Suyun altından koleksiyona: Deniz kabukları
Koleksiyoner Yıldız Belger'le 35 yıldır sürdürdüğü deniz kabuğu tutkusunu konuştuk. Belger, "Benim için deniz demek, kabuk toplamak demek! Hala bir yere gittiğimde gözüm kabuklardadır" dedi.
İZMİR - Koleksiyonerler, merakları sayesinde birçok konuda bilinmeyen dünyaları keşfetmemizi sağlıyor. 35 yıldan beri binlerce deniz kabuğunu evlerinde oluşturdukları dolap ve çekmecelerde saklayan Belger ailesi de "tabiatın sanat eserleri" olan deniz kabukları ile bizi bambaşka bir yolculuğa çıkarıyor.
Kabuk toplamanın "sonsuz bir seçenek" olduğunu söyleyen Yıldız Belger, “Deniz kabukları benim yaşamımın bir parçası, dünyaya bakışımı değiştirdi. Bu deniz yaratıklarının ne muhteşem olduğunu yakından gördüğünüzde 'benim dinim bu' diyorsunuz. Estetiği, fonksiyonuyla her şeyi düşünülerek dizayn edilmiş sanki” dedi.
'AİLEM ATAR, BEN TOPLARDIM'
Küçük yaşlardan itibaren estetik gördüğü her şeyi biriktiren Yıldız Belger, 80’li yılların başından bu yana deniz kabuğuna ağırlık vermeye başlamış:“Çocukluktan beri ailenin döküntülerini toplayan bir tarafım var. Evde ne kadar ıvır zıvır şey varsa onları hep saklardım. Ailem atar, ben toplardım. İlginç olan şeylere hep merakım vardı. Sonra kendi evim olduğunda daha rahat toplamaya başladım. Aslında bana göre anlamı ve estetik değeri olan her şey ilgimi çekerdi. Gittiğim yerlerde oranın kültürüne ait ne varsa mutlaka alırdım. Çünkü zaman içinde bunların hepsi yok oluyor. Ama bir eşya antika diye ona binlerce lira verip almaktan bahsetmiyorum. Şimdiden ölmekte olan sanatları almak, yarına intikal ettirmek önemli olan. Bu da önemli bir hizmet diye düşünüyorum.”
'70 YAŞIMA KADAR DALMAYA DEVAM ETTİM'
Gümüldür’e yerleştikten sonra eşiyle birlikte deniz kabuğu toplamaya başlayan Belger, "Bir komşumuz deniz kabuğu biriktiriyordu. Ondan bize sirayet etti. Bu serüven 35 yıldır sürüyor" dedi ve ekledi:
"Ben ada çocuğuyum. Çocukken kayıklarla, teknelerle balık avlamaya giderdik. Dubaların üstünde olta atardık. Ama deniz kabukları hakkında hiçbir fikrim yoktu. Haberimizin olmadığı bir dünya var denizin dibinde. Gümüldür’e yerleştikten sonra eşimle birlikte bir tekne edindik. Denize açılıp deniz kabuğu toplamaya başladık. Sonra kitaplar alıp 'Türlerine göre hangi deniz kabuğu, nerelerde bulunuyor' diye araştırmaya başladık. Kimisi otluk yerlerde, kimisi kayalara yapışık olarak karşınıza çıkıyor. Yaşam koşullarına göre değişik denizlerde, değişik kabuklar var. Biz denizin dibini tarayarak Gümüldür sahilindeki yerel kabukları çıkarıyorduk. 70 yaşıma kadar dalmaya devam ettim. Giderek bir tutkuya dönüştü. Bazen saatlerce suda durmaktan ellerim, ayaklarım uyuşurdu. Ama satın almak bu kadar keyif vermiyor, denizden çıkarmak bambaşka bir keyif!"
'İÇİNDE KENDİ CANLISI OLANI ASLA ALMAM'
Deniz kabuğu edinmenin 3 yolu olduğunu söyleyen Belger, “Ama benim için kendi bulduklarım en kıymetlisi” dedi ve ekledi: “35 yıldır deniz kabuğu biriktiriyoruz. Kabukları kendiniz bularak, satın alma ya da takas yoluyla ediniyorsunuz. Türkiye’de az olsa da, yurt dışında pazarı ve kulüpleri var. Bizim koleksiyonumuz ise ağırlıklı olarak kendi çıkardığımız deniz kabuklarından oluşuyor. Enteresandır ama neyi, nereden topladığımı asla unutmam. Her elime aldığım kabuğu nereden, ne zaman çıkardığımı bilirim. Dünyada bazı kabukların ticaretini yapıyorlar ne yazık ki! Bu yüzden de bilinçsiz bir şekilde tüketiyorlar. Ben içinde kendi canlısı olanı asla almam. Boşalmış bir kabuğun içine giren yengeçler, ahtapotlar olabilir. Bunun için çok kolay bir yöntem var. Naylon torbayla dalıp, bulduğunuzda torbaya koyabilirsiniz. Eğer içinde yengeç veya ahtapot varsa hareket ettiğinde içinden çıkar. Ama kendi canlısıysa çıkmaz. Onu zaten anlarsınız.”
'DENİZ KABUKLARI BENİM YAŞAMIMIN BİR PARÇASI'
“Bu illet gibi bir merak. Nereye gitseniz aklınız kabukta oluyor. Mesela eşimle yazın tatil yapmak yerine, tavuk gibi kumda eşinirdik. Bu şekilde hastalık halini alıyor insanda. Öyle plaja gideyim, yüzeyim, yağ sürüneyim diye bir şey olmadı hayatımda. Benim için deniz demek, kabuk toplamak demek! Hala bir yere gittiğimde gözüm kabuklardadır" diyen Belger, “Hiç unutmuyorum Samsun’da bir kongreye gittim. Havaalanına gitmeden önce bizi deniz kenarında bir lokantaya götürdüler. Ben otururken gözüm sahildeydi. Bir yığın kabuk vardı. Yemeyi, içmeyi bırakıp aşağıya indim. Başımdaki yün bereyi çıkartıp hepsini onun içine doldurdum. Onları orada topluca bulmak benim için büyük bir şeydi. Başka türlü bir mutluluk bu. Deniz kabukları benim yaşamımın bir parçası; dünyaya bakışımı değiştirdi. Bu deniz yaratıklarının ne muhteşem olduğunu yakından gördüğünüzde “benim dinim bu” diyorsunuz. Estetiği, fonksiyonuyla her şeyi düşünülerek dizayn edilmiş sanki” şeklinde konuştu.
'DENİZ KABUKLARI SONSUZ BİR KOLEKSİYON'
Kabukların temizliğinin de dikkatli bir şekilde yapılması gerektiğini söyleyen Belger, şöyle devam etti:
"Denizden çıkardığınızda çeşitli işlemlerden geçirmeniz gerekir. Kabuğun üzerindeki kireci yıkayıp fırçalamalısınız. Yoksa kabuğa zarar verebilirsiniz. Eğer dış yüzey çok fazla kireçle kaplanmışsa 'porçöz' karışımı kullanılabilir. Ancak bu karışımı sürerken çok dikkat edilmeli. Kabukların cinsine ve kirliliğine göre ayarlamanız gerekir. Temizlik dışında üzerine bir şey sürmek kabuğa zarar verir. Aynı cins, aynı familyadan bir kabuk bile iklim şartlarıyla farklı kalınlıklar, desenler oluşturuyor. O yüzden her birinin temizliğinde ona göre bir yöntem belirlemek gerekir. Bu açıdan sonsuz bir seçenek var. Yani kabuklar aynı cins bile olsa başka bir şeklini bulabilirsiniz. O nedenle deniz kabukları sonsuz bir koleksiyon zaten. Yoksa her cinsten bir tane koyarsınız biter."
'İZMİR’DE BİR DENİZ MÜZESİ HAYAL EDİYORUZ'
Belger ailesinin kendilerinden sonra bayrağı devredecekleri birinin olmaması deniz kabuklarının sonraki süreçte ne olacağı sorusunu da beraberinde getiriyor. “Her koleksiyoner için biriktirdiklerinin akıbetini düşünmek bir sorundur” diyerek endişesini dile getiren Belger, “Sizin kadar meraklısı olup bu koleksiyonu devam ettirecek birisini bulursanız emanet edebilirsiniz. Ama bulamazsanız ne olacak? Bir arkadaşımın aile fotoğraflarını gördüğünde çok duygulanıp ağladığını biliyorum. Pazarda yerlerde satılıyordu! Bazı şeyler o hale gelmemeli. Böyle bir koleksiyonu yırtıp atıp yok edebilirsiniz. Ama deniz kabuklarına bunu yapamazsınız! Pek çok ülkede müzelerin başlangıcı, bir koleksiyonerin bağışlamasıyla gerçekleşir. Biz de eşimle birlikte İzmir’de bir Deniz Müzesi’nin kurulmasını hayal ediyoruz. Bunun için girişimlerimiz devam ediyor. Eğer gerçekleşirse kabukların tamamını müzeye bağışlayacağız" dedi.