Türkiye’de ekonomi gündeminin en üst sırasında yarın yapılacak Para Politikası Kurulu Toplantısı (PPK) var. Yeni Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Uysal’ın başkan sıfatıyla ilk defa katılacağı toplantıdan faiz indirimi kararı çıkması bekleniyor.
Bu beklentinin en önemli nedeni, ekonomi göstergelerinin faiz indirimine işaret etmesi değil. Bir önceki Başkan Murat Çetinkaya’nın 6 Temmuz’da yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile görevden alındığını hatırlayalım. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, basına yaptığı açıklamada, bu görevden alma gerekçesinin faiz politikası konusundaki anlaşmazlık olduğunu ifade etti. Erdoğan’ın pek çok defa enflasyonun nedeni olarak yüksek faizi gördüğü ve bunu ifade ettiği biliniyor. Hatırda kalan en önemli örnek, Erdoğan’ın 15 Mayıs 2018’de Londra’da yatırımcılarla bir araya geldiği toplantıydı. Erdoğan, bu toplantıda faizin enflasyonun nedeni olduğunu yine ifade etmişti. Toplantı sonrasında yüzleri asılan yatırımcıları ikna etmek için ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, Londra yollarına düşmek zorunda kalmıştı. Ancak Şimşek ve Çetinkaya’nın girişimlerinin etkisi sınırlı kaldı ve Türkiye ekonomisi 2018 yazından itibaren dolar kurundan enflasyona kadar pek çok göstergede kendi belli eden bir kriz sürecine girdi.
Türk Lirasının dolar kuru karşısında uğradığı değer kaybı ve ardından enflasyonun 2004’den bu yana olan en yüksek seviyeye ulaşması Çetinkaya’nın başında olduğu Merkez Bankası’nı adım atmaya zorladı. 13 Eylül 2018’de toplanan PPK, politika faizini piyasanın beklentisinin üstte 625 baz puan artırdı. Bu artışla yüzde 17,75 düzeyindeki politika faizi yüzde 24’e çıktı. PPK, Eylül 2018’den sonra defalarca toplansa da enflasyondaki ve dolar kurundaki düşüşe rağmen ülke ekonomisinin bulunduğu koşulları gözeterek faize dokunmadı. 25 Temmuz’da toplanacak kurulun ne yapacağı bu nedenle merakla bekleniyor. Kuruldan çıkması muhtemel bir faiz indiriminin miktarı, önümüzdeki aylara ilişkin indirim mesajı ve ekonominin genel görünüme ilişkin değerlendirmesi açısından önem arz ediyor. Bu sorulara, muhtemelen yarınki toplantı sonrasında yanıt alacağız. Ayrıca toplantı tutanaklarının bir hafta sonra ayrıntılı şekilde yayınlanacağını eklemek gerek. Toplantı öncesinde PPK’nın yapısına, görevlerine ve siyasi etkilere kısaca bakalım.
ODAK NOKTASINDAKİ PARA POLİTİKASI KURULU NEDİR?
Merkez Bankası kanununa göre PPK, başkanın başkanlığı altında, başkan yardımcıları, banka meclisi üyeleri arasından seçilen bir üye ve başkanın önerisi üzerine Cumhurbaşkanı onayı ile atanan bir üyeden oluşuyor. Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı veya bakanın belirleyeceği bir birim amiri toplantılara oy hakkı olmaksızın katılan üyelerden.
PPK;
- Fiyat istikrarını sağlamak amacıyla para politikası ilke ve stratejilerinin belirlenmesi,
- Para politikası stratejisi çerçevesinde Hükümetle birlikte enflasyon hedefinin belirlenmesi,
- Para politikası hedefleri ve uygulamaları konusunda belirli dönemler itibarıyla raporlar hazırlayarak Hükümetin ve belirleyeceği esaslar doğrultusunda kamuoyunun bilgilendirilmesi,
- Hükümetle birlikte Türk Lirasının iç ve dış değerini korumak için gerekli tedbirlerin alınması ve yabancı paralar ile altın karşısındaki muadeletini tespit etmeye yönelik kur rejiminin belirlenmesi ile görevli ve yetkilidir.
PPK, 2017 yılı öncesine kadar 1 takvim yılı içerisinde ayda bir defa olağan toplanıyordu. Ancak Amerikan Merkez Bankası (Fed.) başta olmak üzere bazı merkez bankalarının yılda 8 toplantı tercihi nedeniyle; uluslararası uyum maksadıyla benzer takvim uygulamasına geçti. Bunun dışında olağanüstü bir toplantı olacaksa, bu toplantı ancak Merkez Bankası başkanın çağrısıyla gerçekleşiyor. PPK’nın görevleri ve üyeleri dikkate alındığında Merkez Bankası başkanın kritik önemde olduğu görülüyor.
SİYASETİN ORTA YERİ: MERKEZ BANKASI BAŞKANLIĞI
Ekonomi tartışmaları içerisinde ön plana çıkan başlıklardan biri merkez bankası başkanları ve TCMB’nin bağımsızlığı oldu. Murat Çetinkaya, PPK’ya girerken de TCMB’nin başına getirildiğinde de daha önce diğer başkanlarda aranan maliye, iktisat veya bankacılık eğitimi görmüş olma şartını sağlamıyordu. Söz konusu dönemde ilgili kanunda değişiklik yapılmış ve bu durumun isme özel yapıldığına dönük iddialar gündeme gelmişti. Çetinkaya’nın tercih edilmesinin nedeni siyasal iktidarla uyumlu olması gösterilmişti. Ancak ekonomide işler 2018 yaz aylarıyla birlikte raydan çıkmaya başladıktan sonra Çetinkaya’nın da üyesi olduğu PPK; faiz eşittir enflasyon tezinin aksine, faiz oranlarında artışa gitti.
Ardından enflasyonda dönemsel şartlar uyarınca yavaşlama başladı. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, ihracattaki muhteşem artıştan ziyade, ithalattaki düşüş kaynaklı cari fazla vermeyi müjdelerken, ekonomide en kötü dönem geride kaldı derken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, faizin enflasyona neden olduğu tezini yeniden dillendirmeye başladı. Nihayetinde süreç, siyasal iktidar eliyle getirilen Çetinkaya’nın kendisinden bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatını yerine getirmediği gerekçesiyle görevden alınmasıyla noktalandı. Siyasetle başlayan süreç, yine siyasetle son buldu. Çetinkaya, iktidarla faiz politikası konusunda tamamen mi ayrışıyordu, yoksa indirim oranında da mı uzlaşma çıkmadı, bilmiyoruz.
Her ne kadar önceki TCMB Başkanı Çetinkaya’nın faiz indirimine direndiği söylense de kendisinin atanma koşullarının benzer şekilde gerçekleştiği ve 2018 yılında geç kalan faiz artışına itiraz etmediği biliniyor. Dolayısıyla faiz konusunda atandıktan sonraki ilk süreçte Erdoğan ile uyum gösteren bir başkanın son süreçteki iddia edilen ayak diremesinin içtenliği sorgulanmalı. Unutulmamalı ki Çetinkaya’dan önceki TCMB Başkanı Erdem Başçı da görevden azledilme için gerekçe gösterilen enflasyon hedeflemesini üst üste tutturamamış; buna karşın yasal görev süresini tamamladığı gibi ardından ödül olarak OECD daimî temsilciliğine atanmıştı.
Çetinkaya’nın yerine gelen Uysal, atandıktan sonra basına verdiği demeçlerde faiz konusunda daha esnek olabileceğinin sinyallerini verdi. Yarınki toplantı bu nedenle onun için esnekliğini ve uyumunu ispat etmesi için önemli bir sınav olacak. Peki PPK’dan çıkan karar, kredi musluklarını açacak mı?
PPK toplantısından çıkacak faiz indirimi kararı, kurulun Eylül 2018’den bu yana uyguladığı yüksek politika faizi döneminin ardından sürecin nasıl işleyeceğine ilişkin önemli mesajlar verecek. Bununla beraber PPK’nın yıl sonuna kadar 3 toplantısı daha olacak. Yalnızca yarınki toplantıda değil, Aralık 2019’daki son toplantıyla kadar toplam ne kadar faiz indirimine gidileceği enflasyon, döviz kuru ve cari denge üzerinde etkili olacak.
PPK’nın elindeki araçlara dikkat edildiğinde kurulun da gücünün bir sınırı olduğu dikkate alınmalı. Yani politika faizinin inmesi kredi musluklarının bir anda açılacağı ve politika faiziyle paralel seyredeceğine dönük bir garanti sağlamıyor. Bunun en önemli nedeni, reel ekonomi ile politika faizi arasında oluşan boşluk. Şöyle ki, inşaat ve otomotiv başta olmak üzere bankaların başını ağrıtan bir batık kredi meselesi mevcut. Yani kredilerin geri ödenememesi. Yalnızca enerji sektörü için 50 milyar doların üzerinde bir batıktan bahsediliyor. Konut piyasasındaki durgunluk, otomotivde yaprak kımıldamaması, şirketlerin küçülme yönünde adımlar atması dikkate alındığında; bankaların politika faizi yani kendilerini fonlama maliyetleri dışındaki koşullara da bakacağı açık. Özellikle Avrupa’da politika faizinin eksi ya da sıfır olduğu koşullarda dahi bankaların kredi verme konusunda iştahsız olması, politika faizinin etki sınırını göstermesi açısından açıklayıcı bir örnek. Dolayısıyla politika faizi indi, kredi muslukları açılıyor, “ekonomide en zor dönem geride kaldı” gibi iddialı ifadelere soğuk kanlı yaklaşmak gerekiyor.