Ne biçim bir hafta geçirdik değil mi? Bir taraftan insanları göçe zorlayan politikalara zeval vermeden “erkek” bir göç tartışması, diğer taraftan bu toplumu bölen kalemşörlerin el üstünde tutulduğu bir Karadeniz gezisi.
O kadar tezatlar içinde yaşıyoruz ki kalemşorumuze “Che’den özür dile” diyen bir Karadenizli ve ona “o bölgede çok seviliyor” diye savunan bir iletişim başkanı. Ne kadar çelişkili bir durum.
Sadece iktidar değil, bütün siyaset halktan kopuk sanki.
O yüzden can çekişen tarımı, patlayan gıda fiyatları pek konuşulmuyor. Çünkü olay bazlı siyaset politika bazlı siyasete çok uzak.
AÇ MİDEDEN SESLER GELİYOR!
Önce bir grafik ile başlayalım. Bu grafik üç temel tahıl ürünü fiyatlarındaki değişim. Hokey sopası gibi 2020 sonrası sıçramış. 2021 yılı TÜİK tahminleri, 2022 verileri ise TOBB borsasının bu haftaki fiyatları. Bu grafiği elektrik fiyatları için de çizebiliriz.
Şimdi bu grafiğe biz göz gezdirelim.
Sonra bir uyarı ile devam edelim. Şu alıntıyı dikkatlice okuyalım:
"Verimdeki azalmaya bağlı olarak üretimde 2 milyon tonluk bir azalma öngörülmektedir. Üretimdeki azalmayla beraber başlangıç stoklarının da düşük olması ve yurt içi kullanımın artması neticesinde ithalatta yaklaşık 2 milyon tonluk artış öngörülmektedir. İhracatta ise 0,4 milyon tonluk bir azalma beklenmektedir. Türkiye kaynaklarına göre de verime bağlı düşüş desteklenmektedir. TÜİK 1. tahminine göre bir önceki üretim sezonunda 20,5 milyon ton olan üretimin yüzde 7,3 azalarak 19 milyon tona gerileyeceği öngörülmektedir. Verimdeki bu azalmanın temel nedeni Nisan-Mayıs aylarındaki yağışların yetersizliğine bağlı olmaktadır”
Bu alıntı nerden biliyor musunuz? Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü Müdürlüğü’nün Eylül 2021 tarihli raporundan. Yani Tarım ve Orman Bakanlığı o kadar net görüyor ki. Hükümet de bunu görerek çözmek yerine bundan nasıl para kazanacağını hesabını yapıyor.
Şimdi elimizdeki grafiği ve bakanlığın uyarısını bir skandal ile bağlayalım. Şu an için buğday borsasında fiyat ortalama 5,4 TL. Yani bir tonu 350 dolar mertebesinde. Buğday desteğinin dekar başına 2021’de sadece 116 TL olduğunu düşünürsek yaklaşık 10 dolardan ton başına 40 dolara yakın bir destek çıkıyor. Yani bir ton buğday için 400 dolar gibi bir rakam borsada satabilen çiftçi için fiyat. Ama bunun bir üst limit olduğunu da belirtelim.
Şimdi birkaç ton satan bir çiftçinin aldığı fiyat ile yüzbin ton satan ithalatçıyı karşılaştıralım. İlki perakende, ikincisi toptan fiyatı verecektir. Ama öyle olmuyor. Nisan sonu TMO tonu 420 dolardan ihaleye çıktı. Allahtan ihale iptal edildi ama TMO çiftçiye vermediği parayı fazlası ile ithalatçıya teklif etti. O firmaların kim olduğu, temsilcilerinin kim olduğu ve o temsilcilerin kimlerle akşam yemeği yediği yazımızın konusu değil.
Ama biz ne yaptık, hokey sopası gibi patlayan tahıl fiyatlarında tarım politikalarını değil, olayları konuştuk. Tarımın ve çiftçinin bu durumu son birkaç yılın konusu değil. Aslında sevgili Necdet Oral bunun yirmi yıllık bir süreç olduğunu tek bir yazıda özetliyor.
SAVAŞ TARIMI DA VURACAK!!!
2021 yılı kuraklık nedeniyle kötü bir yıl oldu. Bu yılın altı aylık kuraklık raporları kuzey Ege, doğu Akdeniz, doğu Anadolu ve güney doğu Anadolu'yu hala kurak gösteriyor. 3 aylık raporlar ise bir nebze daha iyi olsa bile bu resim geçen yıldan iyi ama pek de normal olmadığını gösteriyor. Ama uyarımız bu değil.
Bizim bir numaralı buğday tedarikçimiz Rusya, iki numara ise Ukrayna. The Guardian uydu görüntüleri üstünden yaptığı tahminde Ukrayna’da savaş yüzünden rekoltenin yüzde 35 düşeceğini bu hafta duyurdu.
İkinci haber ise Rusya’nın gübre ihracatını askıya alması. Zaten gübre sanayii özelleşti, zaten ülkede gübre üretimi yetmiyor ve zaten gübrede Rusya’ya bağımlıyız. Şubat ayında Rusya, amonyum nitrat gübresi ihracatını iki ay süreliğine geçici olarak durdurdu.
Şu an elimizde tarım üreticisi üstünden para kazanmadığı için ona para vermeyen bir iktidar, bunun yerine ithalat yolu ile parasını daha çok kazanma politikası, bu politika ile Rusya ve Ukrayna gibi ülkelere bağımlılık ve bu ülkelerde savaş çıkınca tıkanan tarım ve gıda politikası, sonuçta da bunların toplamı ile kafamıza bir hokey sopası gibi inen tahıl fiyatları var.
TÜİK 2021 yılı için buğday üretiminin yüzde 13,9 oranında, arpa üretiminin yüzde 30,7 oranında ve toplam tahıl üretiminin yüzde 14,3 azaldığını açıkladı.
Biz ne yaptık? Daha çok imar, daha çok asfalt-beton, daha çok ithalat faturası ve daha çok sermaye transferi. Hemen onun da grafiğini verelim mi? Türkiye 2000 yılında hububat, yağlık tohum ve yemeklik yağ için ithalata bir milyar dolar veren bir ülke imiş. 2013 yılında bu rakam beş milyar doları geçmiş. 2021’de de 10 milyar dolara dayanmış. 2022’nin ilk üç ayı gibi olursa bu ithalata 10 milyar dolar vereceğiz.
Özetle, elektrikte, ev kiralarında sorun neyse tarım ve gıdada da sorun o. Burada da özelleştirme (tarım işletmeleri ve gübre fabrikaları), ithalat üstünden üreticiyi terbiye etme ve aracıya kaynak sağlama gibi bir resim var.
Tarımı kimin öldürdüğü, bundan kimin çıkar sağladığı açık değil mi? Asıl bu yaz tarımı kim kurtaracak, nasıl kurtaracak, bunu konuşalım.