Tarlabaşı Toplum Merkezi davası 29 Eylül'e ertelendi
Hedef gösterilen Tarlabaşı Toplum Merkezi’ne açılan "yokluğun tespiti" davasının ilk duruşması Çağlayan Adliyesi'nde görüldü. Dava 29 Eylül'e ertelendi.
DUVAR - Tarlabaşı Toplum Merkezi’ne açılan davaların ilki bugün başladı. Derneğe açılan “yokluğun tespiti” davasının ilk duruşması İstanbul 8. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde görüldü. Dava 29 Eylül'e ertelendi.
15 yıldır Tarlabaşı’nda çocukların ve kadınların bir araya gelebilecekleri güvenli alanları kurmayı amaçlayan Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’ne iki ayrı dava açılmıştı. Duruşma öncesi adliye önünde basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasını TİHV İstanbul temsilcisi Ümit Efe okudu. Açıklamada şunlara yer verildi:
“Bugün Tarlabaşı Toplum Merkezi’ne açılan bu haksız davaya ses çıkarmak için toplandık. 2007 yılında Beyoğlu Tarlabaşı’nda kuruldu Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği, daha çok bilindiği adıyla Tarlabaşı Toplum Merkezi. Dışlanan, derin yoksulluk ve göçün beraberinde getirdiği sorunlarla mücadele eden bölge sakinlerini güçlendirmeyi, mahalleye yönelik önyargıları azaltmayı, çocuklara, gençlere ve kadınlara destek olmayı amaçlayan gönüllü bir çabaydı. Başta Tarlabaşı’nda olmak üzere Türkiye ve dünyadaki her türlü ayrımcılığa karşı çalışmak, yerelde insan hakları uygulamalarını yaygınlaştırmak, hak temelli bir sosyal hizmet modeli geliştirmek ve sanatla iç içe birlikte üretmeyi ve ortak yaşama kültürünü geliştirmeyi dert edindi kendine. Yurt içinden ve yurt dışından birçok kuruluşla da işbirliği içerisinde güçlenmeye ve güçlendirmeye çalıştı 15 senedir.
Ancak, Dernek, Haziran 2021’de, daha iyi bir toplum için çaba gösteren birçok sivil toplum örgütü ve bu alana gönül veren kişinin endişelerinden biriyle yüzleşti. Medyadaki nefret söylemi ve hedef gösterme haberleriyle başlayan, idari ve hukuki yaptırımlarla devam eden, keyfi ve öngörülemez bir süreç deneyimliyor Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği. Bugün susturulma ve kapatılma tehdidiyle karşı karşıya. Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği örneğinde bugün yaşananların Türkiye’de örgütlenme özgürlüğü alanında yaşanan gerilemenin doğal bir uzantısı olduğunu düşünüyoruz. Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’nin hedef gösterilerek ve yürüttüğü faaliyetler çarpıtılarak kapatılmaya çalışılması, tüm sivil topluma yönelik bir tehdit olarak karşımızda duruyor. Adil, insan haklarına saygılı ve kapsayıcı bir toplumun ancak güçlü bir sivil toplumla birlikte inşa edilebileceğine inanıyoruz. Bu nedenle Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’nin yanındayız. Bugün burada iyi ki varsın TTM diyerek kampanyaya imza veren X örgüt ve hak savunucuları olarak örgütlenme özgürlüğüne yönelik saldırıların durdurulmasını ve sivil topluma yönelik baskılara son verilmesini istiyoruz. Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’ne açılan davaların düşürülmesini ve güvenli bir şekilde çalışmalarına devam edebilmesini talep ediyoruz.”
DAVANIN REDDİ TALEP EDİLDİ
Duruşmada söz alan Av. Gülnur Kara Kucur: “Tarlabaşı Toplum merkezi Bilgi üniversitesi tarafından proje kapsamında kurulmuştur. 2007 yılı eylül ayında toplum merkezi faaliyetlerine son vermiştir. Ancak dernek hala devamını sürdürmektedir. Derneğin amacının gerçekleşmesi olanaksız hale gelmiştir. Bu nedenle davamızın kabulüne karar verilsin. Aile ve sosyal hizmetler bakanlığının müdahale talebinin kabulüne karar verilsin derneğin amacının kanuna ve ahlaka aykırı hale gelmesi amacı ile İstanbul 18. Asliye Hukuk mahkemesi nin 2022/81 esas sayılı dosyasında da dava bulunmaktadır. Derdesttir" dedi.
Aile ve sosyal hizmetler bakanlığı vekilinden Aylin Kurt şöyle konuştu: “Bu davada müdahale talebimiz vardır. Gençlerin ve çocukların istismarına karşı her türlü faaliyetleri yürütmek çocukların ve gençlerin sağlıklı temin etmek üzere çocuklara ve gençlere yönelik sosyal hizmet faaliyeti yürütülmesi bakanlığımız görevi kapsamındadır. Bu nedenle HMK 66 madde gereğince davacı İstanbul valiliği yanında müdahil olarak katılmamızı talep ederiz.”
Dernek avukatı Selin Cansu Demir, "Aile bakanlığı müdahale talebini kabul etmiyoruz. Aile bakanlığının çocuklar için kadınlar için kurulan derneğin yanında olması gerekirdi. Tarlabaşı'nın yoksullukla suçla, göçle ayrımcılığı mücadele etmektedir. Müdahalelik talebinin reddine karar verilsin. Bu derneğin amacının ortadan kalktığı söylenemez. Davanın reddini talep ederiz" dedi.
AİLE BAKANLIĞI MÜDAHİLLİK TALEBİNDE BULUNDU
Duruşmada İstanbul Valiliği avukatı şunları söyledi: "Tarlabaşı'nda faaliyet yürütmek için kuruldu bu dernek ama sonrasında kendiliğinden son verdi faaliyetlerine. Tüzükte yazan buydu. 2007 Eylül ayında faaliyetine son verdi resmi olarak. Fakat dernek faaliyetlerini sürdürüyor. Bu nedenle davamızın kabul edilmesini istiyoruz." Aile Bakanlığı avukatı müdahillik talebinde bulundu.
‘DAVACI DERNEĞİN AMACINI SAPTIRIYOR’
Derneğin avukatı Sevgi Kalan Güvercin şöyle konuştu: "Bakanlığın müdahillik talebi dernekle ilgili değil, reddedilmeli. Dernek çok sayıda çalışanı olan bir dernek. 87/1.maddede 'amacına ulaştı' deniyor bu nedenle 'kapatılmalı' diyorlar. Bu argüman gerçeği yansıtmıyor. Tarlabaşı Toplum Merkezi'nin varlığı Bilgi Üniversitesi'ne bağlı değil. Toplum merkezi olarak çalışan bir dernek burası. Davacı derneğin amaçlarını saptırıyor. Derneğin iki amacı daha var. Tarlabaşı'nda yaşayanların hayatlarını kolaştırmak ve çocuklara, kadınlara destek olmak amaçları arasında. Ayrıca Suriyeli ve Türkiyeli çocuklara destek için projeler yapan bir dernek. Devletin de STK yoluyla desteklediği bir projeleri de var. Tarlabaşı yoksullukla mücadele eden bölge olmaktan çıkarsa o zaman amacını gerçekleştirmiş olur. Derneğin tüzüğünde yer alan amacının can yakıcı bir sorun olarak sürdüğünü söylüyoruz. Bölgedeki yoksulluğu sayılarla anlatacağız. Tarlabaşı Toplum Merkezi henüz amacını gerçekleştirmedi. Ayrıca bazı iddialar var, hepsi subjektif. Derneğin amacının saptırıldığını görüyoruz. Bu davanın açılması örgütlenme özgürlüğüne müdahaledir. Temel hak ve özgürlüklere aykırıdır. 15 yıl önce kurulan bir dernekten söz ediyoruz, pek çok denetimden geçiyoruz. Bugün gelinen noktada derneğin amacı gerçekleşti dersek bu keyfilik olacak. Mahkeme 'derneklerin içişlerine karışamazsınız' diyor. Siz bir derneği kapatamazsınız diyor. İhtar verebilirsiniz diyor. Bugün kapatma kararı verildiğinde AİHM de etkileniyor. Dolayısıyla kapatılamaz, hukuki değildir. Davanın reddine karar verilmesini talep ediyoruz, bu, örgütlenme özgürlüğüne müdahaledir çünkü.”
‘HİÇBİR GERÇEĞE DAYANMIYOR’
Dernek avukatı Buse Karataş şunları söyledi: "Davanın reddine karar verilsin bu zamana kadar derneğe sayısız denetim yapılmıştır. İç İşleri bakanlığının denetimi hukukun ona verdiği yetkiyi kötüye kullanmaya yöneliktir. Dernekten istenen her türlü bilgi ve belge kendilerine ivedi olarak sunulmaktadır. Hiçbir somut araştırma yapılmadan derneğin feshini talep etmektedirler. Tamamen keyfi bir uygulamadır. Dernek, Haziran 2017'de kuruldu sayısız denetim görüyor. Hiçbir yaptırımla da karşılaşmıyor. Ta ki İçişleri Bakanlığı'nın denetimine kadar, ki o da bu davanın konusunu oluşturuyor. Bakanlığın denetimi hukuka uygun değil, yetkiyi kötü kullanmışlar. Dernek her türlü bilgi - belgeyi sunuyor buna rağmen Bakanlık derneğin yok olduğunu iddia ediyor. Hiçbir gerçeğe dayanmadan bu iddiayı ortaya koyuyor. Biz bu dava dilekçesinde somutlaştırma ve hukuki argüman görmüyoruz. Dava kurgu edebi bir eser olsaydı fantastik bir öykü olurdu."
Mahkeme başkanı, Tarafların dilekçelerinde gösterdikleri ancak dosyaya sunmadıkları delilleri dosyaya sunmaları için iki hafta süre verilmesine, Müdahale talebinde bulunan Aile ve Sosyal Hizmetler bakanlığı vekiline müdahale talebine ilişkin dilekçesini ve eklerini sunmak üzere iki hafta süre verilmesine, sunulması halinde taraflara tebliğine, İstanbul İl dernekler müdürlüğüne müzekkere yazılarak davalı derneğin dosyasının celbine, Davalı dernek vekillerine derneğe ait defterlerini ve yönetim kurulu karar defterlerini sunmak üzere iki hafta süre verilmesine ve araya adili tatil girmesi ve duruşma defteri yoğunluğu sebebiyle duruşmanın 29/09/2022 günü saat 11:40 bırakılmasına karar verildi.
İMZA KAMPANYASI BAŞLATILDI
Duruşma öncesi, kapatma davasına ve hedef gösterilmesine karşı başlatılan imza kampanyasını 91 sivil toplum örgütü imzaladı.
Dava öncesi bir araya gelen 91 sivil toplum örgütü ortak açıklama yayınladı, “Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’nin yanındayız” dedi. TTM ile dayanışmak ve örgütlenme özgürlüğünü savunmak için kurulan “İyi ki Varsın TTM” internet sitesinde yayınlanan açıklamaya imzalar gelmeye devam ediyor.
91 örgütün imzasıyla yayınlanan açıklamada davaların tüm sivil topluma tehdit olduğu vurgulandı: “Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği örneğinde bugün yaşananların Türkiye’de örgütlenme özgürlüğü alanında yaşanan gerilemenin doğal bir uzantısı olduğunu düşünüyoruz. Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’nin hedef gösterilerek ve yürüttüğü faaliyetler çarpıtılarak kapatılmaya çalışılması, tüm sivil topluma yönelik bir tehdit olarak karşımızda duruyor.”
Sivil toplum örgütleri, örgütlenme özgürlüğüne yönelik saldırıların durdurulmasını, sivil topluma yönelik baskılara son verilmesini, Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’ne açılan davaların düşürülmesini ve güvenli bir şekilde çalışmalarına devam edebilmesini talep etti.
Dava sürecini takip etmek ve kamuoyunu bilgilendirmek için “İyi ki Varsın TTM” sivil toplum girişimi de kuruldu. Girişim; iyikivarsinttm.org internet sitesi, Twitter, Facebook ve Instagram hesaplarından dava sürecine dair bilgi notları ve kampanyaları paylaşıyor. 91 örgütün imzasıyla başlayan kampanya içinse adresinden sivil toplum örgütleri hâlâ imza verebiliyor
NE OLMUŞTU?
Yoksulluk, ayrımcılık ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en yoğun şekilde yaşandığı Beyoğlu-Tarlabaşı’nda, bir toplum merkezi modeli olan Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği (bilinen adıyla Tarlabaşı Toplum Merkezi – TTM) kapatılmayla karşı karşıya.
25 Haziran 2021’den bu yana hedef gösterilen dernek, Haziran-Eylül 2021 döneminde çeşitli denetimlerden geçti. Denetimlerin ardından merkez hakkında iki ayrı dava açıldı. İstanbul Valiliği tarafından İstanbul 8. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde “Derneğin amacının gerçekleşmesinin olanaksız hale geldiği” gerekçesi ile derneğin kendiliğinden sona erdiğinin tespit edilmesi talepli bir dava açıldı. Bu davanın ilk duruşması, bugün İstanbul 8. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde görülüyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın düzenlediği iddianame ile İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde “hukuka ve ahlaka aykırılık” gerekçeleriyle derneğin feshi davası da açıldı. Bu davanın ilk duruşması da 18 Mayıs 2022 tarihinde görülecek. Dava kapsamında dernek hakkında verilen “faaliyetten alıkonulma” tedbir kararı ise 6 Nisan’da TTM’nin başvurusu üzerine kaldırıldı.
TTM, 27 Haziran 2021’de Kaos GL Derneği’nin “LGBTİ+ Öğrencileri Aile ve Okul Kıskacına Karşı Nasıl Korumalı?” kılavuzunun konuşulacağı bir gönüllü etkinliği planladı, fakat etkinlik medyada hedef gösterildi. Nefret söylemi, hedef gösterme ve karalamalar 9 Şubat 2022’ye kadar sistematik olarak devam etti ve yaygınlaştı.
Medyadaki hedef göstermelerin hemen ardından 25 Haziran’da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Beyoğlu İlçe Müdürlüğü Sosyal Hizmetler Birimi, derneği ziyaret etti. Bundan dört gün sonra İstanbul İl Sivil Toplumla İlişkiler Müdürlüğü denetimi başladı. Ne ziyaretle ne de denetimle ilgili derneğe herhangi bir sonuç ulaşmadı. Öte yandan 19 Temmuz’da Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü “müstehcenlik suçu” kapsamında Yönetim Kurulu Başkanının ifadesini aldı. Soruşturma takipsizlikle sonuçlandı. Dernek hakkında davalara sebep olan denetim ise 26 Temmuz-20 Ağustos 2021 tarihleri arasında İçişleri Bakanlığı Dernekler Denetçileri tarafından gerçekleştirildi.
TTM, denetleme sonuçlarına ilişkin bilgileri ancak kendilerine açılan “yokluğun tespiti” ve “derneğin feshi” dava dosyalarına sunulan rapor ve eklerden öğrenebildi. Dernek hakkında açılan ilk dava “yokluğun tespiti” davası.
Dernek, açılan ikinci davadan ise ancak medya yoluyla haberdar olabildi. 9 Şubat’ta tüm karalama sürecini başlatan Milat gazetesinin manşetinde yeni bir davadan bahsedilmesi üzerine dernek avukatları adliyeden bilgi aldı ve 10 Şubat’ta dernek hakkında bir de fesih davası açıldığını öğrendi. Davanın gerekçesi ise, derneğin “kanuna ve ahlaka aykırı” hale geldiğini öne sürerken davanamede sıralanan eylemlerin hiçbiri fesih sonucunu doğuracak yoğunlukta olmayıp, ancak idari para cezası yaptırımı doğurabilecek defter kayıtlarındaki eksikler ile eğitim faaliyetlerinde bulunulup izin alınmadığı, dernek yayınlarının cumhuriyet başsavcılığına bildirilmediği gibi hususlar. Ayrıca davaya temel oluşturan dernekler denetçilerinin raporunda derneğin LGBTİ+’larla ilgili ifadeleri hukuka aykırı ve ayrımcı bir şekilde “müstehcenlik” olarak yer alırken; LGBTİ+’ların temel hak ve özgürlükleri de “toplumda kısaca LGBTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, travesti, intersex) olarak bilinen kişilerin cinsel eğilimlerini normalleştirmek sureti ile çocukların cinsel kimliklerini etkilemeye çalışması” ifadeleriyle rapora ve davanameye girdi. Fesih davası 18 Mayıs Çarşamba günü saat 10.45’te İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülecek.
TARLABAŞI TOPLUM MERKEZİ NEDİR?
Tarlabaşı Toplum Merkezi, 2006 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından Beyoğlu Tarlabaşı semtinde kente göçle gelenlerin kent yaşamına eşit katılımını desteklemek amacıyla oluşturulan bir pilot proje olarak başladı. Haziran 2007 tarihinde ise Merkez’in çalışmalarının sürdürülebilmesi için Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’nin kuruluşu gerçekleştirildi. TTM’nin faaliyetleri Dernek tarafından yürütülüyor. TTM, yoksulluk, ayrımcılık ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en yoğun şekilde yaşandığı dezavantajlı kılınmış bölgelerden biri olan Beyoğlu-Tarlabaşı’nda, bir toplum merkezi modeli ile faaliyetlerini yürütüyor. Söz konusu sorunların çözümüne yönelik olarak çocuk ve kadınları önceliklendirir. TTM’nin amacı, çocukların ve kadınların tüm haklarına eşit bir şekilde erişebilmelerini desteklemek. Bu doğrultuda hak temelli yaklaşımla koruma, güçlenme ve savunuculuk faaliyetleri yürütüyor ve deneyimini yerelden genele yaygınlaştırmayı amaçlıyor. TTM 15 yıldır, Tarlabaşı’nda çocukların ve kadınların bir araya gelebilecekleri güvenli alanları kurmak ve dezavantajlı kılınmış, ayrımcılığa uğrayan tüm çocukların ve kadınların haklarını korumak için çalışıyor.