Suriyeli Berfin: Okula gitmedik, iş tutacağız, çamaşır yıkayacağız

“Okula gitsek, doktor olurduk, avukat olurduk. Gitmedik, ne olacak hiçbir şey olmayacak. İş tutacağız. Çamaşır yıkayacağız..." Bu ifadeler savaş sebebiyle Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan Suriyeli Abdallardan Berfin’e ait. 14 yaşındaki Berfin, Gaziantep’te yaşıyor. Maruz kaldığı yoksulluk ve ayrımcılık sebebiyle aynı mahallede yaşayan pek çok yaşıtı gibi okula gidemiyor.

Abone ol

DUVAR - Gaziantep’te bulunan Kırkayak Kültür Merkezi tarafından yapılan “Türkiye’deki Dom ve Abdal Çocukların Eğitim Durumu: Gaziantep ve Şanlıurfa Örnekleri” araştırmasının bulguları bir raporla paylaşıldı. 250’den fazla kişi ile görüşülerek yapılan araştırmaya göre, 7-18 yaş arası çocukların okula başlama ve devam etme oranları Türkiyeli Dom ve Abdallarda son derece düşük, Suriyeli Dom ve Abdallarda ise yok denecek kadar az. Raporda, tüm araştırma süreci boyunca okula düzenli bir şekilde devam eden, bütün eğitim-öğretim faaliyetlerine katılan tek bir öğrenciyle bile karşılaşılmadığı belirtildi. Ayrıca, çok sayıda çocuğun okuma yazma öğrenmeden yıllarca okula gidip geldiğine dikkat çekildi. Türkiye’nin eğitim hakkına erişimle ilgili yasalardan ve uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerinin hatırlatıldığı raporda, ayrımcılık, yoksulluk ve göç çıkmazında kalan çocukların eğitim alabilmesi için politika önerilerine de yer verildi.

Ortadoğu coğrafyasında, yüzyıllarca, diğer halklarla birlikte yaşayan çingeneler (Rom, Dom, Lom), geçimlerini zanaatkarlıkla sağladı. Diğer haklara iş aletleri üretti, çoğu zaman kültürlerinin taşıyıcısı oldu, geleneksel halk hekimliği ve dişçilik yaptı. Ancak üretim ilişkilerinin değiştiği günümüz koşullarında geleneksel mesleklerini icra edemiyor ve genellikle hurdacılık, kâğıt toplayıcılığı, mevsimlik tarım işçiliği, bohçacılık, tesbih satma gibi işler yapıyorlar. Bunun yanı sıra özellikle genç bireyler kayıt dışı işgücü piyasasında, ayakkabı, plastik, trikotaj ve tekstil atölyelerinde çalışıyor. Saatleri ve geliri düzenli olmayan bu meslekler, okul gibi düzeni merkezinde bulunduran bir kuruma erişimde problemlere sebep olabiliyor.

‘İLKOKULDAN SONRA OKULU TERK EDİYORLAR’

Gaziantep’te ve Şanlıurfa’da Dom ve Abdal toplulukların yaşadığı bölgelerde yürütülen araştırmada kapsamında 7-18 yaş arası çocuklarla, çocukların aileleriyle, bu mahallerde bulunan okullardaki öğretmen ve yöneticilerle görüşüldü. Toplamda 250’den fazla görüşme yapıldı ve çocukların eğitime katılım durumları soruldu. Bu soruya verilen cevap, raporda şöyle özetlendi:

“Genel olarak Türkiyeli ve Suriyeli Dom ve Abdal gruplardaki 7-18 yaş arası çocukların okula başlama ve devam etme oranlarının hayli düşük olduğunu gördük. Özellikle Suriyeli Dom ve Abdallarda okula başlama ve devam etme oranı yok denecek kadar azdı. Türkiyeli gruplarda ilkokul sonrası okul terk oranlarının hayli yüksek olduğu bir tabloyla karşılaştık. Tüm görüşmelerimiz boyunca liseyi bitirmiş ya da liseye devam eden hiçbir katılımcı ile karşılaşmadık. Sadece akrabaları olduklarını söyledikleri kişilerden liseyi bitiren ya da üniversiteye gitmiş olan birkaç örnek duyduk. Ortaokula devam eden birkaç örnek dışında, çocukların çoğunun ortaokulun başlarında okulu terk ettiği ya da ilkokula aralıklı olarak devam ettikleri ya da okula hiç gitmedikleri örnekler gördük. Okula düzenli bir şekilde devam ederek bütün eğitim-öğretim faaliyetlerine katılan bir katılımcı ile karşılaşmadık.”

‘OKUMA YAZMA ÖĞRENMEDEN YILLARCA OKULA GİDİP GELİYORLAR’

Saha araştırmasının önemli bulgularından biri de ilkokul birinci sınıf sonrası okula giden çocukların okuma-yazma becerisini kazanmamış olması. Raporda bu durum, “Okula devam ettiğini söyleyen çocukların okuma yazma bilip bilmediklerini sormaya başladığımızda çoğu çocuğun okuma yazmayı hiç öğrenmeden yıllarca okula gidip gelmiş olduğunu öğrendik. Öyle ki çocuklar ilkokul beşinci sınıfa gidebiliyor ama okuma-yazma bilmiyor olabiliyorlardı” ifadeleriyle anlatılıyor.

Peki, çocukların okula devam etmesiyle ilgili aileler ne düşünüyor? Rapora göre, eğitimin mevcut yaşam koşullarından daha iyi koşulların sağlanmasına aracı olabileceği konusunda aileler arasında bir uzlaşı var. Bu uzlaşıdaki en belirgin noktalardan biri ise okulun, her şeyden önce okuma yazma öğrenilen bir yer olması ve okuma yazma öğrenmenin hayatın çeşitli alanlarındaki mağduriyetleri önleyebileceği bilgisi.

“Okumuşluk ele geçmez. Okuma yazma bilmiyorum. Çok zorluğunu gördüm, askerde olsun, evde olsun. Okumamışlık gibi kötü bir şey yok. Torunlar okusunlar.” (Sait , 55, Türkiyeli Abdal/Aşiret, Nizip)

 ‘OKULA GİTSEK DOKTOR OLURDUK’

Sahada görüşme yapılan 8-17 yaş arası çocukların büyük bir bölümü, aileleriyle aynı fikirde. Okula giderlerse okuma yazma öğrenebilecekleri ve meslek sahibi olabileceklerini düşünüyorlar. “Okula gitsek, doktor olurduk, avukat olurduk” diyen 14 yaşındaki Suriyeli Berfin, “Gitmedik, ne olacak, hiçbir şey olmayacak. İş tutacağız. Çamaşır yıkayacağız” diye devam ediyor.

Öte yandan düzenli bir geliri olmayan ve temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çeken çok sayıda aile için, eğitim masrafları ekstra bir yük anlamına geliyor. 50 yaşındaki Şaban, bunu “Davulculuk bitti, hurdaya başladık, o da bitti. Çocuğu okula göndersem aç kalırım” diye anlatıyor. Gaziantep’te yaşayan 28 yaşındaki Durmuş ise içinde bulunduğu durumu şöyle anlatıyor: “Yabana iş yoktur. Nere gitsen Aşiretsin. Hor görüyorlar. Hurdayı da yaptırmıyorlar. Bir gül satıyoruz belli yerde, onu da sattırmıyorlar. Çocukların ihtiyaçlarını karşılayamıyoruz, geçinemiyoruz.”


ŞİDDET VE KAÇIRILMA KORKUSUYLA OKULA GİTMİYORLAR

Öte yandan özellikle Suriyeli Dom ve Abdallar için çocuklarını okula göndermek maddi yüklerden bağımsız olarak da bir endişe konusu. Türkiye’de geçici koruma statüsü altında bulunan Suriyelilerin durumu belirsizliğini koruyor. Sınır dışı edilme korkusuyla çocuklarını yanından ayırmak istemeyen Suriyeli Domlar ve Abdallar, şiddet göreceği veya kaçırılacağı korkusuyla çocuklarını okula göndermekten çekiniyor. Savaş sebebiyle çocuklarıyla beraber Türkiye’ye göçen 33 yaşındaki bir anne şöyle diyor:

“Hurdaya gideriz, zeytine, fıstığa gideriz, tarlalarda taş toplamaya gideriz. Valla durumumuz belli, bir işe bakıyoruz, aldığımızı yiyip, içiyoruz. Biz bunu yapabiliriz. Okula gönderirsek, bir polis gelir bizi kaldırırsa, çocuklar burada kalır. Sonra defter, kalem almaya gücümüz yetmiyor.”

Hayatı boyunca hiç okula gitmeyen 12 yaşındaki Suriyeli Zeynep ise isminin baş harfini bile bilmediğini söylüyor: “Okula gitmek istemedim. Korkuyoruz biz, dövüyorlar. Ama çadırda olsa gideriz. Annemin gözünün önünde olsa gideriz.”

Gaziantep Nizip, Yunus Emre Mahallesi çadır alanı, Fotoğraf: Kemal Vural Tarlan

‘SOYUMUZDA OKUYAN YOK’

Öte yandan topluluk üyelerinin geçmişten getirdiği inanış ve alışkanlıklar da eğitime katılım sürecinde etkili oluyor. Bunların başında kuşaklardır ailelerinde okumuş kişilerin bulunmaması ve bu sebeple çocukların bir rol modele sahip olmaması geliyor. Türkiyeli Domlardan 45 yaşındaki Fatma, “Soyumuzda öyle bir şey yok, okuyan meslek sahibi olan. Bizim kabilede 18 yaşını doldurdu mu evlenir. Okumak yok. Meslek sahibi olan yok. Geçtekiler öldü gitti. Çocuklar okumuyor, bir halt etmiyorlar, öyle sürünüp sürünüp gidecekler. En son budur” diye konuşuyor.

Okula giden çocuklar ise hem akranlarının hem de okul yönetiminin ve öğretmenlerin uyguladığı ayrımcılığa maruz kalabiliyor. Özellikle okullarda uygulanan forma giyme zorunluluğu eğitime katılımın önündeki engellerden. 


‘ÖĞRETMENLER SEVMEZ BUNLARI’

Topluluk üyeleri hijyen alışkanlıklarının farklı olması sebebiyle de ayrımcılığa uğrayabilyor. Okul yönetimi ve öğretmenlerle yapılan görüşmelerde bu durum ifade ediliyor:

“Öğretmenler sevmez bunları. Önceden öğretmen öğrenci ilişkisi yakın olurdu, şimdi dokunmak yok yanlış anlaşılabilir. Şimdi yakınlık yok, iyi ki yok bu çocuklar kokuyor. Kokan insanla diyaloğa giremezsin.” (Şanlıurfa'da bir sınıf öğretmeni)

“Okuldaki aşiret (Dom ve Abdallar kastediliyor) dışındaki veliler, bazen ‘Benim çocuğumu Abdal uşaklarla oturtmuşsun, onlar pis’ diyor. Anne bunu diyor. Anne bunu derse çocuğun algısı değişmez aşiret çocukları hakkında. Çocuklar beraber oyunlar oynuyor ama eve gittiğinde ailesi ayrımcı.” (Gaziantep'te bir ilkokulun müdür yardımcısı)

Raporun son bölümünde, Dom ve Abdal çocukların eğitime erişimi ve devamlılığına ilişkin engellerin aşılması için politika önerileri paylaşılıyor. Öneriler, ailelerinin düzenli bir işte istihdam edilmesi ve yerleşik bir düzene geçiş yapmaları noktasında birleşse de, sorunun çok katmanlı ve sistemsel olduğuna dikkat çekiliyor. Raporda topluluk üyelerinin çözüm önerilerine de yer veriliyor. Gaziantep'teki Abdallar, düğün ve müzik sektörlerinde kadrolu müzisyen olarak çalışabilecekleri düzenli işler talep ediyor. Mevsimlik tarım işleri yapan katılımcılar ise göçtükleri bölgelerde kendilerine güvenli barınma desteği sağlanmasını ve bunun yanı sıra gündelik ücretlerinin iyileştirilmesi gerektiğini vurguluyor.

Fotoğraf: Kemal Vural Tarlan

Dom ve Abdal çocukların maruz kaldıkları okul içi ayrımcılığın ve kalıplaşmış önyargıların önlenmesi; çocukların eğitime katılım oranlarının yükselmesi, devamsızlık oranlarının düşmesi için izlenmesi gereken adımlardan bazıları ise şöyle sıralanıyor:

-Okulların tüm personelleri (yönetici kadro, öğretmenler,memur ve diğer çalışanlar) bu toplulukların kültürleri konusunda bilinçlendirilmeli ve ayrımcılıkla mücadele kapsamında kapsayıcı eğitim konusunda eğitimler almaları sağlanmalıdır.
-Okul ders kitap içeriklerinin ailelerin kültürlerini temsil edecek biçimde ayrımcı dilden arındırılmalıdır. Dom ve Abdallar ile ilgili ayrımcılığa sebep olacak deyim ve atasözü gibi klişeleşmiş ifadeler ayaklanıp çıkarılmalıdır.
-Dom ve Abdal topluluklarında okur yazarlık oranının artırılması, ebeveynlerin çocukların eğitimi konusundaki duyarlılıklarını da arttıracaktır. Arzu eden yetişkinlerin yaşam boyu eğitime erişimi kolaylaştırılmalıdır.
-Dom ve Abdal topluluklarının yaşadıkları mahallelerde çocukların gidip ödev yapabilecekleri etüt merkezleri, yerel yönetimler tarafından sağlamalı ve çocukların evde alamayacakları eğitsel destek bu merkezlerde verilmelidir.
-Dom ve Abdal çocukların, okula devamsızlık ve okulu terk etme durumları hassasiyetle takip edilmelidir.
-Çocuk işçiliğinin önlenmesi için tedbirler alınmalıdır. Eğitime devamı desteklemek için ailelere mevcut eğitim yardımları hakkında bilgilendirme yapılmalı.
-Kız çocuklarının ev içi işleri dışında kalan zamanlarının kısıtlı olması eğitime katılımlarını azaltabileceğinden bu çocuklar için ev ziyaretleri ile eğitimler verilmeli.