Tasarımcı Gökçe Alper: Her tasarımcının kendi serüveni farklıdır
Ayrıntı Yayınları'nda çalışan tasarımcı Gökçe Alper ile kapak tasarımını, imgeyle olan ilişkisini ve beslendiği kaynakları konuştuk. Alper, "Her sanatçının kendi sanat geçmişi, ortaya koyduğu işe yansıyor. Bu nedenle tasarımcının kendini sanatla beslemesi çok önemli" dedi.
DUVAR - “Her tasarımcının serüveni farklıdır” sözleriyle başladı, Gökçe Alper ile röportajımız. Uzun yıllardır Ayrıntı Yayınları’nın kitap kapaklarını tasarlayan Alper, reklam sektöründe çalışmasının avantajlarını kullandığını düşünüyor. Kısa bir sürede, seri ve yaratıcı işler çıkarma kaygısı, mesleğinin en önemli itkisi Alper’e göre.
Alper’le bir araya geldik ve tasarım sürecini, imge olgusunu ve kariyerindeki değişim ve dönüşümleri konuştuk.
'HER TASARIMCININ KENDİ SERÜVENİ FARKLIDIR'
Her kitap tasarım süreci bir yolculuktur da aslında… Nasıl gelişiyor süreç? Bu süreçte değişen ve dönüşen şey ne oluyor?
Her tasarımcının kendi serüveni farklıdır diye düşünüyorum. Benimki genelde çok hızlı gelişiyor. Reklam sektöründe uzun yıllar çalışınca mesleki deformasyon oluşuyor. Kısa sürede çok ve büyük işler başarma kaygısı! Durum aslında yayıncılıkta da farklı değil. Her şey çok acil. Benim elimi güçlendiren şey ise çoğunlukla kitabı okumuş olmam ya da en azından içeriği ile ilgili bir fikrimin olması. Bu da süreci hızlandırıyor. Bir de tabii insanların düşünceleri benim için çok önemli. Konuşmayı da fazlasıyla seven biri olarak kullanmayı düşündüğüm görseller üzerinden iş yerindeki arkadaşlarla sohbete başlıyorum. Bazen önerileri benimkinden daha iyi oluyor. O zaman yönümü değiştiriyorum. Yeni şeyler denemeye başlıyorum. Genelde bir gün içerisinde sonuca ulaşıyorum. Hızlı sayılırım!
Tasarım, özü itibariyle görsel sanatların bütün öğelerinin de bir sonucu nihayetinde… Özellikle resim, fotoğraf ve grafik bu ilişkinin en gözdeleri… Sanat geçmişi ve tasarımcı arasındaki bağlamı nasıl yorumluyorsunuz? Gelenek ve sanat anlayışı tasarımcıya nasıl katkı sağlıyor?
Bence hiçbir sanat dalı bir diğerinden ayrı düşünülemez. Birbiriyle akışkan bir ilişkileri var. Baktığınız bir fotoğraf size beste de yaptırabilir, resim de çizdirebilir. Haliyle her sanatçının kendi sanat geçmişi, ortaya koyduğu işe yansıyor. Tasarımcının kendini sanatla beslemesi bu nedenle çok önemli. Beynimize eklediğimiz her imge, his, ses başka bir şeye evrilip yeni bir şeye dönüşüyor ve bunun her zaman iyi olması da gerekmiyor. Bazen sadece o süreci yaşamak bile insanı tatmin ediyor.
İmge, denilen olgu, çağa ve o çağın insanlarına göre yeni yeni anlamlar kazanabiliyor. Siz, dünyadaki yeni gelişmeler ve yerli okur nezdinde bu hususu nasıl açıklıyorsunuz? Bir fikir somut bir tasarıya bürünürken dönemsel kriterleriniz oluyor mu?
Güncel bir çalışmaysa ya da spesifik bir döneme veya konuya değiniyorsa olabilir. Ancak ortaya çıkardığınız işin sizden çok sonra da görülme ihtimalini düşünürsek; dönemsiz ve bir şeye takılıp kalmayan bir zihinle yol almak daha doğru geliyor.
'BİR TASARIMCI HER ŞEYDEN VE HERKESTEN BESLENİR'
Bir tasarımcı nelerden beslenir? Zihninizi diri tutan, beslendiğiniz kaynaklar nelerdir?
Biraz klişe olacak ama her şeyden ve herkesten. Sınırlandırmak veya listelemek zor. Yeni yerler, yeni yüzler besin zincirimin en üstünde galiba.
Gerek yayınevi, gerekse de yazar açısından bakıldığında, kitabın “görünürlüğü”yle ilgili temel değerlendirmelerden biri de o kitabın kapağıdır. Bu durum size nasıl bir sorumluluk yüklüyor?
Bizi takip eden okurların da bildiği üzere, çığırtkan kapaklara sahip bir yayınevi hiç olmadık. Tasarımlar da bunu doğrular nitelikte. Bu durum bazen eleştiriliyor ama çoğu zaman destek görüyor. Her dizinin bizde sabit bir kapak tasarımı var. Benim üzerime düşen ise çizgiyi olabildiğince bozmamak. 30 yıldır aynı kapak tasarımıyla devam eden dizilerimiz var. Yeni eklenen dizilerde daha rahat davranabiliyorum ancak eskiler kimliğimiz haline geldiği için dokunmamayı tercih ediyorum. Okurun da beklentisi gördüğümüz kadarıyla bu yönde.
“Yaptığım şu kitap kapağı, kariyerimde dönüm noktası oldu” dediğiniz bir çalışma var mı?
O kadar büyük cümleler kurmak bana göre değil. Birlikte çalışmaktan aşrı mutlu olduğum ve ortaya çıkan çalışmaların bence şahane olduğu iki muazzam illüstratör var. Berat Pekmezci ve Gizem Yonca Akgün. Onlarla yaptığım tüm kapaklar benim için çok özel. Her ikisine de kucak dolusu sevgiler…
Günleriniz nasıl geçiyor? Hazırladığınız yeni çalışmalardan bahsetmek ister misiniz?
Pandemi süreci, gözlemlediğim kadarıyla insanları dijitale itti. Bende ise tam tersi bir etki yarattı. Yıllar sonra elime kalemimi alıp tekrar çizmeye başladım. Son yıllarda çocuk kitapları beni çok heyecanlandırıyor. Belki de bir çocuk kitabını resimleyerek yeni bir kapı aralarım. Ayrıntı’da ise beni heyecanlandıran yeni başlangıçlar var. Umarım yakın zamanda sizlerle de paylaşırız.