe hazır olun. Vadi içinde yarı tırmanıp yarı yürüyenler de var ama dikkatli olmakta fayda var.
BAZALT KAYALIKLARI
Son yıllarda keşfedilen Bazalt Kayalıkları, Boyabat’a on beş kilometre uzaklıktaki Kurusaray köyü civarındaki Fındıklık Mevkisi’nde. Birbirine yakın üç vadide yer alan kayalıklar, otuz-kırk metre yüksekliğinde ve dört, beş, altı köşeli sütunlardan oluşuyor. Jeolojik oluşumu ile ilgili Maden Tetkik Araştırma Enstitüsü ve 9 Eylül Üniversitesi uzmanlarınca yapılan araştırma ve çalışmalar sonucunda genç döneme ait yaklaşık üç-beş milyon yıl yaşında olduğu sonucuna varılmış.
MAĞARALAR... YAYLALAR...
Sinop’ta içindeki damlataşlarıyla dikkat çeken İnaltı ile milyonlarca yıllık sütunları definecilerin ve bilinçsiz insanların tahribatına uğrayan Ağcaçal mağaraları bulunuyor. “Yerin altıyla değil, üstüyle ilgileniyorum” diyorsanız da köknar ağaçlarıyla kaplı Dıranaz Soğuksu Mevkisi’ne, iki çayın birleşmesiyle oluşmuş yapay bir gölet olan Akgöl’e ya da her türlü imkâna sahip Buzluk Yaylası’na gidebilirsiniz. Ama Buzluk’ta da mağaradan kurtuluş yok! Burada bulunan mağarada, yaz aylarında buzların kış aylarında ise sıcak su oluşumunu izleyebilirsiniz.
*
Son olarak bir tavsiyede bulunayım; gemi ve tekne modelciliğiyle ünlü Sinop’tan, sarımsaklı yoğurda çok iyi bir alternatif teşkil eden ceviz ve tereyağ soslu mantısı ile üzümlü, cevizli, kıymalı olarak hazırlanan nokullardan yemeden; Yalı Kahvesi’nden demli bir çay içmeden ayrılmayın.
Not:Fotoğraflar, Sinop Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Sinop Valiliği, Sinop Belediye Başkanlığı arşivlerinden alınmıştır. Şehirde sanal tur yapmak için tıklayınız: https://360.sinop.bel.tr/