Tasarımcı Suat Aysu: Tasarımın süreçten etkilenmemesi mümkün değil

İletişim Yayınları'nda yaptığı çalışmalarla dikkat çeken tasarımcı Suat Aysu ile kitap kapakları üzerine konuştuk. Aysu, "İmge yaşanılan çağa göre değişkenlik gösterebiliyor. Yapılan tasarımların da bu süreçten etkilenmemesi mümkün değil" dedi.

Abone ol

DUVAR - Kapak tasarımcısı Suat Aysu, sırasıyla Yeni Demokrasi dergisi, Sokak dergisi, İ.Ü. Basımevi ve Film Merkezi, Tercüman ve Dünya gazetelerinde çalıştı. Aysu, 25 yıldır İletişim Yayınları’nda çalışıyor. Hazırladığı kitap kapaklarıyla günümüzün önemli kitap tasarımcılarından biri olarak anılan Aysu ile bir araya geldik ve çalışma biçimini, yöntem ve tasarım anlayışını konuştuk. Aysu, "Rönesans dönemi ve sonrasındaki ressamların eserleri; önemli fotoğraf sanatçılarının eserleri ve bunlara ulaşmanızı çok daha kolay hale getiren internet, zihninizi diri tutmak için önemli kaynaklar" dedi.

Her kitap tasarım süreci bir yolculuktur da aslında… Nasıl gelişiyor süreç? Bu süreçte değişen ve dönüşen şey ne oluyor?

Meslek hayatımın ilk yıllarında, tasarım sürecine başlangıç aşaması (sizin deyiminizle “yolculuk”) fazlasıyla heyecan ve kaygı barındırırdı. Tecrübe kazandıkça yıllar içinde bu kaygının azaldığını, heyecanın hâlâ devam ettiğini söyleyebilirim. Şöyle gelişiyor süreç: Teknik olarak en son aşama gibi görünse de, öncelikle matbaa sürecini hesaba katarak başlıyorum. Kullanılacak renk tekniği, kağıdın cinsi, baskı sonlandırma seçenekleri, oluşturmayı düşündüğüm kapağa yön verenler... Değişimin ve dönüşümün önemli durakları, yazar, editör ve grafiker oluyor bu süreçte. Ortak alınan kararların (sınırlar içerisinde kalındığı sürece) bu sürece olumlu etkisi olduğunu düşünüyorum.

Tasarım, özü itibariyle görsel sanatların bütün öğelerinin de bir sonucu nihayetinde… Özellikle resim, fotoğraf ve grafik bu ilişkinin en gözdeleri… Sanat geçmişi ve tasarımcı arasındaki bağlamı nasıl yorumluyorsunuz? Gelenek ve sanat anlayışı tasarımcıya nasıl katkı sağlıyor?

Kendi dönemi içinde (ya da sonrasında) çığır açmış sanatçıların, çağdaşlarından farklı değerlendirilmesinin sebebi farklı arayışlar ve deneyimler içinde olmuş olmaları. Yaşadıkları dönem içerisinde dışlanmış/yadırganmış fikirleri, yeni akımlar halinde geleceğe taşınmışlardır. Kendi döneminin yeni fikirlerini bu dönem içinden bakarak, gelenek olarak değerlendirebiliriz. Bu önemli aşamaların insanlığı sadece tasarım olarak değil, birçok alanda basamak basamak yukarıya taşıdığını düşünüyorum. Bu ileriye doğru yenilikçi hamleler bile tek başına günümüz tasarımcılarına büyük bir yol açmakta.

'TASARIMLARIN SÜREÇTEN ETKİLENMEMESİ MÜMKÜN DEĞİL'

İmge, denilen olgu, çağa ve o çağın insanlarına göre yeni yeni anlamlar kazanabiliyor. Siz, dünyadaki yeni gelişmeler ve yerli okur nezdinde bu hususu nasıl açıklıyorsunuz? Bir fikir somut bir tasarıya bürünürken, dönemsel kriterleriniz oluyor mu?

Sizin de belirttiğiniz gibi, imge yaşanılan çağa göre değişkenlik gösterebiliyor. Bu düşünce biçiminin etrafımızı atmosfer gibi sardığını, farkında olsak da olmasak da hepimizin bundan etkilendiğini düşünüyorum. Bu nedenle dünya okuru ve yerli okur olarak bir ayrımın çok geçerli olmadığını düşünüyorum. İnternet sayesinde kullandığımız birçok sosyal medya aracı, “stock” fotoğraf siteleri, film ve dizi mecraları bu çeşit bir “kolektif imge”yi oluşturmaya yardımcı oluyor. Belki de düşünceyi “tek tipleştiriyor” ve dönemsel (moda) bir tasarım fikrini ortaya çıkarıyor. Yapılan tasarımların da bu süreçten etkilenmemesi mümkün değil gibi.

Bir tasarımcı nelerden beslenir? Zihninizi diri tutan, beslendiğiniz kaynaklar nelerdir?

Görsel olarak beslenmenin kendisini, belki bir mesleki deformasyon örneğiyle verebilirim. Hayatın her alanında gördüğüm her şeyi; yolda yürüyen, otobüs bekleyen insanları, reklam panolarında gördüğümüz güzel bir afiş, kebapçı vitrininde güneş etkisiyle morarmış et fotoğrafları bile, daha sonra tasarlayacağınız bir üründe ne yapmanız ya da yapmamanız gerektiğini zihniniz arka kısımda tasnif ediyor. Bu bilinçli olarak gerçekleştirdiğimiz bir şey değil. Zihin tarafından toplanan bu malzemeler, hazırlayacağımız bir yemek için topladığımız malzemelere benzetilebilir. Ortaya çıkacak yemeğin lezzetini, tek başına malzemenin kendisi belirlemeyecek. Yemeği yapan aşçının hüneri ve sunumu, yemeğin lezzetini ortaya çıkaracaktır.

Ayrıca devamındaki soruya cevabım: Rönesans dönemi ve sonrasındaki ressamların eserleri; önemli fotoğraf sanatçılarının eserleri ve bunlara ulaşmanızı çok daha kolay hale getiren internet, zihninizi diri tutmak için önemli kaynaklar.

Gerek yayınevi, gerekse de yazar açısından bakıldığında, kitabın “görünürlüğü”yle ilgili temel değerlendirmelerden biri de o kitabın kapağıdır. Bu durum size nasıl bir sorumluluk yüklüyor?

Evet haklısınız. En görünür olduğu için, olumlu/olumsuz olarak ilk değerlendirilen şey kitabın kapağı oluyor kaçınılmaz olarak. Bu çok önemli bir sorumluluk hissi. Fakat bu sorumluluk hissi çalıştığım kurumu değerlendirdiğimde, sadece kapağı yapan grafikerin tek başına göğüslediği bir şey değil. Yayımlanacak kitabın her aşamasında (kitabın seçimi, editöryel çalışmaları, tanıtım ve dağıtım aşamaları vb.) aynı sorumluluğu tüm çalışanlarıyla ortak olarak üstlendiği için hafifleyen bir yük.

“Yaptığım şu kitap kapağı, kariyerimde dönük noktası oldu” dediğiniz bir çalışma var mı?

Yaptığım işlerle ilgili kendime hiç böyle bir soru sormamıştım daha önce. Bu soruda zorlandığımı hissediyorum doğrusu...  Belki bu soruya verebileceğim en uygun cevap (sadece size değil, kendime de): “En güzel çocuk: henüz büyümedi. En güzel günlerimiz: henüz yaşamadıklarımız...”

Günleriniz nasıl geçiyor? Hazırladığınız yeni çalışmalardan bahsetmek ister misiniz?

Özel günlerden geçtiğimiz şu pandemi sürecinde, tahmin edebileceğiniz gibi günlerim her zamankinden farklı geçiyor. Çalışma saatlerini alışmış olduğumuz mesai saatleri içerisinde sınırlamaya çalışsam da, çoğunlukla bu zaman sınırını aştığımı fark ediyorum. Yine de bütün bu yoğunluk bir yana, çalışılan bu saatlerin beni pandemi sürecinden kısa bir süre de olsa uzaklaştırdığını “terapi” gibi geldiğini hissediyorum.

Haziran ayı içinde basacağımız on kitabın kapağıyla ilgilendim. Hepsini sıralamak yerine bir kaç örnek verebilirim: İsmail Saymaz’ın Balkon Sefası, Attilâ Şenkon’un Her Gün Perşembe Olsa, İletişim Klasikleri dizimizde yer alan Anton Çehov’un Düello, Psykhe dizimizde yer alan Saygılı Ebeveynlik ve Çocuk Klasikleri dizimizde yer alan, kapağını ve kitabın içini Seda Mit’in çizimleriyle zenginleştirdiği Robin Hood kitapları çalıştığım işlere birer örnek.