Günlerdir hepimiz elimiz kolumuz bağlı ülkenin yanışını seyrediyoruz. Biri “Lanet olsun, bize bu dünyada cehennemi gösterdiler!” diye isyan ediyor yangının içinden. Tam olarak öyle. Ekonomik kriz, açlık, işsizlik, temel hak ve özgürlüklerimizin elden gidişi, ağır dış politika hataları ve itibar kaybı bir yandan; salgın, deprem, sel, müsilaj, yangın gibi felaketler geliyor başımıza art arda. Biliyoruz ki, tüm bunlar iktidar yönetemediği için çağırılan ve katlanarak zarar veren durumlar. Hepimiz çok ama çok öfkeliyiz, üzgünüz, endişeliyiz. Bu sebeplerden uyuyamıyoruz ve çaresizlik etimizi kemiriyor.
Devletin olması gereken yerlerde devlet yok. Yurttaşın devlete, daha doğrusu yönetenlere zerre kadar güveni kalmadı. Yardımlarını dahi doğrudan kendisi veya güvenilir STK’ler aracılığıyla yapıyor insanlar. Çıldırmamak işten değil; topu topu 3 tane yangın söndürme uçağı olan, THK gibi köklü bir Cumhuriyet kurumunu çeşitli sebeplerle tasfiye eden, 100 kilogram için THK’yi ihaleye giremez hale getiren, adrese teslim ihaleye teşvik eden, personeli haksız şekilde işten çıkaran, yerine kayyum atayan, THK uçaklarının günlük çalışma ücretinin kat be katı fiyatlarla yangın söndürme uçağı kiralayan, THK’nin kullanılamaz durumdaki 3 uçağını kullanılır hale getirmeyen, çalışır vaziyetteki 6 adet yangın söndürme uçağını kiralamak isteyenlere kiralamayan bir iktidar yönetiyor bu ülkeyi! Sırf inadından, sırf Cumhuriyet değerlerini asimile etme hırsı ve tüm kurumları menfaatine aracı etme hevesi yüzünden bu ülke günlerdir cayır cayır yanıyor! Üstelik bu kez sırf kibirden Yunanistan’ın ve AB’nin uçak gönderme teklifini de reddediyor. İran’ın 1 tane yangın söndürme uçağına muhtaç kalıyor. O herkesin kıskandığı Türkiye Cumhuriyeti!
Bu yazı yazılırken bilhassa Marmaris ve Bodrum cayır cayır yanıyor. Bölgede bulunan herkes “havadan müdahale!” diye yalvarıyor. Hepi topu 4 uçak var. Hemen hemen aynı iklimdeki Yunanistan’ın 38 uçağı, İtalya’nın 19 uçağı var örneğin. Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan ne yapıyor? Derhal uluslararası bir örgütlenme talimatı vermek yerine, milletin kafasına çay atıyor! Diğer yandan, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli “Orman yerleşimlerini korumakta birinci dereceden sorumluluk aslında belediyelerdedir” demek suretiyle şu durumda dahi suçu kendi üzerinden belediyelere doğru atıyor! Oysa yardım talep eden bölge belediye başkanlarının telefonları dahi açılmıyor! Hakikaten delirmemek elde değil.
İşte bu yangının tam ortasında, Erdoğan bir imzayla ormanlarda yapılaşma yetkisini Turizm Bakanına veriyor! Tek ihtiyacımız olan buymuş gibi; canlılar ölürken, binlerce yaşam ve yaşam alanı sönerken, tek dertleri betonmuş gibi! Aklımızı kaçırmamak mümkün değil!
Anayasa madde 169 açıktır: “Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz.” Temel hüküm budur. Anayasa’ya aykırı bir kanun düzenlemesi yapılamayacağı malumdur. Oysa, ülkede işlerin bu Anayasa hükmü doğrultusunda yürümediğini biliyoruz. Yanan arazilerin nasıl yapılaşmaya açıldığına ya da yapılaşmaya açmak için arazilerin yakıldığına yıllardır hepimiz şahidiz. 7139 sayılı Torba Yasa ile Orman Kanunu’na arazilerin orman rejimi dışına çıkılmasını kolaylaştıran hükümler eklendi. Tabii yine Anayasa’ya aykırı olarak.
İktidar utanmasa, yandığı için ağaçları suçlayacak. O derece, sorumluluk kabul etmeyen arsız bir ruh haline büründüler. Söylenen hiçbir sözü dikkate almıyorlar, insanlarla dalga geçercesine açıklamalar yapıyorlar, ülkeyi ölüme terk ettiler. Lakin bu esnada dahi yapılaşma için yetki değişikliği yapabiliyorlar.
Hiç boşuna sağa sola kendilerini atmasınlar, sorumlular bellidir. Sorumlu, Cumhurbaşkanı ve ilgili Bakanlardır. Ayrıca görevini ihmal eden THK kayyumları ve sorumlu kurumların yetkilileridir. Bakanlar bakımından bu ihmalkarlık bakımından, Anayasa’nın 106. Maddesi gereği Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, Cumhurbaşkanına karşı sorumludur. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında görevleriyle ilgili suç işledikleri iddiasıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebilir. İktidar, bir kısım akıl oyunlarıyla her ne kadar 2017 Anayasa değişikliği ile TBMM’yi işlevsiz hale getirmişse de, ilerleyen süreçte, ilgili bakanlar hakkında TBMM tarafından önerge verilmeli ve soruşturma açılması talep edilmelidir. Diğer yandan THK kayyumlarına ve sorumlu görülen kişiler hakkında da suç duyurusunda bulunulabilir. Kanaatimce, yangın sebebiyle zarara uğrayan vatandaş da tazminat talebiyle Bakanlıklara karşı tam yargı davası açabilir, açmalıdır. Zira, tüm bu cehennem, göz göre göre iktidarın sorumsuzluğu sebebiyle yaratılmış, ülke göz göre göre bir afet bölgesi haline getirilmiştir. Bu sebeplerle, Cumhurbaşkanının ve sorumlu bakanların istifası gerekir; fakat bunun ne kadar boş bir talep olduğunu sanırım hepimiz öğrenmişizdir. Nitekim, istifa kurumu, bir miktar utanma duygusu olan şahsiyetlere özgüdür.
Şu aşamada hepimizin tek dileği, bir an evvel yangınların sona ermesi ve mağduriyetlerin hızlı bir şekilde giderilmesidir. Nilgün Marmara’nın o muhteşem dizeleriyle yazıyı sonlandırmak isterim:
“Bütün yüreğimle diliyorum
Kuş koysunlar ülkemin yoluna
Hepsi beyaz olsun, barış adına umuda uçsun
Biz de diyelim ki bir ihtimal daha var bu dünyada
Vahşet ve kandan başka”