Gazze’deki soykırımın yılmaz destekçisi ABD Başkanı Joe Biden
bir noktadan sonra İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile
çatıştığında bundan iki farklı profil çıkıyor. Aslında çıkmıyor.
İsrail’e ölümcül silahlar, Gazze’ye paraşütle gıda paketleri
gönderiyor. Filistin meselesinde tutturulması gereken yol konusunda
Netanyahu’dan ayrışsa da kendiyle çelişmiyor. İsrail’i
Netanyahu’nun şerrinden korumaya çalışıyor! Tam olarak “Siyonist
Biden” karakteri bunu gerektiriyor.
Aynı zamanda seçim sathı mailinde İsrail’e sonsuz desteğin sandıkta
bedelini fark etmiş durumda. Kendi siyasi kariyerini koruma
kaygısıyla da Tel Aviv’e istikamet vermeyi deniyor. Durumda bir
değişiklik sağlarsa bununla ABD’nin zarar gören küresel omurgasını
düzeltmeyi, bölgesel ortakların sarsılan güvenini tamir etmeyi
umuyor.
Biden’ın İsrail aşkı ile İsrailli liderlerle yaşadığı sorunlar
tutarlı bir izlek oluşturuyor. 1982’de İsrail Başbakanı Menahem
Begin, Lübnan’ın işgaline destek için Senato Dış İlişkiler
Komitesi’ne gittiğinde Biden’ı ağzı açık dinlemişti. Senatör
Biden’ın dediği şuydu: “Eğer Kanada’dan ABD’ye saldırı olursa
buradaki herkesin diyeceği; Kanada şehirlerine saldırın ve
sivillerin ölmesini umursamayın.”
Demokrat senatörde daha sonra bir hassasiyet gelişti: Yasadışı
yerleşimler genişlemesin!
1982’de Begin’e bile “Yok artık” dedirtecek kadar İsrail’in kadın
ve çocukları katletmesine destek veren ve 1986’da yine Senato’da
İsrail’e yardımı eleştirenleri “Özür dilemek için bir sebep yok,
hem de hiç! Bu yaptığımız en iyi 3 milyar dolarlık yatırımdı. Eğer
İsrail olmasaydı, ABD bölgede kendi çıkarlarını korumak için bir
İsrail yaratmak zorunda kalacaktı” diye tersleyen Biden ile 7 Ekim
sonrasında Gazze’deki sivil katliamını “Savaş açmanın bedeli
olacaktır” diye savunan Biden arasında bir devamlılık var. Bunun
adı İsrail’in güvenliğine sarsılmaz bağlılık. Sadakatini BM
Güvenlik Konseyi’nde ateşkes çağrısını içeren üç karar tasarısını
veto ederek de kanıtladı. Sonuncu veto 20 Şubat’taydı. Bu arada BM
Sudan’da ramazan boyunca ateşkesi kabul etti.
Biden, Birliğin Durumu konuşmasında insani yardımın ikinci planda
tutulamayacağı veya pazarlık kozu olamayacağını belirtip Gazze’ye
yardımların ulaşması için geçici bir liman yapılacağını duyurdu.
Diğer yandan MSNBC’ye demecinde İsrail’e silah yardımı konusunda
bir kırmızı çizgilerinin olmadığını söyledi. Yani Biden aldığı
önlemlerle İsrail’i Demir Kubbe ile kendini koruyamayacak duruma
asla sokmayacak. Eşzamanlı insani misyon ile ölümcül misyon insan
olan için çelişti, Biden için değil.
Netanyahu ile arasındaki uyumsuzluğu açık etmekten çekinmiyor çünkü
onun İsrail’e zarar verdiğini düşünüyor. Bu çıkışıyla Yahudilerin
‘rasyonel’ taraflarına oynuyor. Amerikan Kongre üyelerini
“İsrail’in soykırımına desteği kesmedikleri” sorusuyla sıkıştıran
Yahudilerin daha görünür hale gelmesini Biden da göz ardı
edemiyor.
Kongre’deki konuşmasının ardından önünü kesip İsrail liderlerine
baskıyı sürdürmesini isteyen Senatör Michael Bennet’e “Ona dedim
ki, ‘Bibi, bunu tekrarlama, sen ve ben açık sözlü (fikir
değiştiren) bir toplantı yapacağız” dedi. Burada katılımcıların
günahlarından tövbe edip İsa Mesih'i kurtarıcı olarak kabul
ettikleri toplantılara atfen “a come-to-Jesus moment” ifadesini
kullandı. Mikrofonun açık olduğu uyarısı üzerine “İyi, bu iyi” diye
üsteledi.
Kongre’nin 37 Demokrat üyesi ortak mektupla İsrail’in Refah’a
saldırısının uluslararası hukukun ihlali olacağı ve askeri
yardımların kesilmesine yol açacağı uyarısında bulundu. 7 Ekim’den
bu yana İsrail’e en az 100 silah satış anlaşmasına onay veren
yönetim üzerinde anlamlı sonuçlar doğurmasa da bunlar havanın
değiştiğine dair işaret fişekleri.
***
İsrailli eski diplomat Alon Pinkas iki lider arasındaki soruna
şöyle işaret ediyor: “ABD, Netanyahu'nun işbirlikçi olmadığına,
düşünceli bir müttefik olmadığına, kaba bir nankör gibi
davrandığına ve 7 Ekim fiyaskosundan sonra yalnızca siyaseten
hayatta kalmaya odaklandığına ikna olduğunda, yeni bir siyasi rota
denemenin zamanı gelmiştir.”
Netanyahu, 27 Şubat’ta İsrail’in ramazanda ateşkesi prensipte kabul
ettiğini duyuran Biden’ı açığa düşürdü. Gazze’deki operasyonların
nasıl ve ne zaman biteceği konusunda bir yol haritası sunulması
talebini de savsaklıyor. Refah’a girilmemesi yönündeki uyarıları
dikkate almıyor. Netanyahu’nun savaş kabinesine sunduğu yol
haritası, İsrail’in Gazze’de askeri operasyon özgürlüğünü tanırken
Hamas’tan sonra idarenin Filistin Yönetimi’ne devrini reddediyor.
İşbirlikçi bazı yerel Filistinlilerle sivil işlerin yürütülmesinden
söz ediyor.
İsrail’in ateş gücünü takviye eden, BM Güvenlik Konseyi’nde
koruyan, başka cephelerin açılmaması için azametini gösteren,
Husilerle ve Şii milislerle cebelleşen Biden yönetimi için bu yol
haritası gayriciddi ve herhangi bir şeyi çözmüyor.
Biden’ın Netanyahu’nun kulağına “Hamas’ın peşinden gitmekte
haklısın ama ramazana ateşkesle gir. Filistin Yönetimi'nin burada
tesis edilmesini kabul et, iki devletli çözüm için müzakerelere
başla. İsrail ancak böyle güvende olur. Bak Suudiler bile İsrail’i
tanımaya hazır. Fırsatları çöpe atma” diye fısıldadığını anlıyoruz.
Lakin Netanyahu hem kendi siyasi istikbali hem de Siyonist proje
için Filistin’i yok etmeye kararlı. Filistin Yönetimi’nin
canlandırılıp Gazze’ye taşınmasına ve iki devletli çözüm planına
zinhar yanaşmıyor. Gazze’de işgalin kalıcı hale gelmemesi ve Batı
Şeria’da işgalin genişletilmemesi yönündeki çağrıları
takmıyor.
Haaretz gazetesinin askeri analisti Amos Harel diyor ki; "Kimsenin
tanımlayamadığı 'topyekûn zafer' vaadi dışında ortada bir plan yok,
dolayısıyla ordunun elde ettiği kazanımlar stratejik bir şeye
dönüştürülemiyor. Bu kazanımlar kaybediliyor. Ordu Biden'ın tüm
görüşlerini paylaşmayabilir ama her biri bu savaşı sona erdirmek
için bir stratejiye ihtiyaçları olduğunu anlıyor."
Başından beri Biden’ın Netanyahu’nun aşırı sağcı ve dinci
kabinesiyle barışık olmadığı biliniyor. İsrail’deki Amerikan
Büyükelçisi’nin Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye
Bakanı Bezalel Smotrich’in kabineye alınmaması yönündeki telkinleri
Ağlama Duvarı’na söylenmiş gibiydi. New York Magazine’de Kudüs
mahreçli bir yazıya bakılırsa Biden yönetimi şimdi hangi tabureyi
çekerse Netanyahu hükümeti devrilir diye nabız yokluyor.
***
Bu noktada Netanyahu’yu sıkıştıracak bazı girişimlere tanık
oluyoruz.
- Biden, Netanyahu'yu biraz dürtmek için 1 Şubat'ta yasadışı
yerleşimci terörüne atfen “Batı Şeria'da barış, güvenlik ve
istikrarı baltalayan” kişilere yaptırım öngören bir kararnameyi
imzaladı. Sağcı-dinci kabine üyeleri hedefin sadece yerleşimciler
değil kendileri olduğunu düşünüyor.
- Savaş kabinesine giren muhalif lider Benny Gantz’ın başbakanın
izni olmadan Washington’a davet edilmesi, Netanyahu’nun altındaki
halının çekilmesi yönünde çıkarımlara neden oldu. Gantz, Başkan
Yardımcısı Kamala Harris, Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Beyaz
Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile
görüştü.
- İsrail’in 1 Mart’ta yardım almak için üşüşen kalabalığı tarayıp
114 kişiyi katletmesinin ardından ABD havadan Gazze’ye insani
yardım bırakmaya başladı. Şimdi Gazze’ye geçici bir liman kurma
planı gündemde.
Biden İsrail’in açlıkla yok etme, acı çektirme ve göçürtme
siyasetine başka bir istikamet vermeye çalışıyor. Soykırım, savaş
ve insanlığa karşı suçlardan üzerine sıçrayan kanları yıkamaya
çalışıyor. Ayrıca insani misyon görüntüsüyle Amerikan kamuoyunda
artan eleştirilerden kurtulmayı bekliyor. Fakat İsrail’in insani
yardım için bütün sınırları açması ve Mısır sınırında Refah’tan
gelenleri engellemekten vazgeçmesi için yeterince baskı yapmıyor.
Besledikleri canavar kendi çıkarlarına da zarar veriyor ama ‘dur’
komutuna elleri varmıyor.
***
Havadan yardım bırakmak hem ABD’nin Filistinlileri hem de
İsrail’in ABD’yi aşağılaması anlamına geliyor.
CENTCOM’un Kıbrıs aktarmalı gemilerle Gazze’ye yardım koridoru
açmasının durumu ne yönde değiştireceği de önemli. Liman planı
İsrail’i kapıları açmaya mı zorlayacak yoksa Tel Aviv’e liman varsa
kapıların açılmasına gerek yok bahanesi mi sunacak? Bu bahaneyle
Refah sınırındaki kapıyı da mühürleyecek mi? Zaten derdi yerinden
edilen Gazzelilerin son durağı Refah’ı da dümdüz edip sınır boyunca
Philadelphia Koridoru’nu zapt etmek. Filistinliler Amerikan
iyiliğinin İsrail’e yarayacağından endişe ediyor.
Ayrıca limandan yapılacak sevkiyatların 2.2 milyon insan için kafi
olamayacağı, karadan sevkiyatların yerini asla alamayacağı
uyarıları da yapılıyor. Havadan atılan gıdanın 38 bin öğün olduğu
açıklanmıştı. BM’ye göre 576 bin Gazzeli felaket düzeyinde açlıkla
karşı karşıya. Savaştan önce BM aracılığıyla Gazze’ye günlük
ortalama 500 kamyon giriyordu. Havadaki sadece şov. Bir iki aya
açılması öngörülen limanın da neye çare olacağı şüpheli.
Öyle anlaşılıyor ki bu limana başka işlevler de yükleniyor. İsrail
insani yardım ve yeniden inşada inisiyatifin Katar’dan BAE’ye
geçmesini istiyor. 2006’da seçimden galip çıkan Hamas’a İsrail’in
yardımıyla darbe yapmaya kalkışınca Gazze’den kovulan Muhammed
Dahlan’ı bu liman üzerinden bölgeye sokmak niyetindeler. Hamas’tan
intikam almak için BAE’nin adamı Dahlan’dan daha etkili bir isim
bulamazlar. Yani pek çok şey yılların açık hapishanesini yeniden
dizayn etme hedefine yönelik duruyor. Nüans; biri yılların açık
hapishanesini sürdürülebilir kılmak diğeri burayı “ölüm kampı”
olarak elinde tutmak istiyor.
Sözü, Temsilciler Meclisi’nin Demokrat üyelerinden Ro Khanna’nın
sözleriyle noktalayalım: "Aynı anda (Gazze’ye) yardım sağlama ve
İsrail'e gıda kamyonlarını bombalaması için silah verme politikası
güdemezsiniz."
Kundakçıya benzin, kundaklanana bir bardak su!