Çarşamba günü oynanan maçlar çok şeye gebeydi. İki maçı da taraftar alanında izlemek en mantıklısıydı. Çünkü hem Meksikalılar hem Brezilyalılar Moskova'daydı. Keyifsiz geçmesi imkan dışıydı. Almanya için tarihi bir güne tanıklık edeceğimiz kesindi ya tur atlayacaklardı ya da eleneceklerdi...
Maçları izlemek üzere Moskova'daki resmi taraftar alanına bu sefer faklı bir kapıdan giriş yaptım. O kadar büyük ki gerçekten her seferinde başka bir girişi kullanmıştım farkında olmadan. Giriş yaptığım yere doğru bakan tek ekran vardı ve o ekranın etrafında Almanlar ve Almanya taraftarları toplanmıştı. Farkında olmadan aradığım yeri şıp diye bulmuştum. Milli marşlar okunurken oradaydım. Ve bazı taraftarlar da ellerini göğsüne koyup milli marşlarını söyleyerek maça başlamışlardı. Yüzleri boyalı ve formalıydılar. Maça bir hayli motive olmuşlardı. Güney Kore'yi yeneceklerini düşünüyordu konuştuklarımın bir çoğu.
ANA SAHNE MEKSİKA VE İSVEÇ'İN
Almanya maça baskılı başlamıştı. Devre boyunca da baskısını bozmadı. Ancak sonuç almakta zorlanıyordu. Müller'i kesmişti Löw, Mesut ve Goretzka oyundaydı. Fakat Reus, Werner, Kroos çözüm üretememişti gol bulmak için. Khedira neden ilk 11'deydi, kimse anlayamadığı gibi ben de anlayamamıştım. Devre biterken taraftar alanının diğer taraflarına bakınmaya karar verdim. Meğerse Meksika – İsveç maçı ana sahnenin yanındaki ekranlardan veriliyormuş. İkinci maçlar sonunda grup birincisi ve ikincisinin maçını ana sahneden vermek mantıklıydı. Meksikalı taraftarların şehirdeki yoğunluğu da böyle bir tercih yaptırmıştı muhtemelen. İki karşılaşmanın da aynı anda yayınlandığını böyle anlamıştım. Öyle son şampiyon deyip ana ekrana almamışlardı Almanya maçını. Maçın gösterildiği alan arkada kuytu bir yerdeydi, neyse ki gölgeydi burası.
Almanya, kendi futbol tarihinin en kritik maçlarından biri için sahadaydı ancak ilk 45 dakikasını 0-0 tamamlamıştı. Nasıl olursa olsun, mutlak galibiyet gerekliydi. Meksika – İsveç maçında da gol yoktu henüz. Maçlar böyle biterse eleneceklerdi. Son 45 dakika öncesi çok sayıda kombinasyon girmişti işin içine. Fakat sahadaki gole yönelik kombinasyonlar çok fazla değildi. Almanya daha önce kendi işini en son ne zaman bu kadar karmaşıklaştırmıştı? Taraftarların gerginliği artıyordu. İlk yarı cılız bir kaç “Deutschland” tezahüratı duyulmuştu o kadar.
GOLLER GELDİKÇE GERGİNLİK ARTTI
Almanya'nın ne yapıp edip gol bulması gerekiyordu fakat gol haberi Ural Dağları'nın eteklerindeki Yekaterinburg'tan İsveç'ten geldi. İkinci devrenin henüz başında Augustinsson takımını 1-0 öne geçirmişti. İşler karmaşıklaşıyordu, taraftarların gerginliği ve kendi aralarındaki mırıldanmalar artıyordu. İsveç'in farkla kazanması demek Almanya'nın Güney Kore'yi en az iki farkla yenmesi gerek demekti. Gerginlik artıyordu, hem sahadaki hem de alandaki.
Maçı sadece Almanlarla izlemiyordum. Brezilyalılar da yanı başımdaydı. Onlar bir sonraki turda mümkünse Almanya çıksın istiyorlardı. “Kesinlikle bir önceki turnuvanın rövanşını almak için değil! Ruhsal bir arınma için!” demişti evvelsi gün de karşılaştığım Guilherme. Çok geçmedi İsveç bir gol daha attı ve skoru 2-0 yaptı. Almanya için iş artık çok daha zora girmişti. Tek gol yetmiyordu da tek bir gol bile atacak izlenimi de vermiyorlardı. Son yarım saatte yine bir kaç cılız “Deutschland” sesi duyduk.
Löw bir şey deniyordu galiba. Ama ne denediyse çare olmuyordu. İsveç de diğer maçta ne deniyorsa sonuç alıyordu, skor çoktan 3-0 olmuştu. Uzatma dakikaları için dördüncü hakem altı sayısını gösterdiğinde, önümdeki Güney Koreli şaşkınlığını gizleyemiyordu. “Her şey Almanya'nın kazanması için galiba” diyen taraf ise bendim. Bu dakikada da Almanya taraftarlarının sesleri yine yükselmeye başlamıştı ancak Güney Kore gerçekleştirdiği sayısız kontra atak sonrası kazandığı köşe vuruşundan sonra oluşan karambolü gole çevirdi. Önce tüm Güney Kore sevindi. Sonra durdu. Hakem video asistan hakeme danıştı. Gol geçerliydi. Pozisyon temizdi. Almanya 90+3'te 1-0 geriye düşüyordu. Maçı aynı alanda izlediğim Almanya taraftarları bu golden sonra alanı terk etmeye başlamışlardı.
NEUER ÇARESİZLİĞİ
Son saniyelerde Neuer, aynı ilk maçtaki çaresizliği gibi ileri gol aramaya çıkmıştı. Fakat o top da dönüp dolaşıp Almanya'nın boş kalesine girdi. Kim Young-gwon ve Son Heung-min Güney Kore'de kahraman ilan edilirken, Almanya Milli Takımı'nda bu rezaletin sorumlularının hepsinin adı ülke futbol tarihlerinin kara kaplı defterine yazılıyordu. Son şampiyon Almanya, turnuvaya ilk turda veda ediyordu. Son şampiyon takımın, turnuvaya ilk turda veda ettiği daha önce görülmüştü ama Almanya'nın bir Dünya Kupası'nda ilk turda elendiği görülmemişti. Meksika, 3-0 yenilmesine karşın İsveç ile turu geçmişti. Taraftar alanında Meksikalıların buldukları Güney Korelileri havaya atıp tutarak sevinmesinin gerekçesiydi buydu.
Günün akşam mesaisi öncesinde taraftar alanında bulunmayan dönerciye gitmek için alandan dışarı çıktım. Aynı kaldırımda bulunduğum herkes benim ters yönümde alana doğru yürüyordu ve bu adeta bir Brezilyalı akınıydı. Akşam karnaval olacağı kesin gibiydi. Tacik kardeşimden dönerimi aldım ve geri dönüşe başladım.
KIM JONG-UN DA MOSKOVA'DA
Sıkıntı olmadan bir kez daha içeri girebildim. Guilherme'yi ararken dört Türkle karşılaştım. Tevfik ve Ahmet fotoğraf karesindeki iki arkadaş. İş arkadaşlarıyla Rusya'daki fuar için buradalarmış, gün bitince Brezilya maçının keyfini çıkarmak için doğru yerdelerdi. Hemen arkalarında sponsorlardan birinin kurduğu özel ve yüksekte kalan alanda Kuzey Kore lideri Kim Jong-un vardı! Ya da ona çok benzeyen biri! Bu aralar birleşme girişimleri olan Güney Kore'nin Almanya karşısında kazanmasında etkisi olmuş mudur?!
Aramayı bırakıp boş bir alan bulup oturuyorum. Oturmamla beraber golün gelmesi bir oluyor. Coutinho'nun nefis pasını Paulinho çok güzel bir dokunuşla tamamlıyordu. Aklıma Inter Milan'da oynarken Seedorf'un pasıyla Hakan Şükür'ün attığı gol geldi. İlk yarıyı 1-0 önde bitiren Brezilyalıların en azından Almanya'nın başına gelenlerin kendi başlarına gelmeyeceğine olan inancı artmıştı. Endişe azalmıştı bu golle.
ALMANYA İÇİN BİR DAKİKALIK SAYGI DURUŞU
Sambacılar ikinci golü bulana kadar Sırbistan'ın zaman zaman yüreklerini ağızlarına getirdiği pozisyonlar da oldu. Ancak Allison Becker, kalede, maç itibariyle kulübede oturan antrenörüne dönüyor, Taffarelleşiyordu. Brezilya kazanılan bir köşe vuruşunda Thiago Silva ile skoru 2-0 yapınca maçı birlikte izlediğim Brezilya taraftarlarına müthiş bir rahatlama gelmişti. Bu dakikadan sonra her pasta oley çekmeye başladılar. Maç bitene kadar da dillerinden düşmeyen tezahüratların başında, 'Campeon Voltou' , “Şampiyon geri dönüyor” vardı.
Maç 2-0 tamamlanmış, Brezilya gruptan birinci çıkmayı başarmıştı, çünkü o esnada Nizhny Novgorod'da İsviçre ve Kosta Rika topların direklerden döndüğü, Kosta Rika kaptanı Bryan Ruiz'in son dakikada kullandığı penaltı vuruşunun önce üst direk sonra İsviçreli kaleci Yann Sommer'in sırtına çarpıp kale çizgisinden içeri geçerek gol olduğu enteresan bir maç yaşanmış ve maç 2-2 sonlanmıştı.
Brezilyalılar geceyi festivale çevirirken herkes de fotoğraf çektirme yarışındaydı eğlenen Sambacılarla. Üç şarkı geceye damgasını vuruyordu.
1- Campeon Voltou / Şampiyon geri dönüyor
2- Um minuto de silêncio A Alemanha está morta / Rahnetli Almanya için bir dakikalık saygı duruşu
3- Angel Di Maria y Mascherano Ciao Messi Ciao Messi Ciao Messi Ciao Ciao Ciao / Sanırım bunu çevirmeme gerek yok...