Sırrı Süreyya Önder: 3 kişi karanlığı dağıtabilir

Hatun Tuğluk’un cenazesine saldırının tanığı HDP’li Sırrı Süreyya Önder: Dersim, Çorum, Sivas, Maraş var. Ama hiçbiri nefsime bu kadar ağır gelmedi.

Abone ol

DUVAR - Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un cenazesinde yaşananlara birebir tanıklık eden HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, saldırının etkisinden kurtulamadığını söyledi. Önder, ilk 3 gün evine gidemediğini belirtti.

Mezopotamya Ajansı’na konuşan, Önder bu olayın ilk defa yaşanan bir olay olmadığını belirterek, “Herkes bunu yeni bir şeymiş, ilk defa olan bir şeymiş gibi değerleniyor. Bu kadar da olmaz gibi cümlelerle tarif ediyor. İtiraf etmeliyim ki ben de bunlardan biriydim. Ama sonra düşününce yakın dönem tarihimiz bunlarla dolu. Daha uzağa gitmeye gerek yok, Taybet Ana’nın cenazesinde yaşananlar, çocuklarını buzlukta saklayanlar, tankın, panzerin arkasına bağlanıp sürüklenen ölülerin, bu barbarlıkların yaşandığı bir coğrafyada ahalinin böyle yapmasına şaşırmamak gerekiyor. Benim de ilk tepkim mezarından bir insan çıkarılır mı, bu kadar kötülük olur mu yönündeydi” diye konuştu.

'UĞURLAMAYA GELMİŞLER SANDIM'

Önder, o gece yaşananları da şöyle anlattı: “Aysel Hanım’ın cezaevinden cemevine gelişi gecikince, defin işlemi geceye kaldı. Bu da saldırı için çok uygun zemin teşkil etti. Çünkü biz yanımızdakilerin dost mu düşman mı, saldırgan mı olduğunu seçemez haldeydik. Mezara indirdik Hatun Nine’yi, Dede tam erkâna başlayacak… Ben köyden birkaç kişinin mezarlıkta olduğunu fark ettim. Oradaki cenaze cemaatinden değillerdi. Allah var iyi duygularla doldum. Ne güzel köyden kalkıp bir insanı uğurlarken son görevi yapıyorlar dedim. Ama erkân başlayacağı zaman birisi galiz bir küfür etmeye başladı.

PARALİZE OLDUM: Önce paralize oldum. Önce bu bir cenaze yakını mı, sisteme mi beddua, sitem ediyor diye düşündüm. İşte burada Kürde yer yok, cemevinden gelen Müslüman mezarlığına gömülemez, Ermeni dölleri diye… Öyle olunca ben bu bir meczup diye düşündüm. Bunu örgütleyip gönderdiler, buradan birileri galeyana gelsin, bunu tartaklasın, ondan sonra ‘Vay cenazede köylüyü tartakladılar’ demek istiyorlar dedim. Bunun üzerine yanına gittim sen ne diyorsun dedim. Bunu deyince anladım ki etrafımızdaki 15-20 kişilik grup bunlardan. Birbirimize girdik sonra polis araya girdi ama uzaklaştırmadı, 1,5-2 metre ötemizde duruyorlar. Arada başka yerlerden insanlar geliyorlar, traktörlerle. Öyle başladı işte. Önce bir arada durmaya çalıştık. Sonra traktör getirdiler, iş makinesi de olabilen kepçeler getirdiler.

TUĞLUK ANNEMİ BU BARBARLIĞA TESLİM EDEMEYİZ DEDİ: Öncelikle bu saldırı altında biz mezarı toprakla doldurduk. Bir grup arkadaşı görevlendirdik, mezar böyle durmasın hani saldırırlarsa doğrudan mezara zarar vermesinler diye. Fakat kitle gittikçe çoğalıp 100’den fazla kişiye ulaşınca, buradan söylemeye hayâ edeceğim ağır küfürler artmaya başlayınca, ‘Gece geliriz ölünüzü bilmem ne yaparız’ diye… Aysel de bunlara tanık oldu. Aysel zaten çok üzgündü, ‘Buradan çıkaralım anamızı, bu barbarlığa teslim edemeyiz’ dedi. Biz de tamam dedik, kendi ana yurduna, ata yurduna gönderelim dedik ve başta da böyle yapmadığımız için başta kendime çok kızdım. Bir vasiyeti olduğunu söylediler, bir de Aysel’in oraya götürülmeyeceği endişesi vardı.

HİÇBİR ŞEY BANA BU KADAR AĞIR GELMEMİŞTİ: Günlerce eve gidemedim, başlangıçta paralize oldum. Birçok kez linçe uğradık, bizleri öldürmeye kalktılar, arkadaşlarımızı öldürdüler. Bize her türlü küfrü ve hakareti ettiler. Ama hiçbiri nefsime bu kadar ağır gelmedi. Biraz önce bende dedim buna niye şaşırıyoruz. Bunların tarihi bununla dolu. Çok hamiyet sahibi bir topluluktan bahsetmiyoruz. Çok erdemliydiniz ne de oldu böyle vahşileştiniz falan demiyoruz. Bu memleketin tarihinde Sivas, Maraş, Dersim, Çorum var. Dirisine bunu yapanın ölüsüne bunu yapmasına şaşırmak bizim hamlığımız. Ama yine de bu kadar ağır gelmemişti bana hiçbir şey.

İNSAN BU VANDALLIĞA KARINCAYI BİLE EMANET EDEMEZ: Sonradan İçişleri Bakanı geldi, ‘Ben güvenliğini sağlarım, gömelim’ dedi. Ama gün boyu bunları aradık, hepsi kapı duvar. Ben Pervin (Buldan) ile Mithat (Sancar) Hoca’yı aradım yahu şunları arayın, burada bir linç var dedik. Kapı duvar hiç kimse telefonlara çıkmıyordu. Ben teşebbüste bulundum bana da kimse cevap vermedi. Durum karmaşıklaştıktan ve bu noktaya geldikten sonra İçişleri Bakanı geldi ‘Gerekirse başında nöbet tutarım’ dedi. E bir gece nöbet tuttun ya sonra… Bu vandanlığa insan ne ölüsünü ne dirisini teslim eder. Bırakın onu bir karıncayı bile emanet edemez. Tabii karar verici olan aileydi. Aile ‘Asla böyle bir şey olamaz, biz Kürdistan’a götüreceğiz cenazemizi’ dediler. Bizim de düşüncemiz buydu.”

'TÜRKLÜK HACİR ALTINDA'

Korkarsak, çekinirsek, değil evimizden dışarı çıkmak, evimizde oturtmazlar. Onun için umutsuz değiliz. Böyle düşünen 3 kişi varsa 300 bin kişilik bir karanlığı dağıtabilir.

“Türklük hacir altında” diyen Önder, “Ekmekle, hamasetle, düşmanlıkla rehin alınmış bu hale getirilmiş. Bir tek Kürde, Ermeni’ye, Alevi’ye düşmanlık yapmak serbest” dedi. Yaşananlar karşısında dirayetli olmak ve dik durmaktan başka şans olmadığını da dile getiren Önder, “Korkarsak, çekinirsek, değil evimizden dışarı çıkmak, evimizde oturtmazlar” dedi. Önder, olaydan sonra milliyetçi olarak bilinen birçok kişinin kendilerini arayarak ağladıklarını belirterek, “Onun için umutsuz değiliz. Böyle düşünen 3 kişi varsa 300 bin kişilik bir karanlığı dağıtabilir” dedi. Hatun Tuğluk’un saldırıya uğrayan mezar yerinin “utanç abidesi” yapılması gerektiğini belirterek, “Orası insanlık nazarında lanetlenen bir belde haline geldi” dedi. Önder, Maraş katliamı yaşandığından beri Maraş’tan hiç geçmediğini de belirterek, “Ben bunu bir kinle intikamla söylemiyorum. Hakiki bir yüzleşme yaşanmadan, başta utançla buna sebep olanlar kendi dairelerinde bir utanç his etmeden ve hata ortak iyilik değerleri için seferber olmadan anılan yerlerin üzerindeki pus dağılmaz” diye konuştu.