Taşkında su altında kalmıştı: 'Dayanışma ile ayakta kaldık'

İzmir'deki taşkında su altında kalan Yakın Kitabevi’nin kurucusu Levent Salıcı, “Yorulduk, denize küsesimiz geldi... Ama öyle güzel destek mesajları aldık ki ha gayret deyip toparlandık” dedi.

Abone ol

İZMİR - Yaklaşık 2 hafta önce Ege'yi etkisi altına alan sağanak ve fırtınada denizin taşması sonucu yollar su altında kaldı, çok sayıda iş yeri ve apartmanı su bastı. Yaşanan taşkında Yakın Kitabevi’nin İzmir'deki mekanını da etkiledi. Kitabevinin içerisindeki eşyalar zarar görürken, yaklaşık 5 bin kitap da kullanılamaz hale geldi. Felaket sonrası okurlar, sosyal medya üzerinden bir araya gelerek kitabevine destek oldu.

Rafları yeniden doldurmak için Türkiye genelinde çok sayıda okurdan etkileşim aldığını belirten Yakın Kitabevi’ni 21 yıl önce kuran Levent Salıcı, "Kitabevimizde satış yapmaya başladığımızdan itibaren çok sayıda okurumuz gelerek bir tane de olsa kitap aldılar ve destek olmak istediklerini belirttiler. Başımıza gelen bu felaketin iyi bir yanı okurlarımızın gösterdiği dayanışma oldu. Biraz yorulduk, bazen moralimiz bozuldu, denize küsesimiz geldi... Ama öyle güzel destek mesajları, öyle sıcak dostluk telefonları aldık ki ha gayret deyip toparlandık” dedi.

Okur ile yazarın birbirini imza ve söyleşi günlerinde bulduğu, İzmirli tüm yazarların yolunun kesiştiği Yakın Kitabevi'ni, kurucusu Levent Salıcı ile konuştuk.

‘BAŞIMIZA GELEN BU FELAKETİN İYİ BİR YANI DAYANIŞMA OLDU’

Öncelikle geçmiş olsun. İzmir’de yaşanan sel felaketiyle birlikte sizin de kitapevinizi su bastı. Yakın’ı tanıyan herkesi bu durum kaygılandırdı ve üzdü. Zayiat çok mu? Bu durum sizi ve okurları nasıl etkiledi?

Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nin bulunduğumuz bölgesinde altyapı çalışmaları yapılmış olsa da normalden fazla yağan her yağmurda su basması kaygıları taşırız. Zaman içinde bununla ilgili önlemler almayı öğrendik O gün de 21 yıldan bu yana bu tür durumlarda aldığımız tüm önlemleri alarak kitabevimizi kapatıp evimize gittik. Ancak gece yarısından sonra başlayan deniz taşması sonucu kitabevimizin olduğu bölge de dahil tüm Alsancak ne yazık ki sular altında kaldı. Ege Denizi 400 metreye yakın içeriye girerek yaklaşık 10 saat boyunca kaldıktan sonra yavaş yavaş geri çekildi. Biz ve bizim gibi önlem almış işletmelerin önlemleri ise ne yazık ki hiçbir işe yaramadı. Deniz suyu karada fazla kalınca bölgedeki işletmelerin hemen hemen hepsini etkiledi. Ben o gece bölgedeki diğer esnaflardan durumu haber alınca sabaha karşı iş yerime gelmeye çalıştım ancak 150 metreye kadar yaklaşabildim. Her yer diz boyunun üzerinde su ile kaplıydı. Bu yüzden suyun belirli bir seviyeye kadar çekilmesini beklemek zorunda kaldık.

Levent Salıcı

Bu bölgedeki elektrik işletmesi doğru bir hamle yaparak herhangi bir yangın çıkmasını önlemek için bölgenin elektriğini kesmişti. Bizimle birlikte birçok işletmenin de kepengi demir ve elektrikli olduğundan işletmelerimizin içini göremedik. Bölgeye ertesi gün elektrik verilebildi. Kepenkleri kaldırıp iş yerlerimize girdiğimizde karşılaştığımız manzara şoke ediciydi. Bizim işletmemizde su yaklaşık 40 santim kadar yükselmiş ve yerden 40 santim yüksekliğindeki bütün kitaplarımız ve raflarımız zarar görmüştü. Kitabevimizin bir ucundaki ürün diğer ucuna kadar yüzmüş gelmişti. İki bilgisayarımız bir bulaşık makinemiz bir pasta dolabımız ve yaklaşık 5 bin tane kitabımız hasar görmüş kullanılamaz haldeydi.

Manzaranın şokundan biraz kurtulunca hemen ıslanmış yaklaşık 2 bin tane kitabı bir alana topladık ve sigortaya bildirmek için hemen saymaya başladık. Kitapları kitabevimizin önüne yığdık. Kitaplar dışarıya çıkarıldıkça üst üste yığılmaya başladıkça küçük bir tepecik oluştu. Kitabevimiz işlek bir cadde üzerinde olduğundan gelen geçen insanlar ve yakın dostlarımız bu kitap yığınını gördükçe fotoğraf almaya başladı. İşte ne olduysa bu fotoğraflar sosyal medyada gezmeye başladıktan sonra oldu. Sosyal medyada bu fotoğrafları gören bizi tanıyan ya da tanımayan yüzlerce kitap dostundan etkileşim aldık. Gerek telefonla arayarak gerek mesaj atarak kitabevimiz için ne yapabileceklerini soruyorlardı. Satış yapmaya başladığımızdan itibaren bir sürü okurumuz gelerek bir tane de olsa kitap aldı ve destek olmak istediklerini belirtti. İlk gün tahminlerimize göre 2 bin olan kitap sayısı yaklaşık 5 bine dayandı. Başımıza gelen bu felaketin iyi bir yanı okurlarımızın gösterdiği dayanışma oldu. Biraz yorulduk, bazen moralimiz bozuldu, denize küsesimiz geldi... Ama öyle güzel destek mesajları, öyle sıcak dostluk telefonları aldık ki ha gayret deyip toparlandık.

‘KİTABEVİMİZİ ASLINDA HEP BİR ARI KOVANINA BENZETİRİM’

İzmir’in en gözde yerlerinden birisinde ikamet ediyorsunuz. Böyle bir yerde su taşkınlarının yaşanmasını nasıl karşılıyorsunuz?

Aslında bu bölgenin altyapı çalışmaları yaklaşık 10 yıl önce yapılmıştı. Ama demek ki bir çözüm üretecek şekilde yapılmamış. Kaç bin yıllık kadim bir kentin yağan her şiddetli yağmurda ya da deniz kabarmasında bu hale gelmesi sanırım ülkemize özgü bir durum olsa gerek. Tabii son 5 yıldır görevde olan belediyemizi bu durumla ilgili olarak suçlamak haksızlık olur. Bu durum çok daha eskiden çözülmesi gereken temel bir altyapı sorunu ve bu sorun hâlâ devam ediyor.

Zarar gören kitaplar.

Yakın Kitabevi zincir marketlerin yerel kitap evlerini tükettiği zor koşullarda ayakta kalmayı başarmış ender yerel markalardan birisi. Buluşma yeri, etkinlik ve hâlâ kitabevi olma konusunda ısrar etmeniz üzerinden düşünecek olursak İzmir ve Yakın Kitabevi dersek neler söylersiniz?

Ben kitabevimizi aslında hep bir arı kovanına benzetirim. 21 yıl boyunca o kadar güzel insanlarla karşılaştık ki o insanların hiçbirini belki tek tek tanıyamazdım. Ancak kitabevimize yani kovana gelip gittikçe onlar kendi çevrelerinden ve hayatlarından topladığı bilgi polenlerini buraya bıraktılar. Kitabevimize geldiklerinde ise başka okurların ya da yazarların bıraktığı bilgi polenlerini aldılar ve dünyanın çeşitli yerlerine dağıldılar. Yakın Kitabevi zincir marketlerin ve piyasa koşullarının bağımsız ve yerel kitabevlerini tükettiği zor koşullarda ayakta kalmasını, bugüne kadar okurlarıyla girdiği bu iletişime borçludur.

‘GÜN BOYUNCA KAFEMİZDE ÇOK GÜZEL SOHBETLER EDİLİR’

Yakın Kitabevi ve kafeterya birlikteliği diğer kitabevlerine göre oldukça farklı ve İzmirlilerin yoğun ilgisini çekiyor. Bu konsepti planlarken motivasyonunuz neydi? Sizin Yakın’a yüklediğiniz misyon nedir?

Kitabevimizi kurgularken sadece bir alışveriş mekanı olarak düşünmedik. Okurun yazarla, yazarın da okurla etkileştiği, aynı zamanda sanatın tüm dallarının da bir şekilde icra edilebildiği bir mekan yaratmaya çalıştık. Mesela kitabevimizin üst katında ayırdığımız bir alanda kitap kulüpleri ve çeşitli disiplinlerde söyleşi ve atölyeler yapılıyor.  Aynı zamanda herhangi bir konuda toplantı yapmak isteyen insanlara da bu mekanı açıyoruz.

Yakın Kitabevi ve kafeterya birlikteliğine gelince; bir gün okurlarımızdan birisinin bizden kitap aldıktan sonra bir kafeye gidip orada bir içecekle kitaplarını karıştırdığını fark ettiğimde kitabevimizin bir bölümüne bir kafe yapma fikri oluştu. Kitapseverlerin vazgeçilmez bir adresi olarak gün boyunca kafemizde çok güzel sohbetler edilir. Bazen bir yazarı oturmuş kahvesini yudumlarken ya da yeni başlayacağı bir dosyayı düşünürken bulursunuz. Bazen de bir sürü okuru bir yazarın etrafında toplanmış sohbet ederken bulabilirsiniz.

‘DİJİTALLEŞMENİN ARTMASIYLA BELİREN BİR SORUN VAR’

Türkiye’nin belki de en çok etkinlik ve imza düzenleyen kitabevisiniz. Okur ve yazarlar arasındaki etkileşime dair gözlemleriniz neler?

Evet, kitabevimiz sadece kitabın alınıp satıldığı bir yer olmanın dışında yazarla okuru söyleşi ve imzalarla buluşturuyor. Aynı zamanda gerek görsel sanatlarda gerekse işitsel sanatlarda paylaşım yapmak isteyen aktivist ve sanatçıların sanatlarını icra edebildikleri ve bununla ilgili etkinlik yapabildikleri bir alan. Neredeyse Türkiye'nin en çok etkinlik yapan kitabeviyiz. Bu yoğunluk bizim severek ve isteyerek içinde bulunmayı istediğimiz bir yaşam şekline dönüştü.

Dijitalleşme çağında yayın evlerinin eskiye göre giderek zorlandığı, basılı gazete ve dergi sayılarının hızlı bir şekilde geriye düştüğü böylesi bir zamanda kitap evlerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Bana göre kitabevlerinin ve yayınevlerinin önünde dijitalleşmenin artmasıyla ve basılı kağıdın azalmasıyla beliren bir sorun var. Bu sorun yayınevleri açısından belki de eskiye göre daha az adetli ve basılan türün azaldığı şekliyle ilerleyecek gibi duruyor. Bu durum kitabevleri açısından bir sorunmuş gibi gözükse de kitabevleri yaşayan mekanlar oldukları, sadece alışverişin yapıldığı bir mekan olmadıkları sürece yaşamaya devam edecekler.