ABD askerleriyle birlikte Taliban’a karşı savaşan Abdül Razik, örgüte kan kusturmasının bedelini mi ödemişti? Yoksa sahiden suikastın arkasında Pakistan’ın namlı gizli servisi ISI ya da Pakistan ordusu mu vardı? Afganistan’da o kadar çok insanın Razik’i ABD’nin öldürdüğüne inanmasına ne demeli? ABD sahiden Pakistan istedi diye böyle bir şey yapar mıydı?
Vazgeçilemeyen kahraman-amansız savaşçı-uyuşturucu kaçakçısı-milyoner cani “General” Abdül Razik’in hükmünü ülke çapına yayma hevesini 2018 Ekim’inde, sahte kimlikle Kandahar Valiliği’nin elit muhafızları arasına katılmayı başarmış bir delikanlı söndürdü. Razik’in bol kanlı hayatıyla birlikte. Afganistan’daki parlamento seçimlerinden iki gün önce, en üst düzeydeki ABD’li ve Afgan güvenlik yetkililerinin katıldığı toplantının çıkışında, henüz yirmisine basmamış bu delikanlı, Afganistan’daki NATO ve ABD kuvvetlerinin o sıradaki komutanı General Scott Miller’e birkaç metre mesafede birden Kalaşnikov’unu kaldırıp etrafı taramaya başladı, o güne sayısız suikast teşebbüsü atlatmış Abdül Razik ve Kandahar istihbaratının başındaki Abdül Mümin dahil dört Afgan yetkiliyi öldürdü, Kandahar Valisi’ni, Güney Afganistan’daki ABD birliklerinin komutanı tuğgenerali yaraladı. Miller’i vuramadı. İlk olarak Razik’i hedef almış, silahını ötekilere çevirirken üstüne mermi yağmaya başlamıştı. Yere yığılana kadar esas yapacağını yapmıştı ama.
General Miller ve bazı yetkililer, yaralılarla birlikte helikopterle oradan ayrıldıktan sonra, araçlarıyla valilik sarayından çıkıp Kandahar’daki hava üssüne gitmek isteyen ABD askerleriyle avlu kapısındaki Afgan askerleri kısa süre çatıştılar. Bir Afgan askeri vurulup öldü. Amerikan konvoyu yolda bir saldırıya daha uğradı. Razik’i Amerikalıların vurduğu dedikodusu onlardan önce avludan çıkmış, yayılmaktaydı. İntihar eylemcisi için denklem son derece basit, değişik çıkarların, arzuların, hırsların, hislerin birbirine bulaştığı hayat karmaşık.
Kandahar’la yetinmeyip, Afganistan çapında kudret kazanmak isteyen, ulusal düzlemde siyasete girmeye hazırlanan, bu nedenle asıp keserken artık biraz daha dikkatli davranan Razik’in, henüz bir ay önce kurtulduğu son suikast girişiminin ardından kendini mâlikânesine kapatması işe yaramamıştı. Saray yavrusunun ağaçlarla, çiçeklerle dolu, peyzajı özenle düzenlenmiş, ortalama şehir parkı büyüklüğündeki avlusu, Afganistan ve başka birçok ülkede “kudret”in dünyevî karşılığının ne olduğu hakkında düşünmek isteyenler için elverişli bir malzeme. Ya da uluslararası uyuşturucu kaçakçılığının parasal boyutları üzerine araştırma yapacak olanlar için. Ve tabiî, insanlığın ayrıcalıklı kısmını sahiden böyle parklarla dolu temiz pak şehirlerde yaşatabilen dünya düzeninin beri tarafta nelerin üzerinde yükseldiğini merak edenler için. Herhangi bir Kuzey Amerikalı zengin Abdül Razik gibileriyle aynı odada bulunmayı bile istemez. Ama dünyanın en güçlü ordusunun komutanlarının -“gerekiyorsa”!- onu el üstünde tutmalarından hoşnuttur.
TALİBANCILAR ŞARKIYLA DANSLA KUTLADI
Razik, günün birinde bedeninde ölümcül yara açacak darbeden onu ABD’li komutanların koruyamayacağını kestiriyor olmalıydı. Yaşadığı ortamda işlerin nasıl döndüğüne dair içgüdüsel bilgiye sahip biri olması beklenir. Yoksa bunca düşmanla, hayatta kalamazdı. Mecbur olmadıkça mâlikânesinden çıkmadığı günlerin ardından, suikastçı en olmayacak yerde, olmayacak görünen ama pekâlâ mâkûl sûrette karşısına çıkmıştı. Afganistan’daki operasyonel-vurucu gücün en üst düzey askerinin, polisinin, istihbaratçısının biraraya geldiği toplantı odasının girişinde, birini göğsüne birini sırtına astığı iki Kalaşnikov’uyla sessiz sakin oturan genç muhafız, görüşmelerini tamamlayıp helikopterlerine yürüyen katılımcılara eşlik ederken birden hızlanmış, hepsinin önüne geçmiş, silahını kavrayıp kaldırmış, onlara dönüp Razik’in kanlı, korkunç yöresel hükümdarlığına son vermişti.
Hakimiyet kurdukları her yerde müziği, dansı yasaklayan Talibancılar, Kabil merkez hapishanesinde, “Razik’i de Kandahar’da vurdular” mealinde sözlerle şarkılar söyleyip danslar ettiler. Taliban ulemasından Mevlevi Abdül Gaffur, “Bu Razik,” dedi, Pakistan’da, Ketta’daki bir toplantıda, “sorgusuz yargısız iki bin sekiz yüz kişiyi öldürüp Kandahar’ın kumlarına gömdü; anaları hâlâ onları bekliyor.” Abdül Gaffur, “Razik’in göğsünde delik açan talib” ile cennette kavuşmayı dilerken, “Allah Razik’i de Scott Miller’iyle buluştursun,” diye ekledi. Gaffur, “keşke Scott Miller de ölseydi” diyen liderlerine katılmadığını belirtti: “Beş yüz Amerikalı ölse, Razik’in ölümüne sevindiğim kadar sevinmezdim.”
Ölümünden hemen sonra her tarafa boy boy resimleri asılıp millî kahraman muamelesi yapılan Razik’in öldürülmesi ABD’lilere epey gerilim yaşattı. Razik’i onların öldürdüğüne ilişkin söylenti, sokağın, fısıltı gazetesinin yanısıra, sosyal medyada da yayılmıştı. Eski başkan Hamid Karzai, ABD Büyükelçisi John Bass’a, ülkesinde halkın Razik’i Pakistan’ın isteği üzerine ABD’nin öldürdüğüne inandığını söyledi. İki gün sonra bir Afgan askerinin durup dururken NATO askerlerine ateş açması, Karzai’nin boş konuşmadığını gösterdi. Siyasete atılma ve muhtemelen başkanlığa oynama hesapları yapan Razik’in, yeni başkan Eşref Gani’ye yönelik olumsuz tutumunun ABD tarafından hoş karşılanmayacağı açıktı. Bu bilgi söylentileri besliyordu. Doğan gerilim üzerine ABD askerleri ortalıktan çekildi. Ortak operasyonlar iptal edildi. Subaylar arası görüşmeler telefon konuşmalarına indirgendi, toplantılar muazzam artırılmış güvenlik tedbirleriyle yapıldı, ABD yeni güvenlik protokolü uygulamaya başladı. ABD subaylarıyla Razik’in sarmaş dolaş fotoğrafları geçmişte kaldı.
'GÜLBEDDİN'
Öbür muhafızların Gülbeddin adıyla tanıdığı, asıl adı Raz Muhammed olan delikanlının saldırıdan altı ay önce Pakistan’da Taliban’la askerî eğitime çıktığı, biraz geç öğrenilecekti. O da Talibancılar eylemin sahipliğine delil mahiyetinde, saldırıdan sonra bu eğitimin videosunu yayımladığında. Videoda Raz Muhammed hedefe atış talimi yaparken de görülüyordu.
Raz Muhammed, 2018 Ağustos’unda Kandahar’a gelmiş, bir yıldır valilik muhafızlığı yapan kuzeni Beşir Ahmed’in tavsiyesiyle, hakkında geniş soruşturma yapılmadan muhafız birliğine kabul edilmişti. Öbür muhafızlarla pek konuşmayan Raz Muhammed’in mütemadiyen telefonla görüştüğü Beşir Ahmed, saldırıdan yarım saat önce ortalıktan toz olmuştu. Raz Muhammed Kalaşnikov’unu ateşlemeden beş-on dakika önce Pakistan’daki bir Taliban komutanını arayıp iki buçuk dakika görüşmüştü. Muhatabı, örgütün intihar saldırılarından sorumlu elemanlarındandı.
ABD askerleriyle birlikte Taliban’a karşı savaşan Abdül Razik, örgüte kan kusturmasının bedelini mi ödemişti? Yoksa sahiden suikastın arkasında Pakistan’ın namlı gizli servisi ISI ya da Pakistan ordusu mu vardı? Afganistan’da o kadar çok insanın Razik’i ABD’nin öldürdüğüne inanmasına ne demeli? ABD sahiden Pakistan istedi diye böyle bir şey yapar mıydı? Bariz şekilde eli kanlı bir cani olarak sahnede gözüktüğü zamanlarda bile Razik’e sahip çıkmıştı Afganistan’daki ABD yetkilileri; onu niye öldürmek istesinler?
Tarih böyle vücuda getiriliyor. Herkes başka şey istiyor, kimsenin istediği tam olmuyor. Beraber yürüyenler birbirlerinin cebinden birşeyler aşırmaya çalışıyor.