Taner Akçam'dan Büyük Felaket'in belgesi
Taner Akçam, son kitabı Naim Efendi'nin Hatıratı ve Talat PaşaTelgrafları'nda Osmanlı belgelerine dayanarak Naim Efendi adında bir Osmanlı bürokratının var olduğunu gösteriyor ve ilgili belgeleri yayımlıyor.
Arda Kemal Fişekçi
Ermeni soykırımı/tehciri tartışmalarında gerek soykırım tezini savunanlar, gerekse buna karşı çıkanlar için büyük öneme sahip olan döneme ait hatırat, resmi yazışma ve belgelerin toplandığı çalışmalardan biri, Aram Andonyan’ın 1921 yılında yayınladığı Naim Efendi Hatıratı ve içinde yer alan resmi telgraflardı. 1983 yılında ise Şinasi Orel ve Süreyya Yuca imzasıyla yayınlanan bir kitapla Osmanlı’da Sevkiyat Müdürlüğü’nde çalışmış Naim Efendi isminde bir memurun olmadığı, dolayısıyla böyle bir hatıratın da olmadığı ve hatıratta bulunan çoğunluğu Talat Paşa imzalı telgrafların da sahte olduğu iddia edilmiş ve bugüne kadar da bu tez genellikle kabul görmüş, bu konuda pek bir çalışma yapılmamıştı.
Prof. Dr. Taner Akçam’ın İletişim Yayınları’ndan çıkan son kitabı, hatıratın gerçek olmadığına dair kabul gören düşüncenin aksini, bazıları bizzat Genelkurmaylık tarafından yayınlanmış Osmanlı belgeleriyle ortaya koyuyor. Önce Naim Efendi isimli bir memurun ve hatıratın var olduğu gösterilirken, daha sonra Talat Paşa ve diğer devlet görevlilerine ait telgrafların sahte olduğunu ileri sürenlerin argümanlarının yanlış olduğuna dair yeni bulgular sunuluyor. Telgrafların sahteliğini savunanların belgelerdeki şifreleme tekniğinin hatalı olduğu iddiasının neden doğru olmadığı yine bu konudaki Osmanlı belgelerinden örneklerle ifade edilirken, döneme ait bilgiler, açık olan yazışmalar da konuyla ilgili okuyucuya fikir veriyor. Bu çalışmanın akademik çevreler için önemli bir kaynak olduğu muhakkak, ancak eserin yalın anlatımı ve kurgusu itibariyle, konuya ilgi duyan herkesin faydalanabileceği bir çalışma olduğunu söylemek mümkün.
Kitapta kim olduğuna dair detaylı bilgi edineceğiniz Krikor Gergeryan’ın arşivinde bulunan hatırat, daha önce Andonyan tarafından yayınlanmamış bölümleri de içeriyor, dolayısıyla bu kitap ile hatıratın gün yüzüne çıkmamış bölümleriyle birlikte döneme ait kimi yazışmalar, bilgiler de ilk defa okurlarla buluşuyor. Bunun yanında, Andonyan’ın yayınladığı hatırattan bazı önemli bölümlerin de Türkçe çevirisi ek olarak kitapta yer alıyor. Bu süreçte arşive ulaşılmasında da, farklı dillerdeki metinlerin çevrilmesinde de konusunda uzman kişilerin emeği var. Hatıratı yazan Naim Efendi’nin görevi ve bulunduğu yer (Halep Sevkiyat Müdürlüğü) göz önüne alındığında, bunların yaşanan trajediyle ve bu konudaki çalışmalarla ilgili ne denli önem arz ettiği açıktır.
“Harbiye Nezareti emriyle, ordugâhlar tarafından toplanarak beslenen belli şahısların (Ermenilerin) çocukları, Göçmenler Müdürlüğü tarafından beslenecekleri bahanesiyle grup halinde alınarak, şüpheye mahal verilmeden yok edilmesi ve sonucun bildirilmesi…”
Yukarıdaki satırların, dönemin Dahiliye Nazırı –yani içişlerinden sorumlu bakanı- Talat Paşa imzasıyla Halep Vilayetine çekilen bir telgrafa ait olduğu belirtiliyor kitapta. Bu ve bunun gibi kan donduran birçok ifadenin yer aldığı yazışmalar, aslında her şeyden önce o dönem ne denli büyük bir acının yaşandığını gösteriyor bizlere. Hatıratı okurken hayatta kalmaya çalışan Ermenilerin türlü çabalarıyla birlikte, onlara yardım eden, verilen emirleri yerine getirmekten kaçınan görevlilere de nasıl el çektirildiğini öğreniyoruz.
Eserde de belirtildiği üzere, şifreli olarak gönderilmiş telgraflarla ilgili birinin, birkaçının ya da hiçbirinin gerçeği yansıtmadığı iddia edilebilir, ancak bu telgrafların deşifre edilmesiyle ilgili olarak dönemin “Şifre Anahtar Defterleri” arşivcilere açılmadığı, yani aksi ispat edilmediği sürece bu hususta yapılan çalışmaları, ortaya konan argümanları doğru kabul etmek mantıklı görünüyor. Zira bu çalışma bize telgrafların gerçekliğini ileri sürerken, argümanını oldukça kayda değer bilgilerle destekliyor.
Bu ve benzeri çalışmalarda çeşitli belgeler, kanıtlar sunulmasına rağmen, tarihî konulara ideolojik bir çerçeveden bakanların hangi tarafta olurlarsa olsunlar fikirlerinin değişmeyeceğini, değişse bile de bunu itiraf edemeyeceklerini biliyoruz. Ancak tarafsız bir gözle tarihi araştıran, okuyan, merak edenler için Osmanlı Ermenilerinin yaşadığı “Büyük Felaket”le ilgili Taner Akçam imzalı bu çalışmanın çok önemli bir yer tutacağı ve tartışmalara yeni bir boyut kazandıracağı aşikâr.