Taşgetiren: Türkiye'nin göçmen politikası var mı?
Karar yazarı Ahmet Taşgetiren, en büyük göç nüfusuna sahip ülkelerden biri olan Türkiye'nin Fransa benzeri olaylar yaşama ihtimaline değindi, bu konuda planlama yapmanın şart olduğunu belirtti.
DUVAR- Fransa'da bir gencin polis tarafından katledilmesi üzerine gelişen olaylar, ülkedeki göçmen nüfusun yoğunluğu nedeniyle gündemde "Türkiye Fransa olur mu" başlığıyla da tartışılıyor. Karar yazarı Ahmet Taşgetiren, kaçınılmaz hale gelen göç olgusunun planlanmamasının yol açacağı sorunları değerlendirdiği yazısında, Avrupa'da "yabancı düşmanlığı, İslamofobi, entegre olup – olmama, ikinci sınıf muamele ve bir gün ekonomi, polis şiddeti, ayrımcılık vs… bir sebeple 'patlayabilme ihtimali' sürekli gündemde" diye yazdı. Türkiye'nin de dünyada en büyük göç nüfusuna sahip ülkelerden biri olduğuna dikkat çeken Taşgetiren, devletin başta Ensar-Muhacir çerçevesinde yaklaştığı göç konusunun, Avrupa ile “Göçmen sorununun Türkiye’de bloke edilmesi” sonucunu doğuracak bazı anlaşmalar yapılmasına yol açtığını belirtti. Taşgetiren, "Fransa’ya benzer miyiz?" başlıklı yazısında "Türkiye geleceği planlıyor mu" sorusunu şöyle değerlendirdi:
"Vatandaşlık verilenler, verilmeyenler, bunların seçimlere-siyasete etkileri, ev fiyatları ve kiralardaki artışlar, kayıt – dışı çalışmalar, göçmenlerdeki nüfus artışı ile yerli nüfus artış oranlarındaki kıyaslamalar, göçmen çocukların eğitimi ve gelecekte nasıl bir kimlik edinecekleri konusu, (Fransa’da eylemler genellikle eğitimi sınırlı üçüncü ve sonraki nesiller alanında gerçekleşiyor), yerlilerle sağlıklı iletişim kurup kurmadıkları, varlıklı göçmenlerle düşük gelirli yerliler arasındaki muhtemel gerilimler….Bazı şehirlerde göçmen nüfusunun yerli nüfustan fazla hale gelmiş olması…
Bunlar sorun alanı olarak ortaya çıkıyor.
Son günlerde lüks sitelerde pazarlama yapanlar 'Burada yabancı sayısı yok denecek kadar az' gibi bir dil kullanıyorlar. Bu da yerli yabancı denkleminin bir 'hassasiyet alanı' haline geldiğini gösteren tipik bir olgu.
Ne denir? Şu ana kadar Türkiye’de göçmen merkezli kayda değer ve kitlesel bir anormallik yaşanmadı. Ancak sorun yok değil. Potansiyel var. Sendromlar da var. Fransa’daki işler, taa geçen yüzyılın başlarına kadar uzanıyor. Yani sosyal hadiseler birikimlerle patlama noktasına geliyor.
Türkiye geleceği planlıyor mu, sorun burada… Hepimiz de biliyoruz ki, bu işlerde çok tedbirli davranma geleneğimiz yok. Bu işler 'Ensar – Muhacir' denklemine oturtunca çözülüverecek işler değil. 'Ensar-Muhacir' diyelim tamam, ama gene de Muhacirlerin olduğu gibi Ensar’ın da içinin rahatlayacağı formüller geliştirmekten geri kalmayalım." (HABER MERKEZİ)