Sudan’daki devrimin sembolü
Sudan’daki protestolarla ilgili bir video hızla tüm dünyaya yayıldı. Acaba, bu görüntüleri bu kadar güçlü kılan neydi?
Vanessa Friedman
Toplumsal ve politik çalkantıların yaşandığı dönemlerde, kimi zaman insanların hikâyelerini duygusal açıdan çerçeveleyen bir resim ortaya çıkar ve bir sembol haline gelir. Geçtiğimiz hafta, Aralık ayından bu yana kesintili biçimde devam eden protestoların yeni bir aşamaya ulaştığı Sudan’da, Başkan Ömer El Beşir’in baskıcı rejimine karşı düzenlenen gösteriler sırasında akıllı telefonla çekilen bir fotoğraf da bu türdendi.
DEVRİMİN TASVİRİ
Resimde, beyaz bir giysi içinde, altından halka küpeleri olan bir kadın bir arabanın üzerinde duruyordu. Konuşmasının ortasında bir kolu cennete uzanıp parmağı yukarıyı gösterirken diğer eli belinde, onu izleyen başlardan ve ânı kaydetmek için akıllı telefonları havaya kaldıran ellerden oluşan bir denizin ortasında, kameralara el sallarken yan taraftan görüntülenmişti. Salı günü Lana H. Harun tarafından Twitter’da paylaşılan bu görüntü, çarşamba sabahı 50 bin beğeni almış ve dünya genelindeki haber bültenlerine konu olmuştu.
Videodaki konuşmacı 22 yaşında bir öğrenci olan Alaa Salah o günden itibaren, kimi insanlar ona “Sudan Özgürlük Heykeli” diye seslendi; diğerleriyse onu yalnızca “beyaz çarşaflı kadın” diye adlandırdılar.
Şikago’da yaşayan ve fotoğrafı tüm sosyal hesaplarında paylaşan Sudan kökenli Amerikalı ve ırkçılık karşıtı bir eğitimci olan Hind Makki, “Bunun devrimin sembolü olacağından eminim” diyor.
Bunu düşünen yalnızca o değildi.
Bayan Makki’nin savunduğu kadarıyla, resmin barındırdığı güç, kısmen Salah’ın üzerindeki giysilerden kaynaklanıyor.
Bayan Makki, ışığı yansıtan küpelerin kadınlığı sembolize eden geleneksel düğün takıları olduğunu söylüyor. Ona göre, genç Sudanlılar arasında artık rağbet görmeyen (ve eski nesillere ait görülen) beyaz bir giysinin seçilmesi, “daha önceki askeri diktatörlüklere karşı gösteriler düzenleyen ve caddelerde yürürken bu şekilde giyinen anne ve anneannelerle olan bağlantıyı” yansıtıyordu.
Makki’nin aktardığı kadarıyla, bu beyaz giysi, aynı zamanda hukukçular ve avukatlar tarafından giyilen ve demokrasiyi çağrıştıran bir kıyafet. Beyaz, Mart ayında başlayan ve çoğu Ahfad Kadın Üniversitesi’nde (AUW) okuyan kişilerin katıldığı beyaz giysi kampanyasında, diğer insanlara da benzer kıyafetler giyerek desteklerini göstermeleri için ilham veren (ve bir sosyal medya kampanyası da yaratan) protestocu kadın öğrenciler tarafından benimsenen renkti.
NUBİA KRALÇESİ’NİN RUHU SUDAN’A DÖNDÜ
O zamandan bu yana beyaz giysili kadınlar, eski Nubia kraliçelerine atıfta bulunan ve güçlerini şimdiki protestolara öncülük eden kadınların gücüne bağlayan ‘Kandekalar’ adıyla anılıyorlar.
Bunların hiçbiri, annesi bu beyaz giysiler hakkında uzman bir moda tasarımcısı olan Alaa Salah’ın gözünden kaçmış olamazdı.
Dahası, Hind Makki’nin belirttiği üzere, bu referanslar Sudan’da beyaz renge kendi tarihçesini verirken, aynı zamanda yeni başlangıçların da bir göstergesi; ayrıca Amerika ve İngiltere’de kadınlara oy hakkı verilmesini savunan insanların ve Birleşik Devletler Kongre’sinde bu yılki açılış konuşmasını yapan kadınların dayanışma ve değişim ânını resmetmek için benimsediği renk olarak da görülüyor.
Bayan Makki, mesajlarına gösterilen tepkiler için “Yanıt olağanüstüydü; biraz fazla yoğundu,” diyor.
Ne var ki, aynı zamanda tehlikeli de; geçtiğimiz çarşamba günü, kimliğinin öğrenilmesinin ardından Alaa Salah, Twitter’da ölüm tehditleri aldığını duyurdu. “Baş eğmeyeceğim” dedi. “Sesimi bastıramazsınız. Başıma kötü bir şey gelirse, sorumlu El Beşir’dir.”
Lana Harun da benzer biçimde, bu fotoğrafın gücüyle ilgili neler hissettiğini soran insanlara yanıt vermek istediğini vurgulayan bir video yayınladı ve “Sudan için dua edin,” dedi.
ASKILI ELBİSE, KIRMIZILI KADIN VE KISA KOLLU GÖMLEK
Harun’un resmine verilen tepki, 2016 yılında Los Angeles’ta Alton Sterling’in katledilmesine karşı yapılan protestolar sırasında Baton Rouge’daki çevik kuvvet polisinin karşısına dikilen “askılı elbiseli kadın”; 2013 yılında İstanbul polisinin betonlaşma karşıtı bir gösteri sırasında gaz sıkması sonucu yüzünü yana çeviren “kırmızı elbiseli kadın” ve 1989’da Pekin’deki Tiananmen Meydanı’na giren tankların karşısına dikilen ve kısa kollu bir gömlek giyen genç adam dahil olmak üzere, temsil ettikleri tarihi anlarla özdeşleşen bazı görüntülerle tam olarak örtüşüyor.
Bu olayların tamamında, görüntüler, güçlerini kısmen bireylerin katışıksız ve olağan hallerinden, insanları kişiliksizleştiren bir savunma teçhizatı ya da askeri kıyafetlerden ziyade günlük kıyafetleri içinde olmalarından alıyor.
Bu, izleyicilerin çerçevedeki görüntüleri benimseme yollarından biridir; insanlar bu kişileri yakın ve fark edilebilir hissediyorlar; zira ayırt edilebilir renkler ve giysiler içindeler.
Ve böylesi fotoğrafların bahsedilen giysilerle anılması bir tesadüf değil. Bu, yalnızca resimleri nasıl tanımladığımızla ilgili değil, aynı zamanda resimleri giysilerle birlikte tanımlamamızla ilgili.
Gerçekten de, dünyanın dikkatini Sudan’a çeken şeyin ülkeyi bu halde resmeden bir fotoğraf olmasından rahatsız olduğunu dile getirse de, İngiltere’deki Cambridge Üniversitesi’nde görevli bir tarihçi olan Arthur Asseraf sosyal medyadaki yorumlarında, Lana Harun’un resmine şöyle tepki gösterdi; “Bu, inanılmaz derecede sinir bozucu ama aynı zamanda çok faydalı. Bu kadınların görüntüleri, bu hareketlerin dikkat çekmesi için çok önemli bir stratejik kaynak. O halde sokağa çıkın ve giysilerinizi giyin! Telefonlarınızı kullan! Temsil araçlarını ele geçirin!”
Fotoğrafın etkisi, Susan Sontag’ın “fotoğraf üzerine” adlı makalesinde yazdığı gibi, “tüm deneyimleri görüntülü hale getirerek demokratikleştirmek,” olgusuyla bağlantılı.
Hafızaya damgasını vuran bir resmi diğer bir resme bağlayan doğrudan bir çizgi, aradaki okyanusları ve zamanı aşan ortak bir kardeşlik ve insanlık duygusu mevcut.
*Yazının aslı The New York Times sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)