'Sürdürülebilir madencilik yalanına inanmamızı bekliyorlar'

Ankara'daki 'Sorumlu Altın Madenciliği Konferansı'na tepki gösteren çevre örgütleri, "Kendini aklama çabası içinde ‘sürdürülebilir madencilik’ yalanına inanmamızı bekliyorlar" açıklaması yaptı.

Abone ol

DUVAR - Ekoloji Birliği, İklim Adaleti Koalisyonu, Ekokırım Çalışma Grubu İliç Doğa ve Çevre Platformu; Ankara’da Dünya Altın Konseyi ve Türkiye Altın Madencileri Derneği ortaklığında gerçekleştirilen ‘Sorumlu Altın Madenciliği Konferansı’ adıyla yapılan toplantıyı protesto etti.

Yapılan basın açıklamasında, "Bugün yüzde 1'in zenginliği için altının geleceğini konuşanlar, İliç’te milyonlarca ton zehirli kimyasal atığın altındaki işçilerin adını bile anmayacaklar. İliç’i unutturmayacağız, kapasite artışını yaptırmayacağız, o madeni kapattıracağız" ifadeleri kullanıldı.

Çevre örgütlerinden yapılan açıklama şöyle: 

“Altın madenciliğinin, milyonlarca ton zehirli kimyasal atıkla topraklarımızı, havamızı, suyumuzu kirlettiği, tüm canlı yaşamını geri dönüşsüz, ölümcül sonuçlarla karşı karşıya bıraktığı gerçeğinin içindeyiz! Bu yüksek tehlikeli madencilik gerçeğinin sonuçlarını yıllardır haritadan silinen köylerimizde, patlatmalarla paramparça ettikleri dağlarımızda, yok ettikleri orman ekosistemlerimizde, su havzalarımızda yaşıyoruz!

Ülkenin dört bir yanında Artvin’den, Çanakkale’ye, Ordu’dan, Balıkesir’e, Kayseri’den Eskişehir’e, Sivas’tan, İzmir’e, Kütahya’dan, Erzincan’a, Konya’dan, Bursa’ya, Gümüşhane’den, Manisa’ya, Tokat’tan, Nevşehir’e ölüm çukurlarına, kimyasal atıktan oluşan pasa dağlarına, asit havuzlarına mecbur bırakılıyoruz!

13 Şubat’ta Erzincan İliç’te Çöpler Kompleks Altın Madeni’nde yaşanan katliam ülkenin başına gelmiş en büyük ekokırım suçudur! Kanada merkezli Ssr Mining ve siyasi iktidara yakın Çalık grubuna ait Anagold’a karşı yıllardır açılan davalara, suç duyurularına, uyarılara rağmen devletin hiçbir önlem almaması, denetim yapmaması sonucu göz göre göre bu facia yaşanmıştır. Denetlenmeyen Uşak’ Kışladağ’da da benzeri kazaların yaşanması an meselesidir biliyoruz!

Fırat’ın kıyısında, zehirli kimyasalların toprağa, havaya, suya karışması, Çernobil benzeri bir felaket ile karşı karşıya olduğumuz gerçeği kamuoyundan saklandı! Bu ekokırım suçunun gerçek sorumluları hakkında hiçbir işlem yapılmadı! Ne şirketin üst düzey yöneticileri ne de devletin hiçbir bakanlığı sorumluluk almadı!

'SÜRDÜRÜLEBİLİR MADENCİLİK YALANINA İNANMAMIZI BEKLİYORLAR'

Ve ne ilginçtir ki bugün Ankara’da Dünya Altın Konseyi ve Türkiye Altın Madencileri Derneği ortaklığında gerçekleştirilen ‘Sorumlu Altın Madenciliği Konferansı’ adıyla bir toplantı yapılmaktadır. Yaşanılan felaketlerde altın madencilerinin herhangi bir sorumluluk almadığı gerçeği ortadayken belli ki kendini aklama çabası içinde madenciler! ‘Sürdürülebilir Madencilik’ yalanına inanmamızı bekliyorlar!

Soruyoruz; tarım alanlarını, meraları, hayvancılığı bitiren maden sahalarında, zorla göç ettirilen, toprakları kamulaştırılan, yaşam alanları ellerinden alınan, kendi kendini idame ettirme imkanlarından, geçim kaynaklarından mahrum bırakılan insanların sorumlusu kim peki! Maden alanlarında yaşanan kirlenmenin sonucunda erken ölüm ve kronik hastalıklara maruz kalan bu insanların yaşam haklarını ellerinden alanlar kim peki?

Avrupa’da yasaklanmış siyanür liçli altın aadenciliğine ülkemizi, topraklarımızı, insanımızı mecbur edenler, madenciler için her türlü yasal zemini hazırlıyor, hukuki engelleri ortadan kaldırıyor! Sadece altın piyasasındaki, borsadaki  değer yükselişlerini umursayan, doğanın değerini umursayan doğayı kullanılabilir bir meta olarak gören ülkelerle rant ortaklığı yapıyor!

Bu coğrafyanın kaderi bu rant ortağı anlayışa, vahşi altın madenciliğine terk edilemez! İliç’teki ekokırımın üstünü kapatmaya çalışanların madeni kapatmayı akıllarından bile geçirmediğinin farkındayız!

Doğayı sömürü aracı olarak gören madenciliğin temsilcilerini ağırlıyor bugün Ankara, bir gereksinim olmayan altının geleceğini konuşacaklar. Tonlarca altının yeryüzünün derinliklerinden sökülüp çıkarılması, siyanür ile ayrıştırılması ve geride bıraktığı milyonlarca ton zehirli kimyasal atığın asla rehabilite edilemeyeceğini onlar da biliyor olmalarına rağmen, ısrarla sürdürülebilir madencilik yalanını anlatacaklar!

'ALTIN DÜNYA NÜFUSUNUN YÜZDE 99'U İÇİN EKOKIRIM SUÇ MAHALİ DEMEK'

Sürdürülebilir bir dünya istiyorsak altın madenciliğinden vazgeçmeliyiz. Bankaların kasalarında tozlanmayı bekleyen altın dünya nüfusunun yüzde 1'i için zenginlik, dünyanın geri kalan yüzde 99'u içinse geri dönüşsüz ekokırım suç mahali demektir. Bugün yüzde 1'in zenginliği için altının geleceğini konuşanlar, İliç’te milyonlarca ton zehirli kimyasal atığın altındaki işçilerin adını bile anmayacaklar! İliç’i unutturmayacağız, kapasite artışını yaptırmayacağız, o madeni kapattıracağız!

Yeryüzüyle barışmadan yeryüzünün kurtuluşu mümkün olmayacak! Doğa hakkı için mücadele eden, altın madenciliğine karşı yaşam alanlarını, topraklarını, geleceğini savunanlar yan yana gelecek ve yeryüzüne savaş açmış olanları durduracak! Tüm doğa, emek, kadın  ve insan hakları alanında mücadele eden kurum ve kuruluşlara, meslek odalarına, siyasi partilere bu savaşa ortak olmayın yanımızda olun diyoruz!

Dayanışmayla tüm altın madenleri kapatılıncaya kadar!”