Suriye devleti ile örgütler arasındaki savaş çoktan “bitti.” Ordu yönetime karşı savaşan örgütler karşısında üstünlüğü ele geçirdi. Dış müdahaleler olmasa ordunun ilerlemesi daha hızlı olacak ve örgütlerin hakimiyetindeki son bölgeler de ordu tarafından alınacak. Ancak bu örgütleri destekleyen ülkeler hedeflediklerinden vazgeçmiş değiller ve bu nedenle ordunun ilerlemesi tahmin edilenden daha yavaş sürüyor. Şimdi soru dış müdahalelerin ve hesapların bu savaşı daha ne kadar uzatabileceği.
Gelinen nokta ile ilgili olarak Suriye savaşında müdahil olan devletler açısından aşağı yukarı şu tespitler yapılabilir:
SURİYE
Diğer devletleri bir kenara koyacak olursak yönetim açısından örgütleri bekleyen son Guta’dakinden farklı olmayacak. Artık birkaç yıl önceki gibi örgütlerin geniş alanlara hakim olduğu haritadan değil (Kürt bölgesi dışında) çoğunluğu ordu ya da yönetim kontrolüne girmiş bölgeler tarafından kuşatılmış alanlar olduğunu görüyoruz.
Örneğin Şam kırsalında bir kısmı IŞİD’e bağlı örgütlerin, bir kısmı da diğer örgütlerin elinde olan Yarmuk, Hacerül Esved, Yelda, Babila, Beyt Sehm gibi yerler ile Hama ve Humus arasında yer alan ve Şam’ı Halep ve İdlib’e bağlayan otoyol üzerindeki iki önemli merkez Telbise ve Rastan ilçeleri, Dera merkezin yarısı ile kırsalının bir bölümü, İdlib ve Kırsalı ve Şam kuzey kırsalında bulunan Doğu Kalamun bölgesi. Bu bölgelerde savaşın ve gidişatın yönü belli. Bu yazı yazıldığı sıralarda Yarmuk’taki militanlar ile çıkmaları konusunda anlaşma sağlandığı haberleri geliyordu.
Suriye ordusunun aldığı her bir merkez, bu krize Esad’a karşı müdahil olan devletlerin hareket alanını biraz daha kısıtlamakla kalmıyor, dengeyi Rusya, İran lehine de değiştiriyor. İşte bir kenara koyalım dediğimiz diğer devletlerin müdahaleleri tam da burada ortaya çıkıyor.
Kimyasal bahanesi ile yapılan saldırılar, İsrail’in halen devam eden ve son örneğini Hama kırsalında gördüğümüz saldırıları hep bu nedene (yönetimin savaşı kazanmak üzere olması) dayanıyor.
İRAN
Bilindiği gibi İran’nın bu savaştaki dahlini ABD, İsrail ve Suudi Arabistan ile olan mücadelesinden bağımsız ele almak mümkün değil. Suriye yönetimi kazandıkça İran bir yandan doğrudan İsrail’e karşı cephe sağlamlaştırıyor, diğer yandan dolaylı olarak Suudi Arabistan ve ABD’ye karşı mücadelesinde güç kazanıyor. Özellikle İsrail’e karşı cephenin sağlamlaşması İsrail’in düşünmek bile istemediği bir sonuç ve İsrail Suriye’de İran’ın desteklediği unsurları bu nedenle hedef alıyor. ABD ise Trump’ın açıkça hedefe koyduğu ancak doğrudan müdahale için şartların yeterince olgunlaşmadığı ya da hiçbir zaman olgunlaşacağını düşünmediği İran’a Suriye’de dolaylı cevap vermiş oluyor.
İSRAİL
İsrail’in ileride kendi güvenliğini tehlikeye atacağı için Laik Esad’ı cihatçı örgütlere tercih ettiği ve bu nedenle Esad’ın devrilmesini istemediği iddiası gerçekçi değil. Diğer bazı devletler ile birlikte desteklediği ve kontrol ettiği bu örgütler neden İsrail’e tehlike oluştursun ki? İsrail’in tek olmasa da en büyük hedefi İran ve Hizbullah’a uzanan bir çizgide birlikte hareket ettiği için Suriye’nin askeri varlığı. Aynı İsrail için Golan’ı gündemden uzak ve Filistin’e olan desteğini zayıf tutmak amacıyla zayıf bir Suriye her zaman en iyi seçenek. Diğer yandan İsrail de Suriye sahasında İran ile savaşı devam ettirecektir.
ABD
Uzun yıllardır siyasi hakimiyet kuramadığı Suriye’de ele geçirdiği bölgeden kendi rızası ile çıkmak istemiyor. Zaten onca yatırımdan sonra çıkmak istemesini beklemek gerçekçi değil.
Bu nedenle Suriye’deki varlığını birkaç başlık altında güçlendirerek devam ettirmek istiyor. ABD’nin derdi Suriye yönetimine karşı güç haline gelen, İran hakimiyetine darbe, Türkiye’ye kısmen alternatif olabilecek Kürtleri sağlam tutmak.
RUSYA
Rusya Suriye’de istediği bölgeleri “kurtarmış” durumda ve bunun dışındaki bölgelere ABD ile doğrudan karşı karşıya gelmemek de dahil bazı sebeplerden dolayı müdahale etme niyetinde değil. Diğer yandan müttefiki Esad bu şekilde ilerlemeye devam ederse uzun soluklu da olsa savaşın Esad aleyhine nitelik değiştirme tehlikesinin bulunmadığını görüyor.
TÜRKİYE
Türkiye’nin Suriye’deki hesapları bitti mi? İki başlıklı ajanda ile sürdürülen savaşta Türkiye’nin bundan sonra ne yapacağı seçimlerden sonra belli olacak. Esad’ı devirme niyeti baki ama asıl başlık Kürtler ve dolayısıyla Fırat’ın doğusu. Bir önceki yazımızda Türkiye’nin destek olmaları halinde Kürtlerin Fırat’ın doğusundaki oluşumlarına onay pazarlığı iddiasına değinmiştik. Pazarlık var mı, varsa anlaşma olur mu, olursa başarılı olur mu elbette bilinemez. Ancak pazarlık olmasa da Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda Kürtleri engelleme gücü var mı? “ABD Kürtleri terk edecek” iddiası ne kadar gerçekçi? ABD Kürtleri terk etmeye niyetlense bile bu aynı zamanda Suriye içinde yönetime ve bölgede İran’a karşı savaştan vazgeçeceği anlamına geleceği için çok da gerçekçi görünmüyor.
Bu durumda önümüze bundan sonrası için şöyle bir tablo çıktığını söyleyebiliriz:
Suriye yönetimi bir yandan örgütler ile yukarıda tarif etmeye çalıştığımız bölgelerde savaşını sürdürecek. Kürt bölgesi ile ilgili planlar uygun zamana bırakıldı, orasının ABD varlığından dolayı en zor kısım olduğu kabul ediliyor. İki taraf arasında ileride çatışma yaşanması bir olasılık ancak kesin gözüyle bakmamak lazım. Zaman zaman yaşanan çatışmalara eklenen Deyrezzor taraflarındaki son çatışma da ölçü değil. Diğer cephelere yönelmiş ve hazırlık yapan Suriye ordusu ile SDG arasında yaşanan çatışmaya kendi adıma şaşırdım. Yaşanan çatışmanın ardından SDG tarafından yapılan açıklamada “Rusya destekli Suriye ordusu” ifadesinin kullanılması ise açıklamanın ABD tarafından hazırlandığı izlenimi veriyor. Bu üslup SDG’nin bundan sonra daha agresif bir tutum içinde olacağı anlamına mı geliyor, bunu zaman gösterecek. Suriye diğer yandan İran nedeni ile olsun olmasın İsrail’den gelecek yeni saldırılara da cevap vermemeye çalışacaktır.
ABD bundan sonra Kürt bölgelerine yoğunlaşacak ve savunma ya da müdahalesi daha çok bu başlık altında olacaktır. Bir kez daha vurgulamak gerekir: ABD Kürtlere büyük yatırım yaptı. Öte yandan ABD’nin şu anda doğrudan saldırısını gerektirecek bir durum yok. Son örnekte görüldüğü gibi SDG istendiğinde harekete geçiriliyor ve İsrail saldırılar düzenlemekle zaten “gerekli müdahaleyi” yapıyor. İsrail bundan sonra da Suriye’ye saldırılar düzenlemeye devam edecektir.
İran saldırılara rağmen Suriye’deki ajandasını devam ettirecektir. Yapılan her saldırı İran’ın desteklediği gruplara zarar veriyor ancak bu zaten muhtemelen göze alınmış bir durum ve genel gidişatı etkilemiyor.
Türkiye Suriye’deki Kürt realitesini bir zamanlar Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi kabul edecek mi? Bunun ne şekilde olacağını ise gelişmeler gösterecek. Bu bir açıdan Suriye Kürtlerinin bundan sonra örgüt ve toplum olarak kendileri için çizecekleri çerçeveye de bağlı.