Şirket envanterine girecek yeni bir kalem: Uzay

Elon Musk Mars'ı, Bezos ise Ay'ı keşfetmekten yana.  Musk, sabırsız. Buna karşılık Bezos, yavaş ve emin adımlarla ilerlemekten yana. Ortak noktaları uzayın kolonizasyonu ideali.

Abone ol

Daha ne olduğunu anlamadan ‘uzayın keşfi’ idealinden ‘uzayın kolonizasyonu’ planına geçtik.

Atmosfer dışına roket fırlatma işlemi, son 20 yılda olağanüstü ucuzladı.

Financial Times’da 3 Ocak’ta yayınlanan makalesinde Richard Waters, SpaceX’in geçtiğimiz haftalarda roketi yeniden kullanılması için başarıyla fırlatma platformuna indirme denemesiyle, uzmanların uzaya gönderilen kargo maliyetinin kg başına 1000 doların, hatta belki de 500 doların altına ineceğini hesapladığını yazdı (Şu anda 6000 dolar civarında).

2020 yılı sonunda, Avustralya’da yayın yapan ABC Radyosu’ndaki bir bilim programında konuşan Avustralya Ulusal Üniversitesi (ANU) Uzay Enstitüsü’nden Profesör Anna Moore, devletlerin her misyon için uzay laboratuarı kurma masraflarının 500 milyon – 1 milyar dolar aralığından, ‘küçük işletme kurmak için gereken masrafa gerilediğini’ söylüyordu.

Uzay çalışmalarında, özellikle uydularda kârlılık da göz kamaştırıcı hale geldi.

İlaç geliştirmeden orman yangınları gibi felaketleri izlemeye; kuraklığı takip etmeden iletişime kadar uydu teknolojisine yapılan yatırımın getirisi de, yine Prof. Moore’un söylediğine göre, en az 1’e 6.

Bu nedenle, uzaya fırlatılan roket sayısında patlama yaşanıyor. Öyle ki, Wall Street Journal Gazetesi’nde 5 Ocak günü yayınlanan haberde, ABD’deki roket fırlatma platformlarında ‘trafik sıkışması’ yaşandığı, yeni platformlara ihtiyaç olduğu dile getirildi. ABD’de geçen yıl uzaya fırlatılan roket sayısı, 2017 yılındaki sayının beş katı, yani 145 oldu. SpaceX 2024 yılında nerdeyse haftada 3 roket fırlattı.

ELON MUSK’DAN SPACEX – JEFF BEZOS’DAN BLUE ORIGIN

Elon Musk ve Jeff Bezos, sahibi oldukları teknoloji firmaları ile dünyanın en zengin insanları haline geldi ve uzay çalışmalarını devletlerin egemenliğinden çıkarıp, şirketlere açan kişiler oldu. Bir de Virgin Galactic’in kurucusu Richard Branson var ama şu aşamada ihmal edilebilir, ve bu yazının konusu olmayacak.

Bu ikilinin, özellikle de Elon Musk’ın ortaya çıkmasıyla uzaya bakış açısı kısa sürede çok değişti. Bu değişim, ‘uzayın insanlık için keşfi’nden, ‘uzayın kolonileştirilmesi’ne dönüştü.

Bezos, geçen yıl konuştuğu bir podcastta “Güneş sisteminde 1 trilyon kişinin yaşadığını görmek isterim. Bu vizyonun gerçekleşmesinin yolu, dev uzay istasyonlarından geçiyor. İnsanlar, yeryüzünü, bugün Yellowstone Milli Parkı’nı nasıl ziyaret ediyorlarsa, öyle ziyaret etmeli,” diyordu. Bezos, ticari uzay çalışmalarına yoğunlaşmak için, kurucusu olduğu Amazon’daki görevinden ayrıldı.

Musk ve Bezos, uzayın kolonizasyonu konusunda 20 yıldır rekabet halinde. Musk, SpaceX ile birkaç adım önde. Rekabet, şu aşamada ballı NASA ihaleleri üzerinden sürüyor.

Rekabetin sürdüğü başka alanlar da var. Bunlardan biri ‘ideolojik’: Musk ‘Marsçı’ kanadı oluşturuyor. Blue Origin’in patronu Bezos ise ‘Aycı’ kanatta görünüyor. “The Space Barons: Elon Musk, Jeff Bezos, and the Quest to Colonize the Cosmos” adlı kitabının yazarı Christian Davenport’a göre Musk, sabırsız. Hızlı hareket edilmesinden yana. Buna karşılık Bezos, yavaş ve emin adımlarla ilerlemekten yana.

Ortak noktaları uzayın kolonizasyonu ideali.

İkisi arasındaki klikleşmenin anlaşılabilir nedenleri var.

Bezos, Blue Origin ile, NASA’nın Artemis adlı Aya kalıcı olarak insan yerleştirme programında aldığı ihalelerle Musk’ın hazmedemediği bir rakip. Musk’ın, 25 Aralık’ta X’de yaptığı paylaşımda Artemis’i eleştirmesi, ertesi gün de ‘Direk Mars’a gidiyoruz. Ay, bu yolda ayağımıza dolanan bir unsur’ diye yazmasının nedeni de bu olmalı.

Musk, açıkça Artemis Programı’nın sahibi ve ihalelerine muhtaç olduğu NASA’yı eleştirmiyor, ama özel görüşmelerinde programın çok yavaş ilerlediğinden şikayet ediyor. Artemis Programı deyince akla sadece Musk’ın SpaceX’i değil, ayrıca bu programda kontratı olan Bezos’un Blue Origin’i, Boeing ve Lockheed Martin de geliyor.

Amazon’un sahibi Jeff Bezos uzay yarışında Elon Musk’ın SpaceX’inin çok gerisinde. Ama Bezos’un Blue Origin’i önümüzdeki haftalarda SpaceX’in yeniden kullanılabilir Falcon 9 roketleriyle direk rekabet edebilecek kapasitedeki New Glenn roketinin denemesini yapacak. Bu konuda gerekli izinler çıktı. Hemen ardından da, SpaceX’in uzaydan küresel çapta internet hizmeti veren Starlink uydu ağına rakip olacak Project Kuiper’i hayata geçirecek.

Bu iki proje başarılı olursa, Elon Musk ve SpaceX’in zirvedeki yerinin ciddi bir çizik yemesi söz konusu olacak.

Atmosferin ötesine giden roketler, 20 yıl önce Musk bu alana girdikten sonra çok gelişti. Tekrar kullanılabilir roketler yolda; ve maliyeti önemli ölçüde azalttığı gibi, taşınabilen yükün miktarı da artacak. Söz gelimi SpaceX’in Starship’inin taşıma kapasitesi 165 ton olacak.

Bezos da uzay şirketini 20 yıl önce kurdu ancak birkaç ünlüyü uzay turisti olarak atmosferin kenarına taşıma dışında, dünya yörüngesine tek bir uçuşu söz konusu olmadı.

Buna rağmen Bezos’un 14 milyar dolar gömdüğü New Glenn adlı roket projesi, miktarın büyüklüğü nedeniyle çok ciddiye alınan bir proje.

Bu roket (uçarsa) 32 katlı bina yüksekliğinde bir dev olacak ve yük taşıma kapasitesi Starship’in üçte biri kadar olmasına karşın, bir ölçüde Starship ile aynı seviyeye gelecek.

Öte yandan bu alanda son yılların popüler gelişmesi, uzay madenciliği.

MODERN ÇAĞDA ‘ALTINA HÜCUM’ DÖNEMİ: ASTEROİD MADENCİLİĞİ

Uzay madenciliğinde şu aşamada en öne çıkan sektör, asteroid madenciliği. Bu alanda yatırım yapanlar daha küçük şirketler.

Asteroid madenciliği dünyaya yakın (yakın derken, en az 3-5 milyar km uzakta) asteroidler ve küçük gezegenlerden kıymetli madenlerin çıkarılarak dünyaya getirilmesini öngörüyor. Bugüne kadar Japonya ve ABD, toplam maliyeti üç milyar doların üzerinde olan, dünya yakınındaki üç asteroidden örnek alıp dünyaya getirme misyonu gerçekleştirdi. Bu misyonlarda üç asteroidden toplam 127 gram örnek alındı.

10 yıl önce yapılan çalışmalar, yakınlardaki 13 asteroidde bugünkü teknoloji ile maden çıkarılabileceğini gösteriyor.

Söz gelimi şu örnek ilginç:

Mars ile Jüpiter arasındaki ana ‘asteroid kemeri’nde bulunan 279 km uzunluğundaki 16 Psyche adlı asteroid, neredeyse tamamen metalden oluşuyor. Üzerindeki metallerin değeri (demir, nikel, altın vs), tahminlere göre en az 10 katrilyon, rakam 700 katrilyon dolara kadar çıkabilir deniyor. 4 milyar km uzakta olan bu asteroide ulaşması için, aynı adı taşıyan bir uzay aracı Ekim 2023’de yola çıktı. Psyche, hedefine 2029’da ulaşacak ve (sadece incelemek için) 26 ay asteroidin üzerinde kalacak.

Yapılan hesaplamalara göre platinyum zengini eni-boyu 500 metre olan bir asteroiddeki depozit, dünyadaki bilinen bütün platinyum depoziti toplamının bir buçuk katı olabilir.

Mining the Sky adlı kitabında John S. Lewis, eni- boyu bir km olan bir asteroidin kütlesinin iki milyar ton olduğunu söylüyor. Yazar, Güneş Sistemi’nde bu büyüklükte bir milyon asteroid olduğunu ekliyor. Yazara göre bu asteroidlerden birinde 30 milyon ton nikel, 1.5 milyon ton kobalt, 7500 ton platinyum bulunabilir. Yazar, sadece platinyumun dünya değerinin 150 milyar dolar olacağını kaydediyor.

WIRED’in uzay yazarı Ramin Skibba, 2023 Ekim ayında yayınlanan makalesinde, uzay madenciliği sektöründe faaliyet gösteren AstroForge, Trans Astronautica Corporation ve Karman+ adlı şirketlerin, asteroidlere yolculuk öncesi, teknolojilerini deneme safhasında olduklarını yazdı. Colorado School of Mines’dan Ian Lange’ın araştırmasına göre ise, bazı madencilik alanlarında asteroidlerden çıkarılan madenler, 30-40 yıl içinde Dünya’da çıkarılan miktarı geçecek.

UZAYA, ‘ŞİRKET ARAZİSİ’ MUAMELESİ

Uzayın kolonizasyonu günümüzde Elon Mask’ın Mars hedefinde vücut buluyor. Bu konudaki en anlamlı itirazı Amerikalı astrofizikçi, NASA Üstün Hizmet Madalyası sahibi Neil de Grasse Tyson yaptı.

Tyson, Mars’ı kolonize etmek isteyenlerin aslında Dünya’dan kaçışın yolunu açtığına inanıyor. Tyson, ‘Dünyayı yaşanmaz hale getirdik, başka bir gezegene gitmemiz şart diyorlar. Dünyayı yaşanabilir kılmak, Mars’ı yaşanabilir kılmaktan daha kısa zaman alır ve çok daha ucuzdur. Dünyayı tekrar yaşanabilir dünyaya dönüştürme gücümüz, Mars’ı dünyaya dönüştürme kapasitemizden (geoengineering) daha güçlüdür,’ diyor.

Bunu elbette Musk da biliyor. Ama yine de Mars’ı kolonize etmek istiyor. Çünkü kendisi de binlerce yıldır süren yağma kültüründen geliyor.

‘Mars’a gidiyoruz’ sloganının kolonizasyonculara bir faydası daha var: Gerçek sorunların saklanması. Artık bir ‘kambur’ olarak gördükleri ama dile getiremedikleri Dünya’nın sorunlarını, ‘hedef Mars’ sloganı arkasına saklanarak gizlemek, işlerine geliyor. 

Uzayın insanlık yararına bilimsel amaçlı keşfine itiraz edilemez. Ticari ve stratejik amaçlarla kolonize etmek ise, ancak yağmanın modern çağ versiyonu olabilir.