Susurluk değil Kıbrıs: Rant daraldı, kalaşnikoflar yine ortaya çıktı

Kıbrıs’ın kuzeyindeki çarpık yapı, pandemi ve kriz şartlarında güç ve rant savaşları yaşamaya başladı. Kıbrıs Türk sağında ‘iç savaş’ patlak verdi ve sorunlar, 'bilindik yolla' çözülüyor...

Abone ol

DUVAR - Kumarhane işletmecisi Halil Falyalı’nın salı akşamı Kıbrıs’ın kuzeyinde, Çatalköy/Ayios Epiktitos semtinde şoförü ile beraber silahlı saldırıda hayatını kaybetmesi Kıbrıs’ın genelinde ve Türkiye’de geniş yankı buldu. Cinayetin duyulduğu ilk andan itibaren Kıbrıs ve Türkiye medyası gelişmeleri merceği altına aldı. Dün itibariyla Türkiye medyasında Falyalı’nın ‘derin bağlantıları’ ve Türkiye-kuzey Kıbrıs hattındaki derin devlet ve mafya ilişkileri de irdelenmeye başlandı. 

Falyalı cinayeti ile ilgili ilk ‘okumalarda’ dikkatimi çeken olgu, Susurluk meselesine yapılan atıflar oldu. Birçok Türkiyeli ve Kıbrıslı yazar, son dönemlerde adanın kuzeyinde vuku bulan gelişmelerle Türkiye ile Kıbrıs’ın 90’lı yıllara geri dönüp dönmediği sorusunu getirdiği üzerinde kafa yormaya başladı. Lefkoşa’nın kuzeyindeki siyaset ve medya kulvarları da bu düşünceyi destekleyerek bizlere 90’lı yıllarda Kıbrıs’ın kuzeyinde, başta Kutlu Adalı cinayeti olmak üzere, birçok yasadışı eylemin gündeme damgasını vurduğunu hatırlatıyor. 

'SUSURLUK' OKUMASI EKSİK

Naçizane görüşüm, Falyalı suikastından yola çıkıp bugün Kıbrıs ve Türkiye’de olup bitenleri 90’lara ve Susurluk’a bağlama girişimlerinin eksik ve sıkıntılı olduğudur. Bu ‘okuma’ neden eksik? Bu sorunun cevabı, yakın Türkiye ve Kıbrıs tarihiyle alakadar olanlar için aslında oldukça basit.

Doğu Akdeniz’de, Türkiye’nin Yunanistan ile beraber 2. Dünya Savaşı’ndan sonra NATO-Batı kuşağına eklemlenmesi sonrasında ‘derin yapılar’, ABD güdümündeki anti-komünist unsurların desteğiyle gerek devlet yönetiminde gerekse de rant ekonomisinde ve tabii ki yasadışı bir dizi ekonomik faaliyette söz sahibi oldu. Türkiye özelinde, Osmanlı’nın son dönemlerinde azınlıkları kadim coğrafyadan koparmaya odaklanan Teşkilat-ı Mahsusa artıkları, 2. Dünya Savaşı sonrasında kendilerine yeni misyon biçip ‘komünist tehlike’, sol, Kürtler, iç muhalefet ve Kıbrıs-Yunanistan ile çatışma üzerinden kendileri için yeni misyon arayışına girdi. 

İZOLE BİR RANT SAHASI VAR

Kıbrıs özelindeyse ‘derin odaklar' (74 savaşı sonrasında adanın kuzeyindeki derin yapılar-asker-sağ siyaset-mafya işbirliği), milliyetçi Kıbrıslı Helenlerin adayı tek taraflı olarak Yunanistan’a bağlama hedefine karşı durmayı araçsallaştırma suretiyle, ilkin Kıbrıslı Türklerin sosyoekonomik hayatına ipotek koydu (1955-1974); sonrasında da Kıbrıs’ın kuzeyinde savaş ganimetlerinin devşirilmesi eksenli birçok açıdan çarpık, uluslararası arenadan izole bir rant sahası tesis etti.

80’li ve 90’lı yıllarda uluslararası izolasyona rağmen KKTC'nin adanın kuzeyinde kök salması, savaş ganimetlerinin paylaşımının ve tüketilmesinin sona ermesi sonrasında, Kıbrıs’ın kuzeyinde gece kulüpleri ve kumarhanelerde çarkları dönen bir yapı ortaya çıkmış oldu. Söz konusu yapının idamesini, Kıbrıs’ta konuşlu asker, milliyetçi Kıbrıslı unsurlar ve Ankara’da kuzey Kıbrıs’taki rant ekonomisiyle göbekten bağı olan siyasetçiler ve diplomatlar üstlendi. Asker ve derin yapılar demişken, 1980 ve 1997 darbelerinde boy gösteren, isimleri 80’lerde ve 90’larda Türkiye’nin doğusundaki savaşa ve insan hakları ihlallerine karışan komutanların kayda değer bir kısmının, ayrıca kontrgerilla ve mafya unsurlarının Kıbrıs’taki 1974 savaşı öncesinde, esnasında ve sonrasında boy gösterdiklerini hatırlamakta yarar var. 

ÇARPIK YAPI PANDEMİDE BUHRANA GİRDİ

Türkiye diplomasisinin zaman zaman Kıbrıs Türk sağıyla ele ele verip Kıbrıs’ın taksiminde diretmesi, Kıbrıslı Helenlerin de bağnaz milliyetçilikle imtihanda sınıfta kalmaları nedeniyle yukarıda özetlemeye çalıştığımız çarpık yapı Kıbrıs’ın kuzeyinde süreklilik kazandı, kökleşti ve bugünlere geldi. Organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in de son dönemde uyuşturucu ve fuhuş açısından dikkat çektiği bu yapı, pandemi ve ekonomik kriz döneminde derin bir buhrana girdi. Kıbrıs Türk toplumu ekonomik krizle pandemi ortamında çetin bir mücadele halinde.

Ekonomik kriz yetmezmiş gibi, Kıbrıslı Türkler son dönemde bir de enerji kriziyle karşı karşıya geliyor. Çarpık ekonomik yapının ihtiyaçlarını karşılamakla mükellef olan Kıbrıs Türk liderliğiyse bu krizi kendi olanaklarıyla göğüsleyebilecek durumda değil. Ve tüm bunlar yetmezmiş gibi, Kıbrıs’ın kuzeyinde, ucu Türkiye’ye uzanan, çarpık yönetimin unsurları arasında çıkar çatışmaları patlak vermiş durumda.

KIBRIS TÜRK SAĞINDA 'İÇ SAVAŞ'

Falyalı cinayeti öncesinde, “iş insanı” Bulut Akacan’ın babası Girne’de silahlı saldırıya uğrarken (Akacan söz konusu gelişmeyle ilgili açıklamalarına Lefkoşa Büyükelçiliği’ni de eklemledi), söz konusu silahlı saldırılarda birkaç ay önce Kıbrıs Türk sağı içerisinde deyim yerindeyse ‘iç savaş’ patlak verdi ve ünlü ‘pembe videolar’ ortalığa saçıldı. 

Kısaca özetleyecek olursak, 2022 başında Kıbrıs’ın kuzeyi derin kriz içindeki bir bölge görüntüsü arz ediyor. Pandemi ve ekonomik buhran şartlarında gerek uluslararası alanda, gerekse de iç hukuk açısından sorunlu bir görüntü arz eden Kıbrıs’ın kuzeyindeki çarpık yapının içerisinde iktidar, güç ve rant savaşları yaşanmaya başlandı. Bu çatışmanın kökleri Susurluk ile sınırlı değil. Bu yazının başlangıcında belirttiğimiz üzere kökler 74 savaşına, 60’lı ve 50’li yıllara ve Teşkilat-Mahsusa zihniyetinin 20 ve 21'inci yüzyıldaki temsilcilerine uzanıyor. Bu mantalitenin odağında da, Sünni Türk olmayan her şey ve sol ile rekabet, savaş, ganimet ve rant ekonomisi var. 

Söz konusu zihniyet, rant marjının daraldığı ekonomik kriz ve siyasi çalkantı dönemlerinde ortaya çıkan ‘sorunları’, Falyalı olayında da görüldüğü gibi çok iyi ‘bildiği yolla’, yani kalaşnikoflar ile çözmeyi yeğliyor.