Bugün dünyanın birçok yerinde süren savaşların sebebi (ekonomik) kaynaklara ve bu kaynakların (metanın) sorunsuz şekilde taşınması değil mi gerçekten?
Haritada savaşların sürdüğü yerlere bakmak bile cevabı çok basit şekilde önümüze koyar. Bu savaşların karakterini anlayabilmek için ayrım yapılması gerekiyor.
Örneğimiz Suriye (’ye savaş) olduğu için Suriye özelinden gideceğiz.
Suriye’deki savaşın sebepleri üzerine çok yazı yazıldı. Bir süredir savaşın sebebinin ekonomik olup olmadığı tartışılıyor.
Gareth Porter, Truthout’ta Robert F. Kenndy Jr’in Politico’da yayınlanan “Suriye’ye karşı yapılan savaşın Beşsar Esad’ın, Katar’ın gaz boru hattı teklifini geri çevirmesinden kaynaklandığını” savunan makalesine reddiye yazdı.
Sol Haber bu reddiyeye Selçuk Işık çevirisi ile yer verdi.
Çevirinin girişinde yer alan notta, “reddiyenin Suriye'de 2011 yılında başlayan vekalet savaşına ilişkin "boru hattı" anlatısının ‘çürüklüğünü’ gösteren bilgileri içerdiği” savunuluyor.
META SAVAŞLARI
Yüzyıllar öncesinde savaşların sebebi baharat (ve yolları) iken 1800’lerin sonundan bu yana petrol birinci sıraya yerleşti, şimdilerde ise tahta oturan meta gaz.
Kennedy’nin "savaşın (biricik) sebebi Katar’ın gazıdır" iddiası nedenlerin sadece birini anlatıyor. Ancak Porter’ın “alakası yok” derken ortaya koyduğu düşüncelerin çoğuna katılmak mümkün değil.
Suriye savaşının nedeni iç – dış koşulların bir araya geldiği bir kimya. Bunun içine yolsuzlukları, reform eksikliğini, değişen dünya koşullarını, siyasal mücadeleyi, dinsel mücadeleyi, bölgesel ve küresel çaptaki siyasi ve ekonomik hesapları katabilirsiniz.
Çok katmanlı bir savaş bu.
İlk katmanda yerel dinamikler yer alıyor. Bu katmandakiler (örgütler vs) için savaş “siyasal anlamda bir diktatörün, dinsel anlamda bir ‘kafirin’ gitmesi” için.
İlk katmanı kapsayan ikinci katmanda Türkiye, Suudi Arabistan İran gibi bölgesel güçlerin mücadelesi var. Türkiye ve Suudi Arabistan Suriye’de kendi dini, siyasi anlayışlarına uygun bir iktidarı getirebilmek ve bölgesel rakipleri İran’a darbe vurmaya; buna karşılık İran da müttefiki Suriye’yi “yedirmemeye” çalışıyor.
İlk iki katmanı kapsayan üçüncü katmanda ise "büyükler" bulunuyor ve hesaplar küresel çapta. Batı bloku (ABD, İngiltere Fransa, Almanya gibi ülkeler) kendileri ile uyum içinde çalışacak bir iktidar istiyor.
Doğu bloku (Rusya ve Çin) ise İran gibi Suriye’yi kaybetmemeye çalışıyorlar.
Bu katmanlar içinde yer alan taraflar kendi çaplarına göre yerel, bölgesel ve küresel olmak üzere kar – zarar hesabı yapıyor, ittifaklar buna göre oluşuyor.
Bu kar - zarar hesapları içinde üçüncü katmandaki en önemli kalemi enerji oluşturuyor. Batı bu savaşla bölgedeki enerji kaynaklarının kendisi ile paylaşımında sorun çıkarmayan Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn gibi ülkelerin yönetimlerinin güvenliğini sağlıyor, diğer yandan bu yönetimlerle Ortadoğu’da hem kendi ajandaşını hem müttefiklerinin kendi ajandaşına uygun ajandalarını garanti altına alıyor. Zaman zaman bölgesel hesaplar ile Batı’nın hesaplarında farklılıklar da oluşmuyor değil elbette. Ama eninde sonunda bu ülkeler arasındaki ittifak rayına oturtuluyor.
HAMAD HUMUS’U İSTİYORDU
Bu anlamda Kennedy’nin Katar gazı iddiası eksik olsa da bir gerçeği dile getiriyor. Katar’ın gazını Suriye’den geçirme niyeti vardı.
Suriye’de kriz öncesi ve sırasında Humus’a yaptığımız ziyaretlerde aldığımız bilgiler ve yaptığımız gözlemler Kennedy’nin bu iddiasını doğrular nitelikteydi.
Eski Katar emiri Hamad Humus’u özel olarak istiyordu. Yapılan planlamada Humus Hamad’a "düşmüştü." Hamad’ın Humus’taki ortağı (daha sonra görevden alınan) eski vali İyad Gazal’dı. İyad Gazal Humus’taki ihalelerin çoğunu Hamad’ın eşi Muza’nın şirketlerine vermişti. Humus’ta birçok aileye “daha sonra savaşta yıkılacak olan evleri için” peşinen tazminatlar ödenmiş ve kalkışmaya katılmaları sağlanmıştı. Diğer yandan kalkışmaya katılanlar alenen diğer semtlerden ev beğenmeye çıkmışlardı. Bütün bunlar Katar’ın finansmanı ile yapıldı.
Emir’in eşi Muza’nın Palmyra yakınlarında ordu tarafından ele geçirilen meşhur villası da diğer mülkler gibi “emir Hamad’ın Humus’u” için hazırlıklardı.
Kalanı daha önceki bir yazımızdan aynen alıntılayalım.
Günümüzde dünya petrolünün yaklaşık yarısı Ortadoğu’da bulunuyor (kanıtlanmış rezervler). Petrol üreten ülkelerin, ellerindeki mali satmak için iki yol var: Boru hatları ya da gemiler. Haritayı göz önüne getirdiğimizde petrol ve gaz alanında rezervler, üreticiler, satıcılar, alıcılar ve güzergahlar açısından Suriye’nin tam “merkezde” yer aldığı söylenebilir.
Bugün Avrupa Rusya’ya olan bağımlılığından kurtulmak istiyor. Türkiye üzerinden yapılan gaz hatları denemelerinin amacı bu. Diğer yandan Rusya gaz tekelini Katar ya da başka bir ülkeye kaptırmak istemiyor. Katar gibi ülkeler ise doğalgazı daha maliyetsiz taşımak için arayışlarını sürdürüyor. Suriye krizinde Katar’ın aktif rol alması tesadüf değil.
Katar’ın eski emiri sadece Esad’ın devrilmesini değil Humus’u da istiyordu; çünkü Humus Akdeniz’e ulaştırılması gereken gaz hatları için en uygun yerdi.
GİZLİ ANLAŞMA İDDİASI
2012’de Doha’da Ulusal Koalisyon kurulduğunda kurucu üyeler ile yapılan gizli anlaşmadaki bir maddede, Katar’ın doğalgaz boru hatlarının Suriye ve Türkiye üzerinden AB ülkelerine aktarılmasının sağlanmasını öngörmesi boşuna değildi.
Diğer yandan Türkiye 2010’dan itibaren Rusya’ya olan bağımlılıktan kurtulup Katar ve İsrail ile doğalgaz işbirliği yapmak istiyordu. Güzergah için en uygun coğrafya ise Suriye’ydi. (Enerji Bakanlığı 2010 stratejik planı)
İran ise zaten İrak ve Suriye ile ortak bir hat için anlaşma yapmıştı. Anlaşmaya göre İran, Güney Pars sahasından çıkardığı gazi Irak ve Suriye üzerinden Lübnan’a ulaştıracak oradan da Avrupa’ya pazarlayacaktı.
İsrail, Suriye krizi öncesinde Akdeniz’de keşfettiği alanlardan çıkaracağı gazi Suriye toprakları üzerinden Türkiye’ye oradan da Avrupa’ya pazarlamayı planlıyordu.
Sonuç olarak Suriye hem petrol hem de gaz için geçiş güzergahı olarak en uygun yerlerden birinde yer alıyor. Dolayısıyla Suriye’ye savaşın tek nedeni olmasa da nedenlerden birinin gaz (hatları) olduğu çok açık.
ORIENT TV ABD TARAFINDAN FONLANDI
Orient Tv’nin ABD tarafından fonlandığı iddiası da doğru. Kanalın sahibi Gassan Abbud’un Nilesat, Arab-Bedr ve Hotbird’ten yayın yapabilecek mali gücü yok. Tarihler tutmuyor ancak Abbud ile bizzat çalışanların bana aktardığı bilgiler kanalın ABD tarafından fonlandığını doğruluyor. Abbud Suriye yönetimi ile anlaşmazlığa düştükten sonra 2011’den itibaren kanal yönetim aleyhinde yayınlar yapmaya başladı.
Katar gaz hattının sonuçta Nabucco’ya bağlanacağı iddiası doğru olsa bile bu, gazın Suriye üzerinden geçirilme niyeti iddiasını çürütmez.
Suudi Arabistan ile katar arasında rekabet olduğu da doğru. Ancak bu da büyük müttefik ABD’nin arabuluculuğu ile kolayca halledilebilecek bir sorun. Kaldı ki Suudi Arabistan’da da hatırı sayılı miktarda gaz olduğu öne sürülüyor. İddialara göre tek yol yine Suriye.
Son olarak Kennedy’nin ABD’nin geçmişte enerji savaşları içinde Suriye ve başka yerlerde yaptığı faaliyetler ile ilgili iddialarının çoğu doğrulandı. En somut örneği TAPLINE için 1949’da yapılan Hüsni Zaim darbesidir ki ayrıntıları ile belgelendi.
Sonuçta gaz ya da Katar’ın gazı tek sebep değildir ama ABD açısından baktığımızda Suriye’de yaşananlar (yukarıda çizdiğimiz çerçevede) ilk (ya da en büyük) sebebi enerji olan bir orkestrasyondur.