Siyasetçilik mesleği 3: Siyasetçinin etikle ilişkisi

'Siyasetin gereği' veya 'Halk bunu istiyor' argümanları, çelişkiyi açıklamaya yeter mi? İnsanın adaptasyon gücü tartışmasız ama kısacık bir ömürde, bu kadar zıtlığı bünye kaldırır mı?

Abone ol

Siyaset, demokrasi, temsil, aday, vaat, demagoji, seçim, yönetmek, siyaset, demokrasi, temsil, vaat… Ara basamakları artırılabilecek biteviye döngü. Siyasetçinin bu yoldaki başarısı veya başarısızlığı, insan hayatının daha iyi gidip gitmeyeceğini belirlemiyor aslında. Yoksa, insanlık tarihi Adolf Hitler’in Alman İşçi Partisi'ne (Deutsche Arbeiterpartei, DAP) katılmasını törenlerle de kutluyor olabilirdi. Diğer mesleklerin başarı skalası ile siyasetin birçok yanı da örtüşmüyor. Belki de bu nedenle, insanlar tanımlayamadıkları bir mesleğe güvensiz, kendilerince tanımlayabildikleri veya daha somut gördükleri kişilere duyuyor olabilirler. Anket sonuçlarında siyasete güven endeksinin düşük olmasına karşın liderlere bakış açısının farklı olmasının altında bu neden yatıyor olabilir.

Mesleğin belirsizlikleri çok, kıyas olanağı zayıf, hukuku dolaylı, etiği oluşmamış veya değişken.

Weber’e geri dönelim, iki olgudan bahsediyor kendileri “tiradında”; siyaseti meslek edinen kişinin bu ahlaksal tutarsızlıkların bilincine varmak zorunda olması ve dünyayı ahmak ve sefil bulsa da yıkılmayacağına inanan, bununla birlikte “yine de” diyebilen kişinin siyaset mesleğini seçebileceğini veya yapabileceğini anlatıyor.

Siyasetçinin ahlaksal tutarsızlıkların bilincine varmak zorunda olması çok ağır bir ön kabul; çoğu mesleği seçerken mesleğin “kutsallığından” dem vurulur oysa ki, tüm ahlaki tutarsızlıklar istisnadır, nostalji siyasetin deyimi ile “münferittir”. Öğretmenin ahlaki tutarsızlığın bilincinde olduğunu varsaydığınız bir eğitim modeli nasıl olur bir düşünsek?

“Yine” de diyebilen sözcüğü de diğer bir sorunsal, sefilliğin ve ahmaklığın devamını göze almak insan ömrü için çok ağır bir bedel.

Tüm bu algılardan yola çıktığımızda, siyasetçiyi, "Cesur Yürek" filminde uzun bacaklı ile Wallace’a karşı ittifak yapan idealist genç ve yakışıklı prensin babası olan cüzzamlı İskoç kralı gibi düşünmeye başlıyoruz, ona indirgeyebiliyoruz.

Belki de görüngü o ama düşünme kısırlaştırılmamalı, stereotip yaratmak gereksiz bir iştir; kimseye yararı olmaz, aksine inanç ve mutlak kabul düşünce ve irdelemeyi yok eder, ciddi zararlar verir.

Batı dünyasının karikatür siyasetçi tipi cüzzamlı kralken bizde “Zübük” onun yerini alabiliyor, çok farklı tiplemeler, Zübük kesinlikle daha sempatik, kıvrak, hatta Weber’in tespitleri ile de örtüşebilir, her şeyin farkında ama umurunda değil, üstelik cüzzamlı kral seçimlerini oğlu ve krallığının devamı için yaparken Zübük sadece ve sadece kendi için yapıyor, sonuçta da hep “başarılı”; mizahi tespit kaideyi bozuyor, siyasetçilik mesleği tek bir şekilde tezahür etmiyor.

Siyaset ile siyasetçi arasında da bir uyum yakalamak zor, siyasetçinin veya siyaset yorumcularının zaman siyasetin gerekleri diyerek önem atfetmedikleri eylemler hakkında siyaset ne düşünüyor acaba, ona soruldu mu? Muhafazakâr siyasal bir partinin, siyasetçilik mesleğini icra eden kişisinin, ekonomik politikada kendi inanışına aykırı bir fiilde bulunması siyasetin bir gereği olarak mı yorumlanmalıdır mesela? Aynı dine mensuplar arasındaki bir savaşta ölenlerin bir kısmının kutsal bir kısmının ise kafir olduğunu söylemek ne türden bir yetki kullanımıdır mesela? Liberal görüşteki parti siyasetçisinin, inançlı bir kitle karşısındaki konuşmasında cinsel yönelim hakkında nabza göre şerbet vermesi peki? Sosyal demokrat bir siyasetçinin özelleştirme için çaba sarf etmesi?

"Siyasetin gereği" veya "Halk bunu istiyor" veya "Oy almak için bu gerekli" argümanları, çelişkiyi açıklamaya yeter mi? İnsanın adaptasyon gücü tartışmasız ama kısacık bir ömürde, bu kadar zıtlığı bünye kaldırır mı? Çok duygusal oldu, iyi de oldu, kısacık ömründe kısa bir zaman kesişmesi yaşadığımız Sevgili Ulus Baker “duygular sosyolojisi”ne bir selam çakıp ondan bir alıntıyla devam edelim; “Alacakaranlığı en iyi sezenler elbette siyasetin aktörleridir. Bilirler ki, siyasetin “normlarına uygun” davranmak çoğu zaman (belki her zaman) başarısızlıkların en büyük nedenidir.(1)

Siyaset, siyasetçisiyle sorunlu!

Siyaset, siyasetçi, yönetilen, yöneten, yönetmeye aday olanlar arasında iflah olmaz bir çelişki var diyerek sıyrılmak mümkün yanıt alamadığımız veya aldığımızda da göğsümüzün tam üstüne karabasan gibi binen bu sorulardan.

Not: Utku Kılınç, yazısına “Siyasetçilik Mesleği 4: Yeni Siyasetçi ve Değişim Tartışması” başlığıyla devam edecek.

*Hukukçu

1) Ulus Baker, Siyasal Alanın Oluşumu Üzerine Bir Deneme, Paragraf Yayınevi, 2000