Suriçi'nin gerçek hikayesi

Ahmet Çakmak'ın son kitabı Çiftkafa'nın Kitabı Alakarga Yayınları'ndan çıktı. Duygu yüklü ve farklı bir dile sahip şiirleriyle tanıdığımız Ahmet Çakmak, şiir geleneğinden geldiğini hissettiriyor romanında.

Abone ol

Can Doğan

1991 yılında şiirle edebiyat dünyasına adım atan ve o günden bugüne şiirleriyle adını sıklıkla duyduğumuz Ahmet Çakmak, bu kez bir romanla karşımıza çıkıyor: Çiftkafa’nın Kitabı. Memleket ahvalini içeriden, tam da yerinden anlatan Çakmak, bir aile hikâyesi üzerinden Suriçi’ni eğiliyor.

Devlet eliyle yaşanan değişimlerin, dönüşümlerin ve düşmanlıkların altını çizen yazar, bir yanıyla okurunu harekete geçirip mücadele gücü verirken, bir yanıyla oldukça duygusal bir üslup kullanıyor. Fakat fazlasıyla gerçekçi bu kitap, bir memleketi, Türkiye’yi en keskin, en gerçekçi haliyle aktarıyor.

Çiftkafa’nın Kitabı – Suriçi’nin yüzyıllık hikâyesi, Ahmet Çakmak, Alakarga Yayınları, Kasım 2016

İKİ DİLİN AHENGİ

İki dil bildiği ve iki dille düşündüğü için (Kürtçe-Türkçe) çevresi tarafından Çiftkafa lakabı takılan karakterin dünyasından görüyoruz anlatılanları. Çiftkafa ve ailesinin yaşantısı üzerinden bir toplumun, bir ülkenin panoramasını çiziyor Çakmak. Yerinden yurdundan edilen, sürgüne gönderilen, daha dün yardımlaştığı komşusuyla bugün hasım olan insanların hikâyesine yer veriyor kitabında. Bir yanıyla bir yol ve yolculuk hikâyesi de bu anlamda. Bir şehri, memleketi terk ederken, hem bu anın hem de bu anın hissettirdiklerini, tanıklıklarını çarpıcı bir dille veriyor.

Her ne kadar başat tema olarak Suriçi’nde yer alanları aktarıyor gibi görünmese de kitap, esasen Suriçi’nin dünü, bugünü ve muhtemel yarınını gözler önüne seriyor. Suriçi’nde yaşanmış ne varsa, bugün ne yaşanıyorsa, televizyon ekranlarında karşımıza çıkmayan her şeye dikkatimizi çekerek bıçak sırtı bir konuyu ele alıyor.

Duygu yüklü ve farklı bir dile sahip şiirleriyle tanıdığımız Ahmet Çakmak, şiir geleneğinden geldiğini hissettiriyor da romanında. Özgün üslubunun ahengi daha ilk satırlardan fark ettiriyor kendisini. Neredeyse her gün tanık olduğumuz ya da bir şekilde haberini aldığımız insanların, kültürlerin gerçeğini handiyse kazısa da acıyla ve keskinliğiyle; esasen oldukça naif bir dünya da kuruyor anlatısında. Çoluk çocuk, genç yaşlı, hısım hasım; kim varsa tanıyoruz, biliyoruz.

Bizi bir gerçeklikten koparmadan başka bir gerçekliğe, kendine has üslubu ve ahengiyle taşıyor Çakmak. Çiftkafa’nın Kitabı’nı hem tanıdık hem yabancı bulacak, gözleriniz dolarken de aynı zamanda umut ve direnç bularak okuyacaksınız.