Tarihsel bir dönemeçte hal-i pürmelalimiz

Devrimci siyaset, içinde bulunulan koşullara uygun siyaset üretmeli ve mümkün en geniş kesimlere erişmenin ve uzlaşmanın yollarını zorlamalıdır.

Abone ol

Mehmet Türkay*

Ne yapmalı? Kadim bir soru. Cevabı muhtelif elbette. Ancak, sosyalistlerin böyle bir lüksü var mı? Sorunun bu şekilde sorulması elbette böyle bir lüksün olmadığına dair bir kabulü de içeriyor. Bu soruya güçlü bir sosyalist muhalefet koşullarında verilecek cevap elbette açıktır. Ancak, güçsüz olunduğunda yapılması gereken bu duruma göre hareket etmek olmalıdır. Bu bir zafiyet değil, yaşanılan sürecin dinamiklerini ve doğrultusunu isabetli bir okumayla ilgili bir durumdur. Diyalektiğin bize öğrettiği tarihsellik perspektifi kendi durumunu önceleyen değil, mevcut koşulları göz önüne alarak pozisyon belirlemektir.

VERİLİ OLAN YA DA ‘SOMUT DURUM’!

Bu söylediklerim sosyalist hareketlerin verdiği mücadeleyi göz ardı ettiğim anlamına gelmesin, elbette verilen mücadelenin bir anlamı var bizler için. Ama on yıllardır karşılığını maalesef göremedik ve neden sorusunu da hiç konuşmadık. Elbette her siyasi hareketin kendi tahlil ve/veya kabulleri vardır ve bu tutumlarını da belirli platformlarda ifade ediyorlardır. Ancak, izleyebildiğim kadarıyla “siyasi ego” nun sınırları dahilinde yapılan bu girişimler doğal olarak bir karşılık görmüyor. Devrimci siyasetin anlamı da bu noktada kayboluyor. Çünkü devrimci siyaset, içinde bulunulan koşullara uygun siyaset üretmeli ve mümkün en geniş kesimlere erişmenin ve uzlaşmanın yollarını zorlamalıdır. Çünkü verili koşullar ancak böyle bir perspektifle değerlendirilebilir. Tarihsel bakış, diyalektik perspektifin sağladığı zeminden neşet eder.

HALKLARA DÖNÜK BİR PERSPEKTİF: HDP

HDP, başvurulacak ama adı pek geçmeyecek bir konumda duruyor. HDP, siyaseten kritik bir niteliğe sahiptir ve kendi temsiliyeti açısından önemlidir. Görülebildiği kadarıyla HDP, parti hafızasına dayanmakta ve süreci izlemeyi tercih etmektedir. Millet İttifakı bileşenlerinin HDP ile aynı resimde görünmek istememeleri sahip olduklarını düşündükleri “demokrasi” anlayışına asli olarak terstir. Özellikle CHP’nin bu ilişkiyi açıkça kurması ve deklare etmesi siyasi etik açısından kritik bir öneme sahiptir, yapmaması CHP açısından zul olacaktır. Diğer türlü, ‘sizle beraber görünmeyelim ama bize destek verin’ pozisyonu hem siyasi etiğe uymaz hem de HDP’nin temsiliyetini anlamamak anlamına gelir. HDP iktidar olmaya dönük bir perspektifin dışında Kürt halkının önemli bir kesimini temsil eden bir partidir ve aynı zamanda sadece böyle bir temsiliyetle değil tüm Türkiye halklarına dönük bir perspektifle davranmaktadır. Bu anlamda HDP durduğu yerde durmakta, muhtelif önermelere açık bir siyaset izlemektedir.

SİYASİ MUHALEFET CHP’YE GEÇMİŞ DURUMDA!

Görünen, kadim bir sorunun çözümü kadim bir yapılanma olarak CHP’den geçecektir. Elbette devlet bu duruma hazırlıklıdır. AKP iktidarı da mutlaka kendi önlemlerini almaktadır. Ancak tarihsel bir kırılma noktasında olduğumuzun tüm muhalif kesimlerin bilincinde olduğunu düşünerek gücümüzle orantılı bir siyaset yapma anlayışına sahip çıkalım. CHP elbette sosyalistler açısından bir çözüm mercisi değil, ancak sosyalist bir kişi olarak söylüyorum, gücümüz yok, varmış gibi davranmamakta fayda var. Yetmişlerin sonlarına doğru CHP içinde çalışan birçok sosyalist vardı ve orada var oldular, birçok insanı kazandılar. Hafızamızı tazelemekte yarar var. Dolayısıyla CHP’ye mesafeli durmanın içinde yaşadığımız koşullarda kimseye faydası yok. Çünkü siyasi muhalefet CHP’ye geçmiş durumda. Bu önerim CHP’nin politikasını desteklemek anlamında değil elbette. Ancak yaşanan süreç bize bunu dayatıyor.

'KAYGILI SOSYAL DEMOKRATLAR' HAKLI ÇIKTI!

Tabloya baktığımızda güçsüz bir sosyalist muhalefet, güçlenen bir sosyal demokrat parti var. Diğer tarafta bütün devlet olanaklarını kullanan bir siyasi iktidar söz konusu. Ve bu iktidar hayatın bütün alanlarını kendi dinci perspektifine uygun hale dönüştürüyor. Böyle bir durumda sosyalist hareketlerin karşı bir güç olarak CHP’ye dolaylı ya da dolaysız destek vermesi gerekmez mi? AKP, mevcut yapıyı değiştirmedi, dönüştürdü. Bütün kurumları kendi dinci perspektifiyle yeniden yapılandırdı ve “kaygılı sosyal demokratlar” haklı çıktı. Bu yazdıklarım yetmişli yıllar itibari ile sol cenahta yaşayan biri olarak bana da hoş gelmiyor ancak bu haliyle durum böyle görünüyor.

Sosyalistlerin siyasi denklem dışında olduklarını kabul etmeyen tutumu öncelikle kendilerine zarar veren bir içeriğe sahip görünmekte. Bizim, eğer sosyalistler olarak bu topluma ulaşmak, değmek gibi bir derdimiz varsa bunun yolu sosyal demokratların aktif siyasi aktör olmalarına destek vermek ve ne yapamayacaklarını görünür kılmaktır. Önceleyen aktif bir siyaset bunu gerektirir.

MECLİS'TE SOSYALİST BİR PLATFORM OLARAK TİP

Örneğin, yeni kurulan TİP’in ilk TİP’ten çok farklı koşullarda oluşturulmaya çalışıldığını görmek gerekiyor. TİP’in ilk TİP’ten farklı tarihsellikte ortaya çıktığı, dünya genelinde yükselen bir sosyalist muhalefetin genel siyasal denklem içinde olmadığı koşullarda kendini var etmeye çalıştığını göz önüne almak lazım. Dolayısıyla TİP’in CHP ile görüşmesi sosyalist siyasi aklın gereği olarak görülmelidir; çünkü 1960’ların koşullarındaki TİP değil. 1960’lı yıllarda dünya ölçeğinde yaşanan yükselen bir sosyalist muhalefetin sağladığı koşullar TİP’in var olma koşulunu yarattı ve başarılı oldu. Yaşadığımız koşulları düşündüğümüzde “yeni” bir temsiliyet açısından siyaseten kendini görünür kılmak çabası anlaşılır olmalıdır. Ancak, bu kadar zaman sonra sosyalistlerin kendini ifade edecek bir siyasi platform daha bulması kendi başına önemli görülmelidir. Çünkü sosyalist etik bunu gerektirir.

SINIF KİMLİK EKSENİNDE SOSYALİST İTTİFAKIN ÖNEMİ!

Meselenin tarif edilmesi lazım. Geçişken bir sınıf ve kimlik mücadelesinin gerekli olduğunun farkında olmak gerekmiyor mu? Kürtlerin sadece Kürt olma ağları dışında kendi içinde bir sınıf mücadelesi yaşadığı da düşünüldüğünde kimlik pozisyonu ile sınıf pozisyonunu çakıştırması daha kapsayıcı ve daha güçlü bir var oluşun koşullarını da yaratacaktır. Burada sosyalist ittifakın önemi ortaya çıkmaktadır. Sosyalist ittifak, sosyal demokratlar ve HDP ile beraber davranma iradesini ortaya koyabilirse AKP’nin iktidarını kaybetmenin ötesinde mevcut sistemin değiştirilmesinin yolunun açılmasına da katkı vermiş olacaktır. Aksi durumda, yani AKP’nin iktidarı kaybetmemek için göstereceği direnç ortaya çıkarsa ki öyle görünüyor, söz konusu irade daha da önemli hale gelecektir.

TARİHSEL BİR DÖNEMEÇ!

Sonuç olarak, memleketin hali açısından tarihsel bir dönemeçte olunduğunun bilinç ve ciddiyeti ile davranılması kritik bir öneme sahip görünmektedir. Aksi takdirde AKP iktidarının nihai amacının gerçekleşmesini hep beraber seyretmek durumunda kalacağız. Kimse “hayırlısı” diyecek durumda değil.

*Prof. Dr. (E.), Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü