Tahliye yok, Selçuk Mızraklı artık SEGBİS'e katılmayacak
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı'nın yargılandığı davada ikinci duruşma görüldü. Bundan sonraki duruşmalara SEGBİS'le katılmayacağını açıklayan Mızraklı için tahliye kararı verilmedi. Duruşma çıkışı yapılmak istenen açıklamayı polis engelledi.
DUVAR - Yerine kayyım atandıktan sonra tutuklanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı hakkında açılan davanın ikinci duruşmasında da tahliye kararı çıkmadı. Mızraklı, "siyasi saikle açılan davanın duruşmasına bir daha SEGBİS ile katılmayacağını" açıkladı.
Serbest bırakılan itirafçı Hicran Berna Ayverdi'nin verdiği ifade doğrultusunda 112 gündür tutuklu olan Selçuk Mızraklı hakkında, "örgüt üyesi olmak" iddiasıyla 7 yıl 6 ay ile 15 yıl arasında değişen hapis istemiyle açılan davanın ikinci duruşması görüldü. Diyarbakır 9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya Mızraklı tutuklu bulunduğu cezaevinden SEGBİS'le katıldı. Mızraklı'nın avukatları Zülal Erdoğan, Mehmet Emin Aktar, Cihan Aydın ve Muhsin Bilal duruşmada hazır bulundu.
Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre duruşmayı, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, Almanya Ankara Büyük Elçiliğinden Siyasi İşler Dairesi Başkatibi Paul Amann, ABD Adana Siyasi İşler Konsolosu Rebacca Daffing, Avrupa Birliği Delegasyonu üyeleri, İnsan Hakları İzleme Örgütü temsilcileri, Fikret Başkaya, Baskın Oran, Barış Akademisyeni Onur Hamzaoğlu, TTB merkez konsey üyesi Bülent Nazım Yılmaz, HDP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Salim Kaplan ve milletvekillerinin de aralarında bulunduğu bir grup izledi. Duruşmayı izlemek isteyenler yapılan üst aramasından sonra salona alındı.
SAVCIDAN İKİ SAYFALIK MÜTALAA
Avukat Mehmet Emin Aktar duruşmada, savcının celse arasında verdiği esasa ilişkin mütalaasına dair konuşarak, "Önceki ara kararların yerine getirilmesi beklenilmeden, toplanan delillerin hüküm vermeye yeterli olduğuna karar verilerek, 27 Ocak'ta dosya esas hakkında mütalaayı hazırlamak üzere savcıya gönderildi. Savcı 13 sayfalık klasörden, 2 sayfalık mütalaa hazırladı. Mütalaada müvekkile ilişkin DTK faaliyetleri yer alıyor. Bir de itirafçının beyanları var. İddiaların temeli olan ses kayıtlarının müvekkille ait olup olmadığı araştırılması için ara karar kuruldu. Ses kaydı araştırmaya gönderilmiş. Ancak ne bizden ne de savcıdan görüş alınmadan bu ara karardan vazgeçilmiş. Bu ses kayıtları şu an FETÖ'den yargılanan savcılar tarafından alındı. Şüpheli olmadığı bir dosyada hukuka aykırı bir dinleme yapılmış. Bu delilin dosyadan çıkarılmasını istiyoruz. Ya da ATK' da bulunan ses kaydının müvekkile ait olup olmadığının araştırılması ara kararı yerine getirilsin. İtirafçı Hicran Berna Ayverdi'nin beyanlarının kimin tarafından alındığı belli değil. İfade tutanağı hukuka uygun hazırlanmamış, dosya korsan bir beyan üzerine kuruldu. Mahkeme ifadenin hukuka uygun alınıp alınmadığını araştırmadı. Kim bakarsa baksın Hicran Berna Ayverdi’nin beyanlarını hazırlanmış kurgu olduğunu anlar. Milletvekilliği döneminde yaptığı konuşmalara dair Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan soruşturmanın sorulmasını istiyoruz" diye konuştu.
TALEPLER REDDEDİLDİ
Mahkeme önceki celsede alınan ara kararların ve tahkikat taleplerinin dosyaya yeni bir yenilik katmayacağını belirterek, talepleri reddetti. İddia makamı, Mızraklı’nın tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi. Mızraklı ve avukatları, mütalaaya karşı savunma için süre talebinde bulundu.
MAHKEMEYE ‘SUÇA ORTAK OLMAYIN’ ÇAĞRISI
Savcının tutukluluk halinin devamını istemine karşı söz alan Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın, dosyanın “oluşturulan deliller” üzerine kurulduğunu söyledi. Aydın, "Bu dava üretilmiş bir davadır. Kim belediye başkanı seçilseydi bu hukuksuzlukla karşılaşacaktı? Hukuku tartışmayız burada. İddianame karar oluşturuyorsa, mahkeme başkanı neden o koltukta oturuyor? Biz neden savunma yapıyoruz şu anda? Siz yargılamanın yolunu açmalısınız. Bir an önce Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı tahliye edilsin. Sizin tabirinizle tüm deliller toplanmışsa niye tutuklu tutuyorsunuz? Tutuklama için hiçbir gerekçe yok. Bu suça ortak olmayın. Burada bir suç var. Yasadışı elde edilmiş deliller var ve müvekkil tutukludur. Adli kontrol tedbiriyle de olsa tahliye edilmesi talebinde bulunuyorum" dedi.
'BİR DAHA SEGBİS İLE KATILMAYACAĞIM'
Savcının tutukluluk talebine karşı Selçuk Mızraklı ise, şunları söyledi: "Soruşturmanın başından bu yana baktığımda, önceden verilmiş bir kararla karşı karşıya olduğumu anladım. Duruşmaya SEGBİS'le katılmam hukuka aykırıdır. Bir daha SEGBİS'le katılmayacağımı belirterek, tutukluluk halime dair son sözlerimi söylüyorum. Van ve Elazığ'da yaşanan afetler karşısında yüreğimiz buz tuttu. Yaşamını yitirenlerin ailesine başsağlığı diliyorum. Geçen mahkemede davanın siyasi saiklerle açıldığı iddiam, bu duruşmada doğrulandı. Bizler defalarca siyasi saiklerle açılan davalarla karşılaştık. Birçok ülkede siyasi saiklerle açılan davalar, ülkenin tarihine kara leke olarak geçti. Bu vakaların karşısında siyasi iktidarın verdiği karara uyarak kolaycılığa kaçılmamalı. Herkes bu durumdan sorumludur. ‘Ben yanıltıldım aldatıldım’la olmaz. Biz daha zor olanı, çatılmalı ortamda barışı ve yaşamı koruma peşine düştük” dedi.
'SEÇME VE SEÇİLME HAKKIM GASP EDİLDİ'
Son 5 yılda HDP’nin "kum torbasına" dönüştürülmek istendiğini kaydeden Mızraklı, şöyle devam etti: “Medyanın yalan ve iftira süreçleri devam ediyor. Defalarca tekzip etmemize rağmen yargı bunları görmezden geldi. Kandil'e para gönderme iftirası ve diğerleri sonucunda tutuklandım. Seçme ve seçilme hakkım gasp edildi. Hukuk devlete ait bir kavram değildir. Toplum da kendi hukukunu yaratabilir. Demokratik siyasete 1993'te ilk büyük darbe vuruldu. 2013 ile 2015 arası çözüm süreci toplumda büyük bir ilgiyle karşılanırken, AKP ile FETÖ boşanmasına döndü. Dolmabahçe mutabakatından vazgeçildi. Bin odalı sarayın inşasıyla tek adam rejimine geçildi. Toplumun her kesimi gözaltılarla korkutulmaya çalışılıyor. İdlib meselesi ekonomiyi, savaş ekonomisine dönüştürecektir. 2002'deki iktidarın 3Y'sini 33Y'ye çıkarabiliriz. Yoksulluk had safhaya ulaştı. Ülkemizdeki kötü gidişat 'Kürt bahtiyar olmasın' politikasında saklı. Kürt özgür olmasa, Türk özgür olmaz. Uzlaşı ve barış politikası olmalı. Selefi gruplarla hareket edilmesi ağır sonuçlar oluşturur. Irkçılığa, polis devletine, kayırmaya ve daha nice benzer kavrama son verilsin. Ya hep birlikte kazanacak ya da ateşte yürümeye devam edeceğiz. 'Taş üstünde taş bırakmayız' diyen zamane barbarlarıyla işimiz olmaz. Bizim işimiz yurtseverlerle olur. Haklıyız, inançlıyız, zulümde de esenlikle büyürüz. Bu mütalaa, tam bir torba yasa gibi, savcı ne duyduysa içine atmış. Hakikat araştırılmamış. Defalarca DTK çalışmalarında bulunduğumu ifade ettim. Sağlık komisyonunda çalışmadığımı söyledim. Yoksullukla mücadele eden dernekte çalıştım. İtirafçılarla hukuk cinayeti işleniyor. 3 yıldır itirafçılık yapan, 72 kez ağırlaştırılmış müebbetle yargılanırken bizim hakkımızda verdiği ifadelerin karşılığını alıyor. Kısa sürede beraat ettirilebilir."
Verilen aranın ardından, Mızraklı’nın tutukluluk halinin devamına karar karar veren mahkeme davayı 9 Mart tarihine erteledi. Öte yandan, mahkeme başkanı duruşma tutanağının gazetecilere verilmesini istemediği için avukatlara zabıt verilmedi.
AÇIKLAMAYA İZİN YOK
Duruşmayı izleyenlerin çıkışta adliye önünde yapmak istediği açıklama ise polis tarafından Diyarbakır Valiliği’nin “yasak kararı” gerekçe gösterilerek engellendi. Sadece milletvekillerinin açıklama yapabileceği belirtilirken, DTK Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven, DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, HDP milletvekilleri Hişyar Özsoy, Musa Farisoğulları, Semra Güzel, Dersim Dağ, Necdet İpekyüz ve Ebru Günay kalkanlı polislerce çevrelendi. Milletvekilleri bu şekilde gazetecilerin görüntü almasının da engellenmesine tepki göstererek açıklama yapmadı. (HABER MERKEZİ)