Soğuk Savaş’ın radyoları ve David Černý

Münih’ten yayın yapan ve Amerikalılar'ın finanse ettiği 'Özgür Avrupa Radyosu', 1949-1995 yılları arasında komünizm karşıtı propaganda için kullanılan en önemli araçtı. Demir Perde ülkeleri için komünizm karşıtı yayın yapan radyo, kesinlikle başarıya ulaştı. Bugün bile Doğu Avrupa’daki eski TV kuleleri, Soğuk Savaş dönemindeki radyo savaşlarının sembolü olarak görülüyor.

Abone ol

DUVAR - Bugün Prag’a gittiğinizde, kentin tarihi bölümünün biraz yukarısında kalan, Nişantaşı benzeri 19.yüzyıldan kalma kagir apartmanlarla dolu bir semtte, Ankara’daki Atakule gibi çevresindeki bütün yapıları gölgede bırakan bir kule görürsünüz. Televizyon ya da radyo vericisi olduğu hemen anlaşılan kulenin üzerinde ise ona tırmanmaya çalışan fiberglas bebek heykelleri vardır. Çek sanatçı David Černý’nin Žižkov Televizyon Kulesi üzerine 2000- 2001’de yerleştirdiği “Miminka” (Bebekler) adlı bebek heykelleri, bugün Prag’ın en önemli turistik değerlerinden biri. Peki bir heykeltıraş bir TV kulesinin üzerine neden bebek heykelleri yerleştirmiş?

Doğu Avrupa’daki TV ve radyo kulelerinin kültürel miras olarak özel bir anlamı var. Bu kuleler Amerika ile Rusya’nın Soğuk Savaş dönemindeki radyo savaşlarını sembolize ediyorlar. 2.Dünya Savaşı sonrasında, Alman toprakları savaşı kazananlar arasında paylaştırıldığında, Amerikalılar uzun bir süre Almanya’da kaldılar. Münih’te açılan ve Amerikalıların finanse ettiği Özgür Avrupa Radyosu (Radio Free Europe / Radio Liberty; RFE/RL), 1949-1995 arasında Doğu Avrupa, Asya ve Ortadoğu’da komünizm karşıtı propaganda için kullanılan en önemli araçlardan biri oldu. Bu radyoda yayınlanan haberlerin Demir Perde ülkelerinde komünizm karşıtlığının yayılmasını sağladığı kabul edilen bir gerçek. 2.Dünya Savaşı sonrasında Doğu Avrupa topraklarını terk etmeyen Rusya, Özgür Avrupa Radyosu’nu engellemek için sinyal kesici (jamming) kuleler bile inşa etti.

David Černý, “Miminka”, 2001, Prag Žižkov Televizyon Kulesi. Fotoğraf: Melishan Devrim (2017)

Praglılar, Žižkov Televizyon Kulesi’nin sadece televizyon yayını yapmakla kalmadığını, Özgür Avrupa Radyosu’nun yayınlarını jam’lemek için de kullanıldığını düşünüyorlar. 1985’te yapılmış olmasına rağmen Žižkov Televizyon Kulesi, Praglılara Soğuk Savaş’ı hatırlattığı için önem taşıyor ve kentlilerin hafızasında yer edinmiş durumda. Soğuk Savaş, bildiğiniz gibi ‘gerçek’ bir savaş değildi. Amerika’nın özgürlük ve demokrasi söylemlerine karşı, entelijansiyanın asker desteğiyle uyguladığı Rusya’nın komünizm ideali arasındaki düşünsel savaşın farklı ülkeleri kendine mecra edinmesinden ibaretti. Çünkü terazinin bir tarafından atom bombası sayesinde 2.Dünya Savaşı’nı sonlandıran Amerika’nın nükleer gücü, öteki tarafındaysa kıta Avrupa’sına rahatça erişen Rus ordusunun insan gücü vardı. Her iki taraf da yeni bir dünya savaşı istemiyordu, bu yüzden mücadelelerini kültürel düzlemde yaptılar. Soğuk Savaş döneminde Amerika ve Rusya, birbirleriyle doğrudan çatışmaya girmedi ama temsil ettikleri ideolojiler dünyanın geri kalanında büyük çatışmalara neden oldu. Kore’nin bölünmesi, Uzakdoğu’daki ülkelerin emperyalist ‘sahip’lerinden kurtularak bağımsızlıklarını kazanması yani yüzyıllardır sömürülen ülkelerde ulusalcı ideolojilerin yükselişe geçişi, İngiltere’nin Hindistan ve Pakistan gibi en önemli sömürgelerinden vazgeçmesi gibi bugünkü dünya haritasını şekillendiren en önemli olaylar Soğuk Savaş döneminde gerçekleşti. 2.Dünya Savaşı sonrasında Çekoslovakya, hem Rusya hem de Batı Avrupa için önem taşıyordu. 1948’de Çekoslovakya Başkanı Benes, istifa edip yerini komünist bir hükümete bırakmak zorunda kaldığında, Batı’daki “büyük biraderler” paniğe kapıldı. 1949’da NATO’nun kuruluşu bile Rusya’nın Avrupa’daki bu etkisini kırmak için atılan adımlardan biriydi. NATO ile beraber Avrupa devletleri Amerika’yı “en büyük birader” ilan etmiş oldular.

2.Dünya Savaşı sonrasında Rus baskısından kurtulmak için uzun süre uğraşan Çekler, özellikle 1968’de Prag’a Rus tankları girdiğinde komünizme karşı verdikleri mücadeleyi unutmak istemiyorlar. Bu yüzden de mimari anlamda “çirkin” bulsalar da Žižkov Televizyon Kulesi gibi radyo vericisi olan kuleleri yıktırmıyorlar. David Černý’nin kuleye yerleştirdiği bebek heykelleri ise çağdaş sanatın sağaltıcı gücü sayesinde, kulenin Praglılar için acı verici mazinin sembollerinden biri olmaktan kurtulmasını ve bir turizm objesine dönüşmesini sağlıyor.

ÖZGÜR AVRUPA RADYOSU’NUN SEMBOLİK GÜCÜ

2.Dünya Savaşı’ndan sonra Stalin’in asker zoruyla dikte ettiği komünizmden kurtulmaya çalışan tek ülke Çekoslovakya değildi. Özgür Avrupa Radyosu’nun yaptığı komünist karşıtı propaganda, Macarların Ruslar tarafından desteklenen komünist hükümete karşı ayaklanmasında büyük rol oynadı. 4 Kasım 1956’da Rus askerleri Budapeşte’yi işgal ettiğinde Macarların direnişi çok kanlı şekilde bastırıldı: Çıkan çatışmalarda yedi bin Rus askerine karşılık 30 bin Macar öldü. Macarların bu çabasına Batı’nın verdiği destek ise sadece sempati göstermek seviyesinde kaldı. Özgür Avrupa Radyosu’nun etkisi öylesine büyüktü ki Romanya Başkanı Çavuşesku bile, 1970’ler boyunca bu radyonun çalışanlarıyla uğraşmaktan hiç vazgeçmedi. Radyonun Münih’teki merkezi 1981’de bombalandığında herkes bu işte Çavuşesku’nun parmağı olduğunu düşündü. 2000’lerde ise radyonun bombalanmasının KGB tarafından organize edildiğini bir KGB yüzbaşısı itiraf etti.

RUSYA’DAKİ AMERİKAN RADYOSU: RADIO LIBERTY

1949’da kurulan Özgür Avrupa Radyosu, Rus etkisindeki Avrupa ülkelerini ve Ortadoğu’yu hedef alırken iki yıl sonrasında kurulan Radio Liberty (Radyo Özgürlük) ise doğrudan Sovyetler’e yönelik yayın yaptı.

1 Mart 1953’te Almanya’da başka bir lokasyondan yayına başlayan Radio Liberty, dört gün boyunca Stalin’in ölümü üzerine haber yapınca büyük beğeni kazandı. 8 Ağustos 1953’te hidrojen bombası üretmeyi başardığını duyuran Rusya, Soğuk Savaş’ta yeni bir koz elde etmişti ancak Stalin olmayınca bu koz pek işe yaramadı. 1955’te Radio Liberty Tayvan’dan yaptığı yayınlarla Rusya’nın doğu topraklarına erişmeyi başardı. 1956’da Khruschev, Komünist Parti’nin yirminci kongresinde yaptığı ‘gizli’ konuşmada Stalin’in diğer ülkeleri korkuyla dize getirme yöntemini yerden yere vurdu ve bu konuşma duyulunca Doğu Avrupa’daki komünist ülkeler büyük şok yaşadılar. Daha iyi yaşam şartları talep eden Polonyalıların ve Macarların Ruslara karşı ayaklanmasında Stalin karşıtı söylemlerin rolü büyüktü. 1980’lerin sonunda Berlin Duvarı’nın yıkılması ve SSCB’nin dağılması gibi peş peşe gerçekleşen olaylarla Soğuk Savaş Avrupa için bitmiş oldu çünkü artık savaşılacak bir ‘komünizm’ tehlikesi kalmadı. 1995’te ise RFE / RL’nin merkezi Münih’ten Prag’a taşındı.

ÇEKLERİN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE BAKIŞ AÇISI

İfade özgürlüğü, bugün olduğu gibi Soğuk Savaş döneminde de Amerika’nın en büyük kozlarından biriydi. 1989’da Rus taraftarı hükümetten kurtulmayı başaran Çekler, bugün sanatsal ifade özgürlüğüne sınırsız müsamaha gösteriyorlar. Anarşist olduğunu gizlemeyen ve otorite karşıtı olmasına rağmen Çek devleti tarafından resmi olarak desteklenen David Černý, sanatını eleştirel amaçla kullanan en önemli isimlerden biri. Černý’nin ülkesinin tarihe bakış açısını ve mevcut durumunu eleştiren heykelleri Praglıların gurur kaynağı.

Černý’nin yine Prag’da, Kafka Müzesi’nin bahçesinde duran 2004 yılından bir heykelinde, Çekoslovakya haritası şeklindeki bir havuza karşılıklı idrarını yapan iki figür bulunuyor. 210 santimlik bu mekanik figürlerden biri bronz penisinden su fışkırttığında diğeri kıpırtısız olarak duruyor. Birinin işi bittiğinde diğeri işini görüyor, hatta isterseniz bu iki figür size SMS bile atabiliyor. İlk bakışta bu iki mekanik figürün karşılıklı idrarını yapması sizi kahkahalara boğsa da Černý’nin bu heykeli, ülkesindeki iktidar ile muhalefetin sırayla ‘aynı kaba pislemek’ konusunda birbirlerinden geri kalmadıklarını ifade eden bir eleştiri. Bu şekilde sanatsal bir eleştiri ürettiği için Černý’nin ülkesinde hakaret davalarına ya da linçe maruz kaldığını filan düşünmeyin. Az önce belirttiğimiz gibi David Černý, devlet tarafından desteklenen ve Çek Cumhuriyeti’nin sanatsal ifade özgürlüğüne verdiği önemin sembolü olmuş bir isim. Černý’nin bu cesur eleştirisine uygulanan tek sansür, aşırı tepki almaması için heykelin müze bahçesinde tutulmasından ibaret.

Černý’nin heykelindeki bu eleştiri, yani iktidar ile muhalefetin sırayla ülkenin içine ettikleri eleştirisi Türkiye için de geçerli mi sizce de? Türkiye’de bu tarz, iktidarı ve muhalefeti aynı anda eleştiren bir heykel olsaydı, ne olurdu?