Tahir Elçi baro başkanı seçilmişti ve Diyarbakır'da yeniydim. Bir iki karşılaşmamız olmuştu ama onu yeterince tanımıyordum. Baroya başkan seçilince İMC TV için uzunca bir söyleşi yapmıştık. O zaman hafif tertip afalladığımı itiraf etmeliyim. Çünkü Diyarbakır Barosu'nun yeni başkanıyla küçük bir söyleşi yapmayı tasarlamıştım fakat söyleşi ilerledikçe Tahir Elçi'nin, medyadan bildiğim birçok davayı canı pahasına takip ettiğini öğrenmiştim.
*
İnsan Hakları Derneği (İHD) üyesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) kurucularından avukat Tahir Elçi, 90’lı yıllardaki yargısız infaz, faili meçhul cinayetler, köy yakma davalarında mağdur avukatlığı yaptı. Deyim yerindeyse, mağdurun yanında durmak, alameti farikasıydı Tahir Elçi'nin.
Mesela Şırnak’ın Kuşkonar ve Koçağılı köylerinin 26 Mart 1994’te Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait F-16’lar ile bombalanması ve 38 kişinin öldürülmesiyle ilgili soruşturma dosyasını takip etti. Dosya hakkında takipsizlik kararı verildiğinde şöyle diyecekti: "Çoğu çocuk ve kadın 38 kişinin bombalanarak öldürüldüğü olayla ilgili, 20 yıl boyunca gerekli ve yeterli soruşturma yapılmadı, faillerin kimlikleri bile tespit edilmedi, tespit edilenler hakkında da gerekli işlem yapılmadı.”
Davayı AİHM'e taşıdı ve AİHM 12 Kasım 2013’teki kararıyla Türkiye’yi “köy bombalamak” suçundan mahkum etti. Karara göre Türkiye, 38 başvurucuya toplam 2 milyon 305 bin euro manevi, 5 bin 700 euro maddi tazminat ödemeye mahkum oldu.
Kuşkonar ve Koçağılı'na benzer bir katliam Roboski'de de yaşandı. Tahir Elçi bu davayı da takip ediyordu. Ancak dava, Elçi'nin yokluğunda AİHM yolunda akamete uğradı.
Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993'te 16 kişi öldürüldü, çok sayıda ev ve iş yeri yakıldı. Yüzlerce kişi göçe zorlandı. Öldürülenler arasında Tuğgeneral Bahtiyar Aydın da vardı. Katliamla ilgili iddianame zamanaşımına bir gün kala kabul edildi, yargılama 21 yıl sonra, 16 Ocak'ta başladı ve bunda Tahir Elçi'nin önemli katkısı vardı.
Cizre'de 1993-1995 arasında 21 insan öldürüldü. Olayın üzerinden 22 yıl geçti ve açılan dava kapsamında 47 duruşma görüldü. Bu davanın da ısrarlı takipçilerinden oldu Elçi ve JİTEM'in bölgedeki kadrosunun deşifre olmasına katkıda bulundu.
Tahir Elçi, "barış sürecinde" Cizre'de öldürülen 12 yaşındaki Nahit Kazanhan'ın, Lice'de askerler tarafından öldürülen Medeni Yıldırım'ın da avukatlığını üstlendi.
Bütün davaları özenle ve ısrarla takip eden Tahir Elçi'nin avukatlığını yaptığı son dava, "barış süreci" oldu. Herkesin umudunun kırıldığı anlarda bile barışı ve barış ihtimalini savundu. Onu yoğun çatışmaların yaşandığı Silvan'a ve sonunda Suriçi'ndeki Dört Ayaklı Minare'nin önüne götüren de bu umut, bu ihtimaldi.
Şimdi Tahir Elçi'yi kime sorarsınız sorun, alacağınız cevaplardan biri "cesurdu" olacaktır ve bu cevap doğrudur da. Bir ihtimale tutunuyorsanız ya da bir umudu yeşertme azminiz varsa, cesaret sahibi de olursunuz. Tıpkı Tahir Elçi'de olduğu gibi.
*
Tahir Elçi, 14 Ekim 2015’te CNN Türk’te, Ahmet Hakan'ın sunduğu Tarafsız Bölge programına katıldı. Ahmet Hakan ısrarla sordu, Tahir Elçi, PKK'yi terör örgütü olarak nitelemediğini ifade etti. Programdan sonra linç güruhu sahneye çıktı. Hakkında davalar açıldı. Sosyal medyada kampanyalar yürütüldü. Ölümle tehdit edildi.
*
Tahir Elçi, 28 Kasım 2015’te Diyarbakır'da, Dört Ayaklı Minare'nin önünde barışı ve kültürel mirası savunurken vuruldu. Cinayetin aydınlatılması için yürütülen soruşturma, basiretsiz, kifayetsiz, cesaretsizlerin elinde faili meçhule havale edilecek şekilde yürütüldü. Olay yerine günler sonra teşrif eden savcı, gizli tanıklar, kamera görüntülerindeki kayıp saniyeler... Bütün bunlar ve dahası, Tahir Elçi cinayetinin faili meçhul kalması için bir elbirliğinin varlığına işaret ediyor. Diyarbakır Barosu'nun girişimleri olmasa ortada hiçbir cinayet şüphelisi olmayacaktı.
Oysa Tahir Elçi, avukatlık hayatı boyunca faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması için çaba harcamıştı. Şimdi, başta iki dönem başkanlığını yürüttüğü Diyarbakır Barosu, barış talep bütün kurumlar ve vicdan sahibi herkes, Tahir Elçi cinayetinin aydınlatılması için gücünü, birikimini ve enerjisini ortaya koymalı. Tahir Elçi cinayeti cezasızlıkla sonuçlanmamalı. Tahir Elçi bu çabayı hiç tanımadığı insanlar için yapmıştı.
*
Tahir Elçi ile ilk tanışmamızı yukarıda anlattım. Yıllar içinde defalarca bir araya geldik. Gazeteci olarak çok defa başvurdum ona ve o hiçbir zaman geri çevirmedi beni. Benim ona en büyük kıyağım ise şu oldu: Sigaradan nefret ediyordu ve beni her gördüğünde, "Bırak artık şu sigarayı" diyordu. Program için televizyona gelmeden önce, mevsim kış da olsa, sigara içilen alanların bütün pencerelerini açıp havalandırıyordum. O yine de kokuyu alır ve "Bırak artık şu sigarayı" derdi. Sigara ile vedalaşmadan önce günde iki paket sigara içtiğini de kendisi anlatmıştı.
Tahir Elçi ile ilgili çok insanla konuştum. Bazı anılar hiç aklımdan çıkmadı ve bu anılar Tahir Elçi'yi çok iyi tarif ediyor. Bu anılardan biri Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş'a ait. Kış günü avukatlara yönelik bir operasyonda birlikte gözaltına alınmışlar. Tahir Elçi tedbirli davranmış ve iki çorap giymiştir.
Çok üşüyen Beştaş'a, bir fırsatını bulup ayağındaki çoraplardan birini vermiş, meslektaş ve arkadaş dayanışmasını gözaltında da göstermiştir Tahir Elçi.
Anılardan biri de köylüsü ve meslektaşı Neşet Girasun'a ait. Girasun, köylüsü avukat ağabeyi Tahir Elçi'den etkilenerek hukuk okumuştur ve yıllar sonra aynı çalışma ofisinde çalışacaklardır. Girasun, Tahir Elçi'yi, “Her şeyi çok hızlı düşünen ve yapan, bir günde bir haftalık iş yapabilme birikimine, azmine, çalışkanlığına ve zekaya sahipti” diye tanımlamıştı. Tahir Elçi birçok genç insanı hâlâ etkilemeye devam ediyor.
Tahir Elçi dokunduğu her insanı etkiledi. Anıları taptazedir. Katillerinin bulunup yargı önüne çıkarılması çabası, en çok Tahir Elçi'nin hatırasına saygının ifadesidir.