Soylu'nun cinsiyetçi söylemine tepki: Kadını aşağılama suçu işledi
Baroların kadın hakları merkezleri ve kadın örgütleri, İçişleri Bakanı Soylu'nun Sedat Peker'e yönelik kullandığı "Karısının iç çamaşırına sığınan edepsiz" sözlerine tepki gösterdi.
ANKARA- İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in yayınladığı videolarda dile getirdiği iddialara, katıldığı TRT Haber’de yayınlanan programda cevap verdi.
Peker'in İstanbul'daki evine yapılan polis operasyonunun görüntüsünü paylaşan Soylu, Peker'in eşi Özge Peker ve çocuklarına silah doğrultulduğu iddialarını yalanlayarak, "Karısının iç çamaşırına sığınan edepsiz" ifadesini kullandı. Baroların kadın hakları merkezleri başta olmak üzere kadın örgütleri, Soylu'nun kullandığı dilin "kadınları aşağılayan eril bir dil” olduğuna vurgu yaparak tepki gösterdi.
'BAKAN ERKEĞE HAKARET ETMEK İÇİN KADINI ARAÇSALLAŞTIRIYOR'
Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Ceren Kalay Eken'e göre; Süleyman Soylu'nun “erkeğe hakaret ederken kadını araçsallaştırdığı” bu ifadeler, Türk Ceza Kanunu’nun 216 /2 maddesi uyarınca suç. Uluslararası sözleşmelerde suç sayılan bu ifadelerinin İstanbul Sözleşmesi'ne de aykırı olduğuna dikkat çeken Eker sözlerini şöyle sürdürdü:
“Devlet kademesindeki Bakanın, kadının iç çamaşırını bir erkeğe hakaret konusu yapması asla kabul edilemez bir davranıştır. Yani Soylu'nun ifadeleri burada TCK madde 216–2 suçunu kapsıyor. Bu da "halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi" olarak tanımlanıyor. Suç da altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bakan, "bir erkeğin karısının mahremiyeti üzerinden söylemde bulunmasını "karısının iç çamaşırına sığınmak" olarak görüyor. Burada aşağıladığı kişi muhatabı değil, bu ülkenin yarısını oluşturan kadın aslında. Yani burada erkeğe hakaret etmek için kadını araçsallaştırıyor. İstanbul Sözleşmesi'nde kadına karşı şiddeti önleme yükümlülüğü vardır; bunun da toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaktan geçtiğini anlatır. Dolayısıyla bu tavır İstanbul Sözleşmesi'ne de aykırıdır” ifadelerine yer verdi.
'SALGIRGANLAR 'SÜLEYMAN SOYLU'YU TANIYORUM' DİYEREK KADINLARI BASKILIYOR"
İçişleri Bakanı Soylu'nun siyaset dili ve üslubu açısından organize suç şebekesi lideri gibi davrandığına işaret eden Eken, kadına yönelik şiddet uygulayan saldırganların da "Süleyman Soylu'yu tanıyorum. Onunla bağlantım var" gibi sözlerle kadınları baskıladığına ilişkin saha bilgileri olduğunu söyledi. Eker, devlet makamını işgal eden her kişinin toplumsal cinsiyet eşitliğine uygun davranması gerektiğini hatırlatarak, "Süleyman Soylu, devlet geleneğinden uzak bu kötü dili devamlı kullanıyor. İstanbul Sözleşmesi ülkemizde gerektiği gibi uygulansaydı bu tavır acilen cezalandırılırdı. Bakana yaptırım uygulanır, hatta bu olay istifa ile sonuçlanırdı" dedi.
'BU NEFRET DİLİ KADINA ŞİDDETİ ARTIRIYOR'
Toplumda erkeklerin yaygın olarak birbirlerine hakaret etme yöntemlerinin “kadını aşağılamaktan” geçtiğini söyleyen İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Birsen Baş Topaloğlu ise bu nefret dilinin kadına şiddeti artırdığı görüşünde. Bakan Soylu’nun Sedat Peker’e hakaret ederken eşi olan kadını kullanmasının çok yakışıksız olduğuna dikkat çeken Topaloğlu, şöyle konuştu:
"Tamamen cinsiyetçi bir bakış açısıyla kadını aşağılayan, küçük gören bir anlayışla sarf edilen bir söylem. Bu dilin siyasetçiler tarafından da kullanılıyor olması toplumda kadına şiddeti artırıyor. Süleyman Soylu’nun muhatabı Sedat Peker olmasına rağmen "kadın" burada hakaret unsuru olarak obje gibi kullanıyor. Kadınlar gününde “şiddeti düşürdük” demek değil kadına şiddeti önlemek. En tepedeki siyasetçi öncelikle kadınlara hakaret ediyor."
'BU SÖYLEM KENDİ ZİHNİYETLERİNİN BİR ÜRÜNÜ'
Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) avukatlarından İdil Yalçıner Şimşek de bir bakanın ağzından çıkan “çok eril ve aşağılayıcı” bir söylem olduğunun altını çizerek “Bu söylem kendi zihniyetlerinin bir ürünü aslında. Kadını her zaman ikinci sınıf gören, başka bir erkeğe hakaret ederken bile kadını kullanan eril bir dil maalesef. Hem politika da hem de toplumda sıklıkla şahit olduğumuz bir dil. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıyla birlikte de artacak olan bir anlayış" diye konuştu.