Sıradışı bir İttihatçı: Besarya Efendi
Kendi toplumunun iyiliği ve Türklere rağmen yeni bir Türkiye için İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye olan Besarya Efendi İttihat ve Terakki Cemiyeti içerisinde yer alan ilk Hristiyan. Besarya Efendi’nin 1906 yılından başlayarak Osmanlı Devleti’ni terk ettiği 1916 yılına kadar tanık olduğu olayları konu edinen "Sıradışı Bir İttihatçı" Timaş Yayınları tarafından yayımlandı.
Asıl adı Nicolae Constantin Batzaria olan fakat Osmanlı kaynaklarında adı Basarya ya da Besarya diye geçen Besarya Efendi, aslen Ulah olup, 20 Kasım 1874 tarihinde Manastır’a bağlı Kruşova köyünde doğar. Anadili Romence’ye yakın olduğu için, diğer Ulahlar gibi, kendini Romen olarak niteler. Bükreş Üniversitesi’nde hukuk ve edebiyat eğitimi aldıktan sonra Manastır’a döner ve öğretmenlik yapar. Bir süre sonra müfettişliğe tayin edilir. 20. yüzyılın başında, Kosova ve Selanik gibi Osmanlı vilayetlerinde müfettişlik yapmaya başlar. Aynı dönem, siyasete ilgi duymaya başladığı, Jön Türklerle bağlantıya geçmeye çalıştığı dönemdir. 1906 yılında Enver Paşa ile tanışır ve tıpkı filmlerde olduğu gibi, puslu bir gecede, gizemli bir ortamda yemin ederek İttihatçılara katılır. II. Meşrutiyet’in ilanına yakından tanıklık eder. Daha sonra Talat ve Cemal Paşalarla da tanışıp dost olan Besarya Efendi, bu ilişkiler sayesinde önce Meclis-i Ayan üyeliğine, Bâb-ı Âli Baskını sonrasında da Nafia Nazırlığı’na getirilir. Birinci Balkan Savaşı sonrası toplanan Londra Barış Konferansı’na Osmanlı Devleti temsilcisi olarak katılır. Ülkeye dönüşte onu büyük bir sürpriz bekler. Zira Birinci Balkan Savaşı’nda yaşanan mağlubiyet –ve sonraki mağduriyet- için aranan suçlu bulunur: Meclis-i Ayan’ın Sırp ve Makedon üyeleri. Bu üyeler, meclisin diğer üyeleri tarafından düşman olarak görülür ve istifaya zorlanır. Besarya Efendi, her ne kadar tepkilerin anlamsız olduğunu, bütün kalbiyle Osmanlı Devleti’ne bağlı olduğunu söylese de, bu küçültücü muameleyi hak etmediğini düşünerek 5 Ocak 1915 tarihinde istifa eder.
İstifa ettikten sonra Osmanlı Devleti’nden ayrılarak Bükreş’e yerleşir. Burada da geçmişte olduğu gibi gazetecilik, belediye meclis üyeliği ve milletvekilliği yapar. Yıllar sonra, yolu bir kez daha İstanbul’a düşer. 1938 yılı Nisan ayı içerisinde İstanbul’da son defa gerçekleştirilen Balkan Matbuat Kongresi’ne Romanya’yı temsilen gelir. Hatta o tarihte dönemin bilinen mecmualarından Yedigün Dergisi’ne bir de röportaj verir. II. Dünya Savaşı sonrası Romanya’da rejim değişir ve yeni rejim Besarya Efendi’yi yönetim kadrolarından uzaklaştırır. Ekonomik zorluklar ve maddi yetersizlikler içinde 28 Ocak 1952 tarihinde hayata veda eder.
İlk olarak Romanya’da, Din Lumea İslamului: Turcia Junilor Turci adıyla Bükreş’te artık faaliyette olmayan Alcalay ve Calafateanu Yayıncılık tarafından Romence olarak 1942 yılında basılan Besarya Efendi’nin hatıratı, o günden bugüne hiç çevrilmemiştir. Timaş Yayınları, geçtiğimiz günlerde Besarya Efendi’nin anılarını, Sıradışı Bir İttihatçı ismiyle ve Besarya Efendi’nin Hayatı ve II. Meşrutiyet Dönemi Hatıraları alt başlığıyla yayımladı. Esin Elkan Yılmaz’ın çevirdiği kitap, Besarya Efendi’nin 1906 yılından başlayarak Osmanlı Devleti’ni terk ettiği 1916 yılına kadar tanık olduğu olayları konu alıyor.
20. yüzyılın başında Selanik’te kurulan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’nin Balkanlardaki varoluşunu ve biçimlenişini anlatarak başladığı hatıralarını, bahse konu olan kuruluşun programını da açıklayarak devam eder. Osmanlı Devleti’nin iktidarını ele geçirmeden hemen önce, “temiz kalpli bir insan olarak” nitelediği Enver Bey’le olan ilişkisinin ayrıca üzerinde durur. II. Abdülhamid’in baskıcı ve jurnalci yönetim politikasını kişisel olarak anlatmaya ve sosyal olarak betimlemeye de girişen Besarya Efendi, II. Meşrutiyet’in İlanı’nın ülke genelinde nasıl yaşandığını, 31 Mart Vakası olarak bilinen ayaklanmanın nasıl bastırıldığını, o an, kentte bulunan bir insan olarak doğrudan anlatır.
'İTTİHATÇILAR GİDEREK TÜRKÇÜLEŞMİŞTİR'
Besarya Efendi, yalnızca içinde olduğu ya da bir şekilde kulağına gelen hadiseleri anlatmakla yetinmez. İttihatçıları ideolojik olarak da yorumlamaya girişir. Ona göre, İttihatçılar, başlarda iddia ettikleri gibi Osmanlıcılık politikasına bir süre sonra uzaklaşmış, giderek Türkçüleşmiştir. “Önemli görüşmelerde ve konuşmalarda ‘Hepimiz eşitiz!’ diyorlardı, fakat gerçek hayatta Hristiyanlar ve Türk olmayan Müslümanlar aşağılanıyordu ve bu durum gün geçtikçe daha da çok artıyordu” diyerek döneme dair düşüncelerini açıklayan Besarya Efendi, Nafia Nazırlığı yaptığı sırada karşılaştığı bir olayı ise anlatmadan geçemez. Birinci Balkan Savaşı’nın hemen sonrasıdır ve Osmanlı Devleti ağır bir yenilgi almıştır. Balkanlar, hala durulmamıştır ve ikinci bir savaşın çıkması ihtimali yüksektir. Kabinedeki tek Romen olan Besarya Efendi, o günkü kurul toplantısını şöyle anlatıyor:
“…Sadrazam da geldi ve kabine toplantısı başladı. Ordunun durumunu, finansal durumu ve savaşmadığımız diğer devletlerle olan ilişkilerimizi konuşmaya başladık. Sadrazam (Mahmut Şevket Paşa) bana doğru döndü ve:
‘Sizin kralınız neler düşünüyor?’
‘Hangi kral?’
‘Nasıl hangi kral? Romanya’nın Kralı, sen Roman değil misin?’
Ben o an Türk bakanıydım.”
Besarya Efendi, bu durumu –doğal olarak- şaşkınlıkla karşılar fakat burada esas olan İttihatçıların yaşadığı değişimdir. O dönemde Nafia Nazırı olan Besarya Efendi de özellikle bu ideolojik değişim üzerinde durur.
Besarya Efendi’nin kaleme aldığı hatıratı, II. Meşrutiyet Dönemi’ni ve Birinci Dünya Savaşı’na kadarki Osmanlı Devleti’nin yönetimsel sürecini anlamak için, iyi bir çalışma olma özelliği taşıyor. Özellikle de yapılan çalışmanın, yönetim kadrosunda bulunan tek Romen’in tanıklığına dayanması ise ayrıca önemli. Farklı bir gözle bakmak için…