Suriye'ye 'on dakika' ara

Erdoğan içeride kullanmak üzere tekrar “ekşın” ister ve ateşi harlar ya da “Şam ile anlaştık, komşumuz ile sorunlarımızı hallediyoruz” demek için İdlib dahil taviz verir mi bilinmez ama Suriye ve Kürtler meselesi Venezuela, Türkiye’de seçimler ve daha önemlisi hiçbir tarafın Kürtler ile ilgili hedeflerini tam olarak hayata geçiremeyeceğinin belli olmasıyla bir süre daha “yatay seyirde” gidecek gibi.

Musa Özuğurlu yazar@gazeteduvar.com.tr

Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Maduro’ya desteğini açıklamasının da etkisiyle neredeyse tek başlık Venezuela. Türkiye kamuoyunun Venezuela ile yatıp kalktığı bugünlerde Washington Suriyeli Kürt temsilcileri ağırladı.

Suriye Demokratik Meclisi Eşbaşkanı İlham Ehmed ABD Temsilciler Meclisi ve Senatosundan bazı isimler ile görüştü, Trump tarafından kabul edildi.

Görüşmelerde İlham Ehmed’e Trump’ın çekilme kararını açıklamasından önceki pozisyonunu koruyacağı sözü verildiği anlaşılıyor.

Nitekim İlham Ehmed de Washington Post gazetesine verdiği demeçte “ABD’nin Kürtlerle ilgili tavrında bir değişiklik olduğuna dair hiçbir belirti olmadığını ve durumun çekilme kararı öncesindeki gibi olduğunu” belirtti.

Kürtler ile Suriye yönetimi arasında bugüne kadar yapılan görüşmelerde de somut ilerleme sağlanamadı.

Bu durumda “Kuzey Suriye” cephesinde bir değişiklik yok. Türkiye’de ise iktidar ve muhalefet seçim havasına girdiği için mesele en azından bir süreliğine ertelenmiş gibi duruyor. Zaten Erdoğan da “gireceğiz, az kaldı” söylemini, “gerekenler yapılmazsa gireriz”e çevirdi.

Daha önce kullandığı iddialı dilin kendisini taahhüt altına soktuğunu gören Erdoğan “Venezuela’nın imdadına yetişmesi ile” Suriye ve Kürtler konusuna şimdilik ara verdi. Yine de içinde “Kürtler, Esad, Menbiç, İdlib” kelimelerinin geçtiği cümleler duymaya devam edeceğiz Erdoğan’dan. Ama bu her gün konuşma yapma zorunluluğunun sebep olduğu “malzeme bulma zorunluluğundan” kaynaklanacak daha çok.

Zira Suriye ve Kürtler ile ilgili artık söylenecek hemen her şeyin söylendiği ve cevaplarının verildiği bir aşamadayız. İlham Ehmed’in Washington’da ağırlanması Trump yönetiminin Erdoğan’ın bütün ısrarlarına rağmen Kürtler ile devam etmek istediğinin teyidi.

Erdoğan bu nedenle Putin’den medet umdu ancak Putin de “Adana Anlaşması” diyerek Erdoğan’a Şam’ın yolunu gösterdi.

Erdoğan da tek çarenin bu olduğunun farkında. En son “Suriye ile alt düzeyde dış politika yürütülüyor” demesinin nedeni de bu. Bugünlerde Erdoğan’a hiçbir gazeteci “Suriye ile ilişkiler ne durumda?” sorusunu yöneltmedi sanırım. Buna rağmen bu açıklamanın nedeni ancak “yol yapmaya çalışmakla” açıklanabilir.

Yol yapmanın formülünü de Erdoğan’ın devam cümlelerinden anlıyoruz. "İstihbarat örgütleri illa liderler ne yapıyorsa biz de onu yaparız” havasında olamazlar. Nasıl yani? Mesela MİT ya da Suriye Muhaberatı Erdoğan’a rağmen ve/veya Erdoğan’ın dışında strateji üretiyor ve bir araya gelerek görüşme mi yapıyor?

Erdoğan sonrasında “e ne yapalım madem görüşmeye karar vermişler bize de uymak düşer” diyerek Suriye konusunda bugüne kadar kullandığı söylemlerini unutacak gibi görünüyor.

Erdoğan’ın yol ihalesini Ürdün Kralı Abdullah üstlenmiş gibi. Kral Abdullah ve eşi Rania sadece Erdoğan çifti ile Boğaz Köprüsü fonlu fotoğraf vermek için mi İstanbul’a geldiler? Basınımız ziyaret ile ilgili haberleri “poz verdiler” ifadesi ile vermekle yetindi ama Kral muhtemelen “köprü” projesini üstlenecek.

Görüşmelerde Türkiye tarafının Suriye tarafına “Kürtleri tost yapalım” teklifinde bulunacağı açık. Bakalım Şam’ın yanıtı ne olacak?

Bu arada yılan hikayesine dönen İdlib meselesinde artık sona geliniyor. Rusya’nın “Türkiye yükümlülüklerini gerektiği gibi yerine getiremiyor” çıkışı İdlib’te yeni aşamanın habercisi. Zira öncelikli olan Kürt meselesi şimdilik yatay seyre döndü ve Suriye yönetimi siyasal süreci sağlıklı işletebilmek için İdlib problemini de çözmesi gerektiğini biliyor.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini Suriye yönetimini tekrar tanımaları için “BM himayesinde bir siyasal çözümün” sağlanması gerektiğini belirtti.

Sözlerde şart var ama “Esad’ın tekrar tanınabileceği” ifadesi de var. Şam’ın bu sözlere yanıtını duyar gibiyim: İç işlerimize karışmayın. Tabii bu sözler Şam’ın BM ve uluslararası gözlemciler gözetiminde şeffaf seçimler yapılması seçeneğini gözardı edeceği anlamına gelmiyor. Ancak BM himayesi ifadesi Kürtler ile birlikte düşünüldüğünde Şam açısından “rahatsız edici” gibi görünüyor. Şam işin bu kısmının halledilmesini elbette Rusya’dan bekleyecektir.

Güvenli bölge yılan hikayesine gelince: O konuda Trump’ın söylediklerinin dışında konuşan yok artık. Yanı başındaki Meksika sınırı meselesini çözemeyen Trump “oluşturacaklarını” söylüyor ama nasıl olacağı konusunda kendisinin de bir fikri yok belli ki.

Suriye bugünlerde donduruldu belli ki. Şimdilerde yaşanan gelişmelerin oluşturduğu hava için tek söz söylenebilir: Belirsizlik.

Erdoğan içeride kullanmak üzere tekrar “ekşın” ister ve ateşi harlar ya da “Şam ile anlaştık, komşumuz ile sorunlarımızı hallediyoruz” demek için İdlib dahil taviz verir mi bilinmez ama Suriye ve Kürtler meselesi Venezuela, Türkiye’de seçimler ve daha önemlisi hiçbir tarafın Kürtler ile ilgili hedeflerini tam olarak hayata geçiremeyeceğinin belli olmasıyla bir süre daha “yatay seyirde” gidecek gibi. Mart sonrasında ne olur, bekleyelim görelim.

Tüm yazılarını göster