Sosyal medya, seçimlerimizi iyi ve kötü yönde ne kadar etkiliyor?

Sinan Aral, sosyal medyanın seçimlerimizi nasıl bozduğuna dair yazdığı 'Furya Makinesi' kitabında sosyal medya mecraları için bir teknoloji okur-yazarlığıyla birlikte, çeşitli stratejiler öneriyor...

Abone ol

Sürekli güncellenen “bilgi” akışında kaybolma, günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası hâline gelmekle kalmadı, büyük bir kitleyi hiçbir şeyden geri kalmama arzusunun girdabına sürükledi. Dominic Pettman’a göre bu durum, bireyselleşmenin dijital hâline denk gelirken hem dikkat dağınıklığına yol açıyor hem de dikkat etmemiz gereken şeyler, vakit geçirerek içinde hapsolduğumuz sosyal mecralar ve onların arka planındaki yönlendirme sistemleri tarafından belirleniyor. Bizi bir “mevcudiyet sanrısı”na sürükleyen sosyal medya, bireysellik yerine birörnekliği dayatma riski doğururken bilgiyi geriye atıp arzuları yönlendiren içeriklerin çoğaldığı bir alana dönüşebiliyor. Sosyal medya okur-yazarlığı, bir noktaya kadar bu duruma çare olsa da kaide pek bozulmuyor; hakikat yerine gerçekliği eğip bükme, bilgi yerine reklam ve arzu ekonomisi, görmek yerine gözetlemek her şeyin önüne geçebiliyor kolayca.

Tüm bunların ardından sağlığı, ekonomiyi, kişilerin seçimlerini ve yaşama yaklaşımlarını çoğunlukla olumsuz yönde etkileyen; Cal Newport’un “dijital sarmal” dediği ve “tekno-bağımlılık”la yürüyen süreç hızlanıyor. Bu süreçte gerçeklerin eğilip büküldüğü yalan haberler, arzu ekonomisini canlı tutacak yönlendirmeler ve herkesin herkese benzetildiği bir akış ağır basarken Sinan Aral haklı bir soru yöneltiyor: “Sosyal medya, seçimlerimizi iyi ve kötü yönde ne kadar etkiliyor?” Aral, tüketiciliği ve kullanıcılığı merkeze koyarak kaleme aldığı 'Furya Makinesi’nde, kişileri aynı davranış kalıplarına sokan, eylemlerini ve seçimlerimizi etkileyen sosyal medya mecraları için bir teknoloji okur-yazarlığıyla birlikte, çeşitli stratejiler öneriyor.

YENİ SOSYAL ÇAĞ

Aral, sosyal medya endüstrisini yaratıp hızla hayatımızın merkezine yerleştirenlerin, dünyayı daha iyi kılma ve yaşamı kolaylaştırma niyetiyle hareket ettiğini fakat niyetin, sosyal medyanın yeryüzü ve insanlar üzerindeki etkisini tam olarak belirleyemediğini söylüyor. Sosyal medya endüstrisinin “gözetim kapitalizmi”ne yol açtığını, mahremiyet tehlikesi doğurduğunu, vaatler ve gerçekler arasında çelişkiler yarattığını belirtiyor.

Furya Makinesi, Sinan Aral, Çev: Sevgi Halime Özçelik, Tellekt Yayınları, 444 s. 2022.

Bununla birlikte, kriz anlarında küresel iletişim ağının öneminin anlaşıldığının da altını çiziyor. Yazar, bu durumları göz önünde bulundurarak ‘Furya Makinesi’ni, vaat ve tehlike temaları üzerine inşa ederken hayatî sorularla koyuluyor yola: “Sosyal medya anlamlı bağlantı, işbirliği, sosyal destek ve hayat kurtaran enformasyona erişim için bir güç mü? Yoksa başıboş bırakıldığında demokrasiyi, sivil toplumu ve sağlığımızı yok edecek bir propaganda makinesi mi? Sosyal medyanın vaadi, tehlikesi olmadan gerçekleşebilir mi? Yoksa ayrılmaz bir şekilde bağlılar mı?”

BU MAKİNE KİME OY VERECEĞİMİZİ BELİRLİYOR

Aral, girdiğimiz yeni sosyal çağda, sosyal medyanın vaat ve tehlikelerini bir arada değerlendirmemiz gerektiğini, hedefi insan ruhu olan ‘Furya Makinesi’nin hepimizi dünya çapında bir iletişim ağına bağladığını vurguluyor. Bu makine kime oy vereceğimizi, davranışlarımızı, beğenilerimizi, spor yapma alışkanlıklarımızı, inançlarımızı ve ilgilerimizi belirliyor ya da en azından etkiliyor: “Bu makine çalışırken tercihlerimizin, arzularımızın, ilgi alanlarımızın, dünya çapında zaman damgalı, coğrafi konumlu etkinliklerimizin her birini izleyen bir veri izi (data exhaust) oluşturuyor. Ardından kendi veri izinden besleniyor, işleyişini iyileştiriyor, analizini mükemmelleştiriyor ve ikna gücünü geliştiriyor. Motivasyonu, bizi meşgul ederek maksimize ettiği para. Ne kadar hassaslaşırsa o kadar çekici ve ikna edici hâle geliyor. Ne kadar ikna edici olursa o kadar fazla gelir yaratıp büyüyor.”

DİJİTAL SOSYAL SİNYAL KAKAFONİSİ

Bildirim ve gönderi bombardımanı içine gizlenmiş yalan haberler, bilgi ve eğilip bükülmüş gerçekliğin karışımından oluşan dijital sosyal sinyallerin yarattığı ve 7/24 devam eden akış, ‘Furya Makinesi’nin yakıtı âdeta. Sosyalleşmeyi ve kitlesel iknayı güçlendirirken gündemi belirleyen bu sinyallerle oluşturulan algoritmalar, dikkat ekonomisine giden yolun taşlarını döşüyor. Böylece bireyler “aşırı sosyalleşme, kişiselleştirilmiş kitlesel ikna ve gündem tahakkümü”nün oluşturduğu Yeni Sosyal Çağ’a dâhil ediliyor. Aral’ın deyişiyle “dijital sosyal sinyal kakofonisi” kişilerin yaşamına nüfuz edince hem akış ve sosyal ağlar hem de insanlar bir evrim geçiriyor.

DİJİTAL BİR PAZARLAMA AYGITI

Tık avı veya etkileşim için gerçeği eğip bükerek üretilen yalan haberi yayma da Furya Makinesi’nin çalışmasında önemli bir etken. Aral, bunun vaat ve tehlike sınırında bulunduğunu hatırlatıyor. Ticareti artıran yalan haber ile doğruya erişmeyi sağlayan bilgi, sosyal medyanın kuruluşundaki amaçlar ve sonradan gelinen nokta arasındaki geçişkenliği gösteriyor.  Aral, bunları söylerken aslında ‘Furya Makinesi’nin nasıl bir devrimle oluşturulduğunu anlatıp meselenin bam teline dokunurken vaat-tehlike gerilimine ya da başlangıçtaki amaçlar-bugün gelinen nokta ayrımına dikkat çekiyor: “Dijital sosyal ağların, makine zekâsının ve akıllı telefonların (ya da ‘Furya Makinesi’nin yeni nesil ortamının) birleşimi, insan iletişimindeki bu devrimin teknolojik omurgasını oluşturuyor. Bu üç teknolojinin etkileşimi, ‘Furya Makinesi’nin geniş ölçekte olanak sağladığı üç yönelimi harekete geçiriyor: Aşırı sosyalleşme bizi arkadaşlarımızdan, ailelerimizden ve kalabalıktan gelen afallatıcı sayıdaki yeni dijital sosyal sinyale bağlayarak düşüncelerimizi, davranışlarımızı ve eylemlerimizi yeni bir kovan zihin içerisinde 3 milyardan fazla insanınkiyle birleştiriyor. Kişiselleştirilmiş kitlesel ikna, ne satın aldığımızı, nasıl oy verdiğimizi ve hatta kimi sevdiğimizi etkilemek için tasarlanmış yeni bir hedefli, bireysel olarak uyarlanmış ikna edici mesajlaşma dalgası yaratıyor. Dikkat ekonomisinin kurumsallaşması da dikkatimizi paraya çevirecek ve bir gündemler tahakkümü yaratacak kadar uzun süre meşgul olmamızı sağlıyor.”

Sinan Aral

Aral, “dijital bir pazarlama aygıtı” dediği ‘Furya Makinesi’yle gerçekleştirilen manipülasyonları anlamak için onun yarattığı aşırı sosyalleşmeyi kavramak gerektiğini hatırlatıp çevrimiçi etkileşimlere, beğenilere, kişinin radarına giren reklamlara, bitmek tükenmek bilmez gönderilere ve bildirimler doğrultusunda hazırlanan algoritmalara dikkat çekiyor.  Aral’a göre makinenin asıl işlevinin başında, ekonomideki davranış değişikliklerini tetiklemesi ve bunu kişiler aracılığıyla topluma yayması geliyor. Bu noktada kilit roldeki manipülasyon ve pazarlama aracılığıyla oluşturulan sistem, dikkat ekonomisini besleyerek iknayı kolaylaştırıp tüketicilere, seçmenlere ve yurttaşlara yönelik gündemler ve algoritmalar oluşturulmasını sağlıyor. Fakat bu işleyiş, yazarın hep vurguladığı vaat-tehlike ikilemine getiriyor bizi yeniden: “Furya Makinesi’nin yarattığı olumluluk membaı, karanlık tarafının ortaya çıktığı kuyuyla aynı. Bu ikili doğa, sosyal medyayı yönetmeyi zorlaştırıyor. İncelikli bir yaklaşım olmadan, değeri artırdıkça karanlığı serbest bırakacağız. Karanlığa karşı çıktıkça da değerini azaltacağız.”

DOĞRU HEDEFLERLE DENEMELER YAPARAK...

Aral, kitap boyunca sosyal medyanın olumlu ve olumsuz etkilerini ortaya koyarken tehlikeleri dikkate alıp daha çok vaatlere odaklanmak gerektiğini belirtiyor. Başka bir deyişle ‘Furya Makinesi’nin yarattığı olumsuzlukları asgari düzeye indirip daha sağlıklı bir sosyal ekosistem meydana getirme yolları aramayı önerirken daha parlak bir sosyal çağ için yapılması gereken birkaç şey olduğunu anımsatıyor: “Sosyal medyayı doğru yöne yönlendirmeye çalışırken teorinin rehberlik ettiği ve geçerliliği deneyle onaylanan farklı yaklaşımları test etmemiz gerekecek. Sosyal medya platformları, karar alıcılar ve insanların, sosyal medyayı inceleyen bilim insanlarının veri ve analizlerinden yararlanarak birlikte çalışması gerekecek. Doğru hedeflerle, denemeler yaparak ve biraz kararlılıkla olumlu bir yönde ilerlemeye başlayabiliriz, giderek daha çok başarıya ulaşarak insan uygarlığının en iyi değerlerini destekleyecek bir şey inşa edebiliriz.”