STK’larda kadın ve LGBTİ+lara cinsiyet temelli ayrımcılık

"Eril iktidar sivil toplumda da var. Erkekler ‘eşitlikçiyiz’ diyorlar ama kadın hakları konusundaki söylemleri bile küçümsüyorlar. Kadınlara karşı hep ‘sizden daha iyi biliriz tavrı içindeler."

Abone ol

Derya Kap

"Sivil Toplumda Kadın Olmak” başlıklı dosyanın ikinci yazısında, kadın ve LGBTİ+’lara karşı cinsiyet temelli ayrımcılığın farklı tezahürleri yer buluyor. Tabii asıl sorumuz şu: sivil toplumda yer alan az sayıda kadın, erkeklerle eşit haklara sahip mi? Bölgesel düzeyde farklılıklar olduğu söylenebilir mi? Sorunun yanıtı ise “Heval şimdi zamanı değil” cümlesi ile özetlenebilir.

2021 yılında Universus tarafından yürütülen bir sivil toplum çalışanları arasında kadına yönelik ayrımcılığın yansımaları çeşitli konu başlıkları altında sıralanıyor: Sigortası net maaşı üzerinden ödenenlerin yüzde 84’ü erkek, sigortası net maaş üzerinden yatırılmayanların yüzde 77’si kadın. “Çalışanların ne sıklıkla fazla mesaiye kalması beklenir” sorusuna “her zaman” yanıtı verenlerin oranı yüzde 18; bunların da yüzde 77,7’sini kadınlar oluşturuyor. Yine, fazla mesai ücretlerinin karşılanmadığını söyleyen yüzde 86 oranındaki sivil toplum çalışanlarının da yüzde 77,7’ünü kadınlar oluşturuyor.

Bu yazı için görüşlerini paylaşanlar sivil alanda kadınların erkeklere kıyasla daha çalışkan, daha sorumluluk sahibi, kapsayıcı çözüm önerileri geliştirdiği konusunda uzlaşıyor. Sivil toplum alanında uzman ve çeşitli kuruluşlara danışmanlık yapan Nurcan Baysal, kendi deneyimlerinden yola çıkarak söz konusu araştırma bulgularını özetliyor: “Bir gerçeklik var; kadınlar, sivil toplumda da daha çalışkanlar. Hayat bize bunu öğretiyor. Bu da size bir dolu şeyle baş etmeyi öğretiyor; mecburiyetten çalışkan oluyorsunuz bir müddet sonra.”

Covid-19 küresel salgınıyla beraber sivil toplumdaki artan iş yükü ve iş yoğunluğundan da yine kadın çalışanlar daha fazla etkileniyor. Yine Universus’un yürüttüğü araştırmanın bulgularına göre kadın çalışanların pandemi süresince iş yükü daha fazla artmışken, erkek çalışanlar iş yükü yoğunluğunun değişmediğini veya azaldığını ifade ediyor.

Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği’nden Yeliz Dede-Özdemir, kadın ve muhalif olanların, hem sivil hayatta hem de çalışma yaşamında daha fazla ayrımcılığa, mobbinge ve şiddete maruz kaldığını gözlemlediğini söylerken; İstanbul Ticaret Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Nihal Kocabay-Şener özellikle karma örgütlerde kadın olmanın “mücadeleyi iki ile çarpmak demek” demek olduğunu, bu örgütlerde kadınların varlık mücadelesi verdiğini belirtiyor.

Tüm bu dezavantajlara karşın, sivil toplum aynı zamanda kadınlara ve LGBTİ+ bireylere alan açan ve kendilerine özellikle hak temelli örgütlerde yer bulabilmelerine olanak sunan bir alan. EŞİK Platformu’nda faaliyet yürüten avukat ve aktivist Selin Nakıpoğlu, sivil alanda gönüllüsü olduğu STK’ların kendisi için birer “nefes alanı” olduğunu vurguluyor. “Başka bir Türkiye sanki yaşadığım” derken; aktivist ve hak savunucusu Zeynep Duygu Ağbayır ise, sivil toplumu aktivizm bağlamında hak temelli savunuculuk yapan, kadınlar dâhil, herkes için çalışılması en iyi alanlardan biri olarak değerlendiriyor.

İkili cinsiyet sisteminin yarattığı toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sivil toplumda da birçok kişiyi olumsuz etkilediğini hatırlatan Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği üyesi İrem Öztürk, bu alanda çalışan kurumların, ikili cinsiyet dışında kalanlar için güvenli bir alan oluşturduklarını belirtiyor. “Ana akım sivil toplum eko-sistemi hâlâ oldukça ataerkil pratikler ve söylemler içeriyor” diyen Öztürk, bu kişilerin bazı STK’larda çalışma alanı bulabilseler dahi, sivil toplumun genelinden ayrışmak zorunda kalabildiklerini kaydediyor. 

Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği'nde çalışan Zarife Akbulut, kadın olmanın güçlüğünü sorumluluk boyutuyla vurguluyor. Akbulut, bazen bir kadın veya LGBTİ+ birey, yani “hak mücadelesinin öznesi”, olarak söz üretme zorunluluğu hissediyor. Ancak “düz hetero erkeklerin” bu zorunluluğu taşımadığını düşünüyor. Ona göre, kadınlar her durumda erkeklere kıyasla çok daha fazla sorumluluk duyma eğilimindeler. 

Trabzon’da kadın hareketi içinde yer alan Teşrife Boysan ise, sivil alanda erkeklerin kadınlara yaklaşımı üzerinden kadın olmayı şöyle tarif ediyor: “Eril iktidar her yerde olduğu gibi sivil toplumda da var. Erkekler ‘eşitlikçiyiz’ diyorlar ama kadın hakları konusundaki söylemleri bile küçümsüyorlar. Kadınlara karşı hep ‘sizden daha iyi biliriz tavrı’ içindeler.”

Yukarıda belirttiğimiz 2021 yılında yayımlanan Universus araştırma raporunda yer alan önemli bir diğer bulgu, diğer pek çok başlıkta olduğu gibi sivil alanda kadınların erkeklere göre karar alma sürecinde daha az kapsandıklarını hissetmeleri. Katılımcı kadın ve LGBTİ+ sivil toplum çalışanlarının yüzde 31’i karar alma mekanizmalarının kapsayıcı ve katılımcı olduğunu düşünüyor; erkekler ise bu soruya yüzde 56 oranında olumlu yanıt veriyor. Diğer yandan, kadınların yüzde 69,2’si çalıştığı kurumun örgüt içi işleyişte eşitlikçi olmadığını; yüzde 42’sinin çalıştığı kurumun iç işleyişte hiç eşitlikçi olmadığını düşünmesi de kayda değer bir diğer bulgu. 

SİVİL TOPLUMDA TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ: 'HEVAL ZAMANI DEĞİL!'  

Bu yazı için görüşülen hak savunucularının vurguladığı üzere pek çok STK, sivil alandaki eşitsizliklerle örülü ve dezavantajlı duruma karşın, bu alandaki toplumsal cinsiyet dinamiklerine özgü meseleleri kendi faaliyet alanlarının dışında görüyor ve kendi gündemlerine dâhil etmiyor. 

Önce bardağın dolu tarafından başlayalım. , Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği'nden Yeliz Dede-Özdemir, STK’larda eşitlik bilincinin kamu ve özel sektöre kıyasla çok daha yüksek olduğunu ve Türkiye’de sivil alanda kadın ve LGBTİ+ların en yoğun temsil edildiği alanın kadın ve LGBTİ+ örgütleri olduğunu kaydediyor. Selin Nakıpoğlu gibi birçok kişi, kadın ve LGBTİ+ örgütlerini sıklıkla “Türkiye’nin en güçlü sivil toplum faaliyetlerini yürüten” kurumlar olarak değerlendiriyor. Selen Doğan, “kadın hareketi, sivil toplumun lokomotifi” derken, Zarife Akbulut, kadınların cinsiyet temelli ayrımcılığa karşı yürüttüğü mücadele sayesinde sivil alandaki cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılığın azaldığını vurguluyor. 

Nurcan Baysal’ın belirttiği üzere, kadın ve LGBTİ+ örgütleri dışında bu sivil alanda “hiç tartışılmayan bir konu”. “30 yıldır sivil toplumdayım; bizim bölgede şu var: heval zamanı değil! Bizde o zaman hiç gelmiyor! O zaman, ne zaman? Biz toplumsal cinsiyet meselesini, bazı acil konular nedeniyle, hâlâ konuşamıyoruz.” 

İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde çalışan akademisyen Doç. Dr. Nihal Kocabay-Şener’e göre, bazı sivil toplum örgütleri kendi içlerinde kurdukları mekanizmalarla (eşitlik komisyonları, kadın ve LGBTİ+ komisyonları gibi) konuyu kendi kurumsal gündemlerine dahil ederken; diğerlerinde ise eşitsizlik sorunu aynı derecede ciddiyetle ele alınmıyor. Trabzon’da kadın hareketi içinde yer alan Teşrife Boysan da, kadın örgütlerinin eşitliğe dair yeterince donanımlı olmasına ve alanda aktif olarak yer almalarına karşın, diğer alanlarda faaliyet yürüten STK’ların konuyu içselleştirmediklerini kaydediyor.

Kadın ve LGBTİ + örgütleri dışında eşitsizliğin pek konuşulmadığını düşünen Ankara merkezli Engelli Kadın Derneği üyesi Bahar Yavuz bu durumu şöyle özetliyor: “Bu aslında gerçek bir sorun değilmiş de biz dikkati dağıtıyormuşuz gibi davranılıyor. Eşitlik hassasiyeti olduğunu söyleyen STK’ların çoğu, bir çalışma yapar ya da yönetim kurulu belirlenirken bu dengeyi sağlamayı çok da gözetmiyor.” Ancak genel tablo eşitsizlik sorununun söz konusu STK’larda dahi tartışılmaya devam ettiğini gösteriyor. Bu çerçevede İrem Öztürk, ikili cinsiyet anlayışı ile sadece kadınlara odaklanma ve LGBTİ+ bireyleri dışarıda bırakmanın sivil alanda sık karşılaşılan ve hak temelli olmayan bir yaklaşım olduğunu hatırlatıyor.

'SİVİL TOPLUMDA DA CAM TAVAN VAR!'

Peki, siyaset alanında olduğu gibi sivil toplumda bir cam tavan var mı? Faaliyet yürütülen hak savunusu alanlarına göre, sivil toplumda kadın ve LGBTİ+’ların temsili ve karar organlarında kendilerine buldukları konum farklılaşıyor mu? Kadınlar, sadece kadın ve LGBTİ+ örgütlerinde mi güçlü? Bu soruları beraber düşünen Nihal Kocabay-Şener, son dönemde özellikle yükselen toplumsal cinsiyet karşıtı harekete rağmen, eşitlik savunuculuğunun güçlendiğini ve sivil alanda kadınların temsil edildiğini söylüyor.

Selin Nakıpoğlu, kadınların sivil alanda temsiline “siyasette temsil” açısından bakarak, verilen mücadele oranında eşit temsiliyetten bahsedilemeyeceğini kaydediyor. Bahar Yavuz, “engellilik alanında da STK’ların çoğunun yönetiminde yaşlılar ve erkekler sayıca fazla.  Sivil alanda cam tavan hâlâ var” diyor. Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği'nden Funda Şenol-Cantek de toplumsal cinsiyet temelli çalışmayan STK’larda cam tavan etkisinin daha fazla olduğunu gözlemliyor.

Pek çok STK’nın kuruluş aşamasında ve yönetim kurulunda yer alan Nurcan Baysal, “işin çoğunu yapan her zaman kadınlar olarak biz oluyorduk, projeleri biz hazırlıyorduk. Hedef kitleye biz gidiyorduk, o sırada erkekler yanımızda değildi. Biz ‘yönetimde kim olacak?’ bunu da düşünmezdik, o kadar heyecanlıydık. Sonra, bir bakardık ki yönetime erkekler oturmuş.”

Zarife Akbulut, genel olarak sivil alanda LGBTİ+ ve kadın sivil alan aktörlerinin düşük seviyedeki varlığını, toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle eğitim hakkına ulaşmamış kadın ve LGBTİ+’ların uzmanlık isteyen bu tür alanlarda yer almasının mümkün olmamasıyla açıklıyor.  Dahası, LGBTİ+ hak savunuculuğu alanında “düz hetero erkek olarak yer almanın” mümkün olmadığını ancak bu hak alanında da “gay ya da biseksüel erkeklerin, trans/biseksüel/lezbiyen kadınlara oranla daha fazla kendilerine yer bulabildikleri” düşüncesinde.  

Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı Derneği kurucu başkanı ve akademisyen Ayşe Kaşıkırık’a göre, “kadınlar sadece sanki kadın örgütleriyle sınırlanmış gibi bir alana hapsediliyor. Tüm STK’larda, mesleki ve teknik örgütlerinde, hemşehri derneklerinde de kadınların sözü daha fazla duyulabilmeli.” 

Van’da genç bir aktivist olan avukat Mariye Bildirici, sivil alanda cam tavan ve ötekileştirmenin çoğunlukla manipülatif yöntemlerle yapıldığını ve bundan dolayı fark edilmesinin çok zor olduğunu düşünüyor. “Erkekler kadınlara yükselme ve görünür olma ‘hakkı’ vermiş olsalar bile, işin mutfağında belirleyici rolleri alıp kadını içeriden yönlendirmeye, onlardan rol çalmaya çalışmaktan vazgeçmiyorlar.”

KADINLAR, SİVİL ALANA KARİYER ODAKLI YAKLAŞMIYOR!

Bu tespitler, kadın ve LGBTİ+ların daha dar bir sivil alanda ve ağırlıkla kadın ve LGBTİ+ örgütlerinde yer alabildiklerini gösteriyor. Sivil toplum deneyimlerini paylaşan kadınlar, bu tespitlerin yanı sıra kadınların STK’lardaki varlığının kariyer odaklı olmadığı konusunda da hemfikir.

Sivil toplum uzmanı ve yazar Emine Uçak-Erdoğan bir yazısında “erkeklerin aksine kadınların siyaset gibi sivil toplum çalışmalarını da çoğunlukla ikbal olarak değil dava olarak gördüğü” ve kariyer odaklı bakmadığı tespitini yapıyor. Bu görüşe katılan Selen Doğan, erkeklerin sivil toplumu “bir iş alanı” olarak görebildiklerini ancak kadınların “kendi meselelerini çözebileceği bir alan olarak görüp içselleştirdiğini” düşünüyor.

“Erkekler bir STK’da yönetici konumda ise mutlaka siyasete atılacaktır ama kadınlarda bu yok. Erkeklerin kariyer odaklı olduğundan eminim” diyen Teşrife Boysan, erkeklerin yüzde 80’inin sivil toplumu basamak olarak gördükleri için hangi alanda çalıştıklarının onlar için çok önemli olmadığını kaydediyor. 

Bir dönem Başkent Kadın Platformu’nun başkanlığını yürüten Fatma Bostan Ünsal, yer aldığı karma örgüt deneyiminden “erkeklerin STK’larda pozisyonlarını korumak konusunda daha bencil davrandıklarını”, kadınların ise “prensipleri için fedakârlık yapmayı” tercih ettiğini gözlemlediğini söylüyor.