Suriye son dönemlerde çok enteresan gelişmelere tanık oluyor. Muhalefete yakın basının, 2011’den önce Suriye ekonomisinin yüzde 60’ını kontrol altında tuttuğu ve ülkedeki yolsuzluğun ana aktörlerinden biri olduğunu ileri sürdüğü Rami Mahluf’la Beşşar Esad arasındaki anlaşmazlığa ilişkin iddialar, ilk kez Kara Para Aklamayla Mücadele Komisyonu’nun kurulduğu geçen yaz ortaya çıkmıştı. Ancak geçtiğimiz günlerde Esad’ın kuzeni olan Mahluf’un, şirketlerine el konulmasının ardından mevcut icraatı eleştiren bir video yayınlanması, artık konuyu bir iddia ya da sızıntı olmaktan çıkartarak ete kemiğe büründürmüş oldu.
Peki Rami Mahluf neden video yayınlayarak kamuoyuna hitap etme ihtiyacı hissetti? Öyle görünüyor ki bunun birkaç anlamı var. İlk olarak Mahluf ya Beşşar Esad’dan tümüyle umudunu kesmiş durumda ve bu yüzden derdini kamuoyuyla paylaşmayı tercih etti ya da Esad, Mahluf’u artık muhatap almak istemiyor ve görüşme taleplerini geri çeviriyor, başka alternatifi kalmayan Mahluf doğrudan kamuoyuna hitap etmeyi tercih etti. Şayet böyle olduysa bu bir anlamda çaresizliğin dışa vurumu demek. Yayınladığı videoda çalışanlarının tutuklandığından şikâyet eden Mahluf, Beşşar Esad’a bir anlamda meydan okuyarak başkanın hesabını şirket yöneticileriyle değil kendisiyle görmesini istedi.
Basında yer alan bilgilere göre, ne Mahluf ne de şirket yöneticileri üç haftadır güvenlik güçlerinin el koyduğu SyriaTel’e ait plaza binasına giremiyor. Kaynaklar güvenlik güçlerinin sadece SyriaTel’e değil, Rami Mahluf’un sahibi olduğu birçok şirketin yanı sıra el Vatan Gazetesi gibi basın yayın organlarına, Ramak ve el Bustan gibi hayır kurumu ve yardım kuruluşlarına da el koyduğunu belirtiyor.
Sosyal medyada ise farklı iddialar havada uçuşuyor, bunların birçoğu kaale alınamayacak türden. Hatta sosyal medyadaki bazı hesaplar, internet ve videolar üzerinden gerçekleşen atışmaların Lazkiye’de Mahluf taraftarlarıyla Esad yanlıları arasında açık bir çatışmaya dönüştüğünü bile yazdı. Ancak bu iddiaların sahada bir karşılığı yok.
Anlaşmazlığın boyutlarını anlama bakımından bu tutuklamaları tam olarak hangi istihbarat kurumunun yaptığını belirlemek oldukça önemli. Yönetim içerisindeki mekanizmalarda üst düzey konum işgal edenler arasında kim bu kararları alıyor? Bu kişi, İran’a mı Rusya’ya mı bağlı? Bu yaşananların İran’la Rusya arasında Suriye üzerinde yaşanan nüfuz rekabetiyle yakından ilgisi var mı? Gerçekten bu iki ülke arasında nüfuz çatışması var mı?
Öte yandan Mahluf’la Esad arasında yaşanan çatışmaların su yüzüne çıkmaya başladığı süreçte başka bir olay yaşandı, Mısır’ın Port Said kentindeki gümrük idaresi, Mahluf’a ait “Milkman” şirketinin ihraç ürünlerini taşıyan gemide süt ve süt tozu kolileri içerisine gizlenmiş uyuşturucu haplara el konduğunu açıkladı. Kahire yönetimi açıklamasında, Suriye'den Mısır’ın doğusundaki Said Limanı'na doğrudan "geçiş" ile gelen "EGY Crown" gemisinin Suriye menşeli süt taşıdığını ve kontrol sırasında "süt" kutularının içinde saklanmış 4 tonluk uyuşturucunun ortaya çıktığı açıklandı. Mısır medyasına göre, bu sevkıyatın asıl hedefi Libya idi.
Suriyeli işadamı Rami Mahluf’un sahip olduğu “Milkman” şirketi ise aynı gün yayınladığı yanıtta iddiaları yalanladı. Şirket, asla böyle bir kaçakçılığın söz konusu olmadığını belirterek uyuşturucu kaçakçılarının kendi faaliyetlerini yürütmek için şirketi kullandığını açıkladı. Ardından Rami Mahluf da şahsen bir açıklama yaparak buradaki amacın şirketin itibarını zedeleyerek Suriye ekonomisini çökertmek olduğunu söyledi. Böyle bir operasyonun tam da Mahluf’un şirketlerine el konulduğu bir sürece denk gelmesi oldukça ilginç bir tesadüf olsa gerek. Mahluf mutlaka bu olayla birlikte daha da köşeye sıkışmış hissetmiştir.
Sosyal medyada yapılan yorumların birçoğu her ne kadar bu operasyonu yöneten kişinin, yeni kurulan “Kara Para Aklama ile Mücadele Komisyonu Başkanı” Beşşar Esad’ın karısı Esma olduğunu ileri sürse de Esma’nın Şam ekonomisinin en önemli sacayaklarından biri olan Mahluf’a yönelik böylesine devasa bir operasyonu yapacak güce sahip olmadığı belirtiliyor.
Ancak sosyal medyada ya da değil, genel olarak dile getirilen tezler içerisinde iki tezin elle tutulur tarafı olduğu, bütünüyle gerçekliği temsil etmese de en azından doğruluk payı taşıma ihtimalinin olduğu söylenebilir. Bu iddialardan biri, anlaşmazlığın tamamen finansal olduğu ve Mahluf’un son dönemde şirketin faaliyetlerinden elde ettiği gelirlerden yönetime kaynak aktarmadığı için bu çatışmanın çıktığı yönünde. Bir başka iddianın sahipleri ise meselenin paranın da ötesinde Beşşar Esad ve kardeşi Mahir Esad’ın Mahluf’un yönetim içerisinde giderek büyüyen nüfuzundan rahatsız olduğunu ifade ediyor. Son günlerdeki operasyonların, Başta Syriatel olmak üzere savaş yıllarında birçok şirketini iyice büyüten Mahluf’un giderek güçlenen nüfuzuna bir sınır koyma girişimi olduğu dillendiriliyor.
Bir de anlaşmazlığın yerel bir takım çıkar çatışmalarının da ötesinde küresel bir anlaşmazlığın bölgesel yansıması olduğunu düşünenler var. Bu tezi savunanlara göre çatışma, Mahluf’la Esad arasında değil ülkeye müdahale sürecinde yönetim içerisinde kendi nüfuz alanlarını inşa eden ve karar alma noktalarına etki edebilmeyi başarabilmiş Rusya ile İran arasında yaşanıyor. Buna göre Rusya ve İran, kendi çıkarlarının gereği bazı planları hayata geçirmek için taraftarlarını sahaya sürüyorlar. Bu yaklaşım, Moskova ve Tahran arasında artık hiçbir durumda gizlenemeyen açık bir rekabeti doğrulamakla birlikte şimdiye kadar bu rekabet veya çatışmanın sistem içindeki aktörleri belli ve açık olmadığından kimin nereye yakın olduğunu tespit etmek güç.
Medya önünde yaşanan bu kavgaya tamamen farklı açıdan bakan Suriyeli muhaliflerin bir kısmı aslında şu anda yaşananların bir oyundan başka bir şey olmadığını, amacın Beşar Esad'ın imajını kurtarmak, yolsuzluğa karşı savaşan ve fakirleri destekleyen onurlu bir başkan imajının yeniden üretilmesine katkıda bulunmak olduğunu söylüyorlar.
Ancak diğer bazıları ise bu yaşananların tiyatrodan ibaret olduğunu, amacının ise Beşşar Esad’a daha fazla bağlı, tamamen onun kontrolünde olan bir ekonomik yapıyı yeniden üretmek olduğunu ileri sürüyor. Bu tezi savunanlar, Mahluf’un gereğinden fazla büyüdüğünü, kendi kendini tüketmeye başladığını bu yüzden rejim üzerinde giderek büyük bir yük haline geldiğini iddia ediyorlar. Son yıllarda Esad’ın geniş ayrıcalıklar ve ortaklıklar verdiği bir grup yeni işadamının yükselişe geçmesini de tezlerine dayanak olarak sunuyorlar.
Ancak yaklaşım ve iddialar farklı olsa da hepsinin kesiştiği nokta, kuzen Mahluf’un bütünüyle gözden çıkarılmış olması. Bunun Şam yönetimi içinde farklı klikler arasında yeni çatışmalara yol açıp açmayacağını ya da bu sorunun Şam’ın başka ülkelerle ilişkilerine etki edip etmeyeceğini önümüzdeki süreçlerde göreceğiz.