Sayın Genel Yayın Yönetmenimizin tensipleriyle yazıya
başlıyorum...
Sayın siyasetçi, alınan tedbirlerle ilgili tepki gösteriliyor,
özellikle 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımız epey kızgın. -Yok,
olmasınlar, saygımız sonsuz, maske taksınlar ama çok önemli. Tabii
efendim fakat anlatamadım sanırım. -Anlattınız anlattınız, maske
takıp anlatın yalnız, öyle yüzüme yüzüme anlatmayın, her işin başı
maske. Efendim o yaş grubu artık her sınırlamada ilk olarak
kendilerinin akla gelmesinden çok rahatsız. -Son akla gelen olsa
daha mı iyi olurdu 65 plus insanımız, sevgimizden saygımızdan hep,
önlem noktasında tabii ki her şeyi yapacağız. İyi de zaten aylarca
dışarı çıkamadılar, bundan kaynaklanan hastalıklar başgösterdi, şu
son sınırlamanın anlamı ne? -Bak senin yaşın yetmez, eskiden
elektrik kesilince kestane pişirip masal anlatırdı büyüklerimiz,
sobanın çevresinde toplanırdık, ah eski zamanlar. Masal mı
anlatsınlar, anlamadım ne demek istediğinizi. -Misal veriyorum
misal, masal olmaz başka şey olur, evde oturmak ne kadar güzel bir
şey, aile arasında sıcak güzel sohbetler diyorum. Ancak çoğu
durumda ailenin diğer fertleri akşam eve gelince yine aynı riskle
karşı karşıya kalmıyorlar mı? -Ne demek, diğerleri de zırt pırt
dışarı çıkmasın yahu! İş güç, ekmek parası efendim. -Her şey para
oldu ne yazık ki, maddiyat noktasında manevi hayatımız çok zarar
gördü çok, bir kefenle gidiyorsun halbuki, dünya malı mülkü hep
yalan. Ekmek parası için dışarı çıkıp otobüse dolmuşa binmek
zorunda insanlar, demek istiyorum. -Ben demiyorum ki hiç
çıkmasınlar, ama fazla da dolaşmasınlar, maske taksınlar mutlaka.
Siz hiç dolmuşların otobüslerin halini gördünüz mü? -Vallahi bak
dolmuş demişken, misal, Amerika'da herkes arabaya biniyor kardeşim,
kendi arabasıyla gidip geliyor, bizde halk o bilinçte değil ne
yazık ki, yok ille dolmuşa bineceğim, otobüse bineceğim, önce sen
koruyacaksın kendini, her şeyi devletten beklemek bizde bir
hastalık ne yazık ki. Sizce bu bilinç meselesi mi, herkesin aracı
mı var ki! -İşte onu diyorum, yok, almıyorlar, parayı çarçur ediyor
insanımız, maske de takmıyor, ağzını kapatıyor burnu açık.
Dolmuşta, metrobüste ister istemez sıkışıklık oluyor, herkes
tedirgin. -Diyoruz ki sıkışmayın, birbirinizi bunaltmayın, araya
mesafe koyun, ama dinleyen kim. Koyamıyorlar efendim, duraklar
tıklık tıklım. -Bak gördün mü işte, hemen bir durak genelgesi
yayınlayıp kalabalığı yasaklamak lazım aslında, başka yolu yok.
Kalabalığı genelgeyle mi yasaklayacaksınız! -Tabii kardeşim, baktın
olmuyor hemen 'bir önceki kalabalık genelgesinde değişiklik yapan'
yeni bir genelge, olmadı mı, bir daha... halkımızın bilinç
noktasında bir şeyler yapması lazım, misal depremde de aynı şey
oluyor. Ne ilgisi var, anlamadım! -Çürük bina tercih etmeyeceksin,
yeni ve sağlam ev alacaksın, paraya kıyacaksın, her evi
kiralamayacaksın. O yapılarda oturmayı tercih mi ediyorlar yani,
ciddi misiniz siz? -Bunun şakası mı olur birader, piyasa serbest
değil mi, sen o serbest piyasada bir milyonluk gıcır bina dururken
üç otuzluk ev alırsan, devlet ne yapsın sevgili piyasa ne yapsın!
Yeterli gelir ve birikimleri olmadığı için alamamış olabilirler mi
peki? -İşte onu dedim ya biraz önce, para var, iş var, millet har
vurup harman savuruyor, herkesin aklı pahalı telefonda. Aslında,
zenginler demek istiyorsunuz. -Sen karıncayla ağustos
böceğinin hikâyesini bilir misin... Anladım ve dinlemek
istemiyorum... yaşlılarımız diyorum hâlâ, fakat konu dönüp dolaşıp
başka yerlere geliyor, yine saat 10.00-16.00 arası çıkabilecekler,
ne gerek var böyle bir sınırlamaya, üstelik yaz aylarında herkes
dışarıdaydı. -Hep o yüzden oldu zaten, aslında ben hukukçu
arkadaşlara 'yaz aylarını yasaklayan' bir genelge önerdim ama
olmadı ne yazık ki. Mevsimleri mi yasaklayacaktınız! -Canım hepsi
olmasa da temmuzla ağustosu yasaklayıp direkt eylüle geçsek yeterdi
aslında, çok gezdiler çok, biz o genelgeyi çıkarmakta geç kaldık,
hemen haziranda yapacaktık ama turizm filan derken hesap edemedik.
Düğün dernek ve törenlere izin verilmesi salgının yayılmasında
etkili olmadı mı? -Şimdi biz düğün yapın dedik, evlenin bir
yastıkta kocayın çocuk yapın dedik, hoydada hoydada sarmaş dolaş
oynayın demedik ki, vatandaş bilinçsiz. -Onca insan bir araya gelip
nasıl samimi olmasın, yapmayın ne olur! -Halay genelgesi
yayınladık, halayı yasakladık, dinleyen kim, yok illa halaya
duracağız, aslında birkaç halay başını içeri alsaydık böyle
olmazdı, onların başının altından çıkıyor hep. Peki insanlardaki bu
rahatlıkta açıklanan hasta sayılarının etkisi olmadı mı sizce,
vaka, hasta ayrımı vs? -Ne alakası var, vaka başka hasta başka bir
şey, diyelim adam pozitif çıkıyor ama turp gibi, yanaklar pembe
pembe, nasıl hasta diyeceksin bu insana, senden benden sağlıklı.
İyi de sorun o insanın virüs taşıyıcısı olması değil mi? -Sen bizim
başarımızı gölgelemeye mi çalışıyorsun arkadaşım! Hayır ne haddime,
yalnızca idarenin de bazı hataları olabilir mi acaba diye
düşünüyorum. -Yok hata mata, her vakaya hasta demek her şeyden
evvel vakaya haksızlık olur, maske burnu kapatıyor mu, tamam, o
bize yeter. Yine dağıldı konu, 65 yaş üstü neden sınırlanıyor,
ayrıca böyle bir sınırlama genelgeyle yapılabilir mi, bir temel
hakkın kullanımını bu yolla engellemek mümkün mü? -Nasıl olacaktı
ya, anayasaya mı yazalım 65 plas sokağa çıkmasın diye! Anayasa
değil de, böyle bir tedbir ancak OHAL ilan edilerek alınabilir
diyen hukukçular var. -Hoppala paşam malkara keşan, evde oturtmak
için OHAL mi ilan edilecek, ne gereği var yahu, otur dersin olur
biter, genelge yeter büyütmeye gerek yok. İşte hukuk, anayasa,
hukuk devleti vs. nedeniyle diyorum. -Bak bunlar hep eski Türkiye
alışkanlıkları, geçti o devirler, şimdi tak karar şak uygulama.
Toplu yerlerde sigara içme yasağı da böyle geldi, bir özgürlük
genelgeyle ortadan kaldırılabilir mi? -Olmaz olsun öyle özgürlük,
sigara içmenin nesi özgürlük Allasen, hem bak sigara karşıtı
vatandaş nasıl sevindi, ellerinde olsa içenleri katrana
bulayacaklar, kim bakıyor genelgesine kanununa, necip halkımız
üzümü yer bağını sormaz, tak karar şak uygulama, anladın mı! -Bu
durumda genelgeyle ortadan kaldırılmayacak özgürlük kalmaz yalnız,
Anayasa'nın 13. maddesi sınırlamanın 'ancak kanunla'
yapılabileceğini ve ölçülü olması gerektiğini... -Dediğin lafa bak
şimdi, 13 uğursuz rakam her şeyden evvel, onu uygulayamayız kusura
bakma, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi, her işin başı
sağlık, sağlığı olmayan insana özgürlük versen ne olur, öyle değil
mi, maskeyle burnunuzu da kapatın. Sağlığımız için örneğin ilk
haftalarda tam kapanma daha doğru olmaz mıydı? -Ya bu kadar insan
eve kapatılır mı kardeşim, ne yer ne içerler hiç düşünmüyor
musunuz? İşte onu diyorum ben de, iki üç hafta zor durumda kalacak
herkese destek verilemez miydi? -Laf söyledin balkabağı, istersen
evlere gidip çay servisi de yapalım, bulaşıkları da biz yıkayalım,
bebek varsa bezini değiştirelim, ister misin, her şeyi devlet
düşünüp yapsın, vatandaşlık da yan gelip yatma yeri olsun, oh, oh
vallahi, oh ne güzel dünya! İyi de anayasada yer alan sosyal devlet
ilkesinin anlamı ne o zaman? -Biz demiyoruz ki insanlar
sosyalleşmesin, devlet park yapar bahçe yapar herkes gidip
sosyalleşir, ama şimdi değil, şimdi salgın var, sonra hep birlikte
sosyalleşiriz. Sosyal devletin anlamı bu diyorsunuz, öyle mi?
-Maskeyi tam kapatmalı tam, elleri de böyle üstten alttan bileklere
kadar sıcak suyla, temizlik çok önemli. Farkında mısınız, özellikle
tiyatro ve sinemalar doğru dürüst destek alamadıkları için ne kadar
zor durumda? -Niyeymiş efendim, Haziran'da hepsini açtık ya. Ama
sezon eylül ekim gibi başlıyor, yaz aylarında çalışamadı insanlar,
ayrıca salonun üçte birine seyirci alabiliyorlar, kirası vergisi
sigortası, hepsi borca battı. -Eee ne demişler, tiyatro dediğin,
meşhur sözdür hani 'iki tahta bir merak', çok meşakkatli işler
bunlar, bak devlet tiyatrolarında bir sorun yaşanmadı mesela.
Haklısınız çünkü onlar ödenekli, ancak ödeneksiz tiyatrolar perişan
oldu, salonlar kapanıyor. -Aman insanoğlu kuş misali be, belli mi
olur bir bakmışsın yeni salonlar açılıvermiş. Bu konularda dişe
dokunur bir şey yapılmayacak anlaşılan. -Dur bakalım belki bir
'moral genelgesi' yayınlar moral tedarik ederiz, şu ara en önemlisi
sağlık ve moral, olmadı bir genelge daha. Ben yine 65 yaş konusuna
gelmek istiyorum, öğle saatlerinde bulaşmayan virüs sabah ve akşam
daha mı bulaşıcı, neden sokağa çıkamasın insanlar, maske takıp
dikkat ettikten sonra ne sakıncası olabilir, aklım almıyor. -Dur
bakalım belki bir 'alt kat genelgesi' yayınlar biraz rahatlatırız,
dışarı çıkmasalar da alt kata inip çıkarlar. Anlamadım, apartman
içinde mi yürüyecekler. -Çok iyi olur bu ama zeminde oturanları göz
önünde bulundurup bir de 'üst kat genelgesi' çıkarmak lazım,
hukukçu arkadaşlarla konuşalım. Efendim yalnızca bu da değil,
örneğin sürekli sosyal mesafe uyarısı yapılıp toplantılar vs.
yasaklanıyor ama mesela iktidar partisi mitinglerine,
toplantılarına sınırlama getirilmiyor, bu durum biraz garip değil
mi? -Nasıl? Bir partinin toplantılarına yasak konulmuyor, diyorum.
-Ne toplantısı? Otobüsün üzerinden atılan çayları kapmak için
millet birbirini ezdi, nerede kaldı sosyal mesafe! -Çayın zararı
yok kesinlikle, şöyle tavşan kanı, vallahi canım istedi şimdi,
memleket neresi? Yanıt vermeyeceksiniz bu sorulara belli ki. -Hangi
sorulara? Peki vazgeçtim, üstelemenin anlamı yok. -Elleri şöyle
bilekten başlamak suretiyle, sıcak suyla altlı üstlü ovma
noktasında iyice...
Sayın Genel Yayın Yönetmenimizin yüksek müsaadeleriyle
yazıyı burada bitiriyorum...