Sudan’da arabulucunun gözyaşları ayıpları örtmez
Sudan'da müzakere sürecinde Etiyopyalı arabulucu Mahmud Dureyr'i suçlamıyor ve onun timsah gözyaşları döktüğünü söylemiyoruz. Ancak görüşmelerdeki atmosfer, gerek arabulucuların gerekse anlaşmazlığın taraflarının sabrı tükenmekte olan Sudan halkından yardım istediği bir yapıdaydı.
Yasir el Mahcub Hüseyin
Sudan’da Askeri Geçiş Konseyi ile Özgürlük ve Değişim Güçleri arasındaki siyasi anlaşmanın mürekkebi ve Etiyopyalı arabulucunun gözyaşları kurumadan önce, bazı siyasi güçler bu anlaşmayı reddettiklerini açıklamak için ileri atıldılar. Hatta Özgürlük ve Değişim Güçleri içerisindeki bazı unsurların da bunu reddettiğini biliyoruz.
Yaklaşık 10 saat süren ve oldukça yorucu müzakerelerle geçen oturumdan sonra gözyaşlarını bastırmaya çalışan Etiyopyalı arabulucu Mahmud Dureyr, Çarşamba günü yaptığı açıklamada çatışmanın tarafları arasındaki anlaşmayı tarihi bir anlaşma olarak değerlendirdi. Anlaşmada Ömer el Beşir rejiminin geçtiğimiz Nisan ayının 11’inde düşmesinin ardından geçiş sürecindeki yetkiler ve otoriteler belirlendi.
GÖRÜŞMELER TEMEL ANLAŞMAZLIKLARI ÇÖZMEDİ
Etiyopyalı arabulucuyu suçlamıyor ve onun timsah gözyaşları döktüğünü söylemiyoruz. Ancak görüşmelerdeki atmosfer, gerek arabulucuların gerekse anlaşmazlığın taraflarının sabrı tükenmekte olan Sudan halkından yardım istediği bir yapıdaydı.
Geçiş sürecinde yönetim yapısındaki sorunları rehabilite ettiği iddia edilen anlaşma, temel anlaşmazlık noktalarına ilişkin yeni bir şey içermiyordu. Tersine, fiili olarak gerçekleşmemiş bir uzlaşmayı ortaya koyma noktasında aceleci bir çabadan ibaretti. Zor duruma düşmüş olma hissi, siyasi kavga ve uzun uzadıya yapılan tartışmalar nedeniyle herkesi sıkıntıya sokmuştu.
Özgürlük ve Değişim Güçleri içerisindeki silahlı unsurları kapsayan Devrimci Cephe, anlaşmayı ilk eleştirenlerdendi. Gerek anlaşmanın tarafları ve gerekse arabulucular, Addis Ababa’da Özgürlük ve Değişim Güçleri’yle Devrimci Cephe arasında, savaş ve barış meselelerinin ele alındığı görüş alışverişi sürecinin garanti altına alınmasını bekleyemediler.
Cephe, açıklamasında şunları ifade etti: “Addis Ababa’da Devrimci Cephe ile Özgürlük ve Değişim Güçleri arasında barış ve savaş konularının anlaşma belgesine dercedilmesi için istişarelerin yapıldığı süreçte müttefiklerimiz, ittifakın ortağı ve temel unsurlarından biri olan Devrimci Cephe ile koordine içerisinde olmadan anlaşmayı imzalamakta acele ediyorlar.”
YÖNETİM YAPISI VE ANAYASA HÂLÂ BELİRSİZ
Aynı şekilde Özgürlük ve Değişim Güçleri içerisindeki önemli unsurlardan biri olan Sudan Komünist Partisi de anlaşmayı, askeri hegemonyayı pekiştirdiği için reddetti. Parti, açıklamasında şunları ifade etti: “Anlaşma’nın anayasal bir düzenleme ile duyurulması, Özgürlük ve Değişim Güçleri içerisindeki bazı unsurların anlaşmayı ittifakın diğer unsurlarına sormadan imzalaması, Askeri Konsey’e hak etmediği bir meşruiyet vermektedir.”
Gerek anlaşmanın taraflarının gerekse arabulucuların anlaşmanın geçiş süreci yönetim yapısına değindiğini ileri sürüp de başbakanın seçilme şartlarına ilişkin bir maddenin yer almaması ve yetki sınırlarının belirlenmemesi, anlaşmanın kusurlarındandır.
Aynı şekilde parlamentonun yetkilerinin belirlenmemesi, parlamentodaki vekillerin sayısı ile mecliste kararların nasıl alınacağının belirlenmemesi de keza böyledir. Geçtiğimiz Cuma günü tamamlanan anayasa belgesinin ilanı bile anlaşmazlıklar nedeniyle ertelenmiştir.
EKONOMİK KRİZ EN TEMEL SORUN
Gerçekte rahatsızlık uyandıran şeyse, siyasi güçlerin ve Askeri Konsey’in, ülke istikrarından sorumlu olduklarını ve sokaklara çıkıp eski rejimi deviren halkın taleplerini karşılama zorunda olduklarını anlamış gibi görünmemeleri. Halk devriminin ana gerekçesi olan ekonomik krizde ortaya çıkan gerçek meydan okumayı görmezden geliyorlar.
Sudan halkı, şayet tartışmanın taraflarına olan güvenini haklı çıkaracak bir şey bulamaz ya da hükümet oluşturma icraatlarına başlama ve geçen Nisan ayından beri var olan anayasal boşluğa ilişkin reform yapma noktasında bir samimiyet ve kararlılık görmüyorsa, fedakarlığa hazır olacaktır.
Sudan gibi bir devletin siyasi boşluğun gölgesinde doğal kaynaklarını yatırıma dönüştürememesi, güç ve zenginliğini uyanış ve kalkınma için kullanmaması ayıptır. Aşırı yoksulluk tabloları, ötekileştirilen toplumsal grupların giderek artış kaydetmesi ve işsizliğin yaygınlaşması, insanların talep ve ihtiyaçlarıyla çelişen siyasetler nedeniyle ulusal ekonomide yaşanan yapısal sorunları yansıtan görüntülerin oluşmasına yol açtı.
* Yazının aslı sitesinden alınmıştır. (Çeviren: İslam Özkan)