Hiçbir şey artık flu değil. Görüntü netleşti, vaziyet anlaşılır. Birçok tartışmayı sonlandırdı ve bununla birlikte yeni soru işaretleri oluşturdu. Türk spor kamuoyu her hafta yeni sorularla dolu bir yazılı imtihana maruz kalıyor diyebiliriz. Liglerin ne yapıp edilip oynatılacağı belliydi. Süreç ise şüphe uyandıran unsurlar içeriyordu. Ama bu tartışmaların yer aldığı denklemin bilinmeyenleri şu anda çözüldü denilebilir. Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu toplantısı gerçekleşti ve alınan kararlarla birlikte birtakım açıklamalar yapıldı.
Geçen haftaki yazımda da belirtmiştim hatırlarsanız; 'küme düşme olmaması' konusunun ihtimali yok. Çünkü rasyonel değil. Ligin bu kadar zor koşullarda oynatılmaya çalışılmasının nedeni nedir? Düşünsenize; pozitif çıkan sporcular, “oynatılmasın” diyen spor dünyasının aktörleri, ikiye bölünen bir kamuoyu... Bütün bu tartışmaların beraberinde neden lig tamamlanmaya çalışılıyor? İki nedeni var. Birincisi; yayın ve sponsorluk gelirlerinin durması. İkincisi ise; sıralamayı belirleyip ligin tamamlanması, şampiyonun belirlenmesi. Çünkü UEFA'nın federasyonlardan talep ettiği ilk öncelik liglerin tamamlanmasıydı. Neden? Çünkü özellikle üst sıradaki takımlar ancak UEFA organizasyonlarının sayesinde gerçekten bir gelir elde edip ayakta kalabiliyor. Peki UEFA önümüzdeki sezon planlamasını neye göre yapacak? Yani ligler tamamlanmazsa, sıralamalar netleşmez ve şampiyonlar belli olmaz. Kemiksik, ayak bastı olarak alınacak sıcak paranın sahibi kim olacak? Lig oynanıyorsa, sıralama belirleniyorsa ve şampiyon belli oluyorsa, ilan ediliyorsa o sıralamanın altındaki takımların, ligin alt sıralarındaki takımların sırası geçerli olmayacak mı? “Küme düşme olmasın” diyen birtakım meslektaşlarımız var, izliyoruz televizyonlarda. Hiçbir mantığa dayanmayarak bu tür söylemlerde bulunup o alt sıralardaki takımların, şehirlerin duygularıyla oynamış olmuyorlar mı? Gerçekten rezalet. Çünkü sosyal medyaya şükürler olsun ki, Anadolu'da futbol seyircisinin nabzını ve ne hissettiğini görebiliyoruz ve anlayabiliyoruz.
Ligler 12 Haziran'da kesin olarak 'start' verecek. Ziraat Türkiye Kupası takvimi de netleşmiş oldu. Rövanş maçları 16 ve 18 Haziran'da oynanacak. 16 Haziran Salı günü Fenerbahçe-Trabzonspor maçı, 18 Haziran Perşembe günü ise Aytemiz Alanyaspor-Fraport-TAV Antalyaspor maçı oynanacak.
Alınan kararlardan birisi de IFAB'ın tanıdığı beş oyuncu değişikliği hakkına izin verilmesi oldu. Bu konu aslında sezonu başından beri dünyada kapalı kapılar ardında çok tartışılıyordu. Futbol kuralları ile ilgili çokça değişikliğe gidileceği belliydi. Oyuncu değişiklik haklarından tutun da, bir ara maçlar üç devreye bölünsün ya da basketbol gibi dört çeyrek oynansın gibi fikirler ortaya atılıyordu. Bu beş oyuncu değişiklik hakkının bu sezona özel gibi davranılsa da, ileriye dönük bir deneme olduğunu düşünüyorum.
Bence bu, önümüzdeki sezonlarda da, dünyanın tüm liglerinde hayata geçirilebilir. Süpriz olmayacaktır. Çünkü sadece futbolun kalitesine ve takımların performansına sağlayabileceği katkının dışında işin ticari bir tarafı da var. Dünya futbolunu menajerlerin yönettiğini söylerdik de kimse inanmazdı. Bunu da menajer lobilerinin bir tür manevrası olarak değerlendiriyorum. Menajerler oyuncularla birtakım sözleşmeler yapıyorlar. Her transferde zaten çok ciddi para kazanıyorlar ve hatta bu işin para trafiğinde tepeden bakınca görünmeyen ama bağlantı sağlayan önemli bir 'alt geçit' görevi üstleniyorlar.
Bu yapılan sözleşmelerde bazı maddeler yer alabiliyor. “Oyuncum şu kadar forma giyerse şu kadar ekstra para alırım” gibi. O yüzden oyuncu değişiklik hakkının üçten beşe çıkması ne anlama geliyor? Bir maçta oynayan 22 oyuncunun dışında potansiyel olarak toplamda altı değil 10 oyuncunun da fazladan forma giyecebileceği anlamına geliyor. Bir de futbol dünyasında ekonomik sarsılmaları düşünürsek 'satın alınan' oyuncudan çok 'kiralanan' oyuncu sayısının artacağını düşünüyorum. 'Kiraya veren' yani 'mal sahibi' kulüplerin 'kiralayan' takımlara oyuncularını verirken sözleşmelerinde çok enteresan maddeler yer aldığını biliyoruz. Şu kadar forma giyerse şu kadar, ilk 11'de başlarsa bu kadar, attığı gol kadar gibi tabir-i caizse 'bonus'lar yer almaktadır. Bu kural değişimi de her şeyin denklemini tamamen değiştirecektir.
Umarım 12 Haziran ve sonrasında devam edecek süreçte her şey olumlu olur. Mehmet Demirkol çok sevdiğim bir gazetecidir. Bu konu üzerine birçok tez koydu ortaya, çoğuna tamamen katıldığımı söyleyebilirim. Özellikle ligin oynanacağı süreçte, oyuncularda vaka sayılarının bir değil yedi olması durumunda, ortada çok ciddi bir planlama eksikliği olduğu konusunda. Bu, her ne kadar TFF'nin kulüpler ile istişare edip ortak aldığı bir karar olsa da, işin doğrusu bunun bir devlet politikası olduğudur. Yazımın başında belirttiğim gibi çözülmüş gibi duran, aslında sadece bir karara bağlanan bu süreç işler olumsuz gittiği takdirde daha fazla tartışmalara yol açacaktır. Temennimiz asla bu olamaz elbette ama bunu sorgulamak durumundayız. Yoksa mesleğimize ihanet etmiş oluruz.