Szymanski, Sebastian 'Raumdeuter' Szymanski…

Polonyalı oyuncu rakip ceza sahası içinde ve çevresinde yakaladığı demarke pozisyonlarla “gezegen” rolünün hakkını veriyor…

Suat Başar Çağlan sbcaglan@hotmail.com

Fenerbahçe 13 maçlık galibiyet serisinin en görkemli oyununu perşembe akşamı Kadıköy’de Başakşehir karşısında oynadı. Maçı seyredenler birçok üst düzey performansa tanık olurken, başrolde ancak sokak futbolunda görebileceğiniz bir coşkuyla koşuşturan sarışın çırpı çocuk vardı…

PAHALI HEDİYE

Türk futbolu Polonyalılara çoktandır aşina. Beşiktaş’ın dev kalecisi Jaroslaw Bako’dan Galatasaray’ın yaratıcı forveti Roman Kosecki’ye, Trabzonsporlu Adrian Mierzejewski ve Miroslaw Szymkowiak’tan Göztepe kalecisi Radoslaw Majdan’a kadar birçok isim sahalarımızı şenlendirdi. İki ülke futbolunun bütçe ve kalite dengesi düşünüldüğünde, Polonya’nın Türkiye için uygun bir transfer pazarı olması şaşırtıcı değil.

Sebastian Szymanski de o isimlerden biri ancak Kadıköy’e Rusya-Hollanda aktarmalı uçtu. Legia Varşova altyapısından A takıma yükseldikten sonra üç sezon Dinamo Moskova forması giydi. Şubat 2022’de başlayan Ukrayna işgalinin ardından Rusya’dan ayrılıp şansını Feyenoord’da denemek istedi. Geçen sezon kiralık oynadığı Rotterdam ekibinin lig şampiyonluğuna 29 maçta 9 gol ve 4 asistle katkı yaptı.

Bilinmeyen bir oyuncu değildi. İki sene önce The Guardian tarafından Dünya Kupası elemelerinde İngiltere’ye en çok sorun çıkarabilecek isimler arasında gösterilmişti. Yine de Fenerbahçe’nin ödediği 10 milyon euro civarı bonservis, uluslararası alanda mütevazı profile sahip bir oyuncu için hiç de az değildi. Ancak ilk 13 maçtaki 7 gol ve 4 asistlik katkısına bakınca, 24 yaşındaki oyuncu sezon sonunda kulüp tarihinin en “kelepir” transferlerinden biri olarak anılabilir.

Bunu başarırsa, en önemli sebeplerden biri taktiksel rolü olacak. “10 numaramsı” Szymanski ele avuca sığmaz bir oyun oynuyor. İki ceza sahası arasında gidip gelmesi sebebiyle “box-to-box” orta saha, rakip kaleye yakınlığı nedeniyle “gölge santrfor” görevi gördüğünü söyleyenler çıkacaktır. Ama kendisi için illa bir rol seçecek olsam “Raumdeuter” derdim.

ÇOK GEZEN Mİ ÇOK OYNAYAN MI?

Futbolda belli bir oyuncuyla özdeşleşmiş rollere aşinayız. “Regista” denince Pirlo, “Trequartista” denince Totti, “Sahte 9” denince Firmino aklımıza geliyor. Ama bir oyuncunun yeni bir rolle çıkagelip, üstüne bir de yaptığı işin adını koyması sık rastlanan bir durum değil.

İstisnası Bayern Münihli Thomas Müller. 2011’deki bir röportajında performansının sırrını “Ich bin ein Raumdeuter” (Ben bir ‘alan yorumcusuyum’) cevabıyla ifşa eden Alman yıldız, kendi yarattığı rolün isim babası da oldu. Prototipi haline geldiği Raumdeuter’lik sanatının anahtar sözcüğü teknik beceri, fiziksel kapasite veya hız değil, verimdi.

Alan ve zaman futbolun iki temel kavramı olduğuna göre, bir oyuncunun alan üzerine düşünmesinde, yorumlamasında, doğru anda doğru yerde bulunmaya gayret etmesinde şaşılacak bir şey yok. Hemen her kaliteli hücumcunun alametifarikası, boşlukları görüp ya topu ya kendini oraya atmaktır.

Raumdeuter’in farkı alan/boşluk konusunu takıntı seviyesine getirmiş olması. Bu yüzden belli bir pozisyonu değil rolü ifade ediyor. Sağ açık, sol açık, santrfor, forvet arkası, hatta merkez orta sahanız Raumdeuter olabilir.

Aradığı boşluğu genellikle rakip stoper ile bek veya rakip savunma ile orta saha hattı arasında buluyor. Szymanski ikinci kategoriye daha yakın.

Öte yandan Raumdeuter, takıntısının gereğini yapmak için bazı görevlerden affını istiyor. Örneğin oyun kurulumuna pek bulaşmıyor. Başakşehir karşısındaki ekstra yüksek rakam (54) hariç, Szymanski’nin de maç başına topla buluşma sayısı genellikle 17-25 arasında değişiyor.

Bu, iyiye alamet. Çünkü topu ayağına isteyen geleneksel 10 numaraların aksine, Raumdeuter teknik kapasitesini ve yaratıcılığını üç kişiyi çalımlayıp müthiş ince bir pas vererek değil, bulduğu küçük ceplerdeki küçük dokunuşlarla gösteriyor. Az top çok iş mantığıyla, bu dokunuşlardan gol, asist veya asist pası çıkarmaya çalışıyor.

Dolayısıyla zamanlama ve sezgi becerileri ön planda. En katı önkoşullardan biri markajdan kaçmak. Szymanski’nin rakip ceza sahası içinde ve çevresinde demarke vaziyette bu kadar fazla topla buluşması, “gezegen” rolünün hakkını verdiğinin en net kanıtı.

SAVUNMADAN OLMUYOR

“Topa çok az değerek bolca asist-gol üretiyor” cümlesi kulağa hoş gelse de her maçı gol veya asistle bitirmek imkansız. Raumdeuter’in en büyük dezavantajı bu: Skora doğrudan katkı yapmadığında saha içinde “dolaşan” bir fazlalık olarak göze batabiliyor.

Bu dezavantajı örtmenin yolu ise takım savunmasında göstereceğiniz eforla değerinizi çeşitlendirip artırmaktan geçiyor. Szymanski’nin şu ana kadar en büyük fark yaratan özelliği, rakip sahadaki prese ve takım savunmasına üst düzey katılım göstermesi oldu.

Geçen ayki basın toplantısında, “Top kapmak beni gol atmaktan daha mutlu ediyor” demişti. İstatistikler de sözlerini doğruluyor. 2020-2021 sezonunda Dinamo Moskova forması giyerken Rus liginde hem kilit pas hem top kapma istatistiklerinde ilk sıralardaydı. Perşembe akşamı da hem en çok top kapan (5) hem de en çok şut çeken (4) oyuncu oldu.

Hücuma dönük oyuncuların savunma gayreti, takıma yüksek aidiyetle özdeşleştirildiği için de kıymetli. Başakşehir’in ender ataklarından birinde bütün sahayı kat edip son adam olarak yaptığı kritik müdahalenin, Kadıköy tribünlerinde gol sevincine benzer bir kükreyişle karşılık bulması bu yüzden.

Başka faydaları da var. Rakip sahada presle kapılan toplar tam da Raumdeuter’in aradığı alan ve zamanı sağlayabiliyor. Yine aynı maçta Szymanski’nin ilk golünü hatırlayın.

TAKIM OYUNU

Elbette kimse sahada tek başına oynamıyor. Raumdeuter’in aradığı alanları bulması için o boşlukları yaratacak takım arkadaşlarına ihtiyacı var. Müller, Dele Alli, José Callejón, Pedro gibi geçmiş veya mevcut başarılı Raumdeuter’lere bakınca Robert Lewandowski, Harry Kane, Gonzalo Higuain, Lionel Messi gibi “yapıcı” 9 veya sahte 9’ların yanında parladıkları görülüyor. En uçtaki oyuncunuzun sırtı dönük top alma, derine gelme, yüksek pas kalitesi gibi özellikleri, Raumdeuter’i işler hale getirmekte kritik.

Szymanski’nin de Dzeko’su var. Bosnalı golcünün takımdan kopmaması, sık sık derine gelip en ucu Szymanski’ye bırakması Polonyalıyı gole yaklaştırıyor. Örneğin Dzeko yerine Batshuayi ile benzer bir ortaklık kurması çok zor.

Orta sahadaki Fred’in enerjisi de besleyici. Raumdeuter gole fazla kafayı takarsa, topu kaybettiğinizde savunma dizilişinin bozulmasına yol açabilir. Fred üst düzey dinamizmiyle gedikleri tıkıyor. Beklerin fizik gücü ve İsmail’in gayreti de bu açıdan önemli.

HANGİ ŞIK?

Syzmanski kariyerinin en verimli sezonuna doğru ilerliyor. Ancak henüz eylül sonundayız ve Fenerbahçe’deki performansı için yapılan bütün değerlendirmeler – bu yazı da dahil – sadece 800 dakikayı kapsıyor. Sezon içi yorgunluk, konsantrasyon kaybı, sakatlık, formsuzluk, rakipler tarafından tanındıkça oyununun çözülmesi gibi ihtimaller ortada duruyor. Üstelik takım her maçı kazanamayacak ve puan kaybı sonrası Raumdeuter’in ekstra yük olarak görülmesi her zaman mümkün.

Ancak bu sezonki Fenerbahçe’nin en büyük artısı çeşitlilik. Şu an taraftar arasında bir ‘favori oyuncunuz’ anketi yapılsa, birbirine çok yakın 6-7 cevap çıkması muhtemel. Doğru oyun yapısının kazanımlarından biri de bu. Bireysel performanslar yükseliyor, neticede rakibin odaklanması gereken oyuncu sayısı artıyor ve her maç farklı biri öne çıkabiliyor. Bu verimli döngü Fenerbahçe’nin şampiyonluk yolundaki en önemli yardımcısı olacak.

Gerçi Szymanski perşembe akşamki formunu sürdürürse, sezon sonunda ‘favori oyuncunuz’ sorusunun cevabı tek şıkka inebilir…

Tüm yazılarını göster