Sistem: İnternet kimin elinde?
James Ball'un kitabı 'Sistem', Timaş Yayınları tarafından yayımlandı. Ball kitapta, internetin keşfedildiği ilk günden günümüze kadarki dönüşümünün kısa tarihini okura sunuyor.
Bilgin Baloğlu
Oxford Üniversitesi’nde felsefe, politika ve ekonomi alanında eğitim aldıktan sonra, The Guardian, BuzzFeed, The Bureau ve The New European gibi yayınlarda çalışan gazeteci James Ball, 2014 yılında Pulitzer Ödülü’ne layık görülür. Bahse konu olan tarihte hükümet ve halk arasındaki güvenlik ve mahremiyet ilişkisi üzerine yaptığı haberlerden yola çıkarak bir tartışma yarattığı için bu ödülü almaya hak tanınan Ball’un, şu günlerde 'Sistem' adını verdiği ve “internet” olgusunun varoluşunu, biçimlenişini ve günümüzdeki koşullanışını anlattığı kitabı Timaş Yayınları tarafından yayımlandı.
Ball, bu çalışmasına çok kişisel bir yerden başlayarak giriş yapıyor. Bir internet çocuğu olduğunu ve her ne kadar ailesi belirli bir süreyle bu alanla ilişki kurmasını sağlasa da ilk gençliğiyle birlikte bu olguya dair ilgisinin arttığını söyleyen Ball, internetle kurduğu ilişkinin o tarihlerde neredeyse bir saplantıya dönüştüğünü itiraf ediyor. Çeşitli ağlar vasıtasıyla kod üretmeyi başaran Ball, bu alandaki beceresini öylesine arttırır ki arkadaşlarının farklı mecralardaki hesaplarını bile hackler. Gazeteciliğe başladığı yıllarda da bu ilgisini yitirmeyen Ball, evvela bir teknoloji muhabiri, akabinde de WikiLeaks çalışanı olarak faaliyet yürütür. Edward Snowden’ın NSA’den (Ulusal Güvenlik Ajansı) sızdırdığı belgeler üzerine de haber yapan Ball, bütün bu süreçteki çabasını ortaya koyarak, doğru sorular eşliğinde bahse konu olan kitabı kaleme alır.
Yazar, ilk etapta interneti ortaya çıkaran koşulları, internetin tarihçesini ve güç odaklarını kitabının merkezine alıyor. Dolayısıyla “İnternetin Mimarları” başlığını taşıyan bölümde bu olgunun elli yıllık geçmişini irdeliyor. Buradaki amacının, internetin geçirdiği evrimi anlatmak ve bugünü daha kuvvetli bir şekilde izah etmek olduğunu söyleyen yazar, her daim günümüze vurgu yapıyor. İnternetin perde arkasına bakmak amacını taşısa da, çalışmasının “temelde interneti bugünkü noktaya getiren kararları alanların ve bu kararlardan etkilenenlerin anlattıklarından yola çıkılarak yazılmış insani bir hikâye” olduğunu söyleyen Ball, şu noktanın üzerinde sıklıkla duruyor: İnternet ziyadesiyle Batı odaklı bir organizma ve ataerkil bir varoluşa sahip. Bu durumu ontolojik bir bağlamda ele alan yazar, olgunun doğuşundan bugüne kadar geçen sürede dinamiklerin hiç değişmediğine işaret ediyor. Dolayısıyla alanın başında duranlar, bu pratiğe hakim olanlar ve her geçen anda yeniden üretenler hem erkekler hem de zenginler.
Ball, sonraki bölümlerde reklam olgusuna da değinirken, bu alanın suyunun çıktığını defalarca yineliyor. İnternetin reklamcılıkla kurduğu ilişkinin günlük gerçekliği bastırdığı ve neredeyse yok ettiği şu günlerde Ball, internet reklamcılığını icat eden kişinin sözlerine de yer veriyor. Ball’a göre bu kişi, internette üretilen reklamların artık elden çıktığını ve bu çalışmaları üreten kişilerin bile reklamların esiri olduğunu söylüyor.
Son bölümde internetin ulaştığı küresel gücü siyasal, kültürel ve ekonomik sebepleri odağa alarak açıklayan Ball, internetin gücünü masaya yatırıyor. Ulus ötesi şirketlerin güçlü devletlerle kurduğu ilişkilerin insanlığa olan etkisine değinen yazar, bu kirli bağıntının her daim kapitalist ve erkek olduğunun önemine değiniyor. Kaleme aldığı çalışmada, perdeyi ortadan kaldırarak insanlık için hareket ettiğini, teknoloji ürettiğini iddia eden kişilerin amiyane tabirle söylersek “ciğerine bakan” Ball, kitabının amacını okura şu sözlerle özetliyor: "Bu kitabın maksadı sizi o odalara götürmek, o adamlarla tanıştırmak, bu kararları neden aldıklarını ve aldıkları kararların kendileri ve bizim için ne gibi sonuçlar doğurduğunu göstermektir."
90’lı yıllarla birlikte atılım gerçekleştiren internet olgusunun, bugün o yıllara nazaran daha kötücül amaçlarla kullanıldığını dile getiren Ball, bu aracın heba edildiğini söylüyor. İnternetin iyilik ve demokrasi için kullanılması gerektiğinin önemine vurgu yapan Ball, çok temel bir noktadan hareketle tartışma başlatıyor: 2011’deki Arap Baharı’nda Facebook’un siyasi amaçlarla kullanılıp insanları harekete geçirince bu şirkete paye verilmesi fakat aynı durum ABD’de ya da İngiltere’de insanlar sosyal medyadan örgütlendiğinde bahse konu olan şirketlerin tepkiyle karşılaşması… Ball’in kitabı, alana kafa yoranlar için biçilmiş kaftan…