‘Yaklaşık’ların, ‘civarı’ların ortasında kalınca bazen tek bir insanın hikayesi nice rakamdan daha fazla şey anlatabilir. İnsan hayatını distile eden yabancılaşmadan kaçınca, işte bu adına ‘sıradan’ denilen hikâye ile karşılaşırız. Bazıları kibirle yaklaşır ‘sıradan’ hikâyeye ve onu acıma duygusuna hapseder. Oysa söz gelimi Gonzalez’in hikayesi sadece Extremaduralı bir temizlik işçisinin hikayesi midir dersiniz?
İspanya’da uzun süredir devam eden aşırı sıcak dalgası nedeniyle son on günde yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Bu kişilerin çok büyük bir kısmını işçiler oluşturuyor.
Geçtiğimiz günlerde güneş çarpması sonucu yaşamını yitiren Jose Antonio Gonzalez de Madrid sokaklarını süpürmekle görevli bir temizlik işçisinin ismidir. Hani gizli bir kibirle denir ya ‘sıradan insan’, ‘sokaktaki insan’ diye, işte o kişidir Gonzalez. Hikayemiz ‘sıradan’ Gonzalez’in sıra dışı zamanlara denk gelen ‘sıradan’ ölümünü anlatmaktadır.
İspanya’nın büyük şehirlerindeki işçiler arasında ‘sıradan’ görülebilecek bir memlekete sahiptir Gonzalez. Ailesiyle birlikte, Endülüs’ün kuzeyindeki yoksul Extremadura bölgesinden Madrid’e göç ederler. Çoğu hemşerisiyle birlikte yaşadığı işçi mahallesinde evlenir ve Miguel ve Laura adında iki çocuğu olur. Bir süre sonra çalıştığı manav dükkanını kendisi işletmeye başlar. İşe dükkânın ismini değiştirmekle başlar. Yeni tabelada ‘Miguel ve Laura Manavı’ yazmaktadır.
Her ne kadar insanlarla konuşmaktan, ilişki kurmaktan hoşlanan biri olarak işini severek yapıyor olsa da ekonomik kriz bu küçük manav dükkanının da kapısına dayanır. Mecburen dükkanını kapatmak zorunda kalır ve ailesinin geçimini sağlamak için bir süpermarket zincirinde çalışmaya başlar. Ancak çok geçmeden haksız yere işten çıkartılır. Daha sonra ise taşeron şirketlerde kısa dönemli kontratlarla temizlik işçiliğine başlar.
Geçtiğimiz Cuma günü de yeşil polyester tulumunu giyindikten sonra mesaisine başlamak üzere öğlen 2’de evinden çıkar. O sırada Madrid’deki termometreler 42 dereceyi göstermektedir. Gonzalez de sıcak hava nedeniyle yanına litrelerce su almıştır. Buna rağmen her zaman temizlediği sokaktaki asfaltın yanında baygın bulunur. Güneş çarpması sonucu bilincini yitiren Gonzalez, kalp krizi geçirerek 60 yaşında hayatını kaybetmiştir...
Haberi aldıktan sonra oğlu Miguel, babasının bir önceki gün bilgisayarda yaptığı son Google aramasında şu ifadeyi görür: “Sıcak çarpması halinde ne yapmalı?”
Fakat ‘sıradan’ Gonzalez’in hayatını kaybetmesinden sonra yaşanan daha başka sıradan şeyler de var: Mesela Belediye ile taşeron şirket arasındaki mide bulandırıcı iş cinayeti sorumluluğundan kaçma sarmalı. Belediye olayın ardından yaptıkları açıklamada ‘Ölen işçinin belediye işçisi olmadığını, bir özel şirket için çalıştığını unutmamak gerektiğini’ söyledi.
Yetkililer bu sadelikte ve soğukkanlılıkla ölüm hakkında konuşuyorsa, bu sıradan açıklamaları nasıl okumak gerekir? Şüphesiz Gonzalez’in ailesi ve çalışma arkadaşları için mikrofon karşısında sarf edilen bu sözler ‘özelleştirilmiş ahlaksızlık’ olarak kulaklara çalınacaktır.
**
İspanya’daki aşırı sıcakların aldığı canlar hakkında bilgi almak istersek eğer aşağı yukarı tüm haber sitelerinde karşımıza şöyle bir cümle çıkacaktır: “Ülkenin Başbakanı Pedro Sanchez 500’ün üzerinde kişinin aşırı sıcak dalgası nedeniyle ölümünü doğruladı”. Her gün okuduğumuz onlarca haberden bir başkasında yer alan minik kısa bir cümle, değil mi? Bu cümle bize ulaşana kadar nasıl bir yol izlemiş olabilir dersiniz?
Şöyle bir tahminde bulunalım: Gonzalez gibi nice sıradan insanın ölümünü kayda geçiren hastane görevlisi ‘ölüm nedeni’ hanesini doldururken sıradan bir rutini gerçekleştirmektedir. Belki bunu yaparken dışarıda çalışan kendi aile üyelerini düşünmektedir. Daha sonra veriler idari yetkilere, oradan da muhtemelen başbakana sunan danışmanlara ulaşacaktır. Hayatların sayılara dönüşümü Pedro Sanchez’in önüne gelen notlarda son bulacak, kendisini dinleyen gazeteciler aracılığıyla da topluma ulaştırılacaktır.
‘Yaklaşık’ların, ‘civarı’ların ortasında kalınca bazen tek bir insanın hikayesi nice rakamdan daha fazla şey anlatabilir. İnsan hayatını distile eden yabancılaşmadan kaçınca, işte bu adına ‘sıradan’ denilen hikâye ile karşılaşırız. Bazıları kibirle yaklaşır ‘sıradan’ hikâyeye ve onu acıma duygusuna hapseder. Oysa söz gelimi Gonzalez’in hikayesi sadece Extremaduralı bir temizlik işçisinin hikayesi midir dersiniz? Yoksa kendiyle aynı hikâyeyi paylaşan milyonların ortak hikayesi mi? Hikâyenin aslı da bu soruya verilecek yanıtla aydınlanacaktır. Çünkü insana dair her hikâyede ‘sıradan’, ‘herkes’ ile eş anlamlıdır. Sıra dışı olan tek şey, her koşulda ve her yerde devam eden emek sömürüsünden başka bir şey değildir.
Ne diyordu Pink Floyd: And after all we're only ordinary men:
Biz ve onlar Her şeyden öte, sıradan insanlarız sadece Ben ve sen Yalnızca tanrı bilir ki seçmemiz gereken bu değil Ve gerilerden haykırdı tanrı Ve öldü öndeki neferler Ve çöktü general, ve haritadaki çizgiler Birer birer kımıldadı yerinden Siyah ve mavi Ve kim bilir neyin ne, kimin kim olduğunu Yukarı ve aşağı Ve sonunda sadece bir yuvarlanış yuvarlanış Duymadın mı ki savaşın sözcüklerin savaşı olduğunu Diye haykırdı afişleri taşıyan Dinle oğlum, dedi silahlı adam Bir oda var içerde sana ayrılan.
Aşağı ve dışarı Herkes umarsız ama çok şey biliriz haklarında Birlikte, onsuz Ve kim yalanlayacak nedenini tüm savaşların Alışılmışın dışında, yoğun bir gün Kafamda toparladım her şeyi Bir bardak çay ve bir dilim ekmek İsteyerek öldü o yaşlı adam.