Sur için, yeniden…
Emir Ankara’da alınmıştı ve Sur’da daha önce boşaltılmış evler birer birer yıkılmaya başlayınca, Alipaşa’da oturan bazı aileler evlerini terk etmeye başladı. Bazıları ise hâlâ “Evimize bomba atsınlar, kimyasal atsınlar, bizi evlerimizle birlikte yok etsinler” diyor.
DİYARBAKIR - Diyarbakır’da çalışan gazeteciler dönüp dolaşıp Sur ilçesindeki yıkımı anlatıyor. Burada çalışan gazetecilerin dönüp dolaşıp Sur’u anlatması, haber merkezlerinde ve okur nezdinde nasıl değerlendiriliyor bilemem. Ama Sur’u anlatmayan ya da anlatma isteği ile kıvranmayan gazeteci yoktur Diyarbakır’da. Çünkü 2015’te uzun bir kuşatma ve çatışma yaşandı Sur’da. Sadece burada yaşayan insanların değil şehrin en uzak noktasındaki insanların da yüreğini ağzına getiren patlamalar ve çatışma sesleri günlerce susmadı. İnsanların aklı terk etmek zorunda kaldıkları evlerinde, akrabalarında, komşularında kaldı. Cenazelerin sokak ortasında bekletilmesi ise bütün şehrin kimyasını bozdu.
Çatışmalar bitti, ancak yerle bir edilen 6 mahalleye giriş çıkışlar hâlâ yasak. Hatta yüksek bir yere çıkıp şimdi yerinde yeller esen 6 mahallenin fotoğrafını çekmek de yasak.
İnsanlar öldürüldü, yerinden yurdundan edildi ve o müthiş sokaklarıyla bir tarihsel mekan yok edildi. Bu travmadan gazetecilerin de payına düşeni almamış olması imkansız. Dönüp dolaşıp Sur’u anlatması da bu nedenle olmalı. Ama esas neden, elbette, Sur’un geriye kalan mahallelerinin de yıkım tehlikesi altında olması.
KARAR ANKARA’DA ALINMIŞTI
Derken acele kamulaştırma yasası ile Sur’un Lalebey ile Alipaşa mahallelerinin boşaltılması istendi. Karar Ankara’da alınmıştı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu kararı alırken nasıl bir araştırma yapmıştı, kimlere sormuştu? Burada yaşayan insanların ekonomik durumunu iyi tahlil etmiş miydi? Burada yaşayan insanlar buradan sökülüp atıldıktan sonra ne yapacaklardı, bu konuda bir öngörü var mıydı?
Geçen zaman gösteriyor ki bu soruların hiçbiri Bakanlığı pek ilgilendirmemiş. Kayyımla yönetilen belediyeden bilgi almış olabilirler ama buradan alınan bilginin sağlıklı olduğuna hiçbir aklı başında insan inanmaz. Sur’un 6 mahallesi yerle bir edilirken sesini çıkarmayan mevcut hükümetin yerel yöneticilerinin Sur’un yıkımına hayır demesini beklemek saflık olur. Konuyla ilgilenen sivil toplum örgütleri, kimsenin kendilerine danışmadığını ilk günden itibaren dile getirdiler zaten.
Emir Ankara’dan gelince mayıs ayının son günlerinde iş makineleri, hafriyat kamyonları polis ve zabıta ekipleri eşliğinde Alipaşa Mahallesi'ne girdi. Bayrama kadar yıkım devam etti. Bayramda verilen iki günlük aradan sonra yıkım devam etti.
HÜKÜMETİN KULAKLARI TIKALI
Kentteki sivil toplum örgütü ve siyasi partilerin bir araya gelerek kurduğu Sur’un Yıkımına Hayır Platformu, bu süreçte hep Sur halkının yanında oldu. OHAL koşullarında çeşitli etkinlikler düzenlediler. Örneğin Ramazan ayı boyunca Suriçi’nin değişik sokaklarında iftar sofralarının kurulmasına öncülük ettiler.
Bunun yanı sıra Avrupa ve Türkiye’nin değişik illerinde Sur için bir duyarlılık yaratmak umuduyla çalışmalar yürüttüler. Avrupa ve Türkiye’de çeşitli kampanyalar yürütülüyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok Alatlı, Adalet Yürüyüşü’ne ara vererek, bir heyetle Sur’da incelemelerde bulundu.
Bütün bunlar yapılırken hükümetin, İçişleri Bakanlığı yetkililerinin ve yerel yöneticilerin kulakları Sur’a karşı tıkalı. Israrla buradaki insani dramı ve tarhihsel dokunun korunmasını görmezden geliyorlar.
BAZI EVLER BOŞALDI AMA DİRENENLER DE VAR
Emir Ankara’da alınmıştı ve daha önce boşaltılmış evler birer birer yıkılmaya başlayınca, Alipaşa’da oturan bazı aileler evlerini terk etmeye başladı. Bazıları ise hâlâ “Evimize bomba atsınlar, kimyasal atsınlar, bizi evlerimizle birlikte yok etsinler” diyor.
Gidecek hiçbir yeri olmayan insanlar bunu söylüyor. İçinde bulundukları ekonomik koşullar, Sur’dan başka bir yerde yaşamalarına izin vermeyecek kadar kötü. Devletin teklif ettiği para ise asla yeni bir hayata umutlu başlamaları için yeterli değil.
Ama devlet Sur’u yıkmaya devam ediyor. Daha önce buradan göç edenlerin şimdi hangi koşullarda yaşadıklarına dönüp baksa, hani sosyal devlet-hukuk devleti gereği dönüp baksa, belki bu yıkımdan vazgeçer, belki çevrecilerin önerdiği “yerinde dönüşüm projesine” olumlu bakar. Ama devlet, dönüp bakmıyor. Emir Ankara’dan gelince yıkım ekipleri 40 derecenin altına düşmeyen sıcak havada yıkmaya devam ediyor.
SUR İÇİN ADALET
Hükümete yakın medya CHP lideri Kemal Kılçdaroğlu’nun başlattığı Adalet Yürüyüşünü mümkün olduğunca görmedi, görmek zorunda kaldığında da dikkatleri başka yerlere çekmeye çalıştı. Hükümete yakın medyanın son marifeti, mitinge kaç kişinin katıldığı yönünde başlattığı tartışma oldu. Bu sayede sosyal medyada mitingin amacından, mitingde verilen mesajlardan çok, mitinge kaç kişinin katıldığı üzerine tartışma yürüdü. Bütün manipülasyonlara rağmen yürüyüş Türkiye’de ve dünyada gündem olmayı başardı.
Mitinge Sur’un Yıkımına Hayır Platformu içinde yer alan kurum ve kişiler de katıldı. Seslerini ne kadar duyurdular bu gürültü içinde bilinmez, ama orada, miting meydanında Sur için de adalet talep etmek için bulundular.
Sur’un Yıkımına Hayır Platformu kamuoyunda duyarlılık yaratmak için yeni bir video yayınladı. Kürtçe ve Türkçe seslendirilen bu videoda, deniz kıyısında kumdan surlar yapan çocuklar ve onlara giderek yaklaşan bir postal görünüyor. Postal tam surları ezecekken çocuklar elleriyle barikat kuruyor. Video, görüntünün üstüne düşen “Sur’a ses ver” çağrısıyla bitiyor.
Sur’un şimdi yaşadığı aynen böyle bir şey. Dev bir postal ezmeye çalışıyor Sur’u ve Sur’da yaşayan insanların gücü, bu dev postalı durdurmaya çalışan çocukların elleri kadar bir şey.
Sur’un sokaklarıyla tanışan, insanlarıyla konuşan herkes Sur’un yıkımına hayır diyecektir. Bunun için Sur’da 15 dakika dolaşmaları yetecektir. Ve o zaman o çocuk eller, postalları durdurabilecek güce kavuşacaktır.