“Sabah kalktım, sitenize baktım, 2016’daki sayfa mı yeniden yayına verildi acaba diye düşündüm. Mardin’e, Batman’a, Halfeti’ye kayyım atandı diyor, Ahmet Türk yine görevden alındı diyor haberler... Burasıyla Türkiye arasında saat farkı var, biz iki saat geriden geliyoruz ama Türkiye’de zaman da başka türlü, birden bire 2016’ya geri gidilebiliyor...”
4 Kasım 2024 sabahı yurtdışındaki bir okuyucumuzdan gelen mesaj böyleydi. Daha bir kaç hafta önce Bahçeli’nin tokalaşması ile 2011-2013 arasındaki “çözüm arayışı süreci" geri gelebilir mi diye konuşulmaya başlanmışken bir ay içinde 2016’da başlayan kayyımlar sürecine geri dönülüvermiş oldu. Yerel seçimin hemen ardından Van’da başlayıp geri adım atılan, Hakkari Büyükşehir Belediyesi eşbaşkanlarının görevden alınmalarıyla sınırlı kalmış görünen kayyım atamaları Esenyurt’la ve işte şimdi yine Mardin, Batman ve Halfeti’yle tam gaz devam ediyor. Esenyurt’ta, Mardin’de, Van’da, Batman’da ve başka bir çok merkezde kayyıma karşı eylemlere yasaklar getiriliyor. Ahmet Türk kendi ifadesiyle, ‘Guinnes Rekorlar Kitabı’na giriyor”...
***
Peki ne oluyor da bu adı konmamış, varlığı teyit edilememiş, yine de bir ‘beklenti’ yaratabilmiş yeni ‘süreç’ zamanda böyle kaymalar, oynamalar, zıplamalar yaratıyor?
Sıralamaya başlandığında İsrail’in son bir yılda -engellenemeyen değil de engellenmeyen- saldırganlığından girilip, ABD seçimlerinin muhtemel sonuçlarına, Ortadoğu’daki yeni enerji rotasına, muhalefetin gelecek seçimdeki cumhurbaşkanı adayının kim olacağına varan uzun bir ‘iç ve dış faktörler’ listesi de açılıveriyor önümüzde. Ancak meselenin kendisi de az buz ‘dinamik’ değil. (Böylesi süreçlere dair Gazete Duvar’da bugün yayınlanan ve Mühdan Sağlam’ın sorularını yanıtlayan ‘Otoriter Çatışma Yönetimi Açısından 2015 Sonrası Değişen Dinamikleriyle Kürt Sorununa Bakmak’ raporunun yazarı Dr. Güneş Daşlı’nın değerlendirmelerini de şu gündemde kaçıranlar için tavsiye edelim. )
Ve o dinamikler içerisinde ne yaşandığını da yine Ahmet Türk, görevden alınmasının ardından yaptığı açıklamada tarif etti. “Şimdi bu kayyım atamaları, görevden almalar yapılıyorsa o zaman Bahçeli’nin açıklamaları ne oldu?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Bunlar hesaplanan şeylerdir. Bu açıklamanın hemen arkasında. Yaptıkları görüşmelerde beklenen sonucu alamadıkları için yaptıklarını düşünüyorum. Bunlar zaman içinde açığa çıkacak. Biz de açıklamayı değerli bulduk. Eşitliğin olduğu bir Türkiye'yi özlüyoruz. Yavaş yavaş bir açılım ya da kucaklayıcı bir siyasetin olmasını bekliyorduk. Ama maalesef operasyonlar asıl niyetlerini ortaya çıkardı."
Burada herhalde kilit nokta, Türk’ün ilan edilmeden yürütülen görüşmelerde “beklenen sonuç alınamayınca” kayyım düğmesine basıldığını işaret eden ifadesinde yer alıyor. Ki diğer tarafa bakıldığında da TUSAŞ saldırısı akla geliyor: ‘Beklenen sonuçlar’ alınmakta olsa beş sivilin canına mal olan o saldırı gerçekleşir miydi?
***
Oslo’dan başlayarak 2011-2013 aralığında bir ‘barış’ için konuşulurken Suriye’den başlayarak bütün bölgeyi sarsan bir ‘savaş’ dönemine geçilmişti. Bugünse Filistin’den İran’a, Lübnan’a, Yemen’e ve yine Suriye’ye uzanan yeni bir saldırganlık ve savaş dalgası yükseliyor. Böyle bir ortamda, içerde bir ‘barış’ın tekrar konuşulmaya başlanmasının kerameti de bir kez daha anlaşılıyor. “Kürt sorunu yoktur, olmamıştır” diye çıkılan yolda ‘iç cephe’ tahkimi hep ilk planda olacak. Bu tahkimatı engelleyecek ya da engelleme ihtimali olan hiçbir gelişmeye de izin verilmeyecek.
Yeni ‘süreç’ için plan bu...