Şu sıralar pek denk gelmiyor fakat kısa süre önceye kadar "Facebook paralı olacak" haberleri elden ele dolaşırdı. İyi de Facebook zaten paralı değil mi? Bunu Hayatımızın parçası haline gelen sosyal medya, bizim için eğlence ve iletişim anlamına gelse de bizim her tıklamamız, yüklediğimiz her fotoğraf ve video, paylaştığımız her durum bildirimi onlar için para demek.
Son günlerin ana teknoloji konularından biri, WhatsApp'ın
kullanıcı verilerini Facebook ile paylaşacağını açıklaması oldu.
Hemen ardından dün de WhatsApp'ta reklam gösterimi olacağına dair
açıklamalar gelmesi bu işin burada bitmediğini gösteriyor. Eh,
Facebook'un WhatsApp'ı 19 milyar dolara satın almasının elbette
böyle sonuçları olacaktı. Ücretsiz bir serviste reklam
yayımlanmayacaksa ve pazarlama amaçlı kullanılmayacaksa bunun adına
iş denmez zaten. Dolayısıyla, Facebook'un WhatsApp'ı gelir amaçlı
kullanmaması düşünülemezdi.
WhatsApp'ın kullanıcı sayısı, Facebook'un kurucusu Mark
Zuckerberg'ün yakın zamanda verdiği bilgiye göre 1 milyarı
aşmış durumda. Telefondaki rehberinize, fotoğraflarınıza,
videolarınıza, kameranıza, mikrofonunuza erişim izni
verdiğiniz WhatsApp, son kullanıcı sözleşmesi güncellemesiyle
beraber reklam mesajları da gönderebilecek. Şirket şu zamana
kadar kullanmadığını iddia etse de, verilerimizin pazarlama amaçlı
kullanılıp kullanılmadığını asla bilemeyiz.
SOSYAL SÖMÜRÜ HER YERDE
Facebook, YouTube, Twitter, Google, LinkedIn, Instagram
kullanmak ücretsiz mi? Evet, telefonumuza yüklemek ve kullanmaya
başlamak için herhangi bir ücret ödemiyoruz. Fakat kullanmaya devam
ederek bu sitelerin birer serbest çalışanı oluyoruz. Birkaç
yıl önce Instagram’ın, “kullanıcıların yüklediği fotoğrafları
satabilecekleri”ni açıklaması içerik hakları sorununu tekrar
gündeme getirmişti. Çığ gibi büyüyen tepkilerden sonra şirket geri
adım atsa da sosyal ağların, kullanıcıların ürettiği içerikler
üzerinden büyük gelirler elde etmesi kafaları karıştırmaya devam
ediyor. Benzer bir tartışma, Ekşi Sözlük'teki içeriklerin Ekşi
Şeyler adlı içerik sitesi çatısı altında farklı bir formatta özel
yazılar olarak derlenip toparlanarak
sunulmasıyla yaşanmıştı. Üye içeriklerinin herhangi bir
yasal sorun yaratması durumunda sorumluluğunu yazara devreden Ekşi
Sözlük yönetiminin, gelir kazanmak söz konusu olduğunda site
içeriklerinde hak iddia etmesi önemli bir çelişkiyi ortaya
çıkarmıştı. Yani bir Ekşi Sözlük yazarı, siteye yazdığı
içeriklerin tüm ticari haklarını Ekşi Teknoloji'ye bağışlamış
oluyor fakat olur da yazdıkları hukuki sorun yaratırsa tüm yasal
sorumluluğu yazarının üzerine atıp teknik bilgilerini gerekli
mercilerle paylaşıyor. Üstelik yazdıklarınızın Ekşi Şeyler'de veya
başka bir biçimde ticari amaçla kullanılıp kullanılmaması konusunda
size hiçbir şey sorulmuyor. Bu tartışmalar ilk gündeme geldiğinde
pek çok yazar entry'lerini (yazı girişi) silerek Sözlük'ten
ayrılmıştı. Ekşi Sözlük kullanıcı sözleşmesine göre, oraya
yazdıklarınızı siz dahi ticari amaçla kullanamazsınız fakat Ekşi
Sözlük şirketi bu içerikleri paraya dönüştürme konusunda sınırsız
haklara sahip.
İllüstrasyon: Steve
Cutts
BİZ YAZDIKÇA, PAYLAŞTIKÇA ONLAR KAZANIYOR
Çektiğiniz tatil fotoğraflarını veya internette karşılaştığınız
komik bir videoyu yüklediğiniz sosyal ağ belki de sizden bir para
talep etmiyor; fakat bilmeniz gerekir ki tüm bunlar aslında bedava
olmuyor. Tüm bu içeriği, hiç para talep etmeden kullanıcılara
ulaştırmak için üstüne para ödeyen bu sosyal ağ şirketleri nasıl
ayakta kalıyor ve hatta para kazanıyor dersiniz? Sosyal ağların en
büyükleri arasında sayacağımız Facebook, Twitter, LinkedIn,
Instagram, YouTube ve Pinterest’in en önemli ortak özelliği,
içeriğinin tamamını kullanıcıların oluşturması. Araştırma şirketi
eMarketer’e göre, sıradan paylaşımları dışında; sosyal ağlarda
düzenli olarak nitelikli içerik üreten (blog, video kanalı vs.)
kullanıcı sayısı 2008 yılında 82,5 milyonken, bu sayı şu anda
200 milyona yaklaşmış durumda.
Forbes'ın araştırmasına göre Google saniyede 79.245 dolar
kazanıyor. Facebook'un her saniye kasasına giren para
ise 11.205 dolar. Popüler video sitesi YouTube ise bir
saniyede 8.010 dolar kazanıyor. Verilere göre hemen
hemen tüm sosyal ağların gelir pastasının en büyük kısmını
reklamlar oluşturuyor. Örneğin Twitter, Foursquare, Yelp gibi
şirketlerin reklam gelirleri dışında neredeyse hiç geliri yok.
Sosyal ağların küçük bir kısmının sahip olduğu gelir kaynakları
arasında ise ücretli müşteriler, web uygulamaları, mobil
uygulamalar ve iş ortakları sayılabilir.
FACEBOOK'UN MÜTHİŞ YÜKSELİŞİ
Instagram ve WhatsApp'ı satın alarak gücüne güç katan Facebook;
son olarak Instagram'a Hikayeler özelliği ekleyip, satın alamadığı
Snapchat'e "ya benimsin ya toprağın" diyerek rakibini zayıflatma
yoluna gitti. Muhtemelen Snapchat bu rekabete boyun eğmek zorun
kalarak daha fazla değer kaybetmeden Facebook'un satın alma
teklifini kabul edecek. Giderek büyüyen ve dört bir koldan
bizi sarmalayan bir site olarak Facebook bize iyi davranmak,
servislerini zenginleştirip ücretsiz olarak sunarak
“profillerimizi” etinden, derisinden ve sütünden faydalanılan besi
hayvanları gibi büyütüp semirtmek zorunda. Ne de olsa sonunda
satacağı mal biziz.
Tamamen kullanıcıların oluşturduğu içerikten ibaret bir sosyal
ağ olan Facebook, bu içeriklerin etrafındaki reklam alanlarını
reklam verenlere satarak zenginliğine zenginlik katıyor. Facebook,
üyeleri hakkında ne kadar fazla ve ayrıntılı bilgiye sahip olursa,
bu bilgileri reklam verenlerle paylaşarak onların daha iyi
hedefleme yapmalarını sağlıyor. Reklam verenler en doğru potansiyel
müşterilerine kolay yoldan ulaştıkları için memnun oluyor,
Facebook’a da reklam verenden daha fazla para talep etme hakkı
doğuyor.
İllüstrasyon: Steve Cutts
SİZİ ANNENİZ KADAR TANIYORLAR
Çünkü an neniz de Facebook'ta :) Hem Facebook hem de diğer
sosyal ağlar; üyelerinin neleri istediği, nelere sahip olduğu,
neleri beğendiği, neleri sevmediği gibi verileri işleyerek bunları
isimsiz bir şekilde paketleyip reklam verenlere sunuyorlar. Böylece
reklam veren, “İstanbul’da oturan, X markalı telefon kullanan ve Y
adlı şarkıcıyı seven” kişilere kolayca ulaşabiliyor. İstanbul’da
oturuyor, X markalı telefon kullanıyor ve Y adlı şarkıcıyı
seviyorsanız ilgili reklamı görüyor; Facebook’a para kazandırıyor;
karşılığında Facebook’u ücretsiz olarak kullanmaya devam
ediyorsunuz.
ZOMBİ GEÇİT TÖRENİ: POKEMON GO
Sadece 2 ay önce kullanıma sunulan konum tabanlı mobil oyun
Pokemon Go, şu ana kadar 130 milyon kullanıcı tarafından indirilmiş
durumda. Üstelik henüz dünyanın az sayıda ülkesine sunulmuş
durumda. Oyunun üreticisi Nintendo'nun değeri, Pokemon Go'nun
çıkışıyla birlikte 5 günde 10 milyar dolar arttı. Oyunun Amerika
Birleşik Devletleri'ndeki günlük ortalama kullanım süresi 43
dakika. Günlük geliri ise 1,5 milyon dolar civarında. Steve
Cutts'in bu yazıda kullandığım zombi illüstrasyonu belki de Pokemon
Go'yu en iyi anlatan eserlerden biri.
SİZ DE REKLAM VEREBİLİRSİNİZ
Son zamanlarda sosyal ağlarda “kişisel reklam” olgusu da
yükselişe geçmeye başladı. Herhangi bir marka veya ürün için değil,
sadece kendiniz için de sosyal medyada “öne çıkma” araçları
sunuyorlar. YouTube, Facebook ve Twitter'da böyle olanaklar mevcut.
Bu sitelere yüklediğiniz herhangi bir şeyi, ulaşmak
istediğiniz kullanıcı sayısına göre değişen fiyatlarla öne
çıkarabiliyorsunuz. Sosyal ağların en önemli ortak özelliklerinden
biri, kuruluş döneminde herhangi bir gelir modeliyle değil, tamamen
amatör ruhla ortaya çıkmaları. Dünyadaki dev sosyal ağlarla
birlikte, ülkemizden de verebileceğimiz bir örnek var.
İçeriğini kullanıcıların oluşturduğu en önemli yerli sitelerden
biri olan Ekşi Sözlük, sınırlı bir yazar topluluğuyla ortaya
çıktıktan yıllar sonra, on binlerce kişinin fikir ve bilgi
paylaştığı bir platforma döndü. Kısa sürede ziyaretçi
sayısında da büyük bir yükseliş yaşandı. Ekşi Sözlük işte bu
dönemde reklam almaya başladı ve o dönemde sözlük yazarları
arasında ciddi tartışmalara sebep oldu. Ekşi Sözlük’ün ticari
yapıya dönüşmesi kimi sözlük yazarlarını rahatsız etmişti.
Ekşi Sözlük’ün kurucusu Sedat Kapanoğlu’na birkaç yıl önce bir
konuşmamızda o dönemi hatırlattığımda bana
yaptığı söyledikleri konuyu çok güzel özetliyor: “Sanal
mecraların ne kadar gerçek yaşam alanları olabildiklerine örnek
aslında. Reklam olmayan bir sitenin reklam almaya başlaması birinin
gelip bahçenize tabelasını dikmesi gibi. Buna tepki göstermek de bu
açıdan gayet makul. Öte yandan Türkiye'de Ekşi Sözlük gibi bir
siteyi işletmenin maliyeti o kadar yüksek ki, daha mütevazı gelir
modelleriyle sitenin bu ölçekte hayatta kalması mümkün değil.”