Suriye'de son durum

Küresel ölçekte ABD ve RF Suriye’de etki alanlarını paylaşırken, bölgesel ölçekte kabaca haritadaki kuzey hattının üzerindeki Kürt nüfus çoğunluklu bölgeye, dünyadaki toplam Kürt nüfusunun yarısı kendi yurttaşı olan ülkemizin duvar örmek ve parçalara ayırmaya çalışmak yerine daha akılcı ve yapıcı yaklaşması ulusal çıkarlarımızın daha etkin korunması sonucunu vermez mi?

Aydın Selcen yazar@gazeteduvar.com.tr

Karl Sharro, Londra’da yaşayan Lübnanlı bir mimar ve kent planlamacısı. Aynı zamanda Ortadoğu’ya dair siyasi gelişmelerde çok popüler ve bence gayet yetkin bir heccav. Son paylaşımlarından birinde “şimdi medeniyetler çatışmasında şaşırtıcı bir gelişmeyle, Sünni-Musevi-Protestan ve Şii-Ortodoks-Ateist halinde iki eksen biçimlendiğini” belirtti. Suriye’deki gelişmelerin IŞİD sonrası dönemde almakta olduğu yönelime, düşünceyi tahrik eden yukarıdaki saptama ve yeni boyutlar kazanan RF-ABD ilişkileri arka planı önünde, bazı tarihler, somut istatistiksel veriler ve iki güncel harita eşliğinde yeniden bakalım istedim.

Sahada, aralarına bizim de dahil olduğumuz itiş-kakış had safhada, ancak biliyoruz ki operalardaki gibi iki şişman kadın ABD ve RF son aryalarını söylemeden IŞİD sonrası son perde inmeyecek. Bu durumu, yaklaşık yüz yıl önceki dönemin (o konumlarının son demlerindeki) iki küresel gücü Britanya ve Fransa arasındaki Sykes-Picot Anlaşması'na benzetenler de var. Tabii o anlaşmanın esasen yalnızca Sykes-Picot değil İstanbul ve bugünkü Türkiye’nin doğusu boyutlarıyla Çarlık Rusyası Dışişleri Bakanı Sazonov’un da dahil olduğu üçlü bir uzlaşı olduğunu gözardı edersek.

Kim bilir belki Rusya’nın bugün yine ülkemiz hakkında mutasavver bir tasarrufu da yok değildir. Nitekim, tarih sırasıyla gidersek, RF ve ABD liderleri Putin ile Trump Vietnam’da 11 Kasım’da yapılan ASEAN Zirvesi sonrasında ortak bir açıklama yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da 13 Kasım’da Soçi’de gerçekleşen Putin görüşmesinden önce tepki gösterdiği, Suriye’de askeri değil siyasi çözüm olacağı ve belirli (yani belirsiz) bir süre daha Esat’la yola devam edileceği duyuruldu. Ayrıca İlhan Uzgel’in yazdığı gibi Suriye Kürtlerinin, YPG/YPJ’nin omurgasını oluşturduğu SDG üzerinden denetimlerinde tuttukları Kuzey Suriye bölgesi için de özerklik üzerinde uzlaşıldığı anlaşılıyor.

Buna karşılık Vietnam’daki ABD-RF ikili bildirgesinin üzerinden çok geçmeden sahadaki hamleler, salondaki anlayıştan ziyade sahadaki güç dengesinin belirleyici olacağını ve iki küresel gücün karşılıklı kuşkularının sürdüğünü gösterdi. Suriye Cumhurbaşkanı Esat, 21 Kasım’da Putin’le Soçi’de görüştü. Bugün (22 Kasım) de yine Soçi, RF-İran-Türkiye’nin Astana Süreci bağlamında zirve toplantısına ev sahipliği yapacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz konusu zirveye katılıyor.

ABD’nin diplomatik salon yanıtı ise Riyad’da 22-24 Kasım’da Suriye muhalefeti toplantısı oldu. Ama Suudi veliaht prens Muhammet Bin Salman (MbS) temizlik hamleleri kapsamında muhalefetin Yüksek Müzakere Heyeti’ni de iyice silkeledi. Öyle ki istifa edenlerin sayısı onu bulmuş durumda ve toplantı zoraki ertelendi. Hesapta Riyad ve Astana/Soçi hatları görünürde 28 Kasım’da Cenevre’de kesişecekti. Oysa şimdilik görünense bunların koşut ilerlediği ve ABD ile RF’nin önderliğinde girişte Sharro’nun hicvettiği biçimde iki ayrı takımın oluştuğu.

.

Ankara’nın iki takımdan hangisinde oynadığı biraz da RF’nin girişimiyle yine Soçi’de toplanması öngörülen Suriye Halklar Kongresi’nin serencamına bağlı olacak gibi. RF Dışişleri Bakanı Lavrov, 19 Kasım’da Soçi Zirvesi’ne hazırlık için düzenlenen RF-İran-Türkiye Dışişleri Bakanları Toplantısı’nın ardından Kürtlerin PYD üzerinden mezkur kongreye katılımının liderler tarafından kararlaştırılacağına değinmekle yetindi.

O arada Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu, üç federe bölge (Afrin, Fırat, Cezire) ve sırasıyla bu üçünün altında ikişer kantondan (Afrin/Şahba, Kobani/GreSpi, Kamışlı/Haseke) oluşan yeni yapılanmayı ilan etti. Açıklanan takvime göre buralarda belediye seçimleri 22 Kasım, yerel seçimler 1 Aralık, meclis seçimleri de 19 Ocak’ta yapılacak. Keza SDG denetimindeki Münbiç, Rakka ve Tabka’da ise federasyona katılım referandumu ayrıca düzenlenecek.

ABD’nin Kuzey Suriye’de özerkliği “satın aldığı” ve Fırat’ın doğusunda kalıcı olduğu denli, siyasi çözümden ziyade, askeri stratejinin siyasi sonuçlarını idareyle yetinmeyi sürdüreceği görülüyor. Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) -Afganistan hariç- Ortadoğu’daki asker-sivil mevcudu kendi rakamlarına göre son dört ayda yüzde 33 artarak 40 bin 157’den 54 bin 180’e yükselmiş. Buna karşılık Trump’ın başkanlığı döneminde, Dışişleri Bakanlığı’nda da ABD sisteminde kor-orgeneral düzeyine tekabül eden büyükelçi sayısı 38’den 21’e, müsteşar sayısı ise 431’den 369’a inmiş.

Pekiyi İran ne yapıyor? Albukemal Sınır Kapısı’na yarışı RF hava desteğiyle kazanan Suriye ordusu oldu ve Kudüs Tugayı Komutanı Kasım Süleymani anılan yerleşim biriminde boy göstermekte gecikmedi. RF gibi İran da, sahada var olmaktan ve oyunu uzun vadeye yaymaktan çekinmiyor. Acaba biz duvarlar örerken, İran yollar mı döşüyor? Küresel ölçekte ABD ve RF Suriye’de etki alanlarını paylaşırken, bölgesel ölçekte kabaca aşağıdaki haritadaki kuzey hattının üzerindeki Kürt nüfus çoğunluklu bölgeye, dünyadaki toplam Kürt nüfusunun yarısı kendi yurttaşı olan ülkemizin duvar örmek ve parçalara ayırmaya çalışmak yerine daha akılcı ve yapıcı yaklaşması ulusal çıkarlarımızın daha etkin korunması sonucunu vermez mi?

.

Sondan bir önceki hafta Artı TV’deki Dünya ve Biz programımda konuğum olan değerli Prof. Dr. Serhat Güvenç, “Ankara bu denli fazla sayıda topu nasıl ilanihaye havada çevirmeyi sürdürebilir” soruma, müstehzi bir biçimde “belki tüm topları eşanlı havaya atmamakla işe başlamalı ve o topların camdan mamul olduklarını da sürekli hatırda tutmalı” yanıtını vermişti. Ben de ona katılarak sözü bağlıyorum öyleyse.

Tüm yazılarını göster