Su Soley: 'Yırtmak' için cover yapanlar ayıp ediyor
Youtube tıklamasıyla milyonlara ulaşan müzisyen Su Soley, ilk albüm çalışması 'Hep Bi' Tufan' ile dinleyici karşısında. Son dönemdeki 'cover çılgınlığı'nın çoğu müzisyen için kolaya kaçma amaçlı yapıldığını söyleyen Soley, “Onlar, tabiri caizse, 'yırtmak' amaçlı yapılan ve eserlerin orijinallerine ve sahiplerine büyük ayıp edilen çalışmalar. Zaten hiçbiri de eser sahiplerinden müsaade alınarak yapılmıyor ki ‘telif hakları’ da ülkemizin kanayan yaralarından biri. Önüne gelen, başka birinin çocuğunu alıp gezdirmeye çıkarıyor” diyor.
DUVAR - Su Soley, sahne performansı, ses rengi ve coverlarıyla çok beğenilen müzisyenlerden. Yıllarca Ajda Pekkan, Teoman, Yalın gibi isimlerin vokalistliğini yapan sanatçı, Youtube'a yüklediği performanslarıyla her geçen gün daha fazla tanındı. Özgün yorumları ve tarzıyla milyonlarca tıklanmaya ulaşan müzisyen şimdi ise 6 parçalık ilk albüm çalışması 'Hep Bi' Tufan' ile müzikseverlerin karşısında. Tüm söz ve bestelerin kendisine ait olduğu albümde sanatçı aynı zamanda şarkıların çoğunda perküsyon ve gitarları çaldı. Düzenlemelerde İskender Paydaş ve Cüneyt Yamaner imzası olan çalışmada pop-reggae, funk rock, caz tınıları ağırlıkta. Hiçbir zaman tek bir türe bağlı kalmadığını belirten Soley, “Böyle bir kural yokken neden kendimi sadece makarna ya da salata yemek durumunda bırakayım ki” diyor. Soley ile müzik serüvenini konuştuk.
Hep Bi' Tufan albümü yaz enerjisiyle geldi. Hikayesinden bahseder misiniz? Nasıl hislerle ortaya çıktı?
Bu albüm çok uzun bir hazırlık sürecinin sonunda doğdu. Çok çalıştım, çok sabrettim, çok direndim. Depresyona girdim, çıktım. Tırnaklarımla kazıdım diyebiliriz. Fakat bu albüm bir sonuç değil sadece bir başlangıç ve tam da istediğim gibi kendini piyasadaki pek çok çalışmadan ayrıştıran, farklı stilini bariz bir duyguyla ortaya koyan bir çalışma oldu.
Albümde çoğunlukla aşk teması hakim. Göreceli bir kavram olan aşkın sizdeki karşılığı nedir?
Aşk müthiş değerli bir duygu. Herkesi bulmayabilir. Bazıları da sık sık aşık olabilir, hepsi mümkün. Biraz kişiye özel bir durumu var. Kimi canı acıya acıya yaşadığında, kimi de büyük sevinçlerle birleştirdiğinde adına aşk diyor. Benim için büyük bir mutluluk ve sersemlik hali. Sarhoşluk gibi biraz. Kimyam sarsılıyor benim aşıkken. İsmimi unutacak hale de geldim, haftalarca geçmeyen kalp çarpıntıları da yaşadım, kalbimi söküp atmak da istedim. Aşkı da hayatım gibi rengarenk yaşıyorum. Fakat sonunda yine en önemli olan şey saygı ve sevgi. Çünkü hayat çok engebeli, uzun bir patika ve yanınızda birinin olması çok özel. Yürürken takılıp düşebilirsiniz, yanlışlıkla yanınızdakine tutunup onu da düşürebilirsiniz. Kırılabilirsiniz, kırabilirsiniz hepsi mümkün. Böyle tantanaların içinde halen düşünceli davranabilirseniz işte o zaman, o ilk heyecanı her zaman hissedemeseniz bile, sevgi içinizde hep baki kalır ve istediğiniz an aşkı geri çağırabilirsiniz. Bana göre, mesela, flört dönemindeki aşkın yerini hiçbir şey tutamaz derler ama 5 senenin sonunda halen hissedebildiğiniz aşk 10 günlük bir ilişkideki aşktan çok daha muazzam duygular hissettirir.
'ADLANDIRAMADIĞIMIZ ŞEYE ALTERNATİF DİYORUZ'
Albümde pop-reggae, funk rock, caz tınıları var. Tek bir türle sınırlı kalmamanın müzisyen açısından avantaj ve dezavantajları neler oluyor?
Hiçbir zaman tek bir türle sınırlı kalamadım; müziği dinlerken de icra ederken de. Hayatım boyunca pek çok farklı spor dalıyla ilgilendiğim gibi müzikte de pek çok farklı stili çok sevdim. Böyle bir şart, böyle bir kural yokken neden kendimi sadece makarna ya da sadece salata yemek durumunda bırakayım ki. Ben müzisyenim, sadece tek bir stil icra edip, diğerlerini ciddiye almadan yaşayamam. Bu ‘aaa ben kediciyim, köpek sevmem’ demek gibi bir şey bence. Bir stili çok sevmek ve daha çok o stille ilgilenip o stilde ustalaşmak ayrı bir şey, ben sadece bu stili çalarım demek ayrı bir şey. Söylemeye çalıştığım şey 2'inciyi doğru bulmadığım.
Bu tutkum bana ne avantaj sağladı? 20 seneye yaklaşmış olan sahne hayatımda birbirinden çok farklı pek çok şahane projede yer almamı ve bu projelerde pek çok eşsiz deneyim edinmemi sağladı. Latin Jazz, Funk, Soul, Rock, Pop, Halk Müziği ve dahası gibi çok farklı stilde performans sergilediğim birbirinden renkli sahnelerde, projelerde yer aldım. Sevmesem, ilgilenmesem kimse beni o sahnelere, o projelere davet etmezdi ve biriktirdiğim o kadar anıdan, edindiğim o kadar deneyimden ve birlikte çalıştığım onca müzik insanını tanımaktan mahrum kalırdım. Bugün olduğum kişi olamazdım.
Peki dezavantajı ? Şahsi olarak bir müzisyenin müziğiyle arasına girecek bir dezavantajı olamaz. Sosyal ve toplumsal olarak bir etki yaşanabilir belki. O da şu olur; biz insanlar, büyük çoğunluğumuz, karşımıza çıkan durumları ancak daha önceden deneyim edindiğimiz başka bir olayla ya da olgu ile benzeştirip aynı gruba koyabildiğimizde algılayabiliyoruz. Bir kalıba koymadan rahat edemiyoruz yani. İşte burada problem başlıyor. Mesela, bizde, eğer popçu veya rockçı değilsen, çoğunlukla, ikisinden birine uydurulabiliyorsan algılanabiliyorsun. Yoksa alternatifsin. Adlandıramadığımız şeye Alternatif etiketi yapıştırınca rahatlıyoruz. -"Sen rockçı mısın?" -"Değilim." -"Sen popçu musun?" -"Değilim." -"E albüm beşi benzemez, bir stili yok mu? Nesin sen? Alternatif misin?" -"Müzisyenim ben. Albümün de bir stili var. Batı müziği tabanlı, modern karma stillerde melez düzenlemelerden oluşan bir albüm."
'ENSTRÜMANTİST İÇİN FARKLI SAZLAR UFUK AÇAR'
Albümde perküsyon ve gitarların çoğunu siz çaldınız. Enstrüman hakimiyetinin vokale nasıl katkıları oluyor?
Müthiş soru. Çok önemli. Hiç yadsınamayacak çok önemli bir katkısı var. Bir enstrümanla ilgilenmek yeni bir dil öğrenmek gibidir. Nasıl ki yeni bir dil öğrendiğinizde, o dilin edebiyatı sizi bambaşka bir bakış açısına ve o dilin ait olduğu kültürüyle tanıştırır ve yepyeni bir dünyaya açılırsınız aynı şekilde yeni bir enstrüman da bir diğerini besler. Enstrüman çalışırken ritim çalışırsınız, armoni çalışırsınız, enstrümanın karakterine göre melodi çalışırsınız. Bu çalışmalar, tıpkı farklı stillerde müziklerle ilgilenirken olduğu gibi, sizi başka alemlerde bambaşka yeni bilgilerle buluşturur ve sonunda ana enstrümanınıza döndüğünüzde kendinizi daha hafif, daha serbest, daha özgür, daha özgüvenli hissedersiniz. Bu kadar harika duygu da tabi ki ana enstrümanınızı her seferinde bir kat daha açar. Sadece ses tellerini ve vücudunu kullanarak müzik yapanlar için değil her enstrümanist için farklı sazlarla ilgilenmek çok önemli ve ufuk açıcıdır.
Albümdeki şarkı sözleri de size ait. Şarkı sözü yazarlığının inceliklerinden bahseder misiniz?
Genel geçer bir karar merci gibi yorumlamak istemem tabi. Kendi adıma konuşayım. Herkesin stili farklı olabilir. Benim için işin özü samimiyetten geçiyor.
Yazdıklarıma bakıp "Evet hissettiğim tam da buydu" dediğimde benim için yeterli. Tabi ki sözleri bestelemek için ritmik bir uyum ve prozodik bir düzen içermesi gerekli. Fakat ilk aradığım şey samimiyet. Sonraki kısmı daha matematiksel ve teknik bir düzenleme oluyor. Duygularımı doğru sözcüklerle dökebildiğimden emin olduğumda işin teknik kısmı başlar ki bu kısmı da o samimiyet kadar önemli. Çünkü birkaç prozodik yanlışla güzelim cümleleri al aşağı etmek de mümkün. Genel olarak işimde zaten titiz biriyim. Sözlerimi yazarken, bestelerimi yaparken de aynı şekilde titizlenirim. Öyle kolayca, hemen bitmezler. Üzerlerinde uzun uzun çalışmayı severim.
'MÜZİĞİ AZITMA ARACI OLARAK KULLANAN BİR KİTLE VAR'
Türkiye'deki dinleyicinin iyi müzik anlayışında şarkı sözlerinin çok fazla öneme sahip olduğu yorumuna katılıyor musunuz? Sebebini biraz açar mısınız?
Olabilir. İyi müzik üretmeye emek harcayanların sayısı, "Şöylee, bir slogan bulalım da dillere dolansın, köşeyi dönelim" diye müzik yapanların sayısına göre çok daha az kaldığı için olabilir. Bunun sebebi de tabi ki ülkenin içinde bulunduğu durum. Kültüre, sanata ticaret gözüyle bakan insanlar yüzünden bu haldeyiz. Fakat bu hale sonradan geldik. Nesilden nesile insanların güzel müzik dinleme alışkanlığını körelttiler. Eski LP'lere bakın, şurada 40-50 sene öncesine 70'lere 80'lere bakın.. Müziklerin güzelliği, halen 50 sene sonra, sizi bu diyardan alır bir diğerine rahatlıkla taşır. Sözleri kadar müzikleri de güzeldi o zamanlar şarkıların. Tüketicileri de sözüyle birlikte müziğini de tüketirdi.
Şu anda çok büyük bir çoğunluğun ne tükettiğinden haberi bile yok. Müziği hayatının başka hiçbir yerinde tercih etmeyip sadece bir azıtma aracı olarak kullanan, sadece içkiyle birlikte sabahlara kadar tepinerek tüketen kocaman bir kitle... Kafa dinlendiren müzikleri hiç de eğlenceli bulmayan, klasik müziğe ya da caza daha ne olduğunu bile bilmeden değer vermemeyi hatta yermeyi seçen kocaman bir kitle. Neyi sevmediklerinden haberleri bile yok.
Aslında şunu demek istiyorum; gerçekten iyi müzik dinleyicisi olan bir kimse asla sadece sözü dinlemez. Öyle iyi müzik dinleyicisi olunmaz. O iyi söz dinleyicisidir. Hatta iyi müzik dinleyicisi sıklıkla enstrümantal (sözsüz) müzikler de dinler.
İyi bir şarkı sözü yazarı iyi bir şair midir?
İyi şair olan pek çok iyi şarkı sözü yazarımız var. Fakat her iyi şarkı sözü yazarı iyi şair değildir, olmak durumunda da değildir. Her ne kadar ikiz gibi dursalar da ikisi birbirinden farklıdır. Şair kelimelerini şiir için döker, söz yazarı bestesi için. Şiirde biraz daha düzsündür, daha olduğun gibi, daha özgürsündür. Söz yazarken bestesine sığdırırsın. Müziğe söz yerleştirirken, müzik, seçeceğin sözü, o sözün ait olduğu cümlenin anlamını ve koca şarkının anlamını değiştirebilir.
Coverlarınız da çok takip ediliyor. Son dönemde bir cover furyası var. Eskiye dönüş mü var ne dersiniz? Bu yoğun ilginin sebebini neye bağlıyorsunuz?
Bir "cover" çılgınlığı var evet. Fakat pek çok insan kolaya kaçtığı için yapıyor. Cover da adaptasyon da hep vardı. Fakat bu kadarı yeni moda oldu. 70’lerin sonunda, 80’lerde Türk Popüler Müziğini kalkındıran yegane hareket yabancı sözlü pek çok şarkının Türkçe’ye adapte edilmiş olmasıdır. Hatta o zamanlar o değerli düzenlemeler olduğu gibi alınır üstüne ustalar tarafından harika sözler yazılır, öyle yeniden seslendirilirdi. Müzisyenler birbirlerinin şarkılarını özenerek projelendirirdi. Nilüfer, Kayahan’ın şarkısını yeniden seslendirirdi. Sezen Aksu, Özdemir Erdoğan’ın. Kalite vardı, esere ve dinleyiciye saygı vardı. Şimdilerde, aralarda, dinlemeye doyamadığımız çok hoş düzenlemeler çıkıyor tabi, onları seve seve dinliyoruz. Fakat geriye kalan çoğunluktan çok haz ettiğimi söyleyemeyeceğim. Çünkü onlar, tabiri caizse, 'yırtmak' amaçlı yapılan ve eserlerin orijinallerine ve sahiplerine büyük ayıp edilen çalışmalar. Zaten hiçbiri de eser sahiplerinden müsaade alınarak yapılan uygulamalar değil ki bu ‘telif hakları’ da ülkemizin kanayan yaralarından biri.
Önüne gelen, başka birinin çocuğunu alıp gezdirmeye çıkarıyor, düşünsenize, ya da pırlanta küpesini çekmecesinden izin almadan alıp takıyor ve bununla prim yapıyor. Hiçbir farkı yok. Hayır daha kötüsü çocuğu ya da küpeyi yerine aldığı gibi de bırakmıyor. Çocuğun dizi kanamış, küpenin kenarı çatlak. Bence dünyaya bu kadar çok sayıda estetik dışı ürün bırakmaları hepimiz adına çok zararlı. Düşünsenize gencecik taze dimağlar internetten pıt diye ulaşıyorlar o içeriklere. Sonra da izlenme sayılarına aldanıp, matah bir şey varmış gibi o çalışmayı örnek alıyorlar. Kimse yeniden seslendirme yapmasın demiyorum burada. Lütfen yapsınlar! Fakat özen göstersinler. Ülkede büyük isimlerden pek çoğu çok güzel yeniden seslendirmeler yaptılar. Öyle ki, güzelliklerinden, ilk versiyonlarına göre çok daha büyük kitleler tanıdı şarkıların yeni hallerini. Eskilere dönüp biraz onları dinlesinler. Nedenlerini anlasınlar.
Şahsen ve ekip olarak her yeniden seslendirme çalışmamızda günlerce bazen haftalarca eserleri didik didik ediyoruz, hakkını verebilmek, hakkını yememek için. Duygusunu kaybederseniz olmaz. Hafife alırsanız olmaz. O zaman hiç yapmayın, yazıktır, ayıptır. O eserler bizim değiller, bize emanetler. Daha özenli muamele görmeleri gerekir. Yeniden seslendirmelerime çok özeniyorum. Herhalde ondan seviliyorlar.
Söz yazarı, besteci, aranjör ve yapımcı kimlikleriniz arasında sizi en çok cezbeden hangisi?
Temelde hepsi, bu aralar yapımcılık. Kendi albümümü kendi etiketimle çıkarmış olmanın keyfi benim için çok yeni. E tabi taze aşk ya şimdi. Bu aralar onun tadını doya doya çıkarıyorum. Fakat içlerinden ilk kalkıştığım söz yazmaktı. En eski ve köklü aşkım o'dur.
'HEPSİ AYRI BİR GEZEGEN'
Ajda Pekkan, Teoman, Yalın gibi isimlerin vokalistliğini yaptınız. Bu isimler size farklı bir bakış açısı sağladı mı?
Sağlamaz mı? Her biri ayrı bir gezegen! Her birine minnettarım; o güzelim projelerinde bana da yer verdikleri için. Bambaşka müzikler yapan, bambaşka performanslar sergileyen başka yaşayan kişiler. Hazırlık sürecinde ve konserlerde, acısıyla tatlısıyla, pek çok zaman dilimini paylaşıyoruz. Deneyim edinmek için pek çok an ve öğrenmek için pek çok yeni bilgiyle dolu bir ortamda da isteyin istemeyin ufkunuz genişler.
'HEPİMİZ 90'LARI ÖZLÜYORUZ'
Ekşi Sözlük'te sizin için '90'ların kaliteli seslerini andırıyor' yorumu yapılmış. Sizce 90'lar popunu günümüzdeki anlayıştan ayıran nedir?
90’lar benim için de değerli. O yıllarda üreten de tüketen de daha duyarlıydı. Müzisyenler özgür özgür deniyorlardı. Tatlı tatlı kabul ediyorduk. Müzik de dahil hiçbir şey bu kadar tüketilmemişti. Yapılan pek çok şey yeniydi. Çoğunlukla neşe içinde yapılıyordu. Mizah vardı şarkılarda. Birliktelik vardı. Barış Manço kliplerini hatırlayın. O bir sürü ‘popçu’ ile çektiği klipleri. Herkes oynardı o kliplerde, hatırlayın. Uzun zamandır öyle bir şey gördük mü? Günümüzdeki kadar kısıtlama da yoktu tabi. Şu an müzisyenler para kazanabilmek için, ‘piyasa onları önce bir tanısın da’ diye müzik yapmaya çalışıyorlar. Pek o kadar özgür değiliz. Hepimiz o günleri özlüyoruz bence.
Türkiye'de müzisyen olarak nasıl zorluklar yaşıyorsunuz?
Yaşadığımız en büyük zorluklardan biri yaptığımız işin canlı bir sahne performansı olduğunun unutulup genel motivasyonunun değerinin anlaşılmaması. Tabi bu sadece bize özel değildir. Genel olarak biraz empati kurmakta zorlandığımız için maalesef karşımızdakinin durumunu anlamakta zorluklar yaşıyoruz.
Gelecek planlarınız neler?
Uzun vadeli planlar yapmıyorum. Uzun vadeli olanların ismi ‘hayal’ benim için. Tabi bu ‘gerçekleşmeleri bir hayalden ibaret’ demek değil. Hayal plandan bir önceki aşama. Plana dönüşmesi için reel bir şekilde üzerinde çalışabileceğim şartların oluşması gerekli. Güncel durum için şöyle söyleyebilirim ki; sırayla tüm bestelerimi dijital platformlarda piyasaya sürmeyi ve hepsini de zaman içinde kliplendirip bu platformlardan ve YouTube hesabımdan paylaşmayı planlıyorum. Bunun dışında, tabii ki, yeniden seslendirmelere devam edeceğim.